Baskın Oran
Bir Van
musibeti, 1000 sayfalık kitaptan daha iyi anlattı: 1930’lardan beri
ailede ve okulda (aynen bir din gibi değişmeksizin) süren ulusalcı
eğitim, eskiden sadece aşağılamakla yetindiği Kürtlere nasıl nefret
saçabiliyor.
Habertürk’te Duygu Canbaş: “…Başka bir acı haberle sarsıldı tüm Türkiye, her ne kadar doğusundan, Van’dan
gelmiş olsa da.” ATV’de Müge Anlı: “Önce polise askere taş at, onları
kuş gibi avla, sonra zor durumda hadi Mehmetçik gelsin, olmaz! İnsanlar
hadlerini bilsinler!” Irkçı “Türk Solu” dergisi yazarlarından Prof. Dr.
Şener Üşümezsoy da stüdyoda; geniş şapkasıyla nefret söylemine katkıda
bulunuyor: “Öyle devlet olmak kolay değil ama KCK olup da ‘devletiz’
diyenler bugün göstersinler en ufak bir etkinliğini, di mi?” (http://www.aksam.com.tr/muge-anlidan-skandal-yorum-666v.html).
Anlı bir de demeç veriyor: “Yanlış anlaşıldım. Ancak sözlerimin
arkasındayım” (Akşam, 25.10.11). Eğer bölücülükten dava açılacak adam
aranıyorsa, bunlar ilk üç sırayı kimseye kaptırmazlar.
İnsan bu kadar düşebilir mi?
24.10.11 tarihli demokrathaber.net’teki “Van Depremi ve Yerle Bir Olan Vicdanımız” yazısında Mehmet Göcekli bazı Twitter mesajlarını aktarıyor (aynen yansıttığım için bağışlayınız):
“@ugurakyay: Ilahi adalet diye bisey var dimi? Bu i.neler aylardir bizim
evlatlarimiz sehit oldukca sevinmediler mi?vatan topragi ama uzulmedim
hic. @BetuulOzkan: Depreme hiç üzülmedim işim yokta ölen kürtleremi
üzülücem. Şehit hakkı bu ee etme bulma dünyası şekerim :) @selentox:
Ilahi adalet..Biz veremiyoruz cezalarini ama ALLAH veriyor..! Beter
olsunlar hic üzülmedim. @JeLiBoNss: vanda deprem
kürtlere ölüm amk cocukları geberin amk size su veren devlet su işleri
başkanının da amk /” Buradaki amk’nın hangi iki küfür kelimesinin
kısaltması olduğunu anladınız herhalde.
M. Göcekli haber sitelerinden de “yorumlar” aktarıyor; aynen veriyorum:
“hakkari ve sirnak topragin altina gomulmustur umarim” / “inşallah daha
büyük şiddetle olur taş üstünde taş kalmaz!” / “beter olsun yerle bir
olsun allahın gazabı..” / “allahın sopası yokk beter olun!” / “askerler
dikkat etsin, yardim edicem diye sehit olmazsinlar?” / “beş kuruş yardım
yaparsam ellerim kırılsın” / “allahım sen çok büyüksün bu daha uyarı” /
“allah iste boyle vurur rabbim sana sukurler olsun” / “ohhh, serinledim
biraz” / “ayyy çok sevindim bak inşallah biraz vatan hainlerini
temizler” / “allah diyarbakirada nasip eder inşallah” / “valla yerle bir
olsa beş kuruş vermem. van’lıya
para göndereceğime sokak köpeklerine mama alır yediririm. hiç olmazsa
ihanet etmez.” Unutmadan, bu türden sözleri “densizlik ve soysuzluk”
olarak niteleyen D. Bahçeli’ye saygılarımı belirteyim.
Çok iyi biliyorum, şimdi birileri kalkacak, “Bunlar niye ulusalcı
eğitimin sonucu oluyormuş!” diyecek. Tabii, “Bunca şehitten sonra çok
normaldir” diyebilecek herif-i nâşerifler dahi zuhur edebilir. Bu
gibilere, M. Göcekli’nin yazısına gelen şu okuyucu yorumunu (yine aynen)
sunayım da biraz düşünsünler: “bence sizde çok yanlış düşünüyorsunuz
mehmet bey kimsenin ölmesini istemeyiz ama ermenilere veya hristiyanlara
kim ne zulmü yapmış Allah aşkına batı yalakalığından başka birşey değil
bu sözler.”
… ancak tahsille mümkündür!
Eğer bu da Sakallı Celal’in “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür”üne girmiyorsa, pes. Bir de Batı düşmanlığı yapıyor. Atatürk
milliyetçiliği Batı düşmanı değildi; nasıl olsun ki, Batı’yı olduğu
gibi almaya dayanıyordu özü. Gayrimüslimlere de nefret kusmazdı. Günümüz
Kemalistleri, maşallah, zamanla her ikisini de becerir oldular. Bir
sebebi olmalı.
Tabii ki var ve Kemalist “tahsil”e de işte burada geliyoruz: İttihatçı
çekirdekten geldiği için, Türk’ü rehabilite edeceğim derken kantarın
topuzunu kaçırdı. Onun dünyadaki tüm uygarlıkların ve dillerin biricik
babası olduğunu ileri sürdü (Göçler Haritası’nın kırmızı oklarını
hatırlayın), Türk’ün her “ırk”a üstün olduğunu öğretti. Lenin’in
tabiriyle, çubuğu düzeltmek için bükerken, öte tarafa eğriltti.
İdeolojinin bu milliyetçi kalıbı o dönemde seçkinlerce çok beğenildi ama, halkı fazla etkilemedi. Tanıl Bora’nın tabiriyle bir “kuru nehir yatağı”ndan ibaret kaldı. Çünkü: 1) Avrupa ortamı külliyen faşistti, Türkiye
ona oranla cennetti, 2) Kürtlerin canı çıkmıştı, gayrimüslimler bir
tutam kalmıştı, 3) Büyük Avrupa devletleri 1929 bunalımı, Hitler ve SSCB
dertleriyle uğraşmaya koyulunca, küreselleşme tatile girmişti; Türkiye bu ortamda dengelere oynayarak özerkleşti, 4) Ulusal bir heyecan vardı, moraller çok yüksekti.
Artık olay tamamen farklı: 1) Avrupa artık demokratik ve bizden de öyle
olmamızı istiyor; fevkalade rahatsızız, 2) Kürtler, kendi varlıklarını
ve dillerini tanıtamayınca, bir de faşist 12 Eylül’ün Diyarbakır
askeri cezaevi işkencesini yaşayınca, patladılar. Gayrimüslimler de,
alamadıkları hakları AİHM’den alıyorlar, 3) Küreselleşme hiç olmadığı
kadar güçlü esiyor. Erozyona uğrayan ulusal kültürler paniğe kapılıyor.
4) Kemalistlerin elindeki tek reçete, 1930’lar reçetesi. Bugüne onu
uygulamaya kalkınca (başta Kürt sorunu olmak üzere) her yarayı daha
beter kanatıyorlar. Sonuçta hiddetler bin beş yüze çıkarken, moraller
yıkılıyor, çıldırıyorlar. “Çılgın Türkler”e bayılıyorlar ama benim
dediğim çıldırma o kitaptaki değil, maalesef.
İşte bu ortamda o “kuru nehir yatağı” doluverdi, taşıyor. Çünkü Türkiye’nin
dış dünyayla teması arttıkça, en asil ve en büyük olduğumuz söyleminin
perişanlığı ortaya döküldü. Önce bir aşağılık duygusu başladı, sonra da,
bu gerçeği kabul etmek feci yıkıcı olacağı için, yabancı düşmanlığıyla
dolu bir “savunma mekanizması” geliştirdik: Büyüğüz, asiliz, üstünüz, o
yüzden herkes bize düşman. Sabetaycılar, misyonerler ve gayrimüslimler
emperyalist Batı’nın Beşinci Kolu, topraklarımız yabancılara satılıyor,
Kürtler ülkeyi bölecekler, İslamcılar kızlarımıza türban giydirecekler.
Bu arada, tabii, vaktiyle halının altına süpürüp kurtuluverdiğimiz Kürt,
Ermeni ve Kıbrıs zombileri de üstümüze üstümüze gelmekte. Sonuç: Bizi
ancak askeri darbe kurtarır. Varılabilecek en sefil istasyon…
Şimdi bana bir daha söyleyin: Atatürk milliyetçiliğinin içi bugün dolu mu, boş mu? Atatürk bu kadar süflileştirilmeye lâyık mı…
Not: Ben Facebook ve Twitter’da yokum. Facebook’ta adıma sayfa açan şahıs her kim ise, benim adımı kullanmakta; dikkatli olunuz.
RADİKAL,30.10.2011