• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam152
Toplam Ziyaret1062143
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Demokratikleşme Çabaları, Çerkesler, ÇHİ ve 21 Mayıs

Recep Güler

Dünyayı saran demokratikleşme rüzgarı yeni özgürlük alanları açarak yaşadığımız ülkeyi de içine alır bir şekilde bütün coğrafyaları hızla dolaşıyor. Bu özgürlük atmosferinden faydalanmak isteyen toplumsal gruplar sorunlarının çözümü talebiyle mücadele bayraklarını yükseltiyor ve demokrasinin nimetlerinden faydalanmaya çalışıyor. Öyle ki, yıllardır devletle çatışma halinde olan kimi radikal grup ve örgütler bile demokrasinin nimetlerinden yararlanmak için geçmişten bu yana çatıştığı devletle belli noktalarda uzlaşma yoluna giderek demokratik kanallardan yol almaya yöneliyor.

***

Bu demokratikleşme sürecinde Çerkeslerin ve Çerkes demokratik yapılarının izlediği çizgi ise insanı hayrete düşürecek çelişkilerle dolu. Hemen her millet ya da toplumsal grup kendisi için bir şeyler talep ederken, bizim Çerkeslerimiz halâ ''yeri değil”, “zamanı değil'' gibi sudan gerekçelere sığınarak harekete geçmemekte direniyor.  

”Peki, kendimiz için bir şeyler istememizin yeri neresi, zamanı ne zaman?" gibi bir soru sorulduğunda verecek mantıklı bir cevapları yokken üstelik.

***

Devlet, önümüzdeki öğretim yılında devlet okullarında Türkçe dışında iki toplumsal grubun dili olan Kürtçe ve Arapça’nın seçmeli ders olarak okutulmasına dair kararını bugün yarın kamuoyuna deklare edecek. Çin seyahati dönüşünde bizzat Başbakan bunu bir ön mesaj olarak basın mensuplarına açıkladı. Başbakanın açıkladığı seçmeli ders şeklinde okutulacak diller arasında maalesef Çerkes dili yok.

Yok muamelesi görüp dururken hala Kayseri’de yapılan mitingi “zamansız” ve “yersiz” olduğu iddiasıyla reddetmenin, böyle uyduruk bir gerekçenin arkasına saklanmanın nasıl bir izahı olabilir?

Kayseri mitingini eleştiren KAFFED Genel Başkanı sayın Vacit Kadıoğlu özelime gönderdiği mesajda, bugün mevcut iktidar öncülüğünde yürütülen yeni bir anayasa yapma girişimini söz konusu ederek, “Hele bir anayasa taslağı şekillensin… Eğer bizim taleplerimizin o taslakta olmadığını görürsek bakın o zaman nasıl sokaklara çıkıyoruz; hem de ben en başta olmak kaydıyla. Sokaklara dökülür, mitingler yapar, olayı protesto ederiz” ifadelerini kullanarak beni bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. Anayasa taslağı hazırlandıktan sonra devlete o taslağı değiştirtme gücümüz var sanki.

Sayın Kadıoğlu’na verdiğim cevapta mitingler ve etkinlikler yapmamızın tam zamanı olduğunu söyledim. Bugün değilse ne zaman yapacağız. İş işten geçtikten sonra sokağa dökülmemizin bir anlamı var mı?

Yıllardır, derneklere ve vakıf binalarımıza kapanarak bir şeylerin yapılamayacağını hala öğrenemedik mi?

Kültürel etkinlikler mutlaka önemli ve yapılmalı, buna bir itirazımız yok; fakat bugün Çerkeslerin siyasal tavır geliştirmeleri gerektiğini niçin göremiyoruz?

Sayın Kadıoğlu’na ve herkese buradan tekrar sesleniyorum…

Hemen sokaklara doluşup, kamuoyu oluşturmamız gerekiyor.

Taleplerimizi kamuoyuna duyurmanın tam zamanıdır. Çünkü 30-40 yıl tabi olacağımız anayasa bugünlerde yapılan çalışmalarla oluşturuluyor. Bu süreçte dikkate alınmak için varlığımızı hissettirmemiz lazım. Kayseri gibi Çerkeslerin yoğun yaşadığı kentler miting ve etkinliklerimiz için en uygun yerlerdir. Düğün dernek faaliyetlerinin yanı sıra mutlaka insanlarımızı bu konuya yoğunlaştırıp, haklı taleplerimiz için sokaklarda olmalıyız.

Bu anayasal süreç geçirildikten sonra, yeni bir fırsatın ortaya çıkacağı otuz ya da kırk yıl sonra Çerkesçemizin okullarda okutulmasını isteyecek hiç kimseyi bulamayız.

Eğer eğitim kurumları ve medya organlarında kendimize alan açamazsak bu azgın asimilasyon süreci dilimizi de, kültürümüzü de bu topraklardan silecek.

Zaman yitirilmeden bu konudaki duyarlılığımızı artırmamız ve harekete geçmemiz gerekiyor. İş işten geçtikten sonra dizimize ne kadar vursak da bir faydası ve anlamı olmayacaktır.

***

İşte kendimizi göstermek için önümüzde bir fırsat daha var.

Tarihin kaydettiği en acımasız soykırımı yaşamış bir milletin fertleri olarak, 1864 soykırım ve sürgününü anmak için 20 Mayıs Pazar günü Taksim ve Beşiktaş olmak üzere iki farklı yerde yapılacak etkinlikle yasımızı tutacağız.

Böyle ortak bir günde bile iki farklı yerde anma programı düzenlenmesi bir Çerkes olarak beni üzüyor. Ortak hüznümüzü yaşarken bile ayrılıp, bölünüyoruz.

Düşmana inat hiç olmazsa bundan sonraki anmalarımızı mutlaka bir arada yapmalıyız.

Bu parçalanmışlığı en yakınlarımıza dahi izah edemezken, dışarıdan bakan biri bizi nasıl anlayabilir ki? Böyle günler yekvücut olmak için fırsattır. 

Hangi düşüncede ya da hangi inançta olursak olalım, hiç olmazsa 21 Mayıslarda birlik olabilmeliyiz.

Bu anlamda, ulusal varlığımızı korumaya yönelik taleplerle insanlarımızı sokağa dökme başarısını gösteren ÇHİ’ye şimdi çok daha büyük görevler düşüyor.  Toplumsal duyarlılığımızın yaratılmasının bana göre en başta gelen kıstası mitingler ve ülke kamuoyuna hitap eden diğer etkinliklerdir. Bu işleri başarıyla kotaran, benim için de halkımız için de bir umut kıvılcımı oluşturan ÇHİ eminim ki çok yakın bir zamanda bu birlikteliği sağlamanın da bir yolunu bulacaktır. Kendi içinde gayet demokratik bir işleyiş oluşturan ÇHİ, inşaallah bundan sonra bütün grupların ortaklaşa anacağı 21 Mayısları örgütlemeyi başarır.  Çünkü böyle bir birlikteliği, hemen her görüşten insanımızı içinde barındıran ÇHİ gibi bir yapı sağlayabilir ancak.

***

Evet dostlar, 20 Mayıs Pazar günü saat 13.00’te Taksim alanındayız. Tramvay Durağı önünde toplanıp, İstiklal Caddesi üzerindeki Rus Konsolosluğu’na yürüyecek ve 150 yıldır dinmeyen acımızı protestolarla dışarı vuracağız.

 

Tarihin en acımasız ve kanlı soykırımını yapan Rusya’yı tarih sayfalarında mahkum etmek için,

Atalarımızın son kanlarını akıttığı Soçi topraklarında barışın simgesi olan olimpiyat meşalesini yakmak isteyen iki yüzlü Rus emperyalizmini deşifre etmek için,

“Evet, atalarımızı katlederek o büyük soykırımı yapan devlet budur! Bizim gerçek muhatabımız da Rusya’dır!'' diye haykırabilmek için… orada olacak, konsolosluk binası önünde kınama etkinliğimizi gerçekleştireceğiz.

Bu en acı günümüzün yıldönümünde bizimle birlikte olmak isteyen tüm Çerkes ve Çerkes dostlarını 20 Mayıs Pazar günü saat 13,00’te Taksim’de tramvay durağı önüne bekliyoruz.

Çerkes soykırımını tüm dünyaya duyurmak için,

Rusya’nın katliamcı kimliğini lanetlemek için,

Bayrak ve flamalarımızla haydi ÇHİ’liler ve ÇHİ dostları, 20 Mayıs’ta Taksim’e, Rus konsolosluğu önüne!

Kahrolsun Rus emperyalizmi

Soçi olimpiyatlarına hayır!

Katil Rusya Soçi’den defol!

Yaşasın Çerkes kalma mücadelemiz!

  
3239 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi