Kuşha Faruk Özden
farukozden35@hotmail.com
Uzunyayla'yı Yaşamak
26/01/2012
Uzun yıllar öncesinin Uzunyaylasını hayal ediyorum... Yarım asır öncesini ve daha eski günleri... Köylerinde sadece Çerkesçe konuşulan, tasa ve kıvancın Çerkes xabzesinin öngördüğü şekilde yaşandığı Uzunyayla'yı... O zamanlar sokaklarda sadece Çerkesçe sohbet edilir, çocukların bağrışmaları dahi Çerkesçe olurdu. Okulların açık olduğu dönemlerde, ilkokula giden çocuklar ile köylerde “çerçi” tabir edilen satıcılar ve çobanlar konuşurdu Türkçeyi sadece. Kuşluk vakti koyunlar dağılırken Çerkesçe bağrışmaların arasında tek tük çobanların sözleri duyulurdu Türkçe olarak. *** O günlerin eğlenceleri de farklıydı. Farklı ve doğal... Akşamları sığırların geri dönüşünde sürüyü köyün çocukları karşılar, sürünün içinde yer alan yakaladıkları eşeklere binerek kıyasıya bir yarışa tutuşurlardı köyün içine doğru. Sonra Çerkesçe bağırış çağırış arasında köy sokaklarına dağılıp giderlerdi. Sığırların köye döndüğü akşam saatleri, neşenin doruk yaptığı bir zaman dilimi olarak sabırsızlıkla beklenirdi Uzunyayla çocukları tarafından. *** Haftada bir gün -ki çok zamanlar Cuma günleri- köyün yılkısı gelirdi yayladan. Bu sefer bağırıp çağırma sırası da büyüklere düşerdi. Atlar hanelere ayrılır, onlara tuz verilirdi. Kendi atlarının arasına yabancı atlar karıştıysa onları kovalamaya çalışırken kendi atlarını kaçıran büyükler bir taraftan koşuşturur, bir taraftanda çocuklara seslenirlerdi var güçleriyle: - ”Atları çevirin, atları çevirin!”. *** Bu hengamede müezzinin Cuma salâsı yükselmeye başlardı birden bire. Herkes hemen uğraşısını bir kenara bırakır, birden abdest alma telaşına girerdi. Evin büyüğüne ibrikle abdest aldırılırken, evin gelini elinde havlu sessizce beklerdi kenarda. Gençler ise çeşmelerin başında sıraya girerlerdi abdest almak için. *** Yakalanıp ahırlara bağlananlar dışındaki atlar ilgiden uzak bir yerde bir araya toplanır, bir taraftan birbirlerinin gölgesine kafalarını uzatarak serinlemeye çalışırken; diğer taraftan kuyruklarını sallayarak musallat olan sineklerden kurtulmaya gayret ederlerdi. *** Önce köylerdeki yılkılar kayboldu ortadan. O zamana kadar meslek sahibi sayılan yılkı çobanları, büyük şehirlerdeki yarış atı ahırlarının yolunu tuttular yavaş yavaş. İlk gurbete gitmeler işte böyle başladı. Sonra akşam üzerleri çocukların bağırışarak köyün sığır sürüsünü karşılamaları heyecanı son buldu. Çünkü sığır sürüsünde eşekler yer almıyordu artık. O zamana kadar her aile kendi tarlasını işlerdi. Tarlaya giderken yük taşıması için kullanılan eşekler, traktörlerin yaygınlaşması ile ekonomik değerini yitirmiş ve yavaş yavaş ortalıktan kaybolmuştu. Traktörlerin yaygınlaşması sonrasında öküzlere de ihtiyaç kalmamıştı. Çünkü artık köten süren veya öküzle çift süren yoktu ki... Ardından “çekicisi” kalmayan kağnı arabaları da duvar diplerine çekildi doğal olarak. Son güzde gıcırtılar arasında su değirmenlerine giden kağnı konvoyları ile değirmenlerde “nöbet” tabir edilen sıralar da unutulup gitmişti... Nihayet araba koşum atları ve geceleri at yayma işi de son buldu... *** Önce ilkokulu bitiren çocuklar gittiler tahsillerini daha da ilerletmek için şehre; tabiî yanlarına babaannelerini de alarak... Babaanneler hem ekmek pişirecek, hem de bir tas çorba kaynatacaktı torunlarına. Ancak o babaannelerin hiç biri Türkçe bilmezdi. Nereden bileceklerdi ki; hiç köyden çıkmamış bu insanlar Türkçeyi kimden öğreneceklerdi? Bu yüzden komşularıyla iletişim kuramıyorlardı. Çocuklar okuldan geldikten sonra ancak onların tercümanlığı ile bir şeyler anlatılabiliyorlardı çevrelerine. *** Derken, bazı aileler çocuk okutmak bahanesiyle, aslında ekonomik nedenlerle, şehre göçmeye başladı. Çerkesler, anayurtlarından kopartıldıktan sonra yerleştikleri toprakları bu sefer kitlesel olarak değil de, teker teker terk ediyorlardı. Büyük şehirlerde yeni yeni hemşehri gettoları oluştu; Kayseri'de Argıncık ve Mahrumlar, Ankara'da Akdere gibi... Kendi köylerinde Çerkes xabzesiyle yaşayan insanlar, büyük kentlerin dişlilerine direnemedi ve yavaş yavaş un ufak oldular. Çerkeslerin hayatını şekillendiren “xabze” ise bir efsane olarak geçmişte kalmıştı. *** Parayı tanıdılar zamanla ve her şeyin parasal bir değeri olduğunu idrak ettiler. Kendi milli giysilerini çıkaralı uzun zaman olmuştu zaten. Son olarak da başlarındaki kalpağı “kuvvacılara” kaptırdılar. Şapka devriminden sonra ise kalpaklarının yanına dahi yanaşamadılar. Büyük şehirlerde kanunlarla da tanıştılar. Arada sırada uygulanan devletin kanunları veya kentlerde hüküm süren “şehir kanunları”, onların içinde büyüdükleri toplumu yönlendiren “xabzelerine” hiç benzemiyordu. “Ayıp” kavramının gözardı edilmesini anlayamıyorlardı. Burada herşey menfaat ve paraya göre değerlendiriliyordu. Şehirde dejenerasyon arttı veçocuklar artık Çerkesçe'yi öğrenemez oldular. Yaşar Kemal bir romanında Çerkesler için, ”O güzel insanlar, güzel atlara binerek gittiler” der. O güzel atlar gitti doğru, ama insanlar bir yere gitmedi; sadece güzelliklerini içlerine saklayarak birer köşeye sindiler. *** Ve gün geldi artık! Silkinip ayağa kalkmanın günü geldi! Gün, o köşelere sinen veya sindirilen Çerkesler'in, Uzunyayla'nın eski günleri hatırına köşelerinden çıkıp, başlarını kaldırmalarının günüdür. Yılkı atlarını geri getiremeyiz, Kağnı arabalarının gıcırtılarını bir daha duyamayız, Zamanın dehlizlerinde kaybolan hiçbir şeyi geri getiremeyiz ama... İnsanlarımızı ayağa kaldırabiliriz. İşte şimdi tam zamanıdır! Haydi, dünyanın donanarak yeniden canlanacağı Nisan günlerinde ayağa kalkalım! Çerkesçemiz için, Çerkes olarak kalabilmek için, Kısacası onurumuz için... Haydi Kayseri Mitingi'nde meydanlara Uzunyaylam! |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Kayseri Mitingi Ayıbı Hepimizin - 22/09/2018 |
Uzunyayla’da doğan ve o ortamdan gelen birisi olarak, yapılacak eylemi yaşlılara götürüp “Nahıj ohu” (yaşlılar işi) olarak meselenin formalitesine uygun yapılmamasını öncelikli hata olarak görüyorum. |
Kayseri’de Omuz Omuza Verme Zamanı - 12/09/2018 |
Anavatanda anadilde eğitimin kısıtlanması nasıl ortak sorunumuzsa, TRT’de sürekli Çerkesçe yayın yapacak bir kanalın kurulması da halkımızın hayati bir ihtiyacıdır. Zaman kaybetmeden bunun sağlanmasını istemek hakkımızdır. |
Bir Direniş Sembolü… - 24/10/2017 |
Bir tarafta Ğuaşo RUSLAN mücadelenin ve direnmenin sembolü olurken, bazıları da Ruslarla birleşmenin 460. yılı kutlamalarına katılır ve kimileri de onların peşinden koşar. Aynen fener alayında geçen askerlerin arkasından koşan çocuklar gibi. |
Bütün Dünyada Milliyetçilik Yükselirken !? - 28/09/2017 |
Bütün dünyada milliyetçilik yükselirken bizim Çerkesler’de gerilemesinin nedenini araştırmak da başlı başına akademik tez konusu olur. |
Asalet Kanda Değil, Duruş ve Davranıştadır - 17/08/2017 |
Siyasi kamplaşmanın en yoğun yaşandığı 80 öncesi dönemde Devrimci Çerkesler, Dindar Çerkesler ve Ülkücü Çerkesler olarak kamplaşmış olsak dahi “Çerkeslik” şemsiyesi altında bir araya gelebiliyorduk. |
Türkiye Panoraması ve Biz Çerkesler - 24/07/2017 |
İttihat ve Terakki’nin günahlarını örtmek için Ermenilere uygulanan mezalimi bugün dahi inkâr etmenin nedenini iyi irdelemek gerekir. Acaba gasp edilen Ermeni malları ile bir alakası var mıdır? Menfaatlenenlerin dolduruşuna geliniyor olmasın? |
Çerkesçe Tv İstemiyor muyuz Yoksa? - 20/05/2017 |
21 Mayıs’ı yılda bir gün hatırlayıp farklı günlerde farklı yerlerde etkinlik, anma veya nasıl yapacağını bilmeden bir güne sıkıştırma yerine “ÇERKES SOYKIRIM VE SÜRGÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ” çalışmalarına bir an önce başlanması dileğiyle. |
Uzunyayla’da Kar Yolları Kapardı; Ya Şimdi? - 14/03/2017 |
Duyduk ki DÇB temsilcileri Kaffed ile barış yapmak için Ankara’ya elçiler göndermiş. Kaffed de yelkenler suya inmiş.Bu kadar çabuk pes edecektiniz de kopardığınız yaygara neyin nesiydi? |
Kurbanlar ve Kurbanlıklar - 23/09/2016 |
Bereket ki halkın iradesini kırabilecek bir plan yapmayı becerecek kadar zeki değiller. Hepimize büyük geçmiş olsun. |
Devamı |