• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi18
Bugün Toplam107
Toplam Ziyaret1062098
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
İsveç’te öğren anadilini

ŞAHİN BAYAR

“Herkesin dili var, ama aynı dil değil bunlar. Bir toplumun dili öbürününkinden ayrı. Mr. Borwn ile Signor Lombardi, Bay Ahmet ile Herr Schmitz başka başka dilleri konuşur. Her birinin konuştuğu kendi dili, anadili. Konuşulan dillerdeki çeşitlilik ortak yanı örtmez: Anadil, kesintiye uğramadan yeryüzünü kaplayan bir insan başarısıdır. Hiçbir insan topluluğu için “Acaba bu topluluğun anadili var mı?” diye bir soru soramayız. Uzaktaki yakındaki bir ya da birçok toplulukla paylaşsa bile, her topluluk anadilinde konuşur. Bu dil bir bakıma karmaşık, karma, düzensiz, yoksul bir dil olabilir. Gene de belli bir insan topluluğunun anadilidir. Tarih boyunca hep böyle olagelmiştir…”

2004 yılında yitirdiğimiz Türkiye’nin önde gelen felsefe hocalarından Nermi Uygur, Dilin Gücü adlı kitabında dil ve anadilin önemine böyle vurgu yapıyordu.

Türkiye uzun bir süredir anadilde eğitimi tartışıyor. Kürt Eğitim ve Dil Hareketi (TZPKurdî) BDP’nin de desteğiyle okulların açıldığı 20-25 Eylül tarihleri arasında Kürtlere çocuklarını okula göndermeme çağrısı yaptı. Boykot anlamına gelen bu eylemin temel talebi anadilde eğitimdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise kesinlikle bu talebin karşısında olduğunu söyledi. Erdoğan, “Anadilde nerede isterseniz orada kurslar açabilirsiniz ama bizden resmî olarak anadilde eğitimi beklemeyin” sözleriyle de boykotu eleştirdi.

10 bin kişi Kürtçe eğitim görüyor

Türkiye bu kısırdöngünün içinde boğulurken, bizden çok uzakta bir Kuzey ülkesinde İsveç’te, devlet resmî olarak okul öncesi dönem, temel eğitim ve liselerde Kürtçe dersi veriyor. Üstelik derslere de çoğunlukla Türkiye’den göç etmek zorunda kalan Kürtçe öğretmenleri giriyor.

Bu öğretmenlerden biri de Haydar Diljen. 1983 yılından beri İsveç’te Kürtçe öğretmenliği yapan Haydar Diljen, resmî rakamlara göre 10 bin Kürt çocuğu ve gencinin anadilde eğitim aldığını söylüyor. İsveç’te anadilde eğitimin 1970’li yılların başında başladığını belirten Diljen, Taraf‘a şunları anlattı: “İsveç’te 1975 yılında çıkan kanuna göre; kendi evinde İsveççe dışında herhangi bir dil konuşan aileler, isterlerse kendi çocuklarına anadilde eğitim talep edebiliyorlar. Aileler bu isteği yazılı olarak bildirdikleri andan itibaren belediyeler bu isteği yerine getirmek zorundalar. İsveç’te Kürtler de bu haktan yararlanıyor. İşin başında, yani 1975’te, Kürtçe ile eğitim özel kurslarda veriliyordu. Ben, 1983’te bu işe başladığımda ders kitabı sıkıntısı, öğretmen sıkıntısı vardı. Sonra Stockholm’de Kürtçe öğretmeni yetiştirme okulu açıldı. Bir de Güney Kürdistan’dan, Türkiye’den Kürtçeyi bilenler gelip burada ders vermeye başladı. Belli bir deneme sonrasında öğretmenler atandı. Ders kitapları hazırlandı.

Devlet ders kitaplarına da destek veriyor

Ders kitaplarının çoğu devlet destekliydi. Ama kitaplar tek tip değildi. Değişik kitaplar hazırlanıyordu. Onları da devlet madi olarak destekliyordu ama içeriğine pek karışmıyordu. Elbette ders kitapları İsveç eğitim sisteminin temel ilkelerine uygun olmak zorundalar. Nedir bu temel ilkeler: demokrasi, kadın erkek eşitliği, farklılıklara karşı tolerans, uluslararası dayanışma vs. Şimdi o günden bugüne anadilde eğitim var. İsveç devlet istatistiklerine göre, lise dahil olmak üzere okul öncesi eğitimle birlikte 10 bin civarında kişi Kürtçe eğitim alıyor.

İsveç’te eğitim; temel eğitim, orta ve liseler şeklinde veriliyor. Okullar belediyelere bağlı olduğu için öğretmenler, belediye memuru. Belediye eğitim müfredatını uygulamak zorundadır. Hatta okullar, öğretmenlerini kendileri atar. Merkezi atama diye bir sistem yok.”

Sadece form dolduruyorlar

Diljen, İsveç’te Kürt bir ailenin Kürtçe eğitim almak için izleyeceği prosedürü ise şöyle anlattı: “Bu yönde bir form var. Anne, baba veya her ikisi ‘Ben çocuğuma Kürtçe dil eğitimi istiyorum’ diye başvuruyor. O belediyede en az beş kişi olması lazım. Fakat, beş kişi şartı pek uygulanmıyor. Üç kişilik hatta iki kişilik grupların olduğunu da biliyoruz. Belediyeden belediyeye farklılıklar olmakla beraber genellikle beş kişilik bir gruba 80 dakika Kürtçe eğitim hakkı tanınıyor. En azında benim çalıştığım belediyede böyle. Temel eğitim öncesindeki en az üç kişilik gruba ise 2.5 saat anadili ders vermek zorundasın. Çünkü dilin temeli küçük yaşta atılıyor.

Matematik, coğrafya, Kürtçe

Ailenin başvurusundan sonra belediye öğretmen tayin eder. Öğretmen daha sonra öğrenci ve velisiyle ilişkiye geçer, ders saatini ayarlar. Hangi saatte, hangi okulda nasıl olacak diye. Yıllık ders planı hazırlanırken, mutlaka öğrenciye danışılır. Aileye bilgi verilmek zorunda; ‘Senin çocuğun bu süre içinde şu dersleri ve konuları okuyacak, şu tarz bir eğitime tabi tutulacak…’ Çünkü daha sonra veli ve öğrenci ile birlikte toplantıların yapıldığı bir program uygulanır. Öğretmen, veli ve öğrenci biraraya gelir. Öğrenci; anadilde nasıl bir eğitim görecek, bu konuda nasıl gelişir, nasıl verimli olur gibi yöntemlerin belirlendiği bir toplantı bu. Bunlar kendi aralarında bir protokol imzalıyorlar. Bu İsveç’te uygulanan genel bir sistem. İsveççe bilmeyen ya da İsveç ile kendini iyi ifade edemeyen yüzlerce öğrenci, matematik, kimya, fizik, coğrafya gibi dersleri kendi anadillerinde alıyor. Bu, Kürt çocukları için de geçerli.”

Türkiye’deki tartışmalar korkunç

Türkiye’deki anadilde eğitim tartışmalarını “çok geri” bulduğunu söyleyen Haydar Diljen, “Korkunç bir şey, bunun izahı yok. Türkiye’deki tartışmalar çok geri. Örneğin bir sosyal demokrat partinin genel başkanı çıkıyor diyor ki ‘anadili öğretmek devletin görevi değildir’. Öyleyse kimin görevi? Başbakan ‘anadili eğitimini bizden beklemeyin’ diyor. Bunun tartışılması bile anlamsız. Bir dili yasakladığın zaman o dili konuşan insanın kimliğini, kültürünü, duygu ve düşüncelerini de yasaklıyorsun. Kısaca insanın varlığını, yaşam hakkını yasaklıyorsun. Böylece o insanı ya da o insanın ait olduğu topluluğu kendine düşman ediyorsun. Türkiye’de yapılan budur. Çok korkunç bir şey bu” diyor.

Edebiyat öğretmeniydim

Aslen Siverek’liyim ama kendimi Diyarbakır’lı sayıyorum. Çünkü burada büyüdüm bütün eğitim hayatım bu kentte geçti. Türk Dili ve Edebiyat öğretmenliği yapıyordum. Ama 1980 darbesinin ardından beni meslekten attılar. Yurtdışına çıkmak zorunda kaldım. Şimdi ise Kürtçe öğretmenliği yapıyorum. Belediyede kadrolu öğretmenim, yani profesyonel öğretmenim. İsveç’te sadece okullarda Kürtçe kullanılmıyor. Örneğin Yüksek Seçim Kurulu’nun açıklamaları 19 dilde yapılıyor. Bu dillerden biri de Kürtçe. İsveç Parlamentosu’nun resmî internet sitesinde kullanılan dillerden biri de Kürtçe.

_________________________

TARAF,30.09.2010

  
5925 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi