İmdat Kip
imdatkip@gmail.com
Uçak Krizi ve Çerkesler’in Halleri
20/12/2015 Uzun zamandır bir şey yazmadım, yazmamak için nedenlerim vardı; doğrusu yazmak da gelmiyordu içimden. Son olarak Çerkes halkına bahşedilen, daha doğrusu kakalanmaya çalışılan 20 Eylül Adige Bayramı’yla ilgili bir yazı yazmış, mizahi bir dille de olsa bu bayramın kabul edilmemesi gerektiği konusunda uyarmaya çalışmıştım. Çerkes halkı benim uyarılarımla pek ilgilenmedi, ama bayramın kendisiyle de ilgilenmediği için olay şimdilik yok hükmünde kaldı. DÇB ve devlet bu yıl KBC’de kutladı; Adigey’de ve Karaçay Çerkesya’da ne yapıldı bilmiyorum. Yavaş yavaş alıştırma seansları yapılıyor ama zaman alacak gibi. Üzerinden bunca silindir geçmiş olan Çerkes halkına 21 Mayıslarda neden yas tuttuğumuzu, son 20 senede zar-zor ve kısmen anlatabilmişken; şimdi hiçbir yarası sarılmadan ve her şey daha da kötüleşirken neyin bayramını kutlayacağını elbette ki bir türlü anlayamıyor. Doğrusu DÇB’nin ve devletin işi zor gözüküyor şimdilik. Bu aralarda çok şeyler oldu konuşulacak yazılacak. Çoğunlukla Kafkasya’ya çarlık döneminin sömürgeci gözlüğü ile bakan yönetimin, Çerkeslerin nefes alma alanlarını sürekli daraltan can sıkıcı konulardı bunlar. Gündemde hak ettikleri yeri ve tepkiyi alamadılar. Çünkü örgütsüzüz, örgütlerimizin çoğu tabela veya vesayet altında. En büyükleri zaten bizim değil, bizi örgütsüzleştirmekle görevli devlet aygıtı. Dolayısıyla seyirci modundayız. Doğruları bir başkası söylesin istiyoruz. Bu konulardan aklımda kalan bazılarını hatırlatayım. Suriye’deki iç savaşın yeniden göçmen yaptığı soydaşlarımızı anavatana kabul etme ve sahip çıkmayı yerel cumhuriyetlerimiz yeterince beceremedi. Çünkü Rusya bunların vatanlarından koparılmış bir parça olduğunu görmek istemedi. İçi boşaltılmış cumhuriyetlerimiz de onların göremediği biçimde zaten göremezdi. Dolayısıyla gelen az sayıda soydaş bürokratik sorunlarla boğuşturuldu, alınan destek zaten bir kısım hayırseverin de katkısıyla sadaka düzeyinde kaldı. Kafkasya’yı kana boğup kökümüze kibrit suyu döken Çar Alexander’in heykeli son başkentimiz Soçiye dikildi. Çerkesya’nın işgalinin öncü kuvveti olan, sürgün ve soykırımla boşaltılan Çerkes topraklarına ilk yerleştirilen Kazaklar Krasnodar da asayişi sağlayacak polis gücü olarak görevlendirildi. Adigey’de ve diğer bölgelerde de görevlendirilmeleri tartışılmaya başlandı. Daha da ötesi Adigey’in Krasnodara katılması yeniden gündeme geldi. Radikal dinci terör ve buna bağlı güvenlik politikaları bizim gerçek sorunlarımızı gölgede bırakan bir gündem maddesi olarak yerini korudu. Bunların tamamı Çerkeslerin sinir uçlarını tahriş eden, Çerkes varlığını direkt hedef alan tacizlerdi. Fakat bizim sinir uçlarımız da kabuk bağlamış ki seyirci pozisyonumuzu bozmadık. Derken Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesiyle iki ülke arasında patlayan kriz, Çerkeslerin arasına da kabak gibi düştü. Biz seyirci kalmak istesek te olaylar bize seyirci kalmıyor. Uçak krizi işyerlerimize, evlerimize, seyahatimize, ailemize, eğitimimize, çevremize giriyor. Bunca yıldır anavatanımızda bir türlü Çerkes olamadığımız, Rusya’dan ikamet veya vatandaşlık dilenen Türk olarak kaldığımız gerçeğiyle yeniden acı bir biçimde yüzleşiyoruz. Herkes kendini tacizden korumak veya kurtarmak derdinde. Bu esnada olan olaylar kafa karışıklıklarımızı, zavallılıklarımızı iyice su yüzüne çıkartıyor. Uçak düşürülünce Adigey Üniversitesi Düzce Üniversitesi’nde Çerkesçe eğitim vermekte olan öğretim görevlilerini büyük bir aceleyle geri çekiyor. Böylelikle TC tarihinde ilk defa devletin finanse ederek Çerkeslere verdiği eğitim desteğini sabote ediyor. Bu tiraji-komik durumla Facebook sayfamdan dalga geçmek dışında elimden bir şey gelmiyor. Maykop’tan bir grup dönüşçü olayı protesto için TC vatandaşlığından çıkacaklarını basına açıklıyorlar. Anlamakta zorluk çekiyorum. Eğer istemezseniz TC vatandaşlığından çıkabilirsiniz kimsenin bilmesi de gerekmez. Bu şovun amacı ne? Çok geçmeden TC vatandaşlığını bırakma konusunda dönüşçülere polisiye baskılar yapıldığı haberleri çıkıyor. Meğer erken davranıp iyi çocuk olduklarını göstermeye çalışmış garipler. İşin acıklı tarafı, kendi kişisel endişelerini bertaraf etme uğruna kendileri gibi iyi çocuk olmayanları ispiyon etmeye, onların başını derde sokmaya nasıl hazır olduklarıdır. Bunlar bana 2007de “Rusya’ya Gönüllü Katılımın 450. Yılı” kutlaması kepazeliğinin hemen arefesinde KBC’de Putin’in partisine törenle katılanları hatırlatıyor. O tosuncukları daha sonra partide gören olmadı. Bu tosuncuklara da hatırlatırım ki, vatandaşlığı bırakmak yetmez; Ortodox kilisesine vaftiz olup Kazak atamanını da kendilerine vaftiz babası yapsalar, Krasnodar’ın ötesinde Türk muamelesi görmekten kurtulamazlar. Hiç boşuna yorulmasınlar. Bir yandan bu şaklabanlıklar yapılırken Adnan Xuade’nin dükkanı basıldı. Hakkını aramaya kalkışınca da kızı ve çalışanıyla beraber tutuklandı. Detayları okumuşsunuzdur. Bu arada da Nejdet Hatam da yine şaşırtmadı. “Mesele devletse(RF) gerisi teferruattır” diyerek dalmış, Erhan Hapae ile bize ayar veriyor. Erhan Abi Putin idaresini konu alan yazısında benim Adigey Üniversitesi’nin tavrıyla dalga geçmemi kullanmış. Hatam her ikimize de veriştiriyor. Hep olumsuzu öne çıkardığımızı iddia ederek yine mevzisini tutuyor FB sayfasında. Erkan’ın paylaştığı bu paylaşıma verdiğim cevap aşağıdadır: “Yaw, Nejdet Abi, artık sana kızmıyorum bile. Link verdiğin haberin içeriğinden de anlaşılacağı gibi, bu karar bakanlığın merkezi bir kararı değil, tek tek üniversitelerin aldığı bireysel kararlar. Üstelik kararlar tek tip de değil. Kimi mevcut uygulamayı bütünüyle feshetmiş, kimi askıya almış v.s. Adigey Üniversitesi seri ve aceleci davranmış, birinciliği alabildi mi bilemem ama sahibine yaltaklanma konusunda büyük ihtimal ilk beşe girmiştir. Leningrad üniversitesi yapılmakta olan uygulamaları yanlış ve ayıp olarak değerlendirmiş, kendilerinin böyle bir tutum almayacaklarını açıklamış. Özgür Çerkes özerk cumhuriyetleri var; Anadilimiz, kültürümüz, varlığımız garanti altında; Ruslar bizi çok seviyor, Kaffed, Kefken sahillerine çiçek bırakıyor, DÇB toplanmış, Hafitse konuşma(khoh) yapıyor, Dağlar taşlar güzel, Oşhamaho etekleri çok hoş, “Ben şiir okusam hüsnüne kaküller içinde”. Hayal et, mutlu yaşa. Yaşa da; bari şu ortamda karşı mevzilerdekilerin yanından bize ateş etme. Gördüğünüz gibi ortalık karma karışık. Bu olay herkesin pozisyonunu sarstı. Peki ne olacak şimdi derseniz, o ayrı bir analiz konusudur. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
N’olacak Kaffed’in Hali… - 10/11/2016 |
Çıkarılacak ilk sonuç;; zorla el koyduğu DÇB’de, kendi memurları eliyle RF yörüngesinde tutabildiği, kendisine en yakın, geçinmesi en kolay Çerkes örgütü de Rusya ile iyi geçinmeyi becerememiştir. |
Bir Çetin Öner Geçti - 22/09/2016 |
Sen tatlı bir rüzgardın, özgür tayların yelelerinden estin, yoksulların sofralarından, mağdur halkların yanından estin. |
DÇB Gerçekleri -1 - 15/06/2016 |
Verdiğimiz bilgiler ve iddialarımız gayet açıktır. DÇB 2000 yılında devletleştirilmiş, Çerkes STK’sı olmaktan çıkarılmış ve RF’nin Çerkes dünyasını kontrol ve manipülasyonu ile görevli bir devlet kurumuna dönüştürülmüştür. |
İmdat Gibilerden Duayenlere - 4 - 19/05/2016 |
DÇB çevreleri ile çoğu arızalı ve sabıkalılardan oluşan bir avuç döküntüye toplum diyeceksen şayet, kimse yemez. Oralarda olmamam yüz değil tamamen ilke ve mide sorunudur. |
İmdat Gibilerden Duayenlere-3 - 04/05/2016 |
Anavatan, valizi alarak gidip kendinizi kurtaracağınız bir yer değil, kendi varlığı da tehlikeye sokulmuş bir yerdir. Bana da zor geliyor söylemesi fakat gerçek bu. |
İmdat Gibilerden Duayenlere – 2 - 21/04/2016 |
Dönüşçülük gerçekte çoktan bitmiştir-yoktur. Var olması da gerekli değildir. Artık Çerkeslerin anavatanına dönmelerine karşı çıkan bir grup veya düşünce de yoktur. Şayet varsa da kaale alınacak çapta bir şey değildir. |
İmdat Gibilerden Duayenlere - 13/04/2016 |
Uzunyayla’lı bir çiftçi; topraklarının büyük bir çoğunluğu birkaç oligarkın eline geçmiş, topraksız ve işsiz binlerce gencin yaşadığı devasa Çerkes köylerine nasıl yerleşir, ne yapar? |
Müfteriden Erik Bey’e Mektup/2 - 28/03/2016 |
Sevgili Erik, satırlarıma burada son verirken şeytanla arkadaşlığını kes derim. İyi bir başlangıç olur. Komiteye de fazla takılma. Açık hava, bol balık ve havuç tavsiye ediyorum. |
Müfteriden Erik Beye Mektup/1 - 17/03/2016 |
Mizah kullanmak biraz zeka ve malzeme gerektirir. Sizde hangisi yok bilemiyorum. Bende malzeme çok sayenizde. Çoğunu kullanamıyorum bile. Zayi oluyor. |
Devamı |