Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
Evet, sormakta yarar var: Bu ülkede
herkes Atatürk milliyetçisi olmak zorunda mı? Hayır
değil. Eğer bu rejime demokrasi diyorsak, herkesin ‘Atatürk
milliyetçiliği’ni benimsemesi söz konusu olamaz. Ayrıca
Atatürk milliyetçiliği nedir ki? Tarifinde anlaşmak mümkün
mü? Hiç sanmıyorum. Bu memlekette herkes kendi meşrebine
göre bir tarif yapar, yapmıştır, Atatürk ve milliyetçilik
konusunda. 12 Eylül darbesinin ürünü olan bu anayasanın
ikinci maddesinde, “Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet”
diye yazar. Üstelik bu bir ‘kırmızı çizgi’dir. Anayasa
der ki: “Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif
edilemez.” Olacak şey mi? Herkes bu memlekette Atatürk
milliyetçisi olacaksa, herkes Atatürk milliyetçiliğini
benimseyecekse, o zaman buna demokrasi denebilir mi? Ama darbeyi
yapanlar böyle buyurmuş; asker böyle buyurmuş... Bu ülkede
anayasalar askeri darbelerin ürünüdür. Darbeciler, bu ülkenin
üstüne kendi istedikleri gibi bir anayasayı deli gömleği gibi
dikip her seferinde giydirmişlerdir. Türkiye farklıymış,
Türkiye gelişmiş, umurlarında bile olmamıştır. Kendi ideolojik
takıntılarının, kendi yanlışlarının ürünü olan anayasaları
birer deli gömleği gibi dikip üstümüze silah zoruyla oturtmayı
çağdaşlık, demokrasi sanmışlardır. Bunun için
soruyorum. Herkes Atatürk milliyetçisi olmak zorunda mı diye...
Herkes Atatürk milliyetçiliğini benimsemek zorunda mı
diye... Türkiye yeni anayasası ile böylesine kırmızı
çizgileri aşmak zorunda, eğer gerçekten demokrasi yolunda
ilerleyecekse... Cumhurbaşkanı Gül sanıyorum bu nedenle
‘ideolojisi olmayan anayasa’ya işaret ediyor. ‘İdeolojik
bakımdan kör’ bir anayasa, ‘etnik kökenler’e referans
yapmayan yeni bir anayasa istediği anlaşılıyor Sayın
Cumhurbaş-kanı’nın... 12 Eylül anayasası böyle
değildir. Türklüğe referans yapar, örneğin 66.
maddesinde... Yeni bir ‘vatandaşlık tanımı’yla bundan
kurtulmak gerekir, eğer bu topraklarda ‘değişik etnik kökler’den
olanları dışlamak istemiyorsak, onların ‘aidiyet duyguları’nı
daha fazla zedelemek istemiyorsak... ‘Anadilde eğitim’lerin
de yolunu kesmemek gerekir yeni anayasada. Yerel yönetimleri
gerçekten güçlendirecek, onları bütün Türkiye’de ‘merkezi
devletin boyunduruğu’ndan mutlaka kurtaracak formüllere de yeni
anayasada yer vermek şarttır. Yeni anayasanın tek
değiştirilemez maddesi, devletin şekliyle ilgi olmalı ve bu da,
“Türkiye devleti demokratik bir cumhuriyet”tir diye tarif
edilmelidir (*). Bütün bu özetlemeye çalıştığım
konularda, CHP’nin hukukçu üyeleri Süheyl Batum’la Rıza
Türmen’in geçen hafta yaptıkları açıklamalar genel olarak
olumlu çizgiler taşıyor. Vatandaşlık tanımında Türklük
yerine yurttaşlık kavramının öngörülmesi, ayrıca Türkçenin
resmi dil olmasının yanında, devlet okullarında ana dilde eğitim
imkânı sağlanması, bütün ülke için yerel yönetim reformu
yolunun açılması demokrasi adına doğru tercihler. Ayrıca,
yeni anayasayla ilgili olarak CHP’nin aşağıdaki önerilerinin
altını da çizmekte yarar var: Seçim barajının yüzde 5’e
çekilmesi... YÖK’ün kaldırılması... Milli Güvenlik
Kurulu’nun anayasal bir kurum olmaktan çıkarılması... Askeri
Yargıtay’ın, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması... Meclis
çatısı altında oluşturulan Anayasa Komisyonu yarın ilk
toplantısını yapacak. Dileğimiz, Türkiye’yi askeri
darbelerin ‘kırmızı çizgileri’nden kurtaracak gerçekten
demokratik bir anayasanın temellerinin atılmasıdır.
___________________________- * TESEV Anayasa Komisyonu Raporu, Türkiye’nin Yeni Anayasasına Doğru, Nisan 2011, sayfa 11.Milliyet, 18 Ekim 2011
|