• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam329
Toplam Ziyaret1062320
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Çerkesk Kongre Notları -I-
10/12/2014

Kasım ayının 26-28 günlerinde Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde Çerkes bilim adamı Mıje Mihail anısına 'Çerkes Dili Kültürü ve Folkloru'nun Güncel Sorunları' adlı bir Uluslararası Kongre düzenlendi. Kongreye, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi adına gönderdiğim bildiri kabul edilmişti.

Kongrenin organizetörlerinden Paştı Madina davetiyeyi yollayınca ben de yola koyulmak için gerekli işlemleri başlattım. Önce kendi üniversitemin bürokratik işlemlerini halletmek durumundaydım. Bir dizi red ve itirazlardan sonra, kesintisiz dilekçelerimin semeresini görerek bölümden, dekanlıktan ve tabiî ki rektörlükten olur yazılarını aldım ve yola koyuldum.

   

Nuhoğlu Turizm'le Çerkesya'ya Yolculuk

Uçaklardan pek hoşlanmadığımdan kongreye karayoluyla gitmeye karar verdim. Önce Van'dan Artvin Hopa'ya 12 saatlik bir yolculuk yapmak gerekti. Hopa'ya vardıktan sonra 5-10 dakikalık bir dolmuş yolculuğuyla Ecevit Dinlenme Tesislerine ulaştım.  Gürcistan üzerinden Çerkesya ve Dağıstan'a yolcu taşıyan tek firma bu tesislerden kalkan Nuhoğlu Turizm.

Firmanın ortaklarından Suat Bey, ‘Bu seferlere başlamadan önce Çerkeslerin bu kadar eski ve köklü bir halk olduğunu bilmiyordum’ diyor. Türkiye'de de o kadar çok yerde Çerkeslerin yaşadığından haberi yokmuş. Kendisi Laz. Gürcüceyi de öğrenmiş.

Hopa'dan sınırdan geçiyoruz önce. Gürcü sınırında bir sorun yok. Gürcistan’a girip gün boyunca ilerliyoruz. Yol boyunca kargo taşıyan tırlar var. Çoğu Türk firmaları. İlk giriş yaptığımız bölge Acara bölgesi. Bölge Osmanlıdan beri Abaşidze ailesinin kontrolündeydi. İlginç olan ise bu aile bir şekilde Sovyet döneminde de bölgenin yönetimini elinde bulundurmuş. Anlaşılan Komünizm Gürcistan’a hiç bir zaman tam anlamıyla girmemiş. Stalin'in tüm Rusya ve Kafkasya'da yerel aristokrasiyi yok ettiği Gulak Katliamları Gürcistan’da yaşanmamış. Abaşidzelerin bölgedeki hakimiyeti Saakaşvili'nin iktidarında son bulmuş.

Suat Bey Saakaşvili dönemi öncesinde bölgenin ve tüm Gürcistan’ın yerel mafyalar tarafından kontrol edildiğini ve kendilerinin bir çok defa soyulduğunu, paralarının ve taşıdıkları kargoların gasp edildiğini hatta silahla tarandıklarını anlatıyor. Şimdi kalmamış olsa da çok değil on yıl önce Türk TIR ve otobüslerinin düzenli olarak soyulduğunu anlatıyor. Tüm gün Gürcistan içerisinde yola devam ettikten sonra akşam vakti Kafkas Dağlarının eteklerine ulaşıyoruz. Gece buzlanma ve don tehlikesi nedeniyle yola devam etmemize izin verilmiyor.

Yolcu sayısı çok değil koskoca otobüste sekiz kişiyiz. .

İki Khabardey, üç Ahıska Türkünden oluşan bir aile ile şoförler ve de muavin. Diğer Khabardey bayandı. Hopa'da terminalde karşılaştık. Fransa’da yaşayan bu bayan alış veriş için İstanbul’a gelmiş. Korgosunu Fransaya göndermiş ancak kendisinin İstanbul'dan çıkmasına izin verilmemiş. İstanbulda 1 hafta kadar bir otelde kalmış, sonra karşılaştığı bir Azeri genci ona Nuhoğlu seyahatle Khabardey'e gidebileceğini söylemiş. Ona İstanbul’da neden Çerkes dernekleriyle temas kurmadığını sordum. Tam 1 hafta dilini bilmediği İstanbulda sıkıntı çekmiş. İlk gördüğümde oldukça tedirgindi. Bende Kahabrdey'e gidiyorum dedim Çerkesçe. Önce şaşırdı, sonrası zaten 2 gün boyunca birlikte seyahat ettik Nalçik'e kadar.          Kendisine bir daha İstanbul’a gelecek olursa mutlaka Çerkes derneklerinden birisiyle temas kurmasını tavsiye ettim. Koskoca İstanbul'da yalnızlık çekmenin alemi yok.

Tüm gece boyunca Kafkas Dağlarının eteklerinde yolun açılmasını bekledik. Sabah olunca yol açıldı ve tırmanışa başladık. Yol 2500 metre kadar bir yüksekliğe sahip. Bu bölgede Kafkas Dağlarının en yüksek yeri Çerkeslerin Küşük Ouşhamahue dedikleri Kazbek Dağlarıymış. Meşhur Daryal Gecidinden gündüz vakti geçiyoruz. Sonra derin vadiler arasındaki daracık yollar ve sonu gelmez tırmanışlar ve inişler. Ardından Osetya bölgesindeki Rus Gümrüğüne giriyoruz. Kilometrelerce uzanan kamyon kuyrukları var bölgede. Rus gümrüğünü geçince eliniz hep cebinizde oluyor. Polisler olur olmaz yerde otobüsü durdurup lafa tutuyor. Tabi amaçları bir kaç ruble koparmak. Suat bey bu yollardan daha öncede bir çok kez geçtiği için tecrübeli. Ama Vladikavkaz'a vardığımızda sağlam bir 1000 ruble ayakbastı parası vermek zorunda kalıyor oda. Yoksa geçişe izin vermiyorlarmış.

Rus Gümrüğünde de rüşvet dönüyor. Türk TIRcılar artık bıkmışlar bu düzenden. Gümrükteki pasaport kontrolünden sonra tüm yolcuların geçmesine izin veren görevliler benim geçmeme izin vermiyor önce. Yaklaşık on dakikalık bir soru-cevap faslında Kabardeyli bayan Maria tercümanım oluyor. Neyse ki ben de geçiyorum gümrükten. Yolcular, kameraların olmadığı bölgede 100 ruble versen geçerdin sen onların rüşvet istediğini anlamadın diye gülüşüyorlar.

Vladi Kafkas'da Mariya ben ve Ahıska Türkü aile iniyoruz. Nalçik'e gitmek için Otovagzal dedikleri Terminalden Nalçik minibüslerine biniyoruz ve yaklaşık 2 saat sonra soğuk ve sisli bir havada Nalçik'e iniyoruz.

Tabi ilk işimiz Mariyayı ailesine teslim etmek oluyor. Kötü başlayan Türkiye yolculuğunun en azından Hopa-Nalçik arasını sohbet ederek geçirmiş olmak yetiyor ikimize de. Akşam kalacak yer bulamazsan bize gel diye telefonu ve adresini yazıp veriyor. ‘Meraklanma’ diyorum ‘Nalçik'teyim artık’.

Biz aramızda konuşurken kürkler içerisinde tombul ve orta boylu bir kadın iniyor asansörden. Mariya'nın annesiymiş. ‘Al’ diyorum ‘sana kızını getirdim. Benden bu kadar’.

Orada buluna bir taksiye yanaşıyorum ve, “Çalıştır arabayı, Kabardey İnsani Bilimler Enstitüsüne gidelim” diyorum.

Şoför uyanık bir Khabardey, Enstitünün yerini bilmiyor, ama bilmiyorum da demiyor.

Tanıdık binalar arayarak sağa sola bakarken Enstitünün sokağından geçtiğimizi fark ediyorum. Duruyoruz ben iniyorum.

Her zamanki gibi ilk adresim Tabış Murat oluyor. Kabanlara sarılmış kalpaklı valizli beni karşısında görünce önce bir Bismillah çekiyor Murat.

Nedense Kabardeyde kime rastgelsem hoş geldin demeden önce, “Sen nasıl girdin ülkeye, nasıl aldılar seni” diye soruyor.

“Nedenmiş? Kimsenin tavuğuna kışt demiyoruz, giremezmiyim ben bu ülkeye?” diyorum. Gülüşüyoruz her defasında.

Aynısı kongrede de başıma geldi. Beni gören hoş geldin demeden önce “Nasıl girdin ülkeye” diye soruyordu.

2 gün Murat'ın mihmandarlığında Nalçik'te kaldıktan sonra 26’sında Nalçik grubuyla birlikte Karaçay-Çerkes'e doğru yol alıyoruz. Aramızda Abhazya'da Dıjın Çurey, Moskova'dan Sokur Valera, Nalçikten Alo Timur, Koj Zaurbek ve bir kaç kişi daha var. Tanışıyoruz. Yolumuz uzunmuş, altı saat sürüyor. Gittiğimiz yere eskiden “Hajret Kabardey” de deniyormuş. Yol uzun ama farklı yerlerden gelen bu kadar bilim insanıyla olunca yolun uzunluğunu unutuyor insan. Ben yolu Sokur Valera ile kısaltıyorum. Orta Çağ tarihçisi kendisini. Moskova’da çalışıyormuş. Konuşacak ne çok şeyimiz varmış meğer,  kongrenin yapılacağı otele vardığımızda daha laf bitmemişti.

Sao Ran adlı bir otelde konaklıyoruz. Otelin bulunduğu bölgenin adı Arhız. Kongre burada gerçekleştirilecekmiş. Karaçay-Çerkesk'e girmeden bizi yolda bir kafile karşılıyor. Sonra kafile önümüze düşüyor. Otele varıyoruz.

Biz indiğimizde Türkiye'den ve diğer bölgelerden gelen katılımcılar oteldeydi. Odalara yerleştikten sonra Türkiyeli katılımcıların çay krizi tutuyor. Ev sahipleri Türkiye'den gelen Çerkeslerin yakıt niyetine çay içtiklerini iyi biliyor olmalı ki bizi çaysız bırakmıyorlar. Dağıstan’dan, Başkırdistan'dan ve Abhazya'dan da katılımcılar var, onlarla da tanışıyoruz.

 

Kongrenin 1. Günü.

Kongrenin ilk günü doğal olarak kalabalık. İlk birkaç saat, Türkçe söylemek gerekirse, idari ve mülki erkanın konuşmalarıyla geçiyor. Tabi FSB Kongreye karşı oldukça duyarlı. Bilimsel merakı pik yapmış bir haber alma örgütü olmalı ki, açılışın ilk iki saati boyunca kongre yetkililerini alıkoyup sorular sormuşlar. Biz bunu sonradan öğreniyoruz. Zaten içlerinden birisi resmi olarak kongrenin gözetleyicisiymiş, sağ olsun kongre boyunca aramızdaydı kendisi.

Mülki ve İdari amirlerin uzun Sovyetik konuşmalarından sonra daha önce oluşan bilimsel gruplar kendi salonlarına çekiliyorlar. Bir gece önce de Sanatçı Ğuk'e Zamudin bir hoş geldiniz konuşması yapmış ve çalışmalarından söz etmişti. Ğuk'e Zamudin Çerkes Kemençesi üzerine bir konuşma yapmış ve yeni çıkarılan 'Yeni Başlayanlar İçin Şıkepşıne Metodu' adlı kitabı tanıtmıştı.

    (Devam edecek)



2388 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ.
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ.
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor.
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş.
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak.
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar.
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi