• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam497
Toplam Ziyaret1070064
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Semerkew

Çerkes Hakları İnisiyatifi'nden bir heyet Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ı ziyaret ederek Çerkesler'in sorunları ve talepleri hakkında bilgi verdi.

Çerkes Hakları İnisiyatifi'nden bir heyet Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ı  ziyaret ederek Çerkesler'in sorunları ve talepleri hakkında bilgi verdi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın makamında kabul ettiği heyette, Çerkes Hakları İnsiyatifi'nden Murat Özden, Kenan Kaplan ve Erol Karayel ile Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti'nden Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı ve Setenay Kaplan yer aldı.


Heyet üyelerinden Kenan Kaplan, Bekir Bozdağ'a, Çerkesler'in Türkiye'ye geliş tarihini özetledikten sonra, dünyada Çerkesler'in en yoğun yaşadığı ülkenin Türkiye olduğunu belirtti. Çerkesler'in varlığını devam ettirebilmesinde, Türkiye'deki Çerkes nüfus potansiyelinin stratejik bir değere sahip olduğunu söyleyen Kenan Kaplan, Cumhuriyet döneminde uygulanan asimilasyon politikalarının sonucunda bugün Türkiye Çerkesleri'nin bitme noktasına geldiğini ifade etti. “Eğer Çerkesler Türkiye'de kaybederse, anayurtlarında da kayberler. Çünkü asli nüfus potansiyelleri burada yaşıyor” diyen Kaplan, Çerkesler böyle bir yok oluş kaygısı içerisindeyken açıklanan demokratikleşme programının bir nebze de olsa umut doğurduğunu belirtti. Kenan Kaplan şöyle devam etti: “Ancak bu dönemde Çerkesler hiç dikkate alınmadı. Bu, toplumumuzda ciddi bir hayal kırıklığına sebep oldu. Çerkes Hakları İnisiyatifi de bunun üzerine kuruldu” diyen Kenan Kaplan, bu aşamadan sonra kendilerini görünür kılan eylemlere yöneldiklerini ve bu eylemlilik sürecinin de hala sürdüğünü sözlerine ekledi.
ÇHİ sözcülerinden Murat Özden de, İsrail'in  5000 nüfuslu Çerkes toplumuna pozitif ayırımcılık uygulaması sonucu İsrail Çerkesleri'nin bugün dillerini bir yazı ve öğrenim dili olarak en zengin haliyle yaşatmalarını örnekleyerek, “Biz de Türkiye Cumhuriyeti'nden böyle bir pozitif ayırım uygulaması bekliyoruz” dedi. Vubıh dilinin Türkiye topraklarında kaybolup gittiğini, Türkiye Üniversitelerinin bu dille ilgili bir satır bile kayıt tutmadığı belirten Murat Özden, Vubıhça'ya karşı işlenen bu suça yeni dil ölümlerine kayıtsız kalma suçunun da eklenmemesi lazım geldiğini ifade etti.  
Özden, Çerkeslerin varlıklarını devam ettirebilmek için anaokulundan başlayan bir anadili öğretimi ve eğitimi programı ile 24 saat yayın yapan radyo ve televizyon taleplerinin devletçe dikkate alınmasını isteyerek, Bozdağ'dan bu konuda güçlü bir destek beklediklerini ifade etti.
ÇHİ Yürütme Kurulu Üyesi Erol Karayel de 25-26 Şubat tarihlerinde yapılacak Çerkes Çalıştayı hakkında bilgi vererek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin açılım sürecinde Kürtler, Aleviler ve Romanlar için üst üste çalıştaylar yaparak onların sorunlarını anlamaya çalıştığını ama Çerkeslere karşı böyle sıcak bir yaklaşım gösterilmediğini söyledi. “Devletin Çerkeslerden esirgediği sorun ve çözümlerini kristalize edecek Çalıştayı, şimdi Çerkesler kendi imkanları ile yapıyor” diyen Karayel, 25-26 Şubat tarihlerinde Türkiye'nin önde gelen entellektüellerinin, akademya ve medya çevrelerinin Kocaeli Derbent'te  toplanarak Çerkeslerin sorunlarını tartışacağını söyledi. Bu çalışma sonunda çıkacak raporun devletin ilgili birimlerine de ulaştırılacağını ifade eden Karayel, Bozdağ'ı Çalıştayı yakından takip etmek üzere belirtilen tarihlerde Derbent'te davet etti.
Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti Kurucu Başkanı Günsel Şurdum Avcı da Çerkes Kadınları tarafından kurulan Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti'nin Cumhuriyet'in kuruluş döneminde kapatıldığını ifade ederek,  cemiyetin o dönemde ortaya koyduğu çalışmalardan bahsetti. Bu cemiyet tarafından kurulan Çerkes Numune Mektebi'nin 4 yıldan fazla faaliyet gösterdiğini, kız ve erkek öğrencilerin ortak eğitim yaptığını, eğitimde latin harflerinin kullanıldığını söyledi. Kapatılan Cemiyeti  bu yıl başında aynı isimle açtıklarını belirten Günsel Şurdum Avcı, çalışmalarına da aynı misyonla devam edeceklerini söyledi. Avcı, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ı Çerkes Kadınları Teavün Cemiyetinin 11 Mart tarihinde, zamanında Çerkes Numune Mektebi'nin faaliyet gösterdiği fakat bugün artık otel olarak kullanılan tarihi binada verecekleri kuruluş yemeğine davet ederek, Çerkes kadınları olarak o gün kendisini aralarında görmekten büyük  mutluluk duyacaklarını söyledi.
Bakan Bekir Bozdağ da heyete ziyaret için teşekkür ederek, Çerkesleri yakından tanıdığını, pek çok Çerkes dostu bulunduğunu belirtti. Çerkeslerle ilgili hep olumlu düşünceler taşıdığını söyleyen Bozdağ, heyetin kendisine ilettiği taleplerin tamamını not aldığını, bunları ilgili yerlere taşıyacağını söyledi.
Bakan Bozdağ ayrıca, Çerkes Çalıştayı ve Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti'nin davetlerine icabet etmek için o tarihlerdeki programlarını gözden geçirip, katılmak için gayret göstereceğini de sözlerine ekledi.

BASIN BÜLTENİ
Çerkes Hakları İnisiyatifi'nin toplantı sonrası basın mensuplarına dağıttığı bültende ise şu ifadelere yer verildi:

“    Saygıdeğer Basın Mensupları,
İmparatorluklar çok etnikli, çok kültürlü yapılardır. Bu nedenle, çöken bir imparatorluğun parçalarından inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının farklı kimliklere sahip olması kadar doğal bir şey yoktur.
Bu gerçeği görmek ve kabullenmek, ülkedeki sosyal problemlerin çözümünün başlangıç noktasıdır.

Saygıdeğer Basın Mensupları,
Cumhuriyet kurulmadan önce Türkiyeli Çerkeslerin Çerkesçe eğitim veren okulları  ve Çerkesçe yayınlanan gazeteleri  vardı. Ancak Milli Mücadele sonrası yönetimi ele geçiren kadronun Türkçü paradigmayı Cumhuriyet'in kuruluş ideolojisi haline getirmesi sonucu, farklı renklerin temsilcileri ve değerleri bir tasfiye sürecine sokuldu.
“Tek dil, tek millet” parolasıyla oluşturulan otoriter rejimle, insanlar dillerinden, köklerinden kopartılmaya çalışıldı, asimile olmaları için elden gelen herşey yapıldı.
Çocuklarımızın 24 saatini planlayan asimilasyoncu eğitim sistemi yavrularımızı birer birer elimizden almaya başladı. 90'lı yıllarda buna bir de içinde anadilimizin bulunmadığı onlarca tv kanalından yapılan yayınlar eklenince, dil ve kültürümüz en mahrem alanlarımız olan evlerimizde dahi nefes alamaz hale geldi.
Bugün geldiğimiz noktada, atalarımızdan kutsal bir emanet olarak devraldığımız dillerimizi maalesef çocuklarımıza aktaramaz hale gelmiş bulunuyoruz.

Saygıdeğer basın mensupları,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 2009 yılında başlattığı demokratikleşme süreci biz Çerkesler için de bir umut olmuştu. Ne var ki bu rüya çok kısa sürdü. Çerkesler olarak bu süreçte “sorunlarımızı konuşabilir olmamızın” dışında bir şey kazanmadık.
Sükut ederek, objektif bir tavır takınarak Çerkeslerin problemlerinin de ele alınacağı günün gelmesini beklerken, karşı kaldığımız muamele maalesef hep “görmezden gelinmek” oldu. Diğer dil ve kültür grupları için devlet tarafından çalıştaylar düzenlenip, sorunlarına çözüm aranırken, Çerkesler sanki bu ülkenin vatandaşları değilmiş gibi davranıldı.
Bu yüzden 2011 yılının başında, “Çerkeslerin yok oluşunun önüne geçecek talepleri meydanlarda dillendirmek ve bu taleplerinin siyasi iktidarlarca dikkate alınmasını sağlamak” amacıyla Çerkes Hakları İnisiyatifi'ni kurduk. Hedefimiz, Ankara'nın devlet binalarından -nedense- bir türlü görülemeyen Çerkes halkını görünür kılmak; dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi korumak ve geliştirmek için gereken ortam  sağlanıncaya kadar kararlılıkla mücadele etmektir.

Saygıdeğer basın mensupları,
Azınlık gruplarının kendilerini ifade etmelerini önleyen yasakların kaldırılmasına negatif koruma deniliyor. Negatif koruma bizim varlığımızı devam ettirebilmemiz için yeterli değildir. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinden, modern dünya devletlerinde olduğu gibi, dilimiz ve kültürümüzü koruyup geliştirebilmek için pozitif koruma istiyor, bunu da iki maddede somutluyoruz:
  1. Çocuklarımıza, anaokulundan başlayıp örgün eğitimde de devam edecek şekilde devlet desteğiyle anadili öğretimi/eğitimi derslerinin verilmesini,
  2. Yine devlet imkanlarıyla 7 gün 24 saat Çerkes dillerinde yayın yapan radyo ve televizyon kanallarının açılmasını istiyoruz.
Ve bu hakları elde edinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi de bir kez daha deklare ediyoruz..

Yaşasın dilimiz!
Yaşasın kültürümüz!
Yaşasın Çerkes kalma mücadelemiz!

ÇERKES HAKLARI İNİSİYATİFİ   “



2885 kez okundu

Yorumlar

     22/02/2012 22:13

Doyurucu açıklamalar yapmışsınız.Görüşme yapanların da son derece samimi ve birikimli insanlar olduklarını biliyoruz. Teşekkürler...
Misafir - aydın candemir

adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi