• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam126
Toplam Ziyaret1070263
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Semerkew

Çerkes Halkları İnisiyatifi Sözcüsü Kenan Kaplan, içinde yer alabilecekleri bir Çatı Partisi’ni, “Türkiye’yi kendi tabanı kabul eden ve tüm halkların mücadelesini veren bir anlayışın güçlü bir irade beyanıyla ortaya çıkması lazım”şeklinde tarif etti.

12 Haziran milletvekili genel seçimleri ile birlikte sorunların giderek derinleştiği, Türkiye’de toplumun iki kutba ayrıldığı ve tercih yapmak zorunda bırakıldığı yorumları yapılırken, seçim öncesi Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku oluşturan Kürt siyaseti ile sol ve demokratik çevreler “alternatif” olduklarını açıkladı. Seçim sonrasında da çalışmalarını daha ileriye götürmeye çalışan blok, farklı etnik yapılar ve çevrelerde de heyecan ve beklenti yarattı. Bloğun heyecan yarattığını, ancak yetersiz kaldığını kaydeden Çerkes Halkları İnisiyatifi Sözcüsü Kenan Kaplan, içinde yer alabilecekleri bir Çatı Partisi’ni, “Türkiye’yi kendi tabanı kabul eden ve tüm halkların mücadelesini veren bir anlayışın güçlü bir irade beyanıyla ortaya çıkması lazım” şeklinde tarif etti

Türkiye siyasetinin demokratikleşmesi ve tüm toplumsal kesimlerin siyasette temsiliyetini bulabilmesi için Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu ile başlayan ve Çatı Partisi tartışmalarıyla devam eden birlik için söyleyecek sözü olan kesimlerden biri de Çerkesler. Asimilasyon politikalarından payını alan halklardan olan Çerkeslerin hakları için mücadele yürüten Çerkes Halkları İnsiyatifi Sözcüsü Kenan Kaplan, “Gerçekten bir çatı yapılanması toplumdaki tüm kesimlerin hassasiyetleri gözeten, hiçbirini diğerinden farklı görmeyen sistemi dönüştüren ama insanları dönüştürmeyi amaçlamayan cumhuriyet ideolojisi gibi insanları baskılayarak dönüştürmeyi amaçlamayan demokratik bir anlayışın hâkim olması lazım” dedi.

Türkiye son seçimlere, çeşitli toplumsal muhalefetlerin bir araya geldiği Blok hareketi seçeneği ile girdi. Öncelikle oluşturulan bu birlikteliği nasıl buluyorsunuz?

Bizler Türkiye’de demokrasi alanının genişlemesine yönelik tüm çalışmalara saygı duyuyor ve olumlu karşılıyoruz. Ancak bu olumlu başlangıcın yapılacak çalışmalarla, söylemlerle desteklenmesi gerekiyor. Gelinen noktada ortaya konulan hedef ile bugünkü söylem arasında bir paralelliğin olmadığı intibaın hem halkımızda hem de Türkiye halklarında oluştuğunu düşünüyoruz. Çünkü bize göre Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’nın bakiyesidir ve Osmanlı bir ümmet devletiydi. Hiçbir halkın bir diğeri halklar üzerinde hâkimiyeti söz konusu değildi, devlet iradesi bir ırkın iradesini temsil etmiyordu. Ama Türkiye kurulduktan sonra özellikle 2. meclisten sonra Türk milliyetçiliği, devlet ideoloji haline geldi ve diğer halklar, dilleri ve kültürleri yok sayılarak asimile edilmeye çalışıldı. Bugün eğer Türkiye halkları adına bir mücadele verilecekse temel anlayış şu olmalı: Türkiye coğrafyasının her metrekaresi sınırlar içerisinde yaşayan tüm halkların ülkesidir ve herkes bu coğrafya içerisinde eşit haklara sahip vatandaşlar olarak varlıklarını geleceğe taşıyabilecekleri haklara sahip olmalıdır. Ancak Türk milliyetçiliğinin karşısında etnik bir başka milliyetçiliğin ortaya çıktığı intibaı bu amaca zarara verecektir. Çıkış olarak çok olumluyoruz ve sürecin devamını diliyoruz ama bu kazanımların tüm halkların adına sağlanması için mücadele edilmesi ve bölgesel söyleme mahkum edilmemesi gerekir. Bu iradenin Türkiye halklarının iradesi olarak ortaya konulması bir silahlı gücün iradesinin yansıması şeklinde veya o güç adına söz söyleme hakkı olan bir iradeye tabi olan onun söylemleri ile hareket eden bir anlayışı değil, tüm Türkiye halklarının kimlik taleplerini, insan hakları taleplerini, yönetim ve anayasasında var olması istenen talepleri ifade eden ve tüm halkları ortaklaştıran, bir ülkenin insanları olmanın mücadelesi verilmesi lazım. Bu amaca yönlenirse, bölgesel problem yerine tüm Türkiye halklarının sorunlarına çözüm üreten bir söylem ortaya konmuş olur. Türkiye’de 4 darbe yapıldı, her kesimden insanlar zarar gördü. Aslında Türkiye’deki bütün halklar bu yapının değişmesini istiyor. Herkes kendisini tanımladığı gibi yaşamak istiyor. Onun için demokrasinin alanını genişletecek ve Türkiye’yi bütün halkların ülkesi haline getirecek bir yapıya dönüştürmenin mücadelesini vermek doğru olacaktır. Bu yapılacak olursa gelecekte bu ülke insanlarının birbirini severek yaşayacakları, enerjilerini birleştirerek Türkiye’yi daha aydınlık günlere götürecekleri bir anlayışı ortaya çıkaracaktır.

Bölgesel söylemin dışına çıkmaya ihtiyaç var diyorsunuz. Bu amaçla kurulan Blok, size göre bunu sağlayamadı mı?

Bu çok doğru bir adımdı. Bu adım içerisinde yer alan isimler de belli dönemlerde acılar yaşamış insanlardır. Fakat eksiklikler var. Bunu gözetmek lazım. Türkiye siyaseti yapılacaksa Türkiye’deki tabanı iyi analiz etmek lazım. Etnik kesimleri iyi analiz etmek lazım. Bu etnik kesimlerin nasıl konumlandıklarına ve halkın önceliklerine dikkat etmek lazım. Ve tabi kazanmaya dönük çalışmalara ağırlık vermek lazım. Dar çerçevede kalan ama değerli bir adım. Blok tüm kesimlerce olumlandı. Yaptığımız gezi ve toplantılarda buna şahit olduk. Seçim sonrasında daha ileri taşınacağı dile getirildi ama bölge milletvekillerinin bazı söylemleri ve açıkça talimat alarak hareket ettikleri intibaı, bizde destek verirsek irademiz tahakküm altına mı girecek korkusu yarattı. Bu halk nezdinde olumlu başlayan girişimin samimiyeti konusunda bir endişe başladı. Artık yeni bir siyaset oluşturulacaksa odağına halkın yerleştirilmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye’de Aleviler, İslamcılar, Çerkesler, Kürtler, diğer azınlıklar vs. tüm kesimler darbe yemiştir. Ve hiç kimsenin sistemi güveni yoktur ve bu nedenle de sistemin meşruiyeti yoktur. Ülkenin halkların konsensüsü ile yeniden yapılanması gerekiyor. Bölgesel değil, tüm Türkiye’yi kendi tabanı kabul eden ve Türkiye bütünlüğü içerisinde tüm halkların mücadelesini veren bir anlayışın güçlü bir irade beyanıyla ortaya çıkılması lazım.

Söylem olarak belli eksiklik olsa da, Türkiye’de güçlü bir muhalefet oluşturabileceğine olan inancınız nedir?

Başlangıç olarak bir umut doğdu ve atılan adım doğrudur, ama çok cılız oldu ve gerisi gelmedi. Özellikle Meclis’e girilmemesi bunda etkili olmuştur. Türkiye bir seçimden çıkmış, bir anayasa yapılması bekleniyor. Bu arada ne kazanım sağlanabilirse bunun mücadelesinin Meclis’te verilmesi gerekiyor. Burada da halk adına pazarlık yapılması gerekiyor.

Burada haksızlık yapılmıyor mu? Halk iradesinden bahsedip, bu iradeye Meclis’te yer vermemek başlı başına haksızlık değil mi zaten?

Eğer Meclis’e girilseydi ve bu olumsuzluk orada deklare edilseydi evet. Halk zaten bu haksızlığın farkındaydı. Ama bu haksızlığı ortaya koymak için kullanılan yöntem yanlış anlaşılmaya müsait oldu. Çünkü Türkiye’de halk kutuplaştırılarak yönetildiği için belli hassasiyetler var. Bölge milletvekillerinin söylemleri bunun arka planının olduğu, başka yerden emir alındığı gibi algılara yol açtı. Bunlar doğru olmayabilir. Ama sonuç itibariyle bunlar Meclis zemininde yapılsaydı daha doğru olacaktı. Halk bunu zaten gözetiyordu. Farklı kesimlerden insanlar da bunu yanlış buluyordu. Ama şu yapılmamalı. Eğer amaç Türkiye halklarının ortak mücadelesi ise bölgesel bir söylem ve etnik silahlı bir gücün etkisiyle yönlendirildiği imajını vermemeli. Bu olduğu sürece oluşturulan cılız birliktelikler bile dağılacaktır. Bu sistemin dönüştürülmesi gerekirken, sistem kendisine güçlü bir zemin bulacaktır. Kürtler ve ötekiler şeklinde oluşturulacak bir kutuplaşmayla diğer tüm halkların sistemin savunucusu olmaları sağlanmaya çalışılacaktır; bu da tüm halkların varlık mücadelesine ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesi mücadelesine zarar verecektir. Türkiye hep böyle yönetildi zaten. Belli dönemlerde belli dengeler kurularak, Türkiye halkları kutuplaştırılıp çatıştırılarak yönetildi. Bugün bu hatalara düşülmemeli. Bu hareket içerisinde Türkiye’nin demokrasi mücadelesine hizmet etmiş önemli isimler var ama bunun hedefe ulaşması halkın desteğine bağlı. Bunun sağlanmasının da asgari gerekleri var. Seçim öncesi doğan o olumlu atmosfer biraz yaralandı.

Çatı Partisi tüm muhalefetleri birleştirme amacı taşıyor. Bu ne kadar gerekli ve ne kadar başarılı olur?

Devletin şekli, özerklik dâhil her şey Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde tartışılmalı. Türkiye’nin her metrekaresi tüm Türkiye halklarının coğrafyasıdır. Ve herkes eşit hakka sahiptir. Herkesin birinci sınıf vatandaş olması tüm demokratik, etnik-kültürel haklarına sahip olması, bu halkların ve kültürlerin tescil edilmesini hedefleyen ama Türkiye coğrafyasının bütünselliği içinde bunun mücadelesini deklare eden bir hareket olmalı. Ve tüm halkların demokratik haklarını savunan ve Türkiye’yi buna göre yapılandırmayı arzulayan her hareket toplum tabanından hangi dünya görüşünden olursa olsun, kendini nasıl konumlandırırsa konumlandırsın destek görür. Çünkü düzen hep bir tarafa vurup, bir tarafı yanına alarak bu ülkeyi yönetti. Herkes de bundan yara aldı. Ülkenin demokrasiye, toplumsal mutabakata ve barışa ihtiyacı var. Bunu sağlayacak toplumsal bir düzene ve anayasaya ihtiyaç var. Kurulacak çatı partisinin bunu açıkça deklare eden, kimseyi ötekileştirmeyen, ideolojik bir bakış açısı olmayan ama çağdaş bir demokrasi ve insan haklarını önplana alan bir anlayışı gündeme getirirse ve Türkiye’deki tüm farklı kesimlerin haklarını savunduğuna gerçekten inandırırsa, blok içerisinde bu kesimlerin temsilcilerine yer sağlanırsa, bu organizasyonun arkasında halk iradesinin dışında bir iradenin olmadığı inandırılırsa bu çok güçlü bir destek sağlanabilir. Türkiye’nin dönüşümüne de büyük katkı sunacaktır. Çünkü bugün Türkiye’de halkın partisi, meşru kurumlar yok. Kurumların hepsi icazetli kurumlardır ve aslında Türkiye halklarının beklentilerini de temsil etmiyor. Dolayısıyla böyle bir yapı samimi olarak, bütünleştirici olarak ortaya çıkarsa Türkiye’nin dönüşümüne çok kısa sürede katkı sunacak. Halk da zaten buna hazır ve böyle bir beklenti herkeste var. Çünkü herkes bir şekilde sıkıntılar yaşamış ve Türkiye’deki yapının bugün nasıl işlediği artık ortaya ayan beyan ortaya döküldü. Bilinmeyenler de bilinir hale geldi. Bundan sonra önemli olan bu halkı anlayarak, beklentilerini anlayarak ve hiç kimseyi ötekileştirmeden herkesi olduğu gibi kabul ederek Türkiye’nin yapısını dönüştürmeyi amaçlayan bir çatı örgütü Türkiye’de geniş taban bulacaktır.

Çatı Partisi’nin inandırıcılık sorunu olduğunu düşünüyorsunuz. Bu inandırıcılık sorununun bizzat sistemin kendisi tarafından yayılması söz konusu olamaz mı?

Elbette ki belli odakların bu yönde çabaları olması mümkün. Bir de görünür şeyler var. Yani bu mücadelenin bir kişinin iradesine odaklı olduğunu ifada eden beyanlar. Bu olduğu sürece halkı bütünleştirici olamazsınız. Biz bir iradeden kurtulmak isterken bir başka iradenin altına gireceksek bunun hiçbir anlamı yok. Halkın ne istediği önemli. Bu olmadığı sürece birileri uzlaşır, anlaşır ama sonuç gelmez.

Türkiye’de çeşitli partilere endekslenmiş 5.5 milyon Çerkes olduğu tahmin ediliyor. Asimilasyon politikalarından oldukça etkilenen bir halk olarak Çerkeslerin bu örgütlenme içerisinde yer alması ne kadar mümkün?

Çerkesler bu mücadelenin sadece bir etnik bir unsurun mücadelesi değil, Türkiye’deki tüm halkların varlıklarını yaşatabileceği, kendi değerlerini, dillerini, kültürlerini yaşatabilecekleri bir mücadele olduğuna inanması lazım. Yine bu mücadelenin tüm Türkiye coğrafyasını bütünlük içerisinde kapsayan ve bu bütünlüğün ilelebet devam edeceği demokratik, özgür bir yapıyı hedeflediğine inandırması lazım. Bu olduğu zaman Çerkes halkı buna destek verecektir. Eğer bu yapılırsa şuna de hizmet edecektir. İnsanlardaki kimlik bilincinin uyanmasına ve kendisini idrak etmesini de sağlayacaktır. İnsanlar kendi durduğu noktayı, kendilerini sorgulama ihtiyacı hissedecektir. Türkiye’de izlenen politikalar nedeniyle toplum kutuplaştırıldığı için insanlar farklı hassasiyetlerle olmamaları gereken noktalarda olabiliyorlar. Bunun da önüne geçilmiş olacak.

Demokratik ulusun kurulmasına ‘inancınız var’ diyebilir miyiz?

Evet, kesinlikle var. Burada gerçekten samimi bir şekilde yaklaşılmalı. Bugün şunu göremiyoruz. Türkiye’de yönetimdeki iktidarın söylemini aşan bir söylem yok. Bu samimidir değildir, hayata geçer geçmez ayrı bir şey ama Türkiye halkının iktidarı olabilecek bir hareket mutlaka bu söylemi aşmalı. Samimiyetiyle, talepleriyle, inandırıcılığı, stratejisi ve söylemiyle. Bu olursa Türkiye halkı buna gereken tüm desteği verecektir. Beklenti bu. Çünkü Türkiye toplumunda bir bölünme paranoyası yaratılmış ve birileri bundan politika yaparak taban oluşturuyor ve bu etnik Türk milliyetçiliğine hizmet ediyor. Birileri bunu din üzerinden yapıyor. Türkiye’de özünde İslami ve milliyetçi hareketler de sol hareketler de ulusalcı ve Türkçüdür söylem olarak. İnsanlar da nerede yer alırlarsa alsınlar sonuçta bu devlet ideolojisine hizmet edecek noktaya geliyorlar. Onun için insanları bundan kurtarabilmek için bu hassasiyetlerin tatmin edilmesi lazım. Gerçekten bir çatı yapılanması toplumdaki tüm kesimlerin hassasiyetlerini gözeten, hiçbirini diğerinden farklı görmeyen, sistemi dönüştüren ama insanları dönüştürmeyi amaçlamayan, cumhuriyet ideolojisi gibi insanları baskılayarak dönüştürmeyi amaçlamayan demokratik bir anlayışın hâkim olması lazım. Bu olursa Türkiye’de hiçbir sıkıntı yok. Halk buna hazır ve sonuç alınması hiç de zor değil.

___________________________________

Özgür Gündem, 22/08/2011, Ömer ÇELİK / İSTANBUL-DİHA



3152 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi