Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Devrim İyi Güzel de, Çerkes Halkının Bu İşten Çıkarı Ne?
09/06/2013
Cemil Meriç okumak insana çok şey kazandırıyor. Birçok şey söylenebilir Cemil Meriç hakkında ve sonu gelmez analizler yapılabilir. Ama benim aklıma Cemil Meriç’ten geriye iki şey kaldı. İlki: Sosyalizm ve Marksizm mühim şey! Marksizm’i bilmeyen sosyal bilimci olamaz. İkincisi: Türk Solu’nu ve Marksistlerini ciddiye almayınız. Gerçi ben hayatımın uzunca bir bölümünde hiç solcu ya da sosyalist görmedim. Belki Kayseri’de 80 sonrası apolitik bir dönemde büyüdüğüm içindir. Ama neredeyse çocukluğumdan itibaren sağlam bir 10 yılımı “-Şimdi Allahsız komünistin biri geldi sana -Allah yok! dedi hadi ispat et ona Allahın varlığını!!!” diye bizi sabi yaşta teolojiye gömen insanların arasında geçirdiğimden mütevellit pek merak ederdim bu Allahsız komünistleri. Ama üniversitede bile neredeyse hiç karşılaşma şansım olmadı onlarla. Bendeki de şans işte… Dolayısıyla merakımı ancak okuyarak giderebildim. Şöyle dört başı mamur Allahsız bir komünistle karşılaşma şansını yüksek lisans yaparken yakalayabildim ancak. Allahsızlıklarıyla ilgili fazla bir veri elde edemesem de komünist olduklarından emin olduğum çok insan tanıdım. Ya da sosyalist diyelim, o da olmadı bildiğimiz solcu işte. Hiç bana çok farklılarmış gibi gelmediler. Her neyse… *** Dün akşam televizyon ekranından Taksim’deki eylemlere destek amacıyla giden sanatçılardan bazılarının transa geçmiş bir halde “Karlı Kayın Ormanı” şarkısını okuduklarında ortam birden bire öyle bir griye kesti ki, dünden beridir hala kendime gelebilmiş değilim. Tanıdığım solcularda olmasa bile ekrandan gördüklerimde insanı kurutan ve koyu gri yapan acayip bir esriklik vardı. Bi çeşit cezbeye tutulmuşlar da, bizim 90 sonrası twitır kuşağının eylemlerinde eskiden beceremedikleri komünist devrimin rövanşını alıyorlarmış gibi bir halleri vardı. Kendi adıma aynı kuşaktan olmadığım için sevindim. Neyse ki aklıma Cemil Meriç’in “sosyalizmi ve sosyalist etüdleri ciddiye alın ama Türk solunu ciddiye almayın” yollu satırları geldi de biraz olsun griden başka tonlar da belirdi gözümün önünde. Yani her halde sadece Türkiye’ye hastır, 2 milyon dolar banka reklam geliri alıp da barikatlara Spartacüs edasıyla dikilen sanatçılar. Ve milyon dolarlık servet kazanmalarına rağmen mahalle esnafının “Cumaya gittim gelicem” yazısına öykünüp “Banka mesaisi bitti şirketi kitledim artık ben de Çapulcuyum” ağzıyla pankart açan burjuvaların devrime heveslenmeleri… Bu Olaydan Daha Çok Analiz Çıkar! Derler ki Türk solunun sokağa düşmesinin ve silahlı bıçaklı kavgaya tutuşmasının nedeni Türkiye İşçi Partisi’nin (1961-…) meclisten çıkarılması ve sol-sosyalist çizginin kendisini mecliste temsil edemeyişidir. Dolayısıyla kendisini mecliste ifade edemeyen sol sokağa düşmüş ve hep dayak yemiştir. Bir ihtimal Taksim-Gezi hattındaki gençler, sol gruplar ve Kemalistler kendilerini mecliste göremedikleri ya da mecliste bir şekilde var olsalar bile aslında temsil edilmediklerini düşündükleri için sokağa inmiş olabilirler. Ancak Taksim’e inen Kemalistler CHP’den, Ülkücüler ise MHP’den tatmin olmamış olacaklar ki bir şekilde oraya inmişler. Bu hikaye de aslında yine en garibanları bizim Allahsız Kömünistler! herhalde. Onların mecliste hayli zamandır hiç temsilcileri yok gibi. Gerçi bir BDP var ama o da duruma göre sol, duruma göre Kürt milliyetçisi. Sırrı Sakık’ın ifade ettiği gibi “İçindeki Kürtçü’yü susturamamak!” gibi bir sıkıntıları da yok değil. Sonuç olarak ortada temel bir sorun olarak % 10 barajı sorunu var ve bu baraj toplumun hayli yüklüce bir kesiminin kendisini mecliste ifade edememesi gibi temel bir sorun yaratıyor. Mesele Kimlik Meselesidir Taksim-Gezi hattında barikatları aşıp Dolmabahçe’ye Sadrazam kellesi almaya giden kitle içerisindeki belki en sevimsiz olan grup Kemalist-Sol gruplardır ve aslında onların iletişirken kullandıkları dil kadar sakil ve küfür dolu bir üslup yoktur diyebiliriz. 90 sonrası Twitır kuşağına bir şey demeyelim ama Kemalistler’in “içkimize-sigaramıza sex hayatımıza karışıldı, incindik” deme lüksleri olduğunu sanmıyorum. Çünkü küfrün en adisi, hakaretin hiç kesilmeyeni hep onlarda. Galiba Kemalist grupları kızdıran asıl şey kendilerinin ne kadar itici, küfürbaz ve incitici olabildikleriden sarfı nazar etmeleri ve Başbakan’ın da kendileri kadar olmasa da incitici olabiliyor olmasıdır. Kemalistler egemen ve küfürbaz olma hakları ellerinden alındığı için kızgınlar sanırım. Şimdi egemen değil sadece küfürbaz olarak orta yerde en iğrenç pankartları açmalarının bir nedeni de bu bence. Devletin bir şekilde bu Kemalistlerin içine girdikleri yenilmişlik bunalımından onları çıkarması ve rehabilite etmesi gerekmektedir. Bunun nasıl olacağı hakkında en ufak fikrim yok. Devlet sık sık fener alayları düzenleyip, Samsuna çıkış temalı video klipler falan mı çektirir, ya da seçim öncesi kömür ve makarna dağıtılan varoş mahallelerine karşılık Kemalist duyarlılığı olan seçmen mahallelerinde Rakı-Peynir kumanyaları falan mı dağıtır bilemiyorum... Orası devlete, daha doğrusu hükümete kalmış. Ancak bu adamlar boş kaldıkça ve her seçimde biraz daha azaldıkça daha hırçın ve saldırgan olmaktadırlar. Asıl mesele kimlik meselesidir ve yalnız Çerkes-Kürt ve Alevi gibi etnik ve inanç kimlikleri değil, Kemalist ve Sosyalist gibi ideolojik kimlikler de bir şekilde var olmak ve var kalmak için mücadele etmektedirler. Gerçek şu ki, Türkiye’de birlikte ve yan yana yaşama kültürü toplumsal geçişler arttıkça ve düne kadar taşralı olan gruplar dikey geçişlerini yoğunlaştırdıkça daha çok zedelenmektedir. Ve Türkiye’nin bu hızlı dönüşümüne parlamenter demokrasimiz ayak uyduramamakta ve arkadan gelmektedir. Bu Hengamede Çerkes Halkı Hala Ne Yapacağını Bilememektedir. Çünkü yukarıda saydığımız etnik ve ideolojik gruplar son kertede Türk ya da Türkiye’lidirler. Ve bir şekilde yaslandıkları ve beslendikleri tüm veriler onları korumakta ve yaşatmaktadır. Yani Siz Alevi de olsanız, Sünni de olsanız Kürt de olsanız saz çalıp eğlenir, davul-zurnayla düğün yaparsınız. Ama Çerkesler saz çalmadıkları gibi davul-zurnadan da pek hazzetmezler. Bu örnek çok yavan kaçabilir ancak dikkat çekmek istediğim şey son noktada Çerkeslerin bir Anadolu kültürü olmadığıdır. Ve bu durum Anadolu ya da Türkiye kökenli ideolojiler için de aynıdır. Yani demokrasiyi bir kenara bırakırsak, Türkiye kökenli tüm ideolojiler son kertede Çerkesleri dışlar. Dolayısıyla İslamcı da olsa, solcu da olsa, sağcı da olsa üretilen ve bir şekilde bulaştığımız bu paradigmaların Çerkesleri anlamamak gibi temel bir sorunu vardır. Sonuç olarak, Taksim-Gezi hattında yaşanan bu çatışmalarda ve bu kamplaşmalardan ben Çerkes halkının faydasına bir şey göremiyorum. Bazı küçük Çerkes grupları Taksim-Gezi hattındaki eylemlere katılacaklarını deklere ettiler ve katıldılar da. Bunda bir sakınca da görmüyorum şahsen. Ayrıca ille de eyleme gideceklerse Çerkes bayrakları ve mızıkalarıyla gitmelerini de önerebilirim. Ancak paradoksal bir şekilde sol-sosyalist ve çevreci duyarlılığı olan bu insanlarımızın katıldıkları bu eylemleri devrimci halk ayaklanması olarak lanse etmelerini anlamıyorum. Sınıfsal olarak bu eylemin orta üst, hatta ultura zengin Çapulculardan! (ünlem işaretine dikkat!) oluşuyor olması bile bizi şüphelendirmeye yeter. Kaldı ki Türk Solu’nun Taksim üzerinden son 30 yıldır devletle yaşadığı kan davasının da bu eylemleri beslediği kanaatindeyim. Yani bir düşünün: aynı adamlar ve aynı sendikalar tam 30 yıl boyunca yılın aynı ayı ve aynı gününde ve aynı meydanda 1 Mayıs’ta polisten dayak yemişler. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır anlamak mümkün değil. Laz fıkralarındaki temel bile aynı muz kabuğuna sadece iki kere basmaktayken, bu nasıl bir inattır anlamak mümkün değil. Bir taraf dayak yemekten, diğer taraf ise kendi vatandaşını sopalamaktan bıkmamıştır. Oysaki bu meydanı onlara şimdiki hükümet açmıştır. Hal böyleyken Taksim’in bu kadar ve yeniden mücadele alanı haline getirilip sembolleştirilmesi ve mistifike edilmesini sağlıklı bulmuyorum. Şimdi Başbakan’a diktatör diyen ve eylemde başı sıkınca camiye sığınan bu arkadaşlar şunu unutmasınlar: Türkiye’deki gibi değil, sadece bir avuç özgürlük için Suriye’de direnen binlerce insan sığındıkları camiyle birlikte yok edilmişlerdir. Onun için olur olmaz herkese diktatör diyerek diktatör kelimesini, polisten inadına gaz yiyip yiyip, devrim diye bağırarak devrim kavramını anlamsızlaştırmasınlar. Bir de Karlı Kayın Ormanı şarkısı var ki hepten anakronik… *** Bu hükümet döneminde Çerkes Hakları İnsiyatifi bünyesinde bir dizi Çerkes Mitingi düzenlendi. Ankara’da, Kayseri’de İstanbul’da ve Ahlat’ta. Bir Çerkes Çalıştayı düzenlendi ve hem miting ve hem çalıştay hükümete ve parlamento daki siyasal partilere raporlar halinde sunuldu ve talepler dile getirildi. Şimdilerde üç ilde Çerkes Dili Edebiyatı bölümü açılması söz konusu. TRT bünyesinde Çerkesçe Televizyon ve Radyo açılması için temaslar ve talepler var ve en önemlisi de Çerkes Soykırımı TBMM’nin gündemine gelmiş durumda. Şahsen ben hükümetin hala konuşulabilir ve anlaşılabilir olduğunu düşünüyorum. Ne var ki Başbakan başlangıçta Çerkes halkının bu taleplerine de rezerv koymuştu ve bize terörist ve bölücü muamelesi yaparak “Şimdi de Çerkes’ler başladı!” demişti. Fakat buna verilecek cevap Dolmabahçe’deki Başbakanlık ofisini basmak değildir. Taksim'de Başbakan'a ve hükümete küfretmek yerine, taleplerimizi rapor halinde hükümete ve siyasi partilere vermeyi daha sağlıklı ve Çerkes'lere yakışır buluyorum Sonuç olarak ben Taksim-Gezi hattında Çerkes halkının çıkarına bir şey görmüyorum. Ancak “içkimize-sigaramıza ve sex hayatımıza karışıldı” incindik diyorsanız orası sizin bileceğiniz bir şey. Bizim Çerkes halkı olarak madde bağımlılığı ve cinsellik dışında çok daha büyük sorunlarımız var ve biz enerjimizi o alanlara harcamak zorundayız. Ya da şöyle söyleyelim: Sahip olduğumuz sosyal sınıfın arzuladığı hayat tarzı ve konforundan ve onun yasal olarak sınırlanmasının verdiği kişisel rahatsızlıktan daha çok Çerkes halkının yaşamış olduğu toplumsal sorunlar ilgimizi çekmektedir. Kısacası kurumsal olarak Taksimde yokuz. Kusura bakmayın gençler… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016 |
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх |
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016 |
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ. |
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016 |
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ. |
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015 |
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor. |
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015 |
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş. |
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015 |
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak. |
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015 |
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar. |
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015 |
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır |
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015 |
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil. |
Devamı |