Kocaeli Gazetesi'nin 25 Şubat tarihli sayısında “Türkiye'de yeni bir ihanet grubu: Çerkez Hakları İnisiyatifi” başlıklı bir yazı yazan Kocaeli Gazetesi yazarı M. Tanzer Ünal şimdi mahkemede hesap verecek.. 25-26 Şubat 2012 tarihlerinde
Derbent'te yapılan Çerkes Çalıştayı'nı mevzu ederek Çerkes
Hakları İnisiyatifi oluşumunu ve mensuplarını “İhanetle”
suçlayan Kocaeli Gazetesi yazarı M. Tanzer Ünal hakkında ceza
davası açıldı.
Kocaeli Gazetesi'nin 25 Şubat tarihli
sayısında “Türkiye'de yeni bir ihanet grubu: Çerkez Hakları
İnisiyatifi” başlıklı bir yazı yazan ve ÇHİ sözcüleri
Murat Özden ve Kenan Kaplan'ın isimlerini vererek onlar gibi
düşünenleri açıkça hedef gösterip hainlikle suçlayan Kocaeli
Gazetesi yazarı M. Tanzer Ünal şimdi mahkemede hesap verecek.
ÇHİ sözcüleri Murat Özden ve Kenan
Kaplan bugün avukatlarıyla birlikte Kocaeli Adliyesi'ne giderek,
Kocaeli Gazetesi yazarı M. Tanzer Ünal hakkında, TCK'nun 216
Maddesinde düzenlenmiş olan 'halkın bir kesimini, sosyal sınıf,
ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak
alenen aşağıladığı' ve bir grubu kamuoyu önünde hain ilan
ederek 'nefret suçu işlediği' gerekçesiyle suç duyurusunda
bulunup, hakkında dava açtı.
Davanın önümüzdeki günlerde
görülmesi bekleniyor. NE YAZMIŞTI? Kocaeli Gazetesi yazarı M. Tanzer Ünal imzasıyla yayınlanan 25 Şubat 2012 tarihli yayınlanan makale şu şekilde: "- Türkiye’de yeni bir ihanet grubu: Çerkez Hakları İnisiyatifi M.Tanzer ÜNAL Dikkat edin, “Çerkezler” demiyorum. Tanıdığım, tanımadığım tüm Çerkez kökenlileri, “ihanet” ifadesinin dışında tutuyorum. Hele
hele, çoğunu yakından tanıdığım Kocaeli’deki Çerkez kardeşlerimin,
devlete, millete ve ortak değerlerimize bağlılıklarından zerre kadar
şüphe etmiyorum. Onlar, “müstesna” insanlar… Onlar, kendilerini bu ülkenin “asli unsuru” olarak görürler ve öyle yaşarlar. Değerli dostum Ender Şenol, bir Çerkez olarak çizgisini şöyle açıklar: “Bu
ülkede kimin ne kadar hakkı varsa, benim de o kadar hakkım vardır.
Kimin ne kadar sorumluluğu varsa, benim sorumluluğum da o kadardır.” Ne güzel bir anlatım… Kendini bilen, bu ülkeye gönülden bağlı kişilerin görüş ve duyguları… Çerkezler’in dernekleri var. Derneklerin bir araya gelip oluşturdukları federasyonları da… Bunların üye ve yöneticileri, aynı Ender Şenol’un ifade ettiği çizgide… Kendilerini Türkiye’den ayrıştırmıyorlar. ****** Geçen yılın başında bir grup ortaya çıktı. Kendine, “Çerkez Hakları İnisiyatifi” adını verdi. Şu “ inisiyatif ve platform” gibi oluşumları oldum olası hiç haz etmem. Kaçak güreşmektir… Sorumluluktan kaçmaktır… Kim bunlar? Ortada görünen bir iki isim var… Sözcü… Üye… Kenan Kaplan, Murat Özden gibi… Kimdir, nedir, ne iş yaparlar? Bunları bilmiyorum. Bilmem, önemli de değil… Ama , “inisiyatif” adı altında ne yapmak istediklerini, iyi biliyorum. Geçen yıl iki miting düzenlemişler. 12 Mart’ta Ankara’da, 17 Nisan’da İstanbul’da… Mitingin adı,”Çerkez Hakları Mitingi”… İnisiyatif, iki gündür de şehrimizde. Derbent Uygulama Oteli’nde “Çerkez Çalıştayı” yapıyor… Kendi ifadelerine göre, Türkiye’nin ilk Çerkez çalıştayı imiş. İyi de… Şehrimizdeki bu toplantıya, şehrimizden hiç Çerkez katılmıyor. Kocaeli
Kafkas Dernek Başkanı Sami Korkut, önceki gün açıklama yaptı,
“İstanbul’dan bir grup toplanıyormuş… Anayasal talepleri varmış… Ne
yapmak istedikleri, nereye varmak istedikleri bizi ilgilendirmiyor. Biz
katılmayacağız” dedi. Toplantıya, Çerkez federasyonları da katılmıyor. Ya kimler katılıyor? İsimleri çok dikkatli okuyun! Doğu
Erbil, Osman Can, Şeref Oğuz, Ufuk Uras, Zeynel Abidin Besleney, Can
Ataklı, Yavuz Baydar, Emre Aköz, Ferhat Kentel, Gülden Aydın, Ramazan
Coşkun, Setenay Nil Doğan, Barış Altıntaş, Orhan Miroğlu, Mehmet Altan,
Rojin, Abdurrrahman Dilipak, Hasan Öztürk, Fuat Dündar, Ardan Zentürk,
Sadık Bilge, Selahattin Esmer, Melih Altınok, Süleyman Soylu, Ali
Bayramoğlu, Üzeyir İlbak, Gülay Göktürk, Sümeyra Tansel, Candaş Tolga,
Fethi Güngör, Selçuk Bağlar, Argun Karaçay, Oğuz Berk, Ali İhsan
Aksamaz, Ali Bulaç. Bunlar katılmaları kesinleşen akademisyen ve gazeteciler. Bir de katılmaları kesinleşen siyasiler var. İkisi bizden… AKP milletvekilleri Fikri Işık ve Sibel Gönül… CHP’den Engin Özkoç ve BDP’den Sırrı Süreyya Önder. İsimler böyle… Bu isimleri bize ulaştıran, tertip komitesi… “Katılmaları kesinleşenler” diye özellikle not düşülmüş. Belirtilen isimler arasında katılmayan var mıydı, bu satırların yazıldığı saatlerde net değildi. ****** Şimdi gelelim, Çerkez Hakları İnisiyatifi’nin ne istediğine… *Yok muamelesi yapılan Çerkez toplumunu, kitlesel eylemlerle görünür kılmak. *Bu yolla asimilasyoncu politikalara tavır geliştirmek. *Çerkez
dil ve kültürünün yaşatılmasına yönelik talepleri her ortamda “net ve
yüksek sesle” dillendirerek devlet nezdinde karşılık bulmasını sağlamak. *Çerkez köy isimlerini geri almak… İnisiyatif, bu isteklerini değişik ifadelerle dile getiriyor. Bakın,
“İnisiyatif”in 19 Ocak 2012 tarihinde Kafkas Dernekleri Federasyonu
Başkanı Vahit Kadıoğlu’na yazdığı ve birlikte hareket etmeyi önerdiği
mektuptan bir bölüm. “Özetle, 90 yıl aradan sonra TÜRKİYE’NİN BİR KEZ
DAHA MAKAS DEĞİŞTİRME NOKTASINA geldiğinin, önümüzdeki 50-100 sene
yürürlükte olacak uygulamaların yasal dayanaklarının bugünlerde
oluşturulduğunun idrakiyle, hiçbir hesaba girmeden baş başa vermeli,
sonuç odaklı stratejiler ile çözüme yönelik önerilerimizin devlet
nezdinde karşılık bulması için çalışmalıyız.” Anladınız değil mi? Ne olacakmış? Türkiye, makas değiştirecekmiş… Sonra? Türkiye makas değiştirdikten sonra, bu uygulama 50-100 yıl yürürlükte kalacakmış… Makas değiştirmenin yasal dayanakları bugünlerde oluşturuluyormuş… Geç kalınmamalıymış… Strateji geliştirip, devlete başvurulmalıymış… Demek ki, “İnisiyatif üyeleri”, Türkiye’nin makas değiştirileceğine birileri tarafından inandırılmış. Veya… “İnisiyatif üyeleri”, devlet büyüklerinin konuşmalarından böyle mesaj almışlar. ******* Malum kişiler, Çerkez Hakları İnisiyatifi’ni neden kurmuşlar? İnisiyatif, bunu kuruluş bildirisinde şöyle açıklıyor: “Türkiye,
topyekün bir değişim sürecinden geçiyor ve bütün toplumsal katmanlar
farklı boyutlarda da olsa bu değişim sürecinden etkileniyor.
Meselelerine sahip çıkan kesimler bu değişimden kazançlı çıkarken,
ilgisiz kalanlar elindekileri de yitiriyor. 2009 yılında start
verilen, kimliklerin özgürce ifade edilmesi ve korunmasını öngören
DEMOKRATİK AÇILIM PAKETİNİ bu sürecin en önemli parçası olarak heyecan
ve ilgiyle karşıladık. Bugüne kadar inkar edilen kimliklerin devlet
yöneticilerince telaffuz edilir olmasını, hepsinin saygıya değer
olduğunun ifade edilmesini, devlet ile halk arasındaki kopukluğun
onarılması için önemli bir adım olarak değerlendirdik. Değişik kültür
grupları için, bakanlık düzeyinde katılımlarla yapılan çalıştayları
memnuniyetle izledik. Ve sıranın biz Çerkezler’e de geleceği o günü
sabırsızlıkla bekledik. Ne zaman açılımdan söz açılsa, “Kürt, Çerkez, Laz… “ diye başlayan nakaratları duymak, ümidimizi artırdı. Bu arada zaman akıp gitti. Bugün artık görüyoruz ki, boşuna ümitlenmişiz. Bugüne kadar hiçbir devlet temsilcisi kapımızı çalmadı. Mekanlarımıza misafir olarak gelen siyasiler, yaldızlı laflar ettikten sonra ortadan kayboldu. Kimliğimizi koruyup geliştirecek hiçbir somut adıma şahit olmadık. Ve işte SABRIMIZIN BİTTİĞİ NOKTAYA geldik. İçine düştüğümüz bu yok oluş batağında daha ne kadar beklemeliydik? İşte bu sorunun yanıtını artık nerede arayacağımızı biliyoruz. Bu
oyalama ve görmezden gelme politikalarını reddetmek için, toplumsal
haklarımızı elde etmek için, Çerkez kalma kararlılığımızı güçlü bir
iradeyle ilan etmek için artık meydanlara iniyoruz. Kafkaslılar, Çerkez kardeşlerimiz, Çerkez Hakları İnisiyatifi bu amaçla oluşturuldu.” ****** Nasıl, beğendiniz mi bildiriyi? Demek, ”Çerkez Hakları İnisiyatifi” nereden ve kimden ilham alınarak kurulmuş? “Demokratik açılım paketi” nden… Başbakan Erdoğan’ın “Kürt, Çerkez, Laz… “ nakaratlarından… “Kürtler’e var da, bize yok mu?” diye düşünmüşler… Gördünüz mü, Recep Tayyip Bey? Türkiye’nin ayrışması devam ediyor… Eserinizle övünebilirsiniz. ****** Birinci sayhadaki fotoğrafa dikkatli bakın! O fotoğraf, Çerkez Hakları İnisiyatifi’nin İstanbul mitinginde çekilmiş. Gördükleriniz flama değil, bayrak. Ülke bayrakları… Çok yıldızlı ve çapraz üç oklu olan ADİYE CUMHURİYETİ’ne ait. Diğeri, ABHAZYA CUMHURİYETİ bayrağı… “Yaşasın demokratik mücadelemiz” diye yazılı bir de bez pankart var. Türk Bayrağı? Yok… O da ne ki? Adamlar, Türkiye’den bıkmışlar, siyasi hak istiyorlar. Bir başka bildirilerindeki şu cümle çok ilginç: “Artık,
ama, fakat, lakin’lerle kaybedilecek zamanımız kalmamıştır. Çerkezler,
ulusal kimliklerinin tanınması, ana dilde televizyon ve radyo yayını ve
ana dilde eğitim taleplerini ısrarla dile getireceklerdir.Bu talepleri
dile getirmek için zaman hiç bu kadar uygun olmamıştı.Bütün Ortadoğu
coğrafyası ve Türkiye, halklarının mücadeleleriyle
demokratikleşmektedir.” Neymiş? Talepleri dile getirmek için zaman, hiç bu kadar uygun olmamış. Doğru… AKP döneminde HAİNLİK YAPMAK serbest bırakıldı. İsteyen, istediği kadar bu ülkenin birik beraberliğine zarar verebilir. ******* Benim üzüntüm ne biliyor musunuz? Kendini bilmez bir grubun,”Çerkez” ismini kullanarak yaptığı ve yapacağı hareketler, gerçek Çerkezler’e zarar verecek. Tıpkı, ayrılıkçı grubun, ülkesini ve devletini seven Kürtler’e verdiği zarar gibi… Yazık… Çerkez Hakları İnisiyatifi’nin bu çalışmaları, Çerkez kardeşlerimizin değerini artırma değil, tam aksine azaltma gayretidir. Bu gayret, mutlaka engellenmelidir. Yoksa, “Kürtler’den sonra Çerkezler de ayrılıkçılığa başladılar” imajı, hiç iyi olmaz."
|