• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam198
Toplam Ziyaret1061511
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Plevne Marşı Doğu Toplumlarıyla Birlikte, Türkiye Solunun da Marşıdır
22/07/2013

Tuna Nehri akmam diyor

Etrafımı yıkmam diyor

Şanı büyük Osman paşa

Plevne’den çıkmam diyor

 

Olur mu böyle olur mu

Kardeş kardeşi vurur mu

Sizi millet hainleri

Bu dünya size kalır mı

 

Düşman Tunayı atladı

Karakolları yokladı

Osman Paşanın kolunda

Beşbin top birden patladı

 

Kılıcımı vurdum taşa

Taş yarıldı baştanbaşa

Askerinle binler yaşa

Şanı büyük Osman Paşa

 

Eleştri ve özeleştri toplumların ve kişilerin kendilerini geliştirebilecekleri en önemli araçtır.

Bu aracı gelişmiş toplumlar işleterek ilerleme sağlıyorlar. Eleştri mekanizmasını işletemeyen, hatalarını göremeyen ve hatalarından ders çıkaramayan toplumlar, uygarlık savaşında geride kalıp eziliyorlar.

Batılı toplumlar dinde reform yapıp, rönesansla Avrupayı şekillendiriyor, üniversiteler kuruyorlardı. Bugün Avrupa’daki birçok üniversitenin geçmişi 600-700 yıla uzanıyor. Matbaa ile bilimi, sanatı ve buluşları  yaygınlaştırıp sanayi devrimine ulaşıyorlardı. Bilimin sanayiye uygulanmasıyla gerçekleşen buluşlar Avrupa’yı dünyanın mutlak hakimi haline getiriyordu.

500 yıldan buyana batılı toplumlar gelişir ve yükselirken, doğulu toplumlar sürekli geriliyor, yeniliyor ve bir arada durmayı beceremiyorlardı. Bu yenilmişlik duygusu ve geride kalmış olmanın yarattığı eziklik bugün de bütün şiddetiyle yaşanmaktadır. Türkiye’den başlamak üzere tüm doğu toplumları hala kanın, gözyaşının, karmaşanın ve  boğazlaşmanın devam ettiği bir coğrafya olarak yaşamını sürdürmeye devam ediyor.

Türkiye yıllardır azınlıkları ve Kürtleriyle bir boğazlaşma halinde, Suriye’nin durumu ortada, Irak yıllardır kan ve gözyaşı denizi halinde, Mısır’da halk yıllardır meydanlarda, Libya devirdiği 42 yıllık diktatörünü arar halde, Fas, Tunus, Cezayir, İran, Pakistan, Afganistan hiç durmadan kaynayan bir huzursuzlık kazanı gibi.

Müslüman coğrafyasındaki bu yenilmişlik ve aşağılanmışlık duygusu, en küçük başarı ya da direnişin  destanlaştırılıp adına türküler yakılmasına neden olmaktadır. Osmanlı - Rus Harbi sırasındaki Plevne savunması ve Plevne Marşı işte tam da bu duygunun ortaya konmasının tipik bir örneğidir. Plevne savunmasını üstlenen Gazi Osman Paşa beş ay müddetle Plevne’yi savunmuş ve müthiş bir direniş göstermiştir. Fakat neticede Plevne kaybedilmiştir. Ama kahramanlık türkülerinin en başında Plevne Marşı büyük bir gururla söylenmeye devam edilmektedir.

Yine Çanakkale Savaşında bu ülke 200.000 evladını kaybetmiştir. Büyük bir direniş gösterilmiştir.

Ama 1. Dünya savaşında Almanya yenildiği için, Osmanlıda yenilmiş sayılıp teslim olmuştur. Ve İngiliz  donanaması tek kurşun atmadan Çanakkale Boğazını geçmiş İstanbul Boğazında Dolmabahçe sarayının karşısına demir atmıştır. Hiç kimse bu 200.000 evladımız neden öldü demeden Çanakkale Türküsünü söylemeye devam etmektedir.

Ve yine Sarıkamışta 90.000 evladımız pisipisine dondurularak öldürülmüştür. Sarıkamış şehitlerinin anma yıldönümlerinde, Sarıkamış şehitlerine ağıtlar yakılırken, hiç kimse bu yanlış emirleri veren ittihatçı zihniyeti sorgulayıp yargılama ihtiyacı hissetmemektedir.

Yakın zamana kadar Avrupa takımlarıyla yapılan futbol müsabakalarındaki, az gollü yenilgiler şerefli mağlubiyet, beraberliklerse galibiyet sayılırdı.

Türkiye’nin Başbakanı İsrail Cumhurbaşkanına sadece "one minute" dediği için Ortadoğu’nun kahramanı haline gelmişti. Halbuki İsraili israil yapan yetiştirdiği bilim, sanat adamları ve oluşturduğu sistemdir. Hiç kimse Başbakana İsrail’i geçebilmek için neler yapılması gerektiğini sormuyor.

İşte böylesine aşağılanmışlık duygusu içinde bulunan bir coğrafyadan çıkan Türkiye sol hareketlerinde de malesef farklı bir duygu ve algı mevcut değildir.

Türkiye’de kurulu düzene ilk defa bir başkaldırı ve isyan hareketi başlatan 68 ve 78 kuşağını böyle bir arka plan ile okumak ve anlamaya çalışmak gerekmektedir. Avrupa’da başlayıp bütün dünyayı etkileyen 68 gençlik hareketi Türkiye’yi de derinden etkilemiştir. 68 gençlik hareketi Türkiye’deki ilk başkaldırı hareketi olduğu için orjinaldir. Yoksa dünyadaki diğer benzer gençlik hareketlerinden bir farkı yoktur. 68 kuşağının gençlik önderlerinden İbrahim Kaypakkaya işkencede kemikleri kırılarak öldürüldüğünde 24 yaşındaydı. Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildiğinde 25 yaşındaydı. Mahir Çayan ve arkadaşları Kızılderede katledildiğinde 27 yaşındaydı. O katliamdan tesadüfen kurtulan Ertuğrul Kürkçü ise şimdi milletvekili.

Niyetim asla yargılamak ya da mahkum etmek değildir. Sadece tespit yapmaya çalışıyorum.

O koşullarda ve o yaşta Mahir Çayan’ın ve İbrahim Kaypakkaya’nın birikim oluşturup yazabildikleri metinler bugün sosyolojik anlamda araştırılması gereken yazılardır.

Ancak kendilerinden sonra gelen nesiller üzerinde derin etkiler bırakan 68 kuşağının gençlik önderleri de yenilmişlerdi. Tıpkı Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa gibi.

68 kuşağının isyanından gerekli dersleri çıkaran Türkiye Cumhuriyeti 71 darbesiyle isyanı bastırmıştı. Ancak bu süreçte bütün dünyada örnekleri mevcut olan sivil faşist kadroları yetiştirip hazırlamıştı. 68 kuşağının fikirlerini, eylemlerini ve örgütlenme tarzını bayrak edinen 78 kuşağı devletin hazırladığı sivil faşist güçlerin (Ülkücülerin) duvarına çarptı.1975-1980 arasında 5000 genç hayatının kaybetti. Farkında olmadan darbe şartlarının olgunlaşmasına katkıda bulundu 78 gençliği.

12 Eylül 1980 cuntasıyla 650.000 insan hapislerden ve işkencelerden geçti. İnsanlar yıllarca hapislerde çürütüldü. Ve Türkiye’nin devrimci solu bir daha belini doğrultamayacak bir hale getirildi.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişinin üzerinden tam 40 yıl geçti. Bugün ise Türkiye’nin % 90'ı sağ partilere oy veriyor (CHP'yi de sağ parti kabul ediyoruz). Bu durumda 68 ve 78 kuşağının bugüne etkisini bir hiç olarak görmemiz gerekiyor. Tıpkı Plevne, Çanakkale ve Sarıkamış’ta ölen gençlerimizin bir hiç uğruna öldükleri gibi.

Ancak 68 ve 78 kuşağı yenilgiyi kabul edip, geçmişte yaşamaktan vazgeçerek her şeyi yeniden başlatabilir. Ve en önemli özeleştirisini yapmış olur.

Ancak ben geçmişte devrimci hareket içerisinde yer almış olmaktan asla pişman değilim. Bugün aynı koşullar oluşsa yine aynı safta yer alırım. Çünkü ben sorgulamayı, mücadele etmeyi, korkmamayı, merak etmeyi, okumayı ve araştırma yapmayı o saflarda öğrendim.

"Halklara özgürlük" dedikleri için Çerkes kimliğimle o saflarda hayat bulmam mümkün oldu.

70'li yılların faşist MHP'si, müslüman kemalist MSP'si, oportünist liberal AP'si, Kemalist CHP'si içinde Çerkes kimliğimizle hayat bulabilmemiz mümkün değildi.

Bugün artık Çerkes kimliğimle, tüm halkları kardeş olarak görüyor, bugünü anlamaya çalışarak yarına projeksiyon tutmaya çalışıyorum.

70'li yıllarımın heyecanıyla, hergün okuyor, araştırıyor, yazıyor ve paylaşıyorum. Bunu yapmak beni 70'li yıllarımın dinamizminde tutuyor.

Yeni hayaller kurarak, hayallerimize doğru hep birlikte ilerleyeceğimize inanıyorum.



6233 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi