• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam24
Toplam Ziyaret987140
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Semerkew
Erol Karayel
erolkarayel26@gmail.com
Çıkış Yolu
08/09/2012

Çerkesler düşürüldükleri yok oluş girdabından kurtulamıyor.  

Aslında bir takım lokal refleksler dışında, ortada pek böyle bir kurtulma iradesi olduğunu da söyleyemeyiz.  İrade olmayınca, aslında lehte olabilecek çağın getirdiği pek çok fırsattan istifade edilemediği gibi; bu edilgen tavır nedeniyle fırsat olabilecek pek çok husus da hançer olup bağrımıza saplanıyor. Bizi yeniden inşa edebilecek kudrete sahip olan iletişim teknolojilerinde katedilen her ileri adım, bu edilgenlik sebebiyledir ki artık adeta tabutumuza çakılan bir çivi haline geliyor.

Konjonktürel bir çöküş yaşıyoruz vesselam.

***

Bu girdaptan çıkılabilir mi?

Elbette çıkılabilir.

Ancak bunun için boşalan kolektif bilinçaltımızın doldurulması, ulusal yaşama güdümüzün tahkim ve takviye edilmesi, toplumda bir var olma iradesinin ortaya çıkması gerekir.

***

Ya bu nasıl olacak?

Bu da ancak, bu iradeyi üretip besleyecek bir entelektüel iklimin oluşturulmasıyla  mümkündür.

Evet bir enetelektüel iklimin oluşturulmasıyla…

Artık şunu anlamalıyız, bu dünyada sadece olayları ve kişileri konuşarak gidebileceğimiz bir yer yok! Bir toplum sadece olayları ve kişileri konuşuyor, gündemini bunlarla dolduruyorsa, bu toplum dedikodu kumkuması içinde çürüyerek yok olup gidiyor demektir.

Yaşamak isteyen toplumlar, fikir üretir, fikirleri tartışır ve kolektif hafızasını buradan süzdükleriyle kodlayarak yek cihet olur.

Bizim de dünya toplumlarını peşinden sürükleyen akımları tanımamız, kimliğimiz üzerindeki tesirlerini analiz etmemiz, bunlara paralel veya mukabil güçlü bir dil oluşturmamız gerekir. Kısaca kendi fikri alt yapımızı (paradigmamızı) örüp, kendimizi ve çevremizi bu perspektiften yorumlayıp bir gelecek kurgusu oluşturabilmeliyiz.  Zihinsel işgale uğramamak, özümüzü korumak için entelektüel  üretimleri kendi milli değerlerimizle (xabzemiz, mitolojilerimiz v.s.) mayalayabilmeli, aydınlarımızın dikkatini de bu entelektüel birikime çekebilmeliyiz.

Evet aydınlarımızın…

Aydınlar, sadece şahsi karizmasıyla öne çıkmış liderlerin peşinden gitmezler. Onlar ancak tutarlı, güçlü, yüksek fikirlere tabi olurlar. Biz de aydınlarımızı ancak böyle güçlü bir idea etrafında toplayabilir ve sayılarını artırabiliriz. Onlar meyve veren ağaç gibidir, tükenmeyen bir kaynaktan sürekli ışık almak durumundadırlar.  

Nedir aydının misyonu?

Onlar toplumun öncüleridir; gazetecidir, yazardır, müzik insanıdır, sanat adamıdır, siyasetçidir v.d…  Onlar romanlarını, şiirlerini, tiyatrolarını, bestelerini, filmlerini, gazete ve dergilerini bu entelektüel kaynaktan damıtarak üretir, tabanın algı düzeyine indirgeyerek milli düşünceyi yavaş yavaş kitleselleştirirler.

Geniş kesimlerin bu aydınlara ihtiyacı var.

Geniş kesimlerin detaylı metin ve entelektüel tartışmalara değil, anlamlı sloganlara, coşkulu şarkılara, etkili roman, hikaye, şiir, tiyatro ve filmlere, yani draje çözümlere ihtiyacı var. Kitleler bu şekilde ancak dava bilinci kazanır ve bir ideanın neferi, hatta militanı olurlar.

 Sağlam bir fikri alt yapı ile yoğun kültürel ve sanatsal üretimler, kişilerin mensubiyet duygusu ve özgüvenini artırır, yitirilmiş olan var olma iradesini dahi ortaya çıkartarak pekala çelikleştirir.

***

İmdat Kip arkadaşımız Mel Gibson’un ünlü Braweheart filminin gösteriminden sonra yapılan kamuoyu yoklamalarında İskoçyalılık bilincinin % 30 dolayında arttığının tespit edildiğini söylemişti geçenlerde. Doğrudur, nitekim biz de İskoçya’nın bağımsızlık savaşını bu filmden öğrendik. Yaptığım küçük internet araştırmasında gördüm ki, filmin gösteriminden bir süre sonra yapılan kamuoyu yoklamalarında İskoçya’da bağımsızlık yanlılarının sayısında ciddi bir artış meydana gelmiş. İskoç halkı bugünlerde ikiye bölünmüş,  2013 veya 2014’de yapılacak bir referandumla Birleşik Krallıktan ayrılmayı tartışıyor. Eğer bu referandum yapılır, bağımsızlık yönünde bir karar çıkarsa, bunda şüphesiz Braweheart  filminin  epeyce bir payı olacaktır (görünen o ki böyle bir karar muhtemelen kıl payı çıkacak. O zaman filmin bu kararın alınmasındaki payının neye tekabül ettiğini düşünebiliyor musunuz?)

Benzer bir örnek bizim kültürümüzde de var.

Rahmetlik Osman Çelik’in Genar isimli romanı yayınlandığı tarihte bu kitabı okuyan jenerasyonu ciddi şekilde etkilemiş, onlarda güçlü bir Çerkeslik bilinci oluşturmuştur.  Hatta pek çok kişi bu romandan aldığı ilhamla çocuğuna Genar ismini dahi koymuştur. Geçenlerde Sefer (Berzeg) abi söylemişti, Kafkasya’nın tarihinde ve geçmiş kültüründe Genar diye bir isim hiç olmamış.

Şaşırtıcı değil mi?

Evet gerçekten hiç olmamış. O güzel ismi üreten ve roman kahramanı kisvesinde halkına armağan eden değerli yazar Osman Çelik olmuştur. Çok da güzel yapmıştır.

Ve "Genar" ulusal uyanışımızın simge isimlerinden biri olarak çoktan tarihe geçmiştir.

İşte sanatın ve sanatçının gücü budur.

Bu gücü bir an önce oluşturmamız ve halkımızın meselelerine odaklanmalarını sağlamamız gerekiyor.

***

Sonraki yazılarımıza aynı düzlemde devam edeceğiz. 



7120 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

SEÇİM SONUÇLARI NE ANLATIYOR? - 03/04/2024
Gözden kaçırılmaması gereken husus, partilerin seçmenlerini kemikleştirmek ve dinamik tutmak için toplumu özellikle kutuplaştırdıkları, siyasi bir öfke ve nefreti bile isteye arttırdıklarıdır.
VERECEĞİMİZ OYUN HALKIMIZA BİR YARARI OLSUN! - 26/03/2024
Partimiz insanlarımızın mevcut siyaseten parçalanmışlığını dikkate alarak bu bataklığa girmeyecek; dikey değil yatay siyaset yapacaktır.
SEÇİMLER BİZİM İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR? - 14/02/2024
Sivil toplumumuzun yanında, iyi çalışan bir siyasal toplumumuzun da olması gerektiğini herkesin anlaması ve bu süreçlere samimiyetle destek vermesi gerekir.
ADALET DUYGUSU KÖRELMİŞ BİR UKRAYNALI VEKİL - 02/10/2022
Goncherenko ile iş tutacak dostlara hatırlatmak isterim: Kendi adalet duygunuzdan taviz vermeden, adalet duygusu körelmiş biriyle işbirliği yapamazsınız.
POLİTİK BİLİNÇ - 29/01/2022
Sorunu olan toplum kesimlerinin, örgütlenerek sorunlarını siyasi platforma taşıyıp, devlet yönetimini bu sorunları çözme yönünde etkileyecek güç oluşturmaları demokratik bir haktır. ÇDP işte bu hakkı kullanmak istiyor.
AZINLIK TOPLULUKLAR İÇİN ‘SİYASAL KÜLTÜR’ NİÇİN ÖNEMLİDİR? - 30/08/2021
“Varlık mücadelesini devletin meselesi haline getirecek olan siyasal toplumun embriyosunu içinde barındırıyor olmasından dolayı “siyasal kültür” oluşturmak çok ama çok önemlidir”
PUTİN’İN YENİ ANAYASASI “RUSLAR EFENDİ, DİĞERLERİ KÖLE” DİYOR - 26/04/2020
Putin son derece sinsi bir politika uyguluyor. Gerçek amacını gizliyor ve günü geldiğinde hızla icra ediyor.
ETNİSİTE, SİYASET, ÇDP, V.S. - 19/07/2019
ÇDP’ye “etnik parti olmaz” argümanıyla karşı çıkanların “etnik derneklerde” icra-i faaliyette bulunuyor olması da tam bir kara mizah örneğidir.
KARADAN GEMİ İDARE EDİLMEZ; ÖYLEYSE HAYDİ SİYASETE! - 27/06/2019
Kırmızı kitapta bir rezerv olsun olmasın, taleplerimizin hayata geçmesi için mutlaka Çerkes sorununun çözümünü misyon edinmiş şahısların mecliste ve yürütme kadrolarında bulunması, yani siyasete girmesi gerekiyor.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi