• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam351
Toplam Ziyaret1062342
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Beyazlar ve Kırmızılar
08/03/2015

Sevgili Murat Özden`in son yazısı bir süredir başlayamadığım bu yazıya ilham verdi diyebilirim. “ÇDP Çerkeslerin İlk ve Tek Partisidir” başlıklı yazıda Özden Türkiye Çerkeslerinin kendi aralarındaki iktidar ilişkilerini ve son 10 yıl içerisinde ortaya çıkan ve bir şekilde hemen hepsi de İstanbul merkezli olan bu hareketlerin trajik bir şekilde Ankara merkezli federasyon tarafından nasıl  etkisizleştirildiklerinin de hikayesini yazmış.

Öyle anlaşılıyor ki önümüzdeki yıllar boyunca da devam edecek bir İstanbul ve Ankara Çerkesleri çekişmesine tanık olacağız. Bu durum aynı zamanda İstanbul'un ve Ankara'nın yarattığı insan malzemesini de gözler önüne serecektir. Karşımızda muhafazakar ve jakoben Ankara ile yenilikçi  İstanbul duruyor...

Topyekun İstanbul Çerkeslerini yenilikçi ve Ankara Çerkeslerini muhafazakar saymak doğru değil elbette. Tersi durumda olan yığınlar da var ve İstanbul'da da Ankara'da da çok miktarda bu mücadeleye yaka silkip köşeden izleyen ve 'zateen bizden bişey olmaz' diye söylenen bedbinler ve ‘bakalım kim kazanacak’ diye köşeden izleyen oportunistler var.

Bir de tüm bunların dışında, olan bitenden habersiz, işinde gücünde olan halk var. Gerçi halk diye  standart bir kitle ya da topluluk yoktur. Ama aydınlanmış insanlar(!) halkı tanımlanabilir ve hakkında fikir yürütülebilir nesnelermis gibi görme eğilimindedirler.

Bir şekilde her grup kendi Cerkes derneğini kurduğundan dışarıda kalmış bir kesim var. İşte tartışma, halk adı verilen kitlenin  hangi yarı aydınlanmış grup tarafından temsil edildiği meselesine gelip düğümleniyor. Ne var ki bu tartışmanın nesnesi olan halkın kendisinin tartışmadan henüz haberi yok. Onlar ne söylediğinizden önce nasıl söylediginize bakıyorlar ve bunu yaparken de ne söylediginizi de gözden kaçırmıyorlar. Böyle bir kitleyi Kayseri'deki TRT Çerkes mitinginde görmüştüm. İçlerinde neredeyse hiç yarı aydın dernek Çerkesi yoktu, halk dedimiz şey her ne ise bunlar onlardı.

Miting sabahı çok erken saatte bir Uzunyayla köyünden aradılar. 'Biz sabah namazını kıldık yoldayız, birazdan Pınarbaşına ulaşırız istediğiniz bir şey var mı?' diye sordular. Sabahın bu erken saatinde miting çağrısına cevap verip yola düşen bu insanın ömründe başka bir miting için köyünden sabah namazını kılıp çıktığını sanmıyorum.

Öyle görülüyorki İstanbul ve Ankara merkezli Çerkes hareketlerinin yaşadığı yarılmayı, adına halk dedigimiz geniş kitle yaşamış değil. Hatta onların yaşanan bu ayrışmayı ve tarafların argümanlarını anlamsız bulduğunu ve neden birlikte hareket edilmedigini anlamadığını söylemek bile mümkün. Ne var ki iş bu halkın, tarafları ölçüp tartmadığı anlamına da gelmez. Nitekim Kayseri mitingine gelen bu insanlar mitingin başından sonuna kadar okumuş yazmış çocukları gözleriyle aradılar ve onları göremeyince de, "Nerede bu dernekçiler?" deyiverdiler.

Ben önümüzdeki genel seçimlerde hem Uzunyayla’daki, hem de Türkiye'nin neresinde olursa olsun var olan ve gelirken sizi arayıp "Biz yola cıktık geliyoruz bir şeye ihtiyacinız var mı Si qoş!" diyen damarın yeniden harekete geçecegini düşünüyorum.

Zamanın akışı da bu iki hizbi hızla birbirinden uzaklaştrıyor. Ama henüz ayrışma tabana inmeden bir İstanbul hareketi olan ÇHİ evrildi ve diğer İstanbullu unsurları da yanına alarak ÇDP halini aldı ve partileşti. Ankaranın şu anda elindeki enstrumanlarla buna karşılık vermesi pek mümkün görünmüyor. Buna karşılık Ankara yani KAFFED diger İstanbul hareketlerine yaptığı üçlü önleme ve engelleme planını devreye soktu; Zer-Zor-Tezvir. Bunu nasıl yaptığını Murat Özden yazdığı için oraya girmeyeceğim. Çerkeslerin birçoğu bu mücadeleden uzaklar ve işin doğrusu o kadar bezginler ki bir mücadele vermektense 'biz siyaset üstüyüz' diyerek konudan uzak durmaktadırlar. Bu aslında hem Ankara’yla mücadele edecek güçleri olmadığından, hem de boşvermişliklerinden kaynaklanıyor. Ortada mücadele etmeye değer bir şey yok onlara göre. Konu onlar için bu kadar basit. Daha bir mücadele başlamadan onlar için herşey bitmiş durumda.

***

Oysa Çerkesler böyle değillerdi. En azindan eskiden mücadeleciydiler. Nitekim Çerkes tarihinin az bilinen birsayfası olan Memlük Çerkes tarihi tam 1000 yıllık bir mücadele tarihiydi ve çoğumuz bilmese de Mısırın l. Selim tarafından işgalinden sonraki dönemde bile Çerkesler yüzyıllar süren mücadelleler vermişler ve Mısır tarihinde çok derin izler bırakan Beyazlar ve Kırmızılar diye bilinen iki büyuk hizbin ya da partinin, grubun inatcı destekcileri olmuşlardır.

Bu Beyazlar ve Kırmızılar ayrımı öylesine güçlüdür ki Bizansın meşhur Maviler ve Yeşilleri gibi ülkenin siyasal ve toplumsal tarihine resmen damgasını vurmuştur. Çok farklı köken açıklamalari olsa da bir rivayete göre  işgalden sonra I. Selim Mısır’da görmediği Çerkes kalıp kalmadığını sorar. Bir yaşlı Çekesin iki oğluyla birlikte yalnız yaşadığını ancak adamın iki oğlunu da savaşlara katılmaması için zincire vurdugunu söylerler. I. Selim ertesi gün adamlarıyla yaşlı Çerkesin evine gider. Zincirlerin çözülmesini ister. Ertesi gün birisi beyaz, diğeri ise kırmızı elbiseler giymiş bu iki Çerkes delikanlısının at binme ve kılıç kuşanmadaki hünerlerini görmek isteyen padişah, huzurunda bir müsabaka düzenletir. İki Çerkes delikanlısından Osmanlıdan daha üstün olan Memlük süvari tekniklerini görmek ister. Sonuçta Osmanoğulları zaferi ateşli silahlarına borçludur ve Çerkes süvari sanatını bir kez daha görmek isteyen padişah gençlere yüzer adam verir. Alandaki iki Çerkes süvarisinin hünerlerine herkes hayran kalır ancak tiyatral bir çatışma iken işler kontrolden çıkar ve hem kardeşler, hem de adamları birbirlerine ölümüne saldırırlar. Kavga öylesine kızışır ki taraflar bir daha barış yapmazlar.

Bir rivayete göre ise bu beyaz ve kırmızı ayrımı çok daha eskidir. Araplar temelde ikiye ayrılırlar guney Arapları yani Yemenliler her zaman beyaz; Kuzey Arapları yani Kureyşliler ise kırmızıyla özdeştirler. Arap tarihindeki bu beyaz kırmızı ayrımı aslında tüm Arap tarihi boyunca yaşanan çatışmaların da temelinde yer almaktadır.

Daha ilginç olan ise Çerkeslerin ve özellikle Kabardeylerin kendilerini bir Kureyş kabilesi olarak kabul etmelerinin nedeni işte bu beyaz kırmızı çatışmasında Memlük Çerkeslerinin kendilerini kırmızı hizbine ait saymalarından kaynaklanır ve ilk Çerkes Memlük sultanı olan Berkuk'a kadar giden bir gelenekten gelir. Mısır Çerkesleri büyük oranda Kirmızı hizbe ve Kureyşe ait kabul ediliyordu. Ve bu inanış Mısır Çerkes Memlükleri tarihi boyunca kıskançlıkla korunmuştu.

Konunun Çerkes söylencelerindeki yerini başka bir yazıya bırakıp tekrar Memlük tarihindeki hiziplere dönelim.

Bu hizipler Mısır tarihinin temel dinamiğini oluşturmaktaydı ve Mısır’da öyle ya da böyle herkes ya beyaz ya da kırmızı hizbin bir parçasıydı. Öyleki bu hizip kültürü hemen hemen her zaman etnik aidiyetin bile üstündeydi. Tıpkı günümüz Ankara ve İstanbul hiziplerinde hizip kültürunün etnik aidiyetten üstün olmasi durumu soz konusuydu.

Ve bu hizipler arasındaki çatışma ta 1730 yılında Beyazların Kırmızıları tamamen ortadan kaldıracagi güne kadar sürmüştür. Beyaz hizbinin temsilcisi olan Fikariler kırmızıları yani Kasımileri tamamen yok etmişlerdir. Rivayete göre yaşlı Çerkesin oğullarının adları Zülfikar ve Kasım’dır.

Neredeyse 215 yıl süren mücadele  aslında bir yönüyle de Mısırın tarihidir ve galip gelen Fikari-Beyaz hizbinin içerisindeki güçlü bir hane olan Kazdağlı hanesi tüm Mısıra egemen olur. Zamanla büyüyen bu Gürcü hanesinin içinde yetişen bir Abaza olan Ali El Kebiri sonunda Suriye ve Mısır’da yeniden Memlük birligini kurmayı ve ülkesini on yıl kadar bağımsız yönetmeyi başarsa da sonunda ortadan kaldırılır. Ne var ki Kazdağlı hanesi hala güçlüdür ve dönemin Ayan adını verdiği ve merkezi Osmanlı hükümetine karşı çevrenin gücünü ve dinamizmini temsil eden yapının kendisidirler artık.

Yukarıda sozünü ettiğimiz beyaz ve kırmızı hizipleri Kazdağlılar gibi bir çok haneden oluşmaktaydı ilk kez Kazdağli hanesi Mısırın tamamına hükmedecek güce ulasabilmişti. Tabii bunu yaparken de bazen karşı hizipten haneleri de devşirmişlerdi ama son kertede Mısır’a hakim olmayı bir şekilde başardılar.

Bu konu çok geniştir fırsat olursa tekrar döneriz. Bu yazdıklarımızı bir kenara koyalım, sonra lazım olacak çünķü.

***

Şimdi konumuz Türkiye Çerkesleri.

Karşımızda her anlamda kendi hizip kültürünü Çerkes kimliğinin üstünde tutan ve bunu ustaca saklayarak Türkiye Çerkeslerinin en önemli kurumu olarak kendisini konumlandıran bir yapı var. Hiç şüphesiz kendi içinde bir çok farklı bileşeni barındıran bu hizip aslında gücünü Turkiye Çerkeslerinin onu kayıtsız şartsız desteklemiş olmasından alıyor değil. O asıl gücünü bu güne kadar kuyruğunu kaptırmış olduğu Rusya’dan alıyor. İşin bu kısmı çok boyutlu ve ayrı bir yazı konusu. Ancak Türkiye Çerkesleri henüz kendi adına konuşma yetkisini süresiz ve müdanasız bir şekilde kimseye vermiş değil.

ÇDP'nin Çerkes halkı tarafindan ne kadar kabul edileceğini ise bu seçimlerde göreceğiz. KAFFED her ne kadar bu parti yokmuş gibi davransa da ve seçimlerde ÇDP dışında herkesi destekleyecek kadar hizipci ve hizip kültürünü etnik aidiyetinin üstünde tutan bir yapı olsa da, siyasal anlamda KAFFED bir gercekliğe tekabül etmiyor ve Çerkes halkına bir şey dayatacak durumda olmadığı gibi, bir şey önerecek durumda da değil.

Yani mesela "Kayseri Çerkeslerinin yaşadığı hangi ekonomik sosyal ve politik sorunla KAFFED'in uzaktan ya da yakından bir alakası var?" diye sorduğumuzda aldığımız cevap bize gerçeği göstermektedir; hiç. Dolayısıyla ÇDP'nin asıl muhatabı dernekler ya da hizipçi federasyonlar ve yönetimleri değil, doğrudan Çerkes halkının ya da toplumunun diyelim, kendisi olmalıdır.

Aslında kurulan hemen her Çerkes derneğinin amacı Çerkes halkından üstü kapalı bir intikam almaktır ve bunu en iyi KAFFED yapmaktadır. Bu tamamen irrasyonel ve psikolojik bir durumdur ve 'Dernek açtık gelmiyorsunuz kardeşim!' cümlesinde kendisini en somut şekilde ifade etmektedir. KAFFED kendi hizipci çeperini öylesine sıkı ördü ki Çerkes halkı dışarıda kaldı ve bu da bir siyasi parti olan ÇDP için geniş bir hareket alanı yarattı. Doğru konuşulduğunda ve sağlıklı bir temas kurulduğunda Çerkes halkının ÇDP'ye olan desteğinin hizla artacağı çok açıktır.

Öte yandan KAFFED'in en ufak diplomatik teması bile mümkün kılmayan bu uzlaşmaz tavrı onu tıpkı yok olan Memlük hizipleri gibi yavaş yavaş ama kesin bir şekilde yok edecektir. KAFFED en güçlü olduğunu sandıgı bölgelerde yok olacaktır. Değişime bu kadar direnen bir yapının üstelik de kuyruğunu Rusya ya kaptırmış bir yapının bundan sonra ayakta kalması mümkün değildir. Son haliyle KAFFED, çocuklarını öldürdükten sonra intihar eden madde bağımlısı babalara benzemeye başladı. Rusya ya olan bağımlılığı onu intihara sürüklüyor.

Unutmayalım ki en güçlü Memlük hizbi-hanesi olan Kazdağlı hanesi bile Kavalalı bir yarı cahil yamak olan Mehmet Ali tarafından yok edilmiştir. Tarih, şartlar olgunlaştığında bu tarz hiziplerin mutlaka yıkıldığını gösteren örneklerle doludur.

Hizipler Mısırı Ayanlara hazırlamış, Ayanlar ise Osmanlı ile özgürlük mücadelesine girmişlerdir. Her hizip hem kendi içinde, hem de dışarıya karşı güç mücadelesi vermektedir.

Mısırdaki Kırmızılar ve Beyazlar arasındaki bu çatışma yüzlerce yıl sürmüştü Türkiye de ise taraflar arasındaki mücadele daha yeni başlamış durumda. Umalım ki bu çatışma Türkiye Cerkeslerine özgürlüğün yolunu açsın!



2458 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ.
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ.
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor.
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş.
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak.
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar.
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi