• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam205
Toplam Ziyaret1062196
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Rusya ve Türkiye ile Hesaplaşmadan Çerkes Davası Yaratılamaz
25/06/2017

1970'li yıllarda bir Çerkes Milliyetçisi olarak geldiğim İstanbul'da sokaklara yazılan ve en çok atılan "Halklara Özgürlük" sloganı beni büyülemiş ve sol cenahta yerimi almamı sağlamıştı.

En fazla okuduğumuz kitaplarsa Lenin'in "Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı", Stalin'in "Milli Mesele", "Marksizm Ulusal Sorun Sömürge sorunu" ile Mahir Çayan'ın "Kesintisiz Devrim”i idi. Tabii bu kitaplarda aradığımız şey, Çerkes meselesinin ustalarda nasıl konumlanıyor olması idi. Ama aradığımızı hiç bir zaman bulamıyorduk. Solcu arkadaşlarımıza "Çerkeslerin durumu ne olacak?" diye sorduğumuzda, "Çerkesler bir ulus değil, ulusal azınlıkların ne hakkı olacakmış?" cevabını alıyorduk. Bunun üzerine solculara sosyalizmde azınlıkların ve Çerkeslerin yerini öğretmek için "Ulusal sorun ve Çerkeslerin konumu" isimli kitabı kaleme alıdık. Kitapta Çerkeslerin de özerk bölgeleri ve özerk yönetimleri olabileceğini dile getirdiğimiz için Çerkes bölücüsü olarak hapisle cezalandırıldık.

O yıllarda sol içindeki en önemli meselelerden biri de Rusya karşısında takınılan tavırdı. Sovyet-Çin çatışması Türkiye'ye de yansımış, Türkiye solunda çatışmalara ve cinayetlere sebep olmuştu.

Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği, Halkın Yolu, Halkın Sesi ve Partizan (biz onlara kısaca halkın sülalesi diyorduk) gibi Çin yanlısı gruplar, Sovyetler Birliğini "sosyal emperyalist", TKP ve İGD gibi Sovyet yanlısı örgütleri de "Sosyal Faşist" olarak suçluyorlardı. 

Sovyet yanlısı siyasi gruplar da Çin yanlısı grupları "Maocu Bozkurtlar"olarak suçluyor ve aralarında kavga hiç eksik olmuyordu. Biz de Sovyetler birliğini revizyonist olarak niteliyor, Küba ve Güney Amerika devrimlerini takip ediyorduk. 

Yani 1980 öncesi Türkiye solunda özgün olan hiçbir şey yoktu. 1980 askeri darbesi ile büyük bir yara alan Türkiye solu bitmişti.

Bugün önemli bir bölümü Kürt hareketinin gölgesinde yaşarken, çok önemli bir bölümü de ulusalcı ve şoven bir çizgiye kayarak sol niteliğini yitirmiştir. 

Böyle bir iklimin içinden yetişmiş Çerkes solunun da, kendi halkına yönelik hiçbir özgün önerisi olamamıştır. Geçmişte Rusya'yı "Sosyal Emperyalist" olarak görmüş olanlar da dahil bugün Rusya'yı halâ sosyalist zannetmektedirler. Bu yüzden Rusya'da Çerkeslere ve diğer halklara yönelik hak ihlallerinde seslerini çıkartmamakta, Rusya'ya destek vermektedirler.

Dönüşçülerimizse, dönebilmenin yegâne şartı olarak Rusya'yı sevmeyi, saymayı, Rusya ile iyi geçinmeyi, ideolojilerinin amentüsü olarak savunmaktadırlar. Dolayısıyla atalarına uygulanan soykırımı görmezden gelip, “biz Rusçuyuz” demekten utanmamaktadırlar. Ruhunu Rusya'ya satmış olanların, Çerkes davasında bir yeri yoktur ve olmayacaktır. Çerkes halkı bir iç hesaplaşma yaşamaktadır. Bunu son derece sağlıklı buluyorum. Kendi iç hesaplaşmasını gerçekleştirip cephesini oluşturamayan halkların bir dava yaratabilmeleri mümkün değildir. 

Özünü Çerkes milliyetçiliğinin oluşturduğu cephe, soykırımcı Rusya'yı ve onun iş birlikçilerini paranoya derecesinde korkutmaktadır. Önce iş birlikçileriyle sonra da Rusya ile hesaplaşma artık kaçınılmaz bir hal almıştır.

***

Anavatanımızda sığıntı olmayı kabul etmiş dönüşçülerimizle kendini solcu zanneden zevata Rusya, soykırımı perdelemek için bir sakız vermiş, onlar da onu çiğneyip ortaya bir fikir sürdüklerini zannetmektedirler.

Şöyle demektedirler; 

Sürgün ve soykırımın ana sorumluları olarak, 

a- Çarlık Rusyası

b-Osmanlı İmparatorluğu

c-Britanya Krallığı

d-Çerkes din adamları ve beyleri

Bir meselenin analizinde ana çelişki ve tali çelişki olarak meselelere yaklaşan bir yöntem izlenir. Eğer Rusya Çerkesya'ya saldırıp halkımıza soykırım uygulayıp zorla Osmanlı Devleti'ne sürme kararı almasaydı burada ne Osmanlının, ne Britanya Krallığının, ne de Çerkes din adamları ve beylerinin bir suçu olamazdı.

Burada ana sorumlu Çarlık Rusyası, tali sorumlular da Osmanlı Devleti, Britanya Krallığı, Çerkes din adamları ve beyleridir. Meseleyi bu şekilde ortaya koymazsak Rusya'nın suçlarını ve günahlarını örtmeye yönelik bir çaba içerisinde oluruz ister istemez.

Osmanlı ve Türkiye'nin suçlarını daha sonra konuşacağız, Britanya İmparatorluğunun Rusya ile eşit şartlarda ne gibi bir suçu vardır? Britanya'nın İstanbul büyük elçisi David Urquhart'ın Çerkesyayı ziyaret etmesi, yardım vaadinde bulunması, İngiltere'nin bu yardımları yapmamasını, İngiltere'nin bu soykırımda Rusya ile eşit şartlarda sorumluluğu vardır demek kesinlikle Rusya'nın suçunu örtme manipülasyonundan başka bir şey değildir.

Yine Çerkes din adamları ve beyleri istedikleri kadar çaba harcasaydılar da, Rusya zorla sürgün kararı çıkarmasaydı hiç kimseyi Osmanlı devletine getiremezdiler. Tabi satılmış din adamları ve beyler yok muydu? Tabi ki vardı, bugün de olduğu gibi. Bu soykırım ve sürgünde Çerkes din adamları ve beylerinin sorumluluğu da son derece talidir.

Osmanlı ve Türkiye'nin suçları ise soykırım ve sürgün kararı gerçekleştikten sonra başlamaktadır. Rusya soykırım asli failidir, Osmanlı ve Türkiye ise kültürel soykırım (asimilasyonun) failidir.

Osmanlı iskan politikası Çerkesleri, Balkanlardan Ortadoğuya kadar son derece geniş, birbirinden uzak ve en sorunlu bölgelere yerleştirerek asimile etmeyi hedefliyordu. Osmanlı topraklarına adım atar atmaz 14 yaşından 40 yaşına kadar bütün Çerkes erkeklerinin askere alınarak, ayak bastı parası yerine kanla ve canla bedelinin ödetilmesi de bir suçtu. Ama bunlar Rusya'nın işlediği soykırım ve sürgün suçunun yanında son derece tali suçlardır.

Osmanlı devleti döneminde Çerkesler diasporada tutunup derneklerini kurdular, okullarını açtılar, alfabeler hazırladılar, anavatana yardım ettiler ve Çerkes kimliği ile itibarlı bir yaşam sürdüler.

Ancak asıl felaket Osmanlı'nın yıkılıp yerine Türkiye'nin kurulması ile başlamıştır. Çerkes kurumları kapatılıp sorumluları cezalandırılırken Gönen Manyas Çerkesleri sürülüyor, 150'likler listesine Çerkesler dolduruluyor, Çerkes Ethem'in kişiliğinde bütün Çerkeslere hain damgası vurularak kimliğin aşağılanması, Çerkesce konuşma yasağı, kılık kıyafet kanunu ile milli giysilerin yasaklanması, Türkiye Cumhuriyetinin uyguladığı asimilasyon ve yok etme politikaları da ağır bir suçtur. Çerkes halkının, kendisine soykırım uygulayan Rusya'dan ve kültürel soykırım uygulayan Türkiye'den alacağı vardır. Bu alacağın tahsili için legal ve illegal yollardan yapılacak her türlü mücadele meşrudur ve gereklidir. 

Bunu yapabilmek için içimizdeki Rusyacılar ve Rusya ile, Türkiyecilerle ve Türkiye ile bir hesaplaşmaya girmemiz gerekmektedir.

Bu sağlanmadan bir Çerkes davası yaratılamaz.

Herkese iyi bayramlar.


3020 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi