Kuşha Faruk Özden
farukozden35@hotmail.com
Başarmak İçin, Başlamak Gerek
18/08/2012
Hükümetin, Çerkesçe’nin de seçmeli ders olarak okutulacağı açıklaması hepimizi ters köşeye yatırdı. Halbuki ne güzel klavye başında ahkam kesiyor, herkese akıl veriyor, durumu idare edip gidiyorduk… Rahatımızı bozanlardan biri de ÇHİ oldu. Mitinglerle Çerkesleri sokağa dökmeye yeltenip, insanların rahatını bozdular. Kışta kıyamette Ankara’nın ayazında miting mi olurmuş? Ama o ayazla birlikte bazılarının kulağına kar suyunu da kaçırdılar. İlk çatlak seslerden biri hükümetten geldi ve “Bakın şimdi de Çerkesler başladı” şeklinde verilen tepki medyaya yansıdı. Bir de sivil toplum kuruluşlarımız rahatsız oldu ilginçtir. Sivillik anlayışları o kadar yoz ki, bir vesayet sistemine angaje olmayı sivillik saydılar. Onlara göre sokağa çıkmak bazı “lanetli kesimlerin” eylem biçimiydi ve “onlardan” görünmemek lazımdı. El altından “aman katılmayın!” fısıltılarını yaydılar. Kendi etraflarına “şimdi zamanı değil” dediler; halka da “bizi bölücü örgütle aynı safa düşürecekler” diyerek korku yaymaya çalıştılar. *** ÇHİ, “Lejen Xase” ile de birilerinin “bir şeyler yapıyormuş” görüntüsünü bir kez dha bozdu. Entelektüel düzeyde Çerkeslerin medya ağırlıklı ilk aktiviteleri idi “Lejen Xase”. Bunu en güzel katılımcılardan Gülay Göktürk ifade etmişti: ”İlk eşim Çerkes’ti. Üç yıldan fazla evli kaldığım halde Çerkesler hakkında hiçbir şey bilmiyorum” demişti. Çünkü o güne kadar “Çerkese Çerkes propagandası” yapmak dışında yapılan bir şey yoktu. Sağdan sola, köşe yazarından parlamenterine… kadar ismi bilinen bu kadar zevat Çerkesler tarafından bir araya getirilip, kendilerine “biz buyuz ve taleplerimiz de bunlar” denilmemişti şimdiye kadar. *** Güncel konuya yeniden dönecek olursak... Şimdiye kadar unutturulmaya çalışılan “Yerel Dillerin seçmeli ders olarak okutulması” meselesi can alıcı bir mevzudur. Bu konuda da anladığım kadarı ile ÇHİ dışında çaba gösteren, bir şeyler yapma gayretinde olan kimse de yok. Bandırma Kafkas Kültür Derneği’ni ayrı tutuyorum, çabalarını da takdirle karşılıyorum. Ancak aynı çabayı bütün yerel derneklerden beklerdik; fakat maalesef o sorumluluk duygusunun emareleri yok ortalıkta… Bir yerlerden işaret bekliyorlar herhalde ama o işaret bekledikleri yerler sadece yasak savıp, başka alemlerde geziyor… Toplumun tepkisizliği de enteresan, sanki dili ile ilgili hiç bir sorunu yokmuş havalarında. *** Köyümüzün Türkçe adı her ne kadar Kırkpınar ise de suyu fazla olan bir yer değildir. Uzunyayla’da eskiler Küçük Karslı Köyü diye isimlendirirler. Köylülerimiz sürgün sırasında bir müddet Kars Selim’de ikamet etmişler, bu isim de muhtemelen oradan geliyor. Köyümüzün içindeki üç çeşmenin suyu birleşir, çayırların bulunduğu vadideki onlarca pınarın kaynak sularından aldığı takviye ile iri bir dere olarak Beyazköy sınırlarına ulaşır. Bahar aylarında dere üzerine birkaç yere bentler yapılır ve toplanan sularla çayırlar sulanırdı. Baharda yazlık ekinlerin ekilmesinden sonra da bentler elden geçirilirdi. Köyün üst başındaki çayırlık alandan belle toprağıyla çimler kesilir ve bentlerin su tutması için kaçıran yerlere takviyeler yapılırdı. Çayırların korumaya alınması ile de yamaçlardan yuvarlanan taşlar toplanırdı, ki biçim zamanı tırpanın ağzına taş gelmesin diye… Otlar biçilip çayırlar boşalınca da köy çocuklarının yaz sefası başlardı. Murat’ın çayırındaki bent çocuklar için bunaltıcı yaz günlerinde gözde bir serinleme yeri idi. Yıkılan bent tekrar elden geçirilir, takviyeleri yapılır ve köy çocuklarının “çimme” yeri olarak hizmet verirdi. Bentte biriken suyun derinliği bir metreyi ancak bulurdu. Bir kaç kişi birden suya atlasa oluşan dalgalara dayanamayan bent dağılır giderdi. Bin bir telaşla bendi yeniden tamir ederdik. Fazla suda kaldığımızda da dipten kalkan çamur suyu iyice bulandırırdı ki, o zaman çamur dibe çöksün diye biraz ara verirdik. Çoğumuzun cebinde küçük teneke kutuda krem olurdu. Köye gelen çerçilerden yün ile takas ederek alırdık ki, güneşten kavrulan burnumuza, yanaklarımıza ve özellikle çatlayan dudaklarımıza sürmek için. Alelacele tamir ettiğimiz bent bazen kasıtlı olarak birkaç kişinin birden suya atlaması ile yine yıkılırdı. Daha irice olanlar büyük usta edaları ile küçüklere emirler yağdırırdı: ”Orayı kapat!”, “Öteye taş koy!”, “Beri tarafa...” diye. Bakıyorum da,“Türk Vatandaşlarının günlük hayatta kullandıkları diller ve lehçelerin seçmeli ders olarak okutulması” uygulamasının başlaması, çocukluğumuzda yaptığımız bentin yıkılması ile kapıldığımız telaşa benzer bir telaşa soktu beni ve bazılarımızı. Uydur-kaydır takviyelerle dağılan benti kurtarmaya çalışıyoruz gibi bir görünüm var. Yetkililer bu konuda söyleyeceklerini
söyledi ve gittiler. Şimdi top bizde. Ama biz topu yakalamayı beceremeyip ters köşeye yatmış görünüyoruz. Açıklamayı ciddiye alan Kürtler oldu ve Artukoğlu Üniversitesinde faaliyetlerine başladılar. Biz Çerkesler ise yine bir formül bulup meseleyi komisyonlara havale ederek sorumluluklarımızdan kurtulduk(!). Yaklaşımımız belli: “Nasıl olsa Kaberdey ve Adigey’de üniversitelerde eğitim veriliyor, hoca lazım olursa oralardan getiririz.” Aman ne güzel!.. Bir kere daha anladık, yer-gök birbirine geçse, dünya yıkılsa bizim Çerkeslerin arabasının tekerine taş gelmez. Hikmeti nedir acaba? *** Hepinizin Ramazan Bayramını kutluyor, esenlikler diliyorum. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Kayseri Mitingi Ayıbı Hepimizin - 22/09/2018 |
Uzunyayla’da doğan ve o ortamdan gelen birisi olarak, yapılacak eylemi yaşlılara götürüp “Nahıj ohu” (yaşlılar işi) olarak meselenin formalitesine uygun yapılmamasını öncelikli hata olarak görüyorum. |
Kayseri’de Omuz Omuza Verme Zamanı - 12/09/2018 |
Anavatanda anadilde eğitimin kısıtlanması nasıl ortak sorunumuzsa, TRT’de sürekli Çerkesçe yayın yapacak bir kanalın kurulması da halkımızın hayati bir ihtiyacıdır. Zaman kaybetmeden bunun sağlanmasını istemek hakkımızdır. |
Bir Direniş Sembolü… - 24/10/2017 |
Bir tarafta Ğuaşo RUSLAN mücadelenin ve direnmenin sembolü olurken, bazıları da Ruslarla birleşmenin 460. yılı kutlamalarına katılır ve kimileri de onların peşinden koşar. Aynen fener alayında geçen askerlerin arkasından koşan çocuklar gibi. |
Bütün Dünyada Milliyetçilik Yükselirken !? - 28/09/2017 |
Bütün dünyada milliyetçilik yükselirken bizim Çerkesler’de gerilemesinin nedenini araştırmak da başlı başına akademik tez konusu olur. |
Asalet Kanda Değil, Duruş ve Davranıştadır - 17/08/2017 |
Siyasi kamplaşmanın en yoğun yaşandığı 80 öncesi dönemde Devrimci Çerkesler, Dindar Çerkesler ve Ülkücü Çerkesler olarak kamplaşmış olsak dahi “Çerkeslik” şemsiyesi altında bir araya gelebiliyorduk. |
Türkiye Panoraması ve Biz Çerkesler - 24/07/2017 |
İttihat ve Terakki’nin günahlarını örtmek için Ermenilere uygulanan mezalimi bugün dahi inkâr etmenin nedenini iyi irdelemek gerekir. Acaba gasp edilen Ermeni malları ile bir alakası var mıdır? Menfaatlenenlerin dolduruşuna geliniyor olmasın? |
Çerkesçe Tv İstemiyor muyuz Yoksa? - 20/05/2017 |
21 Mayıs’ı yılda bir gün hatırlayıp farklı günlerde farklı yerlerde etkinlik, anma veya nasıl yapacağını bilmeden bir güne sıkıştırma yerine “ÇERKES SOYKIRIM VE SÜRGÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ” çalışmalarına bir an önce başlanması dileğiyle. |
Uzunyayla’da Kar Yolları Kapardı; Ya Şimdi? - 14/03/2017 |
Duyduk ki DÇB temsilcileri Kaffed ile barış yapmak için Ankara’ya elçiler göndermiş. Kaffed de yelkenler suya inmiş.Bu kadar çabuk pes edecektiniz de kopardığınız yaygara neyin nesiydi? |
Kurbanlar ve Kurbanlıklar - 23/09/2016 |
Bereket ki halkın iradesini kırabilecek bir plan yapmayı becerecek kadar zeki değiller. Hepimize büyük geçmiş olsun. |
Devamı |