Çerkes Reşid Bey`den Gazi`ye Kürt açılımı mektubu AZİZ ÜSTEL Çerkes Ethem’in yeğeni, Çerkes Reşid Bey’in kızı Güner Kuban Hanımefendi, babasının yaklaşık 80 yıl önce, “Gazi Hazretleri” diye başlayan mektubunun özetini ve de birinci sayfasının fotokopisini lütfedip göndermiş. Güner Hanımefendi, “Reşid Bey’in mektubunun aslı Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde A VII/I D 86 F I-90-91 sıra numarasıyla kayıtlı. Mektup ilk kez Şam’da yayınlanan ‘El Kabes’ gazetesinde Arapça olarak basılıyor; Dışişleri Bakanlığı Basın Müdürlüğü Türkçe’ye çevirerek Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya arz ediyor. Mektup daha önce Mete Tunçay tarafından ‘Tarih ve Toplum Dergisinin’ Ekim 1992 sayısında yayınlanmıştır. Ancak yolladığım gazete kupürü dikkate alınmadığından metin tam olarak yansıtılmamış” dedikten sonra devam ediyor: “Mektubun yazıldığı tarihte Türk kamuoyu biri Doğu’da, öbürü Batı’da olmak üzere, iki olaya gömülmüş durumdadır. Bunlardan biri Türk siyasetinde fırtına gibi esen Serbest Fırka’nın kuruluşu, öbürü de peş peşe çıkan beş Kürt isyanının kara bulutları. Mektup, batısında yeni bir umut ışığının yandığı, halkın CHP’den kurtulma umudunun doğduğu, doğusundaysa en büyüğü Ağrı’da gerçekleşen Kürt isyanlarının peş peşe patladığı bir ortamda yazılmıştır. Reşid Bey, son çare olarak Atatürk’e ‘Kürt Açılımı’ tavsiyesinde bulunuyor, namını Türkiye’nin iki halkı, Türkler ve Kürtler arasında yükseltmek ve ebedileştirmek istiyorsa, gerekirse kendisini feda etmesini istiyordu. ‘Sertlikle, baskıyla Kürtleri yola getiremezsiniz’ diyor ve ekliyordu mektubunda: Tek çare ılımlı bir yönetimi iş başına getirip her iki millete de hak ve özgürlükleri tanımaktır. İşittiklerime ve gördüklerime dayanarak şunu söyleyeyim ki, hem Kürtlerin dinlerine tutkulu bağlılıklarına, hem de kamuoyunun vicdanına aykırı olan mevcut durum, bu necip milleti tehlikelere ve savaşlara sürüklemektedir. Kanlar akmakta, canlar yok olmakta, hırs uyanmakta, intikam sevdası kalplerde kök salmaktadır. Dahası... Türk gazeteleri bu ayaklanmayı muhaliflerden yalnız birkaç kişinin üzerine yıkmaktadır. Kürtlerin zulme gelmeyeceği şüphesizken... Kürt Beylerinin - Seyyid Abdülkadir de onlardandır- idamlarıyla sonuçlanan Şeyh Said İsyanı’nın (1925) ikinci bir isyan doğurmayacağını mı sanıyorsunuz? Çeşitli vesilelerle ve özel olarak tarafınıza, Kürtlerin geleneklerine ve dinen kutsal bildikleri şeylere hücum etmenin, ülkemizin çöküşüne neden olabileceğini açıklamıştım. Ne var ki, hükümetin başı (İsmet Paşa) ve yoldaşlarının Türk milliyetçiliğinde ve ülkenin harap ve bitap düşmesinde ısrar, hatta inat ettikleri görülüyor. Ey Gazi, şu an bu fırsattan yararlanmak için size büyük görev düşüyor: 1. Mert Kürt milletini harcamayın (zayi etmeyin) ve düşmanlığın devamına izin vermeyin. 2. Korkarım, tarih bizim geçmişteki beraberliğimizi tescil etmiş bulunuyor... Ülkenin bölünmesinden kaygı duyuyorum. Unutmayın ki, en büyük ve en uzun ömürlü şöhret, tarihin tescil ettiği şöhrettir... Kürtlerin dine tutkunlukları ve milli asaletleri, onları Türklerden ayırmaktan men ediyor. Ancak bir şartla; Yönetimi, halktan ılımlı ve hür bir gruba teslim etmeniz gerekir. Böyle yaparsanız himayeniz altında Türkler ve Kürtlerin özgürlüğünü temin ve ülkemizin selametini muhafaza etmiş (olur), böylece de tarihe büyük bir ad ve şöhrete nail olarak geçersiniz. Mektup burada bitiyor. Sahiden de bitiyor mu acaba? İsmet Paşa ve yandaşlarının bugün de aynı kafada olduklarını gördükten sonra bu mektup hiç bitmez dostlarım.” Güner Hanımefendi’ye teşekkür ediyorum bu mektubu gönderdiği ve yayınlamama izin verdiği için. Rahmetli Çerkes Reşid Bey’in ne kadar öngörülü olduğu bir yana, zamanında kolayca çözülebilecek bir sorunun nasıl bu hale geldiğini, onca şehidimizi gözyaşları içinde toprağa verdiğimiz günleri, nice ananın babanın gözyaşlarını düşündükçe insan söyleyecek söz bulamıyor. İnşallah açılım bu kez başarıyla sonuçlanır diye dua etmekten öte... STAR, 09.02.2013 |
3331 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |