İmdat Kip
imdatkip@gmail.com
Müfteriden Erik Beye Mektup/1
17/03/2016 Sevgili Erik, satırlarıma başlarken selam eder, komitenin gözlerinden öperim. Duydum ki çok kızmışsın, bana iftiracı, hakaretçi dermişsin. Şaşırdım. Yazımın hiçbir yerinde iftira yok. Söylediğim her şeyin belgesi-delili mevcut. İddia ettiğin(iz) gibi dedikodu ve söylentiye dayalı tek bir satır yok. Zaten beş dostu bile olmayan biri, nereden dedikodu duyacak ki. Kaynaklarim sadece basın ve internet. Ettiğiniz haltlar gazete ve internet sayfalarında kapı gibi mevcut. Bunun neresi iftira. Şimdi bir de komite olmuşsunuz; diyorsunuz ki, ‘beraber yaptık’. Haltı tek kişi yapınca bireysel halt, çok kişi birlikte yapınca kolektif halt olur. Siz ‘kolektif halt ettik’ diyorsunuz ısrarla. ‘İyi halt etmişsiniz’ deyince de kızıyorsunuz. Demişsiniz ki, biz etmedik; ‘o parçayı’ dilekçeye Soht soktu. E kardeşim; adı üstünde zaten: Asker Soht. Sokturursan sokar dilekçenize, niye sahip çıkmıyorsunuz. ‘Efendim basın da saptırdı’ diyorsunuz. ‘Başkasının hazırladığı halta imza atıyorsunuz’ diyorum, kızıyorsunuz. Sohta sokturup, basına kaptırıyorsunuz yine bana kızıyorsunuz. 161 imzalı dilekçe için seni suçlamışım, yok öyle bir şey, hiç bir ilginiz yok, rüşvet verdiğinizi iddia etmişim; iddia etmedim, aksine, tavsiye ettim. İftira dediğin şey budur işte, birini yapmadığı bir şeyle itham etmek... Hakaret meselesine gelince, yeniden baktım, yapmadım öyle bir şey. Yapsam özür dileyecektim inan. Benim yaptıklarıma mizah ve hiciv deniyor. Koskoca yazarsın canım, lisede edebiyat okumuşsundur. Senden aynı kalitede cevap beklerdim doğrusu. Sen ağzını bozmuş, komiteyle beraber hakaret yağdırıyorsun. Yakıştıramadım. Gerçi, mizah kullanmak biraz zeka ve malzeme gerektirir. Sizde hangisi yok bilemiyorum. Bende malzeme çok sayenizde. Çoğunu kullanamıyorum bile. Zayi oluyor. Yazımda cevap hakkı doğuracak tek bölüm, Gawur Artin ile ilgili olan bölümdür bence… Hakkı var, cevap verir, beni mahkemeye verebilir, düelloya bile davet edebilir. Belki bir reklam hizmeti olarak bile değerlendirir. Kusura bakma ama sizinle aynı kefeye koyamam, bu Gawur’un klası başka. Sizin komiteyi on kere sallar donunda, hakkını yemeyelim. Yaw, bu sizin komite meselesine gelince, anladım, toplanıp bana hakaret yapmaya karar vermişsiniz. Ooo…, müfteri, meczup, kibirli, başkasının sırtından para kazanan vs.vs. yağdırmışsınız. Öncelikle, sizin gibi iftira atmam kimseye asla ama hakareti hak edenden de esirgemem. Sizin komite de fazlasıyla hak etmiş. Yine de sizin kullandığınız kelimeleri kullanamayacağım; okuyucuya saygımdan. Küçükken yeni yeni küfretmeyi öğrenmiştim. Gün gibi hatırlıyorum, rahmetli annem duydu. Beni içeriye çağırdı. Ayıp olduğu için aleni bir yerde asla dövmezdi. Mutfağın kapısını kapatıp temiz bir dövdü. Lise bitinceye kadar ağzımdan küfür çıkmadı. Sonradan ahlakım biraz bozuldu.Üniversitede küfretmeyi zar zor geri öğrendim. Sizin komitedekiler gibilerle karşılaştıkça da tekrar ustalaştım. Ama, burada onu da kullanamam. En iyisi şöyle yapalım: Bana yaptığınız hakaretleri, amigolarınızın yorumlarını da ekleyerek , gecikme faiziyle katmerli olarak, komitenizin cibilliyetine aynen iade ediyorum; herkes payını alsın. Paylaşamazsanız DÇB’ye götürün, bir hal çaresine bakarlar. Hakaret metninizin asıl hayal kırıklığı yaratan kısmı düzeyi... Belgeli tespit ve iddialarima cevap verilmediği gibi, iftiralar ve hakaretler arasında tutarlı bir ilişki yok, mantık bütünlüğü hak getire, imla bile felaket. Yedi kişi bir araya gelmiş bir hakareti doğrultamamışsınız. Bari yayınlamadan Soht’a gösterseydiniz. Eğer bunu ortak hazırlamışsanız, komitenizin ortalama zeka seviyesi çok düşük. Eğer biri hazırlayıp, diğerleri imzalamışsa düzey daha da düşer. Çok vahim. Devletin elinden kurtaracağınız yirmi küsur dön(m)üşçünün akibeti endişelendiriyor insanı. İlkyardım yapıyoruz diye öldürülen kazazedeler aklıma geliyor. Allah muhafaza. Erik’çiğim bu komiteden bir halt olmaz, bir şişe votkayla bir çikolata al, Hafıtse’yi bir akşam ziyaret et. Bu senin komiteye on basar. Benim söylediğimi söyleme ama. Sevgili Erik, daçamdaki partilerden bahsediyorsun, hayatımda evime girmedin, senin nerede yaşadığını bile bilmem. Ama kalktın daçama girdin, yatak odama da çok yaklaştın. Daha fazlasını tavsiye etmem, tehlikeli bölgedesin. Sen bir dur da, birden bire eski günlere götürdün beni. Aah neydi o günler be. Sen buraya henüz gelmemiştin,Türkiye’deydin, Rusyaya (vatana) platonik bir aşkla bağlıydın. Orada yazılar yazıyor, buradan Hacı Bayram’ın kovulmasını savunuyordun. Ben bekardım. Her akşam daçada partiler veriyordum. Gawur beni henüz kasnaklamamış, Cezmi Sinekoğlu, Kadri Özkatır ve Medali Hocaefendi mallarımızı zimmetlerine geçirmemişlerdi. Herkes soframdaydı. Bir tek Monte Kristo Kontu eksikti. Keşke sen de olaydın da katılaydın. Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer. Biliyorsun, senin gibi alnımızın akıyla para kazanmıyorduk. Başkasının sırtından kazanınca da bir başka yeniyordu tabii. Hizmetçi kızlar etrafta koşuşurken Ahyed mangalın başına geçer nefis şaşlık kokuları gelirdi. Sevgili ortağım Şamil havuzun başında ud çalardı. Yıllar önce benim güfteleyip kendisinin bestelediği şarkıyı söylerdik. Eşraf buğulu gözlerle dinlerdi hüzzam şarkımızı. Nereden bilebilirdik ki, sonradan bizi linç etmek için sizin mahalleye doluşacaklarını. Bazen Türkiyedeki ortaklarımız Kanbek’le Vahap Abi gelip renk katarlardı partilerimize. Vahap Abi kocaman bıyıklarını burarak hakimiyetini kurardı ahalinin üzerinde. İşte böyle Erik. Keşke Merik ölmeseydi. Ooy Merik Merik Erik. Daça partilerinin kayıtları, evlendikten sonra kayboldu. Kopyaları Bülent’te vardı parti katılımcılarından. Kaldıysa alıp kullanabilirsin, yakın arkadaşındır. Bence sakıncası yok. Yalnız Soht’a inceletmeden yayınlama, yine eline yüzüne bulaştırabilirsin. Diyorsun ki ‘cemiyete girmiyor, beş kişi onu sevmiyor’. Aslında cemiyeti ben terketmedim Erik’ciğim, cemiyet beni terketti. Ben hep kendi yerimdeydim. Cemiyet dediklerin eskiden benim soframdaydı. Sofranın zayıfladığını hissettikleri anda kaçtılar. Kaçarken de ne varsa çalıp götürdüler. Şimdi senin oralardaymış çoğu. Avantayı paylaşırken de birbirlerine düşmüşler dolayısıyla cemiyetin tümü birarada da değil. Sen de bunların dedikodularıyla bana çamur atmaya çalışıyorsun. Bir kısmı da başkalarının sofrasından kaçanlar. Bir de sizin komiteyi kat buna, al sana cemiyet. Bir de kibirli diyorsun bana. Ben bu cemiyetin nesine gireyim? Kusura bakma ama, hiç tevazu gösteremem, ben bunları adam yerine koyamam. DÇB meçebelerle toplanıyorsunuz bir de . Onları da Çerkes örgütü yerine koyamam, hiç koymadım. Benim gibi kibirli olmayıp, tevazularından aranıza bazen katılan, normal insanlarla ben görüşüyorum zaten, bireysel olarak. Ben böyle iyiyim be Erik, cemiyet sende kalsın. Ama, bu arada uyarayım seni. Ceketine dikkat et.Medali Hocayla çok takılıyorsun. Hocadır diye aldanma en sevdiği yemek haramdır. Senin ceketinle Putin’in partisine girer üstüne de şükür namazı kılar. Sen de donunun kaldığına şükreder oturursun. Dost tavsiyesi. Yaw, bu sizin komiteden bazılarını tanımıyorum ama, hiç tanımadıkları birisi için yazılan hakaret bildirisine imza attıklarına göre komitenize uygun adamlardır. Beni şaşırtan birisi oldu Murat. Kendisini severdim, şekercan bir çocuktu. Aslında yıllar önce bana bir miktar borç takmış, birkaç sene hiç semtime uğramamamıştı. Sonra bir gün çıkageldi ofisime. Özür dileyip borcunu ödedi. Çok şaşırmıştım. Sayısını hatırlamadığım onlarca vaka arasında ilk örnekti. Sonraları bir tane daha oldu. Sen bilmezsin, dönüşün ilk yıllarında, üniversiteye yakın bir ofisim vardı. Hakaretnamende bahsettiğin, o çok para kazanıp vatanı sevdiğimiz yıllarda. Para transferi problemliydi. Öğrencilerin, çalışanların büyük çoğunluğunun paraları üzerimizden geçerdi. Bir nevi banka gibi. Dönmeyeceğini bile bile verdim çoğunu, büyük paralar değildi, birkaç yüz doları geçmeyen miktarlar. Evet, Murat beni çok şaşırtmıştı. O günden sonra sevdim onu. Komitenize girdikten sonra edebi biraz bozulmuş. Gözkulak ol derim kerataya. Komitenizin zeka ortalamasını biraz yükseltiyor. Para kazanırken seviyordu, kazanamayınca sevmez oldu vatanı ve halkı diyorsun. Böyle saçma suçlama mı olur be Erik. Para kazanadırmayan vatanı kim ne yapsın? O zaman git Tibet yaylalarına hint fakiri ol, daha da mutlu olursun. Sen üç kişi daha vatana gelsin diye bir sürü hamaset sallarken, Kabardey’in beşte biri gitmiş Moskovaya, itilerek, kakılarak, dazlaklardan dayak yiyerek yaşamaya çalışıyor. Ben vatanımı hep sevdim Erik’ yinede seviyorum da senin kadar değil itiraf edeyim. Ben vatanı seviyorum da kötü muameleyi sevmiyorum. Vatanıma yapılan tecavüzleri sevmiyorum. Çar Aleksanderın heykelini, Kazak milisleri, polis devletini, merkezden atanan yöneticileri. DÇByi, vs. vs. Sevemiyorum işte. Aslında size hayranım. Tecavüzden zevk almayı öğrenmişsiniz. Sizi it yerine koymayanları da seviyorsunuz. Beni niye sevemiyorsunuz anlayamıyorum. Halkı sevme konusuna gelince… Bak beni iyi yakaladın. Halkı gerçekten sevmiyorum ama sandığınız gibi dönüşçülüğe de karşı değilim. İyi bir dönüşçü taraftarıyım aslında, inanmazsanız Dr Hatam’a sorun. Bütün amacım, tüm Çerkesleri burada toplayıp, sonra, hiç birinizin olmadığı bir yere çekip gitmek. Amaçlarımız paralel yani. Böylece temelli birbirimizden kurtuluruz. Projemi beğendiğini umarım. Sevgili Erik, kara tren gecikir, belki hiç gelmez. Ben mektubu trene yetiştireyim. Devamını haftaya gönderirim. Sağlık haberlerini bekliyorum, kendine iyi bak. Not: Erik Bey’e mektup devam edecek. Bu arada, Fahri Huvaj hakkımda bir eleştiri yazısı ile sahne aldı. Dönüşçü döküntülerinin kaldırdığı bu toz duman içinde, zamanlama her ne kadar talihsiz ise de, ben memnun oldum. Kendisine teşekkür ediyorum. Bu kargaşanın içinde zayi etmek istemiyorum. Daha ciddi bir cevabı hakkediyor, bir aciliyeti de yok. Kendilerini, eleştirilen yazımın yada yazılarımın muhatabı kabul eden, diğer gerçek dönüşçüleri de hasretle sahneye bekliyorum. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
N’olacak Kaffed’in Hali… - 10/11/2016 |
Çıkarılacak ilk sonuç;; zorla el koyduğu DÇB’de, kendi memurları eliyle RF yörüngesinde tutabildiği, kendisine en yakın, geçinmesi en kolay Çerkes örgütü de Rusya ile iyi geçinmeyi becerememiştir. |
Bir Çetin Öner Geçti - 22/09/2016 |
Sen tatlı bir rüzgardın, özgür tayların yelelerinden estin, yoksulların sofralarından, mağdur halkların yanından estin. |
DÇB Gerçekleri -1 - 15/06/2016 |
Verdiğimiz bilgiler ve iddialarımız gayet açıktır. DÇB 2000 yılında devletleştirilmiş, Çerkes STK’sı olmaktan çıkarılmış ve RF’nin Çerkes dünyasını kontrol ve manipülasyonu ile görevli bir devlet kurumuna dönüştürülmüştür. |
İmdat Gibilerden Duayenlere - 4 - 19/05/2016 |
DÇB çevreleri ile çoğu arızalı ve sabıkalılardan oluşan bir avuç döküntüye toplum diyeceksen şayet, kimse yemez. Oralarda olmamam yüz değil tamamen ilke ve mide sorunudur. |
İmdat Gibilerden Duayenlere-3 - 04/05/2016 |
Anavatan, valizi alarak gidip kendinizi kurtaracağınız bir yer değil, kendi varlığı da tehlikeye sokulmuş bir yerdir. Bana da zor geliyor söylemesi fakat gerçek bu. |
İmdat Gibilerden Duayenlere – 2 - 21/04/2016 |
Dönüşçülük gerçekte çoktan bitmiştir-yoktur. Var olması da gerekli değildir. Artık Çerkeslerin anavatanına dönmelerine karşı çıkan bir grup veya düşünce de yoktur. Şayet varsa da kaale alınacak çapta bir şey değildir. |
İmdat Gibilerden Duayenlere - 13/04/2016 |
Uzunyayla’lı bir çiftçi; topraklarının büyük bir çoğunluğu birkaç oligarkın eline geçmiş, topraksız ve işsiz binlerce gencin yaşadığı devasa Çerkes köylerine nasıl yerleşir, ne yapar? |
Müfteriden Erik Bey’e Mektup/2 - 28/03/2016 |
Sevgili Erik, satırlarıma burada son verirken şeytanla arkadaşlığını kes derim. İyi bir başlangıç olur. Komiteye de fazla takılma. Açık hava, bol balık ve havuç tavsiye ediyorum. |
Ergün, Erik Oldu - 10/03/2016 |
Diyasporanın sanki dönecekmiş gibi, buradaki yönetimlerin sanki istiyorlarmış gibi, Rusya’nın sanki müsaade ediyormuş gibi, örgütlenmelerimizin de sanki varlarmış gibi numaralarla geçirdikleri mutlu dönemin tadı kaçtı. |
Devamı |