• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam496
Toplam Ziyaret1070063
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Semerkew

Çerkes Hakları İnisiyatifi (ÇHİ) İstişare Kurulu'nun ikinci toplantısı geçtiğimiz hafta sonunda gerçekleştirildi. Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu'nda yapılan toplantıya 35 kişi katıldı.

Çerkes Hakları İnisiyatifi (ÇHİ) İstişare Kurulu'nun ikinci toplantısı geçtiğimiz hafta sonunda gerçekleştirildi. Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu'nda yapılan toplantıya 35 kişi katıldı.

“Anayurttan Anadoluya” isimli Çerkeslerin sürülüşünden itibaren diasporada yaşadıkları ile ÇHİ sürecini anlatan 25 dakikalık siyasi belgesel filmin gösteriminden sonra ÇHİ sözcüsü Kenan Kaplan bir konuşma yaptı.

Kaplan, geçtiğimiz bir ayın gelişmelerini özetleyip değerlendirmesini yaptıktan sonra Şubat ayı sonunda gerçekleştirilecek Çerkes Çalıştayı ve Nisan ayında Kayseri'de yapılacak miting hakkında bilgi verdi.

Daha sonra kürsüye gelen ÇHİ İstişare Kurulu üyesi ve Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti (ÇER-KAD) Başkanı Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı kısaca güncel olaylara temas ettikten sonra ÇER-KAD'ın dernekleşme süreci hakkında bilgi verdi. Şurdum, daha sonra ÇER-KAD'ın ev sahibi olduğu, (sonradan 120 hanımın katıldığını öğrendiğimiz) toplantıya yetişmek üzere diğer dernek yönetim kurulu üyeleriyle birlikte salondan ayrıldı.

Bilahare ÇHİ sözcülerinden Murat Özden söz aldı. Özden konuşmasında, Çerkeslerin varlığını devam ettirebilmesi için doğal haklarını fonksiyonel bir şekilde kullanması gerektiğini söyledi. İsrail'de yaşayan 5000 civarındaki Adige'nin, hakları tanındığı için nasıl kendilerini koruyup kültürlerini geliştirdiğini anlatan Özden, Türkiye Çerkeslerinin de benzer hakları kazanabilmesi için “öğrenilmiş çaresizlik” adı verilen statükoya teslim olmuş ruh halinden kurtulması gerektiğini söyledi. Anadili eğitiminin önemine, üretmenin gerekliliğine temas eden Özden, Çerkeslerin yeni yeni aktivitelerle artık ülke gündemine girip, denklemde hak ettiği ağırlığı kazanması gerektiğini söyledi.

Katılımcılardan Mustafa Saadet ise Çerkes Çalıştayı'yla ilgili görüşlerini belirtip tavsiyelerde bulunduktan sonra, dilin kullanımı ve yaygınlaşmasını sağlayacak çalışmalara ehemmiyet verilmesini istedi.

Üyelerden Faruk Aslandok'un Çerkes camiasının diğer yapılarıyla diyalog çalışmalarının yılmadan sürdürülmesini istediği konuşmasının ardından söz alan Mustafa Kut, parasal kaynakların geliştirilmesi ile ilgili önerilerde bulundu. Kut ayrıca, istişare kurulu toplantılarına diğer kurum temsilcilerinin de katılımının sağlanmasının yararlı olacağını da sözlerine ekledi.

Katılımcılardan Mehmet Ali Esen Adigece yaptığı konuşmasında, Çerkes dilinin tüm toplantılarımıza, hatta ay içinde yapılacak Çerkes Çalıştayı'na da hakim olması gerektiğini söyledi. Mehmet Ali Esen Adigelerin konuşmalarını Adigece, Abazaların Abazaca yapıp, sonra Türkçesini söylemelerinin uygun olacağını belirtererek, "Ben anlamasam da Abazaca bir konuşmayı ilgiyle dinlerim." dedi. Esen bu konuya gösterilecek hassasiyetle ancak dilimizi koruyabileceğimizi belirtti.

Bilahare söz alan ve dil öğrenimi problemine değinen kurul üyelerinden Davut Huvaj ise anadilin küçük yaşta öğretilmesinin ehemmiyetine vurgu yaptığı konuşmasında, ileri yaşta katılınan kursların faydasının sınırlı olduğunu söyledi. Huvaj ayrıca, sürekli atalarının kahramanlığıyla övünen Çerkeslerin yapılacak eylemlerin yapılmaması için mazeret üretmesinin ve slogan atmaktan korkmasının anlaşılır olmadığını belirterek, bu konunun mercek altına alınmasında yarar olduğunu söyledi. Huvaj ayrıca okul açılması girişimlerinde bulunulmadan önce mevcut Ermeni okullarındaki durum ve sorunların incelenmesinin yararlı olacağını ifade etti.

Daha sonra söz alan araştırmacı-yazar Ali Çurey, Çerkeslerin önce kendi tarihi köklerini tanıması ve öğrenmesi; sonra da buna sahip çıkması gerektiğini söyledi. Çerkeslerin dışarıya karşı kullandığı dile dikkat etmeleri gerektiğini belirten Ali Çurey, halk danslarının yaşatılması gerektiğini, ayrıca her Çerkes'in yılda hiç olmazsa bir ayını Kafkasya'da geçirmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Katılımcılardan Mehdi Nüzhet Çetinbaş da anadilin yaşatılması sorununa değinerek, konuşmasına “Diliniz yoksa, soyunuz da yoktur” mealindeki Adige atasözüyle başladı. TV yayınlarının dilin yaşatılmasındaki önemine işaret eden Çetinbaş, anayurtta da hala 24 saat yayın yapan Çerkes televizyonlarının olmamasının büyük eksiklik olduğunu belirterek, diasporada böyle bir imkanın oluşturulmasının elzemliğine dikkat çekti.

Katılımcılardan Erhan Şahin ise genel bir durum değerlendirmesi yaptı. Türkiye'de iyi şeyler olduğunu ve süreci değerlendirmek gerektiğini söyleyen Şahin, demografik ve politik sebeplerle Çerkes siyasetinin merkezinin Türkiye olması gerektiğini savundu. Erhan Şahin, Çerkeslerin varlıklarını korumak için özgür ve entelektüel bir gençlik yetiştirmeye öncelik vermesinin doğru olacağını, fikir üretimi ve hoşgörünün artırılmasının sonuç almayı kolaylaştırabileceğini belirtti.

Katılımcılardan Yalçın Karabulut, toplum içinde Çerkes kimliğini öne çıkartmanın ehemmiyetine temas ederek bu konuda hassas olunmasını isterken; salonda misafir olarak bulunan Hacı Bayram Bolat ise eski Sovyet coğrafyası ve Çerkes bölgelerindeki gelişmeleri özetledikten sonra, sorunlara analitik yaklaşılması gerektiğini belirtti. Bolat çözüme yönelik kadroları yetiştirmeye ehemmiyet verilmesi ile birlik oluşturmanın Çerkesleri avantajlı kılacağını söyledi.

Konuşmacılardan İshak Akbay da Çerkes toplumunda kutuplaşmaların Çerkeslerin sorunlarını çözmediğini, aksine kilitlediğini ve iyiniyetli pek çok insanın moralini bozarak cemiyetten uzaklaştırdığını söyledi. Akbay konuşmasında kardeşliğin ve birliğin öne çıkarılmasına ihtiyaç olduğunu belirtti.

Program daha sonra bir müddet daha serbest sohbet şeklinde devam etti.

 



2339 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi