• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam1730
Toplam Ziyaret1255654
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar42.628742.7995
Euro50.002050.2024
Semerkew
Ali İhsan Aksamaz
aksamaz@gmail.com
‘Başkası Değil, Kendin Ol, Böylesi Daha Güzelsin’
16/04/2015

Geçenlerde youtube’de tesadüfen karşılaştım: Bir klip. Oldukça kısa. Kayseri’de, Pınarbaşı’nda bir köy ilkokulunda yapılmış bir çekim. Bir sınıf. Öğrenciler, anadili dersinde Çerkesçe öğreniyorlar. Anadillerini öğreniyorlar! Aslında çok iyi biliriz ki, anadili, adı da üstünde olduğu gibi anadan öğrenilen dile denir. Doğrusu;  çocuklar, okula anadillerini öğrenmiş olarak gitmeliler. İlkokulda ise, müfredat derslerinin bir kısmını da kendi anadillerinde görmeliler. Bu şans şimdilik yok. Oysa;  çocuklar anadillerini öğrenmek için sınıfları dolduruyorlar.

Yukarıda sözünü ettiğim klipteki öğrencilerin derse yönelik istek ve tavırları beni hüzünlendirdi. Çocuklar, Çerkesçe öğreniyorlar. Anadillerini seçmeli ders olarak okuyorlar.

Benzer bir sahneyi daha önce bir başka klipte de izlemiştim. Yine bir sınıf. Minik öğrenciler, öğretmenlerini pür dikkat dinliyorlar. Rize’nin Pazar, Ardeşen, Fındıklı ; Artvin’in Arhavi ve Hopa İlçelerindeki sınıflarda minikler, anadilleri Lazcayı öğreniyor. Sakarya’nın Geyve ilçesinin Nuruosmaniye Köyü’ndeki minik öğrencileri hatırlayalım. Onlar da anadilleri Gürcüceyi öğreniyorlar. Yine Sakarya’nın Hendek ilçesinin Nüfren Köyü Beylice İlköğretim Okulu’nun öğrencileri. Onlar da aklıma geliyor. Onlar da anadilleri Abhazcayı öğreniyorlar.

Andığım bu okullardaki çocukların kaçı anadillerini bilerek bu seçmeli anadil derslerine başladı, kaçı bu sınıflara anadillerini hiç bilmeden başladı?! Bunu şimdi bilemiyorum. Bildiğim bir şey var: İnsanlar anadillerini bilmiyor. Anadillerini bilenler ise, bu dillerini geliştiremiyor, geleceğe taşıyamıyor.

Evet, insanlar kendi anadillerini bilmiyor, bilemiyor. Bu, insanın içini burkuyor. Üzerinde durulması gereken bir konu. Çok değil, yüz yıl kadar önce, bu çocukların dedeleri Türkçeyi doğru dürüst bilmeden bu ülke topraklarını kanlarıyla suladılar. Ne var ki, siyasî irade, bu insanların anadillerini yok saydı, asimile etmeye çalıştı. Kitap yasak, konuşmak yasak, okul yok, radyo yok. Televizyon yok. Bütün bunlar bu ülkede yaşandı. Şimdi o dedelerin çocukları; anadilleri Çerkesçeyi, Lazcayı, Gürcüceyi, Abhazcayı ya doğru dürüst bilmiyorlar ya da hiç bilmiyorlar. İsteyen veli, çocuklarına anadillerini seçmeli olarak haftada iki saatlik anadil dersi şeklinde aldırabilir! Haftada iki saatle anadili öğrenilebilir mi? Anadili geliştirilebilir mi?!
 Oysa; bu çocukların dedeleri Balkan
Savaşı’nda, Çanakkale Savaşı’nda, Sarıkamış Felâketi’nde, Kurtuluş Savaşı’nda, Kore Savaşı’nda hep kanlarını verdiler. Mükâfat olarak anadilleri yok edilme noktasına getirildi. Sorumlu siyasî otoritedir. Gel gör ki, kan verilen bu savaşlarda, düşman kabul edilenlerin dilleri okullarda okutuluyor; yayınlar yapılıyor!

Ortak anlaşma dilimiz Türkçenin de yabancı diller karşısındaki halini biliyoruz. Gürcüceyi, Abhazcayı, Lazcayı, Çerkesçeyi asimile etmeye çalışanlar, Türkçeyi de deforme ettiler; eğitim dili olmaktan çıkardılar; fakirleştirdiler. Siyasî otorite, ne Türkçeyi, ne de Çerkesçeyi, Lazcayı, Gürcüceyi ve Abhazcayı sahiplenebildi.

Bu durumda herkesin, özelikle de “Kafkasyalı Aydınlar”ın şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri lâzım. Çerkesçe, Lazca, Gürcüce ve Abhazcayı nasıl yeniden yüceltebilirler? Buna kafa yormamız lâzım. Türkiye’de kimi “Kafkasyalı Aydınlar”, başkalarına koltuk değneği olmaya çalışarak kendi anadil ve kimliklerini geleceğe taşıyamayacaklarının farkına varmalılar.  Bunların, başkalarına koltuk değneği olmakla, sorumluluktan kaçtıklarını görüyorum. Böylece dokunulmazlık kazandıklarını düşünüyor olmalılar!  Oysa; zaman Çerkesçe, Lazca, Gürcüce ve Abhazcayı geleceğe taşımak için birlikte durma zamanıdır.

Eğer Türkiye’de birlikte durabilirsek, kendi dil ve kimliklerimizi yalnızca UNESCO referansıyla gündeme getirmemeyi başarabilirsek, hem Türkiye’de kimliğimizi geleceğe taşıyabilir, hem de Kafkasya’da yine başkalarının koltuk değnekleri olmadan ciddiye alınabiliriz. Yoksa, hem burada hem de Kafkasya’da anadilerimiz ölecek, kimliğimiz ölecek.

Türkiyedeki “Kürt Siyasî Hareketi” artık uluslararası bir etki altına girmiş bulunmaktadır. Onlardan bize fayda gelmez. Hiçbir harekete, sonu bilinmeyen bir yolda gözü kapalı koltuk değneği olamayız. Ayaklarımız yere basmalı.  Emek ve çevre mücadelesini de dikkate almaksızın kendi gündeminden kaçmak kimi “Kafkasyalı Aydınlara” yakışmıyor. Yalnızca “Kürt Siyasî hareketi”ne taraf olma arzusu veya yalnızca Kafkasya’ya ilişkin “stratejiler” geliştirme çabası içindeki kimi “Kafkasyalı Aydınlar” önce Türkiye’de Çerkesçe, Lazca, Gürcüce ve Abhazca nasıl yaşatılabilir buna kafa yormalılar. Buna birlikte kafa yormalı ve uygulamalıyız. Unutulmamalıdır ki, ancak kendi kimliğine, kendi anadiline lâfta değil somut proje ve uygulamalarıyla sahip çıkabilenler ciddiye alınır. Bu kuraldır. Önce başkası değil Kendimiz olalım. Böylesi daha doğru.

----------------------------

Editörün Notu: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayıdır



2806 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

[Lazca-Türkçe Masallar-6] - 13/12/2025
Bir zamanlar adamın biri dağlık bir yerde ateş yakmış. Ateş, etrafa da yayılmış. Derken ateş bir ağacı da sarmış. O ağacın üstünde bir yılan oturuyormuş. Yılan, yanan ağaçtan kaçamamış. Orada sıkışıp kalmış. Haykırmaya başlamış.
[Lazca-Türkçe Masallar-5] - 06/12/2025
Mulava Emmi, o yıl Budiati adlı yerde yeni bir tarla açmış. Bu yeni açılmış tarlada çok iyi de mısır yetişiyormuş. Gel gör ki mısırların körpe zamanında tarlaya ayı ve domuz dadanmış.
[Lazca-Türkçe Masallar-4] - 29/11/2025
Bir varmış, bir yokmuş, bir dev varmış. Bu dev, köy halkının dereden su almasına izin vermiyormuş. Su almak için illa her gün bir genç kızı o deve verecekmişsin, işte o zaman dereye gitmene izin veriyormuş.
[Lazca-Türkçe masallar- 3] - 23/11/2025
Kader, Akıl ile karşılaşıp sormuş: --Sen mi daha iyisin, yoksa ben mi? Akıl şöyle demiş: --İnsanoğluna sor, o sana söyler. Kader, bütün dünyayı dolaşmış. İnsanlara kulak vermiş; kimin bu konuda ne düşündüğünü anlamak istiyormuş.
[Lazca-Türkçe masallar-2] - 08/11/2025
Bir eşkıya çok günah işlemiş. Doksan dokuz kişiyi öldürmüş. Bir gece yatmadan önce Allah’a dua etmiş: --Ne olur Allah’ım, bu günahlarımdan nasıl kurtulacağımı bana rüyamda göster!
[Lazca-Türkçe masallar-1] - 25/10/2025
Bir padişah, milletinin bazı konulardaki fikirlerini anlamak için tebdîli kıyafetle köyleri dolaşıyordu. Aynı gün diğer bir köye giderken gece yarısı oldu. Fakat padişah hâlâ yoluna devam etti. Yolda üç adamla karşılaşıp sordu: --Siz kimsiniz?
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -15 - 22/09/2025
--Adın ne? --Ğalibi. --Nerede doğdun? --1910 yılında Arhavi’de doğdum. --Anne ve baban var mı? --Hayır, onlar 1917 yılında Ünye’de vefat ettiler ...
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -14 - 17/09/2025
Cihan Harbi sırasında bu çocuk beş yaşındaydı. Ailesiyle beraber [Arhavi] Çarmati köyünden muhacir çıkıp [Atina/] Pazar kentine gitti.
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -13 - 09/09/2025
Şimdi, evimi nasıl inşa ettiğimi anlatacağım! Uzun zamandır bir ev inşa etmek istiyordum. Evi inşa etmek için lazım olan bütün ahşap malzemeye biz kereste diyoruz. Keresteyi de âdet olduğu üzere dağdan temin edecektim.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi