ÖZDEMİR İNCE
HATIRLARSINIZ: 19 Şubat 2012 tarihinde yayınlanan “Şamar Oğlanı CHP”
başlıklı yazımda, Serap Yeşiltuna’nın “Devletin Dersim Arşivi” (İleri
Yayınları) adlı kitabına değinmiş, kitap hakkında özel bir yazı
yazacağımı söylemiştim.
Bu yazıdan sonra kitabın yazarı Serap Yeşiltuna ile görüştüm ve kitap
hakkında ayrıntılı bir bilgi vermesini istedim. Kendisinden aşağıda
okuyacağınız mektubu aldım:
ÇÖZÜMÜ TARTIŞAN RAPORLAR
[“Devletin
Dersim Arşivi” adlı çalışmamızın önemli bir bölümü, 2012 yılı ocak ayı
içerisinde gizliliği kaldırılıp Genelkurmay Başkanlığı tarafından
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ne devredilen belgelerden oluşuyor. Daha
önce Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde (BCA) Dersim isyanıyla ilgili
belgeler vardı, ancak son derece sınırlıydı. 1937-1938 yıllarında
yapılan Tedip ve Tenkil Harekâtı’yla ilgili günlük raporların da çok
önemli bir kısmı yoktu. Bu zamana kadar Harekât’la ilgili olarak
neredeyse elimizdeki tek kaynak 1972 yılında Reşat Hallı tarafından
hazırlanan ve Genelkurmay tarafından basılan “Türkiye Cumhuriyeti’nde
Ayaklanmalar” kitabı idi. (Telefonda bahsettiğiniz, Kaynak Yayınları
tarafından daha sonra tekrar basılan “Genelkurmay Belgelerinde Kürt
İsyanları” kitabının orijinali de budur.) Dersim ile ilgili olarak
hazırlanmış olan bir belge de yine 1932 yılında Jandarma Umum
Kumandanlığı tarafından basılmış olan “Dersim” adlı kitaptır. Bu kitap
da ayaklanma öncesi bölgenin kaynamakta olduğunu gören devletin Islah
girişimlerinin bir sonucudur ve çözümün ne olması gerektiğini tartışan
devlet görevlilerinin raporlarından oluşur. Daha önce pek çok yayınevi
tarafından da basılmış, raporlar yayınlanmıştır. “Devletin Dersim
Arşivi”nin sonuna, hatırlatmak anlamında bu raporların önemli bir
bölümünü ek olarak koyduk.
DIŞ DESTEKLİ SEYYİTLER
Kitabımızdaki
belgeler ilk bakışta biraz fazla ve okuyucu açısından korkutucu
görünebilir. Belki hepsini de basmayabilirdik ancak Dersimle ilgili
karar vermeden önce konuyu ve dönemi bütünlüklü olarak incelemek
gerektiğini düşünüyoruz. Bugün sıkça yapıldığı üzere bir tane belge
gösterip “bakın işte katliamın belgesi” ya da “bakın işte katliam yok”
demek yerine raporları tek tek inceleyen okurun kendisinin karar
vermesini istedik. Ve bütünlüklü olarak bakıldığında ortaya çıkan tablo,
bir yanda bölgeyi, bölge insanını feodal sömürünün baskısından
kurtarmaya çalışan, bölgeyi kalkındırmaya, geliştirmeye çalışan,
medeniyet götürmeye çalışan bir devlet, diğer yanda da arkalarında dış
destekle genç cumhuriyeti ortadan kaldırmaya çalışan beyler, seyyitler
ordusu, sadece Tunceli’yi değil çevre illeri de eşkıyalıklarıyla,
soygunlarıyla bezdiren asi bir güruh görüyoruz.
Belgeler bir yana,
Atatürk dönemi Türkiye’sini karalamaya kimsenin de hakkı olmadığına
inanıyorum kalben... Ben ve arkadaşlarım (bu kitabı 8 kişilik bir ekiple
hazırladığımızı bilmenizi isterim) adına ilginiz için tekrar sonsuz
teşekkür...
NOT: BCA’daki belgeler halka açıktır ve tüm vatandaşlar arşive girebilir.]
YEŞİLTUNA’DAN 1120 SAYFA
Dersim’le
ilgili güdümlü tepkiler, giderek Ermeni ve Süryani (Asurî)
diyasporalarının marazlı tavrına benzemeye başladı. “Dediğim dedik
çaldığım düdük” tarzında bir direniş ve saptırma. “Dersim Diyasporası”
hiçbir zaman devlet arşivlerine girmemiş, iddialarını “dedeler ve
neneler”in anılarına dayalı öznel yorumlarına dayandırmıştır. Bu
kimseler, nedense, Dersim müdahalesinden memnun Dersimlilerin
görüşlerini dikkate almamıştır. Dersim’de katliam yapılmış, soykırım(!)
yapılmış ama Dersim çoğu zaman seçimlerde CHP ve SHP’ye oy vermiş.
Neden? Cellatlarına vurgun ruh hastası insanlar mı Dersimliler?
Nihayet,
Serap Yeşiltuna’nın “Devletin Dersim Arşivi” (İleri Yayınları, 1120
sayfa,) adlı kitabı yayınlandı. “Dersim diyasporacıları”nın elinde,
artık, iddialarını kanıtlamalarını sağlayacak bir belgeler toplamı var.
Buyursunlar! Geri lafügüzaf (boş lakırdı)!
YENİ BİR FETRET DÖNEMİ
Bu
arada, aralarında bir benzerlik ve eşgüdüm olduğunu düşündüğüm iki
olaya dikkat çekmek istiyorum: İngiliz ajanı olduğu ve Kuvvayi Milliye
karşıtı fetva verdiği için İstiklal Mahkemesi tarafından ölüme mahkûm
edilen, “Şapka giymek küfürdür, dinsizliktir” diyerek halkı kışkırtan
İskilipli Hoca’nın adının bir devlet hastanesine adının verilmesi,
böylece fiilen itibarının iade edilmesi. İkincisi, Çerkes Hakları
İnisiyatifi’nin, ne anlama geldiğini bile bile, anadilde eğitim hakkı
istemesi (Hürriyet, 27.02.12). Bunlar, yeni bir fetret dönemi
yaşadığımızın somut kanıtları...
_________________________
HÜRRİYET, 25 Şubat 2012