Vahit Erdo
vahiterdo11@gmail.com
Türkiye Krize Neden Giriyor; Nasıl Çıkar?
06/09/2018 Daha önce söylemiştik: global sistem bir bütündür. Türkiye’nin tamamen iflasına izin vermez, müdahale eder. Ancak bordro mahkumları, işçi ve köylüler uzun sürecek tam bir alçak sürünmeden geçecekler. Kapitalizm ortaya çıkışından beri gücü oranında globalleşti. 1974’teki teknik devrim ve 1991’de SSCB’nin dağıtılması sonrası sistematik şekilde genişleyip ilerleyerek dünyayı sarıyor. Önüne çıkan engelleri kan revan içinde aşıyor. Globalleşmenin sistemi, D. Ricardo’nun mukayeseli üstünlükler teorisine göre dünya burjuvası tarafından, İMF, Dünya Bankası v.b. yapılar üzerinden hayata geçiriliyor. Tercümesi: her coğrafya kendi florasına göre tarım ekimi yapsın. Iphonu USA’dan, otomobili Almanya’dan, kumaşı İngiltere’den v.d. alsın. Bu meyanda en çok duyduğumuz sözler, geri kalmış ülkeler, kalkınmakta olan ülkeler, gelişmiş ülkeler, sürdürülebilir olmak, yapısal değişimler, falan filan… Oysa 1965’lerde devlet beslemesi yerli-milli kapitalistlerin kâr hırsı ile montajcılığı sanayileşme olarak kakalayıp, geniş kitlelere yutturdular. 1970’de İMF, “Avrupa’nın kasabı, manavı olacaksınız” dedi, biz ise kasabın iti olduk. 1985’de “Avrupa’nın turizm sektörü olacaksınız, zenginleşip mutlu ülkeler konumuna yükseleceksiniz” müjdesi verdi Dünya Bankası ve İMF. Ama her iktidara gelen çanak tuttu her nedense yine de bir türlü hedefe varamadık. Uzadıkça sanki hedefimiz kutup yıldızı oldu. Şimdi de kızıl ayva hayali ile yaşatılıyoruz. Türkiye eko-politik döngüler içinde niçin krizlere giriyor? Nedeni ve sebebi ortada. Otomobilde ve beyaz eşyada, tekstilde sanayileşme adına montaj atölyeleri kuruldu. Bunların ana ve ara mallarının ithalatı için de döviz lazımdı. Sıcak para için gene İMF’nin önerisi ile dış borçlar alındı; Turgut Özal devrinde, Avrupa’nın emekçilerini, köylülerini misafir etmek için Türkiye aleyhine ciddi bir değer transferine neden olan Turizm yatırımları yapıldı. Kalkınmakta olan, gelişmekte olan, sürdürülebilir olmak,… gibi kavramlarla bu çarpık kapitalizm, montajcı sermaye sınıfı palazlandırıldı. Emekçileri ve köylüleri içeride borçlandırmak suretiyle ve aynı amaca hizmet eden kredi kartı ile rehin alarak kendisine tabi kıldı. Aracı, komisyoncu, montajcı karakteri gereği sorumsuzca dış finansçılara devasa şekilde borçlandı. Bu borçları, geçmişte de olduğu gibi TCMB üzerinden tüketicilere yükleyecekler. Peki bu borçları kim, nasıl ödeyecek? Tacir karakteri gereği kendini garantiye aldı. Borçlarını TCMB’na ertelettirerek varlıklarını dövize çevirdi ve bir ayakları dış dünyada bekliyor. Bu borçları ödeyecek olanlar, üzerine her türlü oyunu oynanarak alıklaştırdıkları işçi ve köylülerdir. Onlar, vatansever, dindar, evi hazırlı, eli nasırlı, oğlu şehit, üniversiteli, oğlu-kızı hapiste olanlardır. Çıkış yolunu daha önce yazmıştım; kısaca tekrarı: Döviz ödemeli tüm yol, köprü için tahkime gidilip, ödemeler Tl’ye çevrilmeli. Tüm rantçı yatırımlar durdurulmalı. Ayakta kalamayan AVM’ler MEB’e bağlı Halk Kültür Merkezleri’ne çevirilmeli. 1.5 milyondan fazla konut evsizlere hiç peşinatsız ve faizsiz 20 yıl taksitle verilmeli, v.s. Moratoryum ilan edilip, iç-dış borçlar ertelenip, rıza ile takside bağlanmalı. Yeni bir üretim ve mülkiyet yapılanmasına geçilip dünya sistemi AB ile yeniden entegre olunmalı. Üretiminin % 30’undan fazlasını ithal girdisi ile gerçekleştiren tüm firmalar tedricen kanun çıkarılarak durdurulmalı ( böylece yeni borçlanmanın yolu kapatılmalı). 20 kişiden fazla olamayan girişimci kolektiflere krediler verilerek kamusal mal ve hizmet sektörü oluşturulmalı. Hazine beslemesi Türk-Müslüman iş insanları 90 yıldır ülkeyi borç sarmalında tutarak dış finansla işbirliği halinde sömürdüler (Örnek: Kore’de Hyundai ile Koç Holding’in Anadol otomobili 1966’da üretime geçti. Hyundai dünya markası oldu, Anadol ise Koç müzesinde). Bu haybeci, montajcı, komisyoncu katmanın kanunla tasfiye edilmesi gerekir. Merkezi devletlerdeki menşeî firmaların, aracısız, doğrudan Türkiye’de dijital makine parkı ile üretim fabrikalarının kurulması teşvik edilmelidir. Tarımda kooperatifleşmeli, tüm kaynaklar insan eğitimine kanalize edilmelidir. Bilgi birikimi ile katma değer yaratma yoluna girilmelidir… *** Bunlar büyük fotoğrafta görünenler. Küçük fotoğrafta ise ayın 16’sında Kayseri’de yapılacak TRT Çerkes mitingi görünüyor. Katılmayı düşünmek gerekmez mi? Çok marifet var insanda… Selamlar. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
4. SANAYİ DEVRİMİ ve VİRÜS - 21/04/2020 |
Enerjinin maliyeti sıfırlanınca toplumsal ilerleme ivme kazanacak, sınıflar sınırlar ortadan kalkacak, belki de her gün bayram olacak. |
ANAYASA ve KAFKASYA - 29/03/2020 |
Türkiye’deki bir avuç Çerekes aydının kurduğu ÇDP dünyadaki tüm Kafkaslıların biricik partisidir. Onun da temel işlevi ortak bir tarih bilincinin oluşmasını sağlamaktır. Değilse bir adım dahi atılamaz. |
RUS ELÇİSİNDEN TARİH DERSLERİ - 16/02/2020 |
Suriye’deki teröristlerin Türkiye sınırlarını geçip eylem yapmalarına Türkiye’nin cevabını haklı bulan Büyükelçi, Çarlık zamanında Çerkeslerin de Rusya sınırını geçerek terör estirdiklerini, Çarın da Kafkasya'ya müdahale ettiğini söylüyor. |
ÇİN - UYGUR - 30/12/2019 |
Kafkasya’daki mücadelenin temeli, demokrasi ve insan hakları ve ulusların kendi kaderini tayin hakları temelinde geliştirilirse, dünya genel politikasında güçlü devletlerin anlık taktik politik çıkarlarına malzeme olunmaz. |
NEREDE KALMIŞTIK, NE DEMİŞTİK? - 16/12/2019 |
Devletlerin resmi ideolojisine uygun ısmarlama tarih kitapları gerçek üstü palavralarla dolu oluyor. Nitekim Osmanlı ve Türkiye tarihlerinin de hem ısmarlama olanı, hem de gerçek olanı vardır. |
GLOBALİZM ve KAFKASLILAR - 04/09/2019 |
Kafkas önderleri ve aydınları her dönemde olduğu gibi 1917’de ve 1991’de pazar dağılırken tezgah açtıkları için tarihte yaşandığı gibi her seferinde elleri böğürlerinde kaldı. |
İ.T.C. + CHP= KEMALİZM - 16/08/2019 |
Siyasi İslam ve Kemalistler’in miadı dolmuştur. Evrensel normları temel alan, samimi, çoğulcu demokrasiyi savunan, en geniş insan haklarını savunan ve tüm toplumu eşitlik temelinde birleştirici bir harekete ihtiyaç vardır. |
BİZ BU FİLMİ İKİ DEFA İZLEMİŞTİK - 08/07/2019 |
Trabzon’daki konuşmasında “Mustafa Kemal’in izindeyim, Topal Osman’a bağlıyım” diyen Ekrem İmamoğlu, milletin istediği gibi değil de asıl bağlı olduğu önderleri gibi hareket etmeye başlayabilir. |
NE OLACAK DA HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK? - 17/06/2019 |
Viyana bozgunundan sonra Doğu ile Batı arasında ortada sıçan politikasını uygulayan Osmanlı elitleri tüm savaşları kayıp ettiler ve Osmanlı dağıldı. AKP hala aynı geleneksel orta da sıçanı oynuyor. |
Devamı |