"Tehditler son bulana, sorumlular yakalanıp gerekli işlemler gerçekleştirilene dek sürecin takipçisi olacağız ve Kural’a yönelik herhangi bir saldırıdan Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini sorumlu tutacağız."Kimliği belirsiz kişilerin taciz ve takibine maruz kalan Kuban Kural için İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen toplantıda, Kural’a yönelik herhangi bir saldırıdan Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin sorumlu tutulacağı duyuruldu. Kafkasya Formu ve Uluslararası “No Sochi 2014” üyesi Kuban Kural’ın kimliği belirsiz kişiler tarafından takip ve taciz edilmesine ilişkin İHD İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı yapıldı. Toplantıya mağdur Kuban Kural, İHD Üyesi Ahmet Taner, Sosyolog Ferhat Kentel ve Kafkasya Forumu üyesi Mkanba Çağlar katıldı. İlk sözü alan İHD Üyesi avukat Ahmet Taner, Kuban Kural’ın 2014 Soçi Olimpiyatları’na karşı kampanya yürüten May21, No Sochi 2014 ve Kafkasya Formu sivil inisiyatiflerinde yer alması nedeniyle Rus gizli istihbarat teşkilatından olduuğunu düşündüğü kişilerin tehditleri nedeniyle can güvenliğinin olmadığını belirttiğini söyledi. Buna ilişkin yeterli göstergeler olduğunu söyleyen Ahmet Taner, “Soçi kentinin olimpiyatlar için aday olduğunun duyurulmasının hemen ardından Rusya Federasyonu içerisinde faaliyet gösteren ve Soçi’nin olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapmasına muhalefet eden sivil toplum aktivistlerinin tehditler aldığı, fiziki saldırılara uğradıkları bilinmektedir” dedi. Türkiye’de 2008 yılından buyana 6 Çeçen sığınmacının faili meçhul cinayetlere kurban gitmesinin, Rusya’da onlarca muhalifin öldürülmüş olmasının, Rusya’nın Soçi muhalefetini “uluslar arası terörizm” olarak ilan etmesinin, insan hakları çevrelerinde Rusya Federasyonu ve uluslararası örtülü operasyonlarının her an her yerde can alabileceğine ilişkin derin ve ciddi bir kuşku uyandırdığını söyleyen Ahmet Taner, “Kuban Kural takip edilmesi ve ölümle tehdit edilmesi üzerine Küçükçekmece Emniyet Müdürlüğü’ne, oradan da Halkalı Şehit Ahmet Zehir Polis Merkezi’ne yönlendirilmiştir. Ancak Derneğimize başvurduğu ana kadar can güvenliğine yönelik talebinin işleme konulduğu ve etkili soruşturma yürütüldüğüne ilişkin kendisine hiçbir bilgi ulaşmamıştır. Bu konuyu yalnızca basın aracılığıyla kamuoyunun dikkatine sunmakla yetinmek istemiyoruz. Bu yüzden bugün iki resmi girişimde bulunduk “ dedi. İki mektup kaleme aldıklarını, mektupların birincisini İHD İstanbul Şubesi olarak İstanbul’daki Rus Başkonsolosluğu’na yazdıklarını belirten Taner, Rusya’da devlet adına suç işleyen birimlerin olduğunu bildiklerini, dernek olarak konunun takipçisi olduklarını ve sorunu uluslararası insan hakları camiasına taşıyacaklarını bildirdiklerini söyledi. Açıklamasına, toprakları üzerinde yabancı ülke gizli servislerinin insan hakları ihlalinden Türkiye Cumhuriyeti devletinin sorumlu olacağını belirterek devam eden Taner, bu amaçla ikinci mektubu da T.C. İçişleri Bakanlığı’na gönderdiklerini ifade ederek, “Kuban Kural’ın savcılığa yaptığı başvurunun ivedilikle gereğinin yerine getirilmesi, kendisini takip eden kişilerin kimliklerinin saptanarak işlem yapılmasını, can güvenliğinin etkin bir şekilde sağlanması için gerekli bütün adımların atılması doğrultusunda talimat verilmesini İHD İstanbul Şubesi olarak Bakanlığınızdan bekliyoruz” dediklerini söyledi. Kafkasya Formu adına açıklama yapan Mkanba Çağlar ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan başvurunun üzerinden 27 gün geçtiğini hatırlatarak, “Gerçekleştirilen taciz ve tehditlere yönelik detaylı yer, zaman, eşkal bildirilmesine ve kanıt sunulmasına rağmen aradan geçen süre zarfında olayın tahkikatına yönelik herhangi somut bir adım atılmış değil. Emniyet birimlerinin başvurumuza yönelik çelişkili tutumları ve ardından büründükleri sessizlik arkadaşımızın can güvenliği hususunda endişelerimizi artırıyor” dedi. “Geldiğimiz noktada, Rusya’nın Çeçen mültecilere yönelik Türkiye’de oluşturduğu cinayet şebekesini bu defa yükselen Çerkes muhalefetine yönelttiği düşüncesindeyiz. Türkiye Çerkes diasporası 2006 yılından bu yana sürdürülen 2014 Kış olimpiyatlarına karşı uluslararası Çerkes muhalefetinin ve soykırımının tanınması için yürütülen kampanyanın merkezi durumunda. 2011 yılı ve 21 Mayıs protestosunun genel koordinatörü, 2012 yılı 21 Mayıs protestosunun ise eylem koordinatörü olan ve aynı zamanda İMC Tv kanalında haftada bir gerçekleştirdiği televizyon programı Marje aracılığıyla gerek olimpiyat, gerekse soykırım meselesini sıklıkla gündeme getiren Kuban Kural’ın kasıtlı olarak seçildiği düşüncesindeyiz. Rusya, Kuban Kural üzerinden Çerkes diasporasını hedef alarak muhalefete yönelik gerekirse şiddet kullanacağı mesajını vermektedir” diyen Mkanba, kendilerini bugün sivil toplumun vicdanına sığınmaya sevk eden tedirginliğin sebebinin, Rusya’nın T.C. hükümeti vatandaşlarını da kapsama yetkisine sahip bir suikast şebekesi için Türkiye’den vize aldığına yönelik kuşkuları olduğunu belirtti. Mkanba sözlerini şöyle tamamladı: “ Kuran Kural’a yönelik tehditler son bulana, sorumlular yakalanıp gerekli işlemler gerçekleştirilene dek sürecin takipçisi olduğumuzu ve Kural’a yönelik herhangi bir saldırıdan Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini sorumlu tutacağımızı buradan duyuruyor, sivil topluma bu zalimliğe ve pervasızlığa karşı dayanışma çağrısında bulunuyoruz” dedi. Toplantıda söz alan Sosyolog Doç. Dr. Ferhat Kentel de ulus-devletlerin kirli pazarlığına dikkat çekerek, bir vicdan borcu olarak bu tür insan hakları ihlalleriyle ilgilenmek gerektiğini söyledi. Rusya ve TC arasında büyük ve karmaşık ilişkiler olduğunu söyleyen Kentel, doğalgaz, petrol, enerji gibi görünür meselelerden başka, akıl yürütme yoluyla “senin Kürdün-benim Çerkesim” gibi gayet çirkin pazarlıklar da olduğunu bildiklerini söyledi. Türkiye’de öldürülen Çeçenler gibi olaylara bakıldığında bu akıl yürütmelerin oldukça tutarlı olduğunun görüldüğünü söyleyen Kentel şöyle devam etti: “Bu güçlü devletlerin menfaat ilişkileri içinde bizim gibi sıradan insanlar ne yapacak? Bizim silahımız filan yok. Evet silahımız yok ama söyleyecek çok fazla sözümüz var. Bizim bu sözlerimizi söyleyebilmemiz lazım. Bunun da yolu böyle durumlarda bir arada olmaktan geçiyor. Senin kimliğin, benim kimliğim demeden, birbirimizin parçası olduğumuzu gösterecek şekilde sözü yükseltmemiz gerekiyor.” Taciz ve takibe maruz kaldığını belirten Kuban Kural ise bu saldırıların sadece kendi şahsına yönelik olmadığını, hem Çerkeslere, hem de düşüncelerine yönelik olduğunu dile getirdi. Kural Rusya’nın son yıllarda yükselişe geçen Çerkes hareketini marjinalleştirmeye çalıştığını belirterek buna fırsat vermeden sivil mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini söyledi. Bu taciz ve tehditlerin 21 Mayıs öncesinde gerçekleşmesine rağmen niçin o zaman kamuoyuna duyurulmayıp bugüne bırakıldığı sorusuna Kuban Kural, ilk karşılaşmaların vuku bulduğu anlarda böyle bir sonuca varılacağına çok ihtimal vermediğini, tedirgin etmek için uğraştıklarını tahmin ettiğini, buna verilecek bir tepkinin onların başarısına dönüşeceğini düşündüğünü, ancak mesajla tehdit boyutuna ulaştığında arkadaşlarıyla paylaştığını ve savcılığa intikal ettirme kararı aldıklarını söyledi. 21 Mayıstan 5 gün önce de olayı savcılığa intikal ettirdiklerini söyleyen Kural, ancak konuyu 21 Mayıstan önce kamuya açmadıklarını, eğer kamuya mal etseydiler oluşacak tedirginliğin onların başarısına hizmet edeceğini düşündüklerini söyledi. Kural İHD ile istişare ederek açıklamayı bu tarihe bıraktıklarını ve doğru hareket ettiklerini düşündüğünü belirtti. |
1715 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |