• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam306
Toplam Ziyaret1061619
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Suriye Çerkes Operasyonunun Perde Arkası
02/04/2013

İnsan öğrenen bir varlık.

İnsan tanıyan bir varlık.

İnsan yaşayan ve yaşatılması gereken bir varlık.

Çünkü yaşamak en temel insan hakkıdır.

Hemcinsine ve soydaşına, en temel hak olan yaşam hakkı konusunda destek olmak ise insanım diyen herkesin temel görevidir.

***

Son yıllarda yaşadığımız süreçlerde çok şey öğrendik ve hala da öğrenmeye devam ediyoruz. ÇHİ'nin kuruluşunda ve eylemleri esnasında öğrendiklerimizden sonra, Suriye’deki çatışmaların ortasında kalan soydaşlarımıza yardım için kurulan DÇDK'ya karşı takınılan tavır bizi hiç şaşırtmadı.

Bir şeyler yapar gibi görünüp hiçbir şey yapmayan, asıl işlevleri yapılanları engellemek olan “o yapı” yine karşımıza çıktı.

Peki bu olumsuz tavrın kaynağı ne?

Kaynağı şu: Çerkesleri hiç bir kurum ve devlet ciddiye almıyor; ne Türkiye, ne Amerika, ne İsrail, ne Suriye, ne Ürdün, ne de Avrupa Birliği… Çerkesleri şu anda ciddiye alan tek devlet Rusya’dır. Çünkü Çerkeslerin uyanışı, hak talep etmeleri, vatanlarını geri istemeleri, Rusya tarafından, izlediği emperyal politikalara bir tehdit olarak algılanıyor. Rusya bu yüzden Çerkes uyanışını engellemeye çalışmakta, her türlü engelleme ve manuplasyonu zannettiğimizden çok daha yoğun bir şekilde yapmaktadır. Öyle ki, DÇB'nin başına başkan diye oturttukları Hauti Sohrokov, Nalçık'ı ziyaret eden Rus yanlısı Gürcü heyete, "Çerkes Soykırımı'nı kabul ederek, Rusya’ya karşı yüzümüzü kızarttınız. Bu, Rusya’nın iç işlerine karışmaktır" diyebiliyor. Bu arada diasporanın en büyük örgütü olduğunu söyleyen KAFFED'in, böyle bir başkanı olan örgüte üye olduğu için yüzü kızarması gerekirken kızarmıyor ve  herhangi bir tepki de göstermiyor. Tabii böyle bir örgüte üye olmakta sakınca görmeyen bir Federasyon’un yönetimi de, insanlarımıza, soykırımın suçlusu olarak Rusya'yı değil “Karadeniz”i hedef gösterir.

***

Suriye iç savaşında yardım ve dayanışma konusunda birlik oluşturulabilirdi ancak KAFFED'in kendi dışında olanları yok sayan tavrı DÇDK'nın doğmasına sebep olmuştur. Aslında son derece de iyi olmuştur. Çünkü böylece bir hizmet yarışı ortaya çıkmıştır. Biz bunun son derece faydalı olduğunu düşünüyoruz.

Zor durumda olan kardeşlerimize yardım eden herkesi, verilen her kuruşu, atılan her adımı, harcanan her emeği takdir ediyor, teşekkür ediyoruz. Ancak, kendilerinin yapmadığı her işi görmezden gelen, karalayan, kulp takan, arkasında bir şeyler arayan davranışlar xabzemize uymayan tavırlardır. DÇDK kurulduğu günden bu yana xabzeye uymayan hiç bir tutumu benimsememiş ve benimsemeyecektir.

***

DÇDK geçtiğimiz hafta Çarşamba'yı Perşembe'ye bağlayan gece Suriyeli kardeşlerimizi Beyrut’tan, Antep'e indirerek, film gibi bir operasyona imza attı. Birçok ayrıntısını ve fotoğraflarını gazetelerden okuduğunuz bu operasyonun perde arkasını, operasyonun içinde olan biri olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.

DÇDK kurulduğu 12 Kasım tarihinde neler yapabileceğini tartışmış ve kardeş aile projesini hayata geçirmişti. Şimdi bu sayededir ki Tokat’ta, Samsun'da, Düzce'de Kayseri'de, Balıkesir'de yerleşen bu ailelerle irtibatlı kesimlerde Çerkesce yoğun olarak kullanılan bir dil haline gelmiştir. Ancak bu yerleşimler boş ev arzının düşmesi sebebiyle yaklaşık yüz aile geldikten sonra yavaşlamıştır. Oysa DÇDK'nın hedefi kısa zamanda bin aile ve toplam beş bin kişiye ulaşmaktı.

Bu tıkanmayı aşmak için sürekli verdiğimiz ama hiçbir şey alamadığımız devletten yardım isteme kararına varıldı. Ayrıca, bugüne kadar gelebilenler maddi durumu iyi olanlardı. Yoksul ve uçak parası olmayanlar çıkamıyordu. Oysa savaşın ortasında kalmış, feryatları bize ulaşan bu soydaşlarımıza da yardım eli uzatmamız gerekiyordu.

Önce yerleşim yeri için AFAD yönetimiyle en üst düzeyde temasa geçildi. Nizip'te inşa edilmekte olan konteynır kentin Çerkeslere tahis edilmesi gündeme geldi. Ancak konyetnır kent 5000 kişilikti. DÇDK bu konteynır kentin bin kişilik bir mahallesine talip oldu. 200 konteynır Çerkeslere tahsis edildi.

Pasaportu olmayan soydaşlarımızın da Türkiye'ye giriş yapabilmesi için İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey görüşmeler gerçekleştirildi. (Pasaportsuz girişlere henüz bir çözüm sağlanamasa da üzerinde çalışmalar sürüyor.)

Önce ön çalışmalarda bulunması için bir arkadaşımız Lübnan'a gönderildi ve Beyrut’ta bir temsilcilik oluşturuldu. Sonra Suriye'den gelip Beyrut'ta uçak bekleyen insanların sığınabileceği geniş bir misafirhane kiralandı ve Türkiye’ye dönüldü. Bütün bu çalışmalar büyük bir gizlilik içinde yürütüldü; çünkü Suriye Muhaberatı’nın, Beyrut Hizbullahı’nın, Rusya’nın ve içimizdeki Rusya muhiblerinin engeline takılabilirdi. Nitekim kısa sürede yanılmadığımızı gördük.

Hayırsever soydaşlarımız uçak kirasını finanse etti. Operasyondan on beş gün önce iki arkadaşımız Türkiye’den Beyrut’a gitti. Önce Beyrut ve Suriye arasında sıkı bir koordinasyon kuruldu. Çünkü Türkiye’ye gelecek kişiler -bazılarının uydurduğu gibi- Lübnan kamplarında kalan Çerkesler değil, Suriye’de yerleşik Çerkeslerdi. Kurulan iletişim ağıyla hemen hepsi uçağın kalkacağı gün Suriye’den Lübnan’a geçeceklerdi. Çünkü Beyrut’ta o kadar kişinin gece boyunca barınabileceği bir yerimiz yoktu.

Bu operasyonda hedefimiz, mümkün olduğu kadar fazla kişiyi Çerkeslere tahsis edilen konteynır kente getirebilmekti. DÇDK gönüllüleri Beyrut’ta yaptıkları sıkı çalışmayla Suriye dışına çıkmak isteyenlerden oluşan geniş bir liste hazırladılar. Listeye katılımlar hızla devam ederken içimizdeki Rusya muhibleri devreye girdi. İnternet üzerinden yaydıkları Arapça, İngilizce ve Türkçe mesajlarla bozgunculuğa başladılar. "Kampların şartları çok kötü, orada sizi öldürecekler, özgür Suriye ordusuna savaşçı olarak katacaklar" diyerek bir kara bir propaganda savaşı başlattılar. Ve maalesef bu propaganda ilk anda etkili oldu. Liste bir anda yüzün altına düştü. Arkadaşlarımızın aynı mecralarda bu olumsuz propagandayı kırmaya yönelik çalışmaları kısa zamanda sonuç verdi ve sayı tekrar iki yüze ulaştı.

Bu kara propagandayı başlatan bazı kesimleri anlıyorum. Ama kişiliğine ve çalışmalarına hep derece değer verdiğim Sayın Uğur Pihava’nın da bu cephe içerisinde yer alabilmiş olmasını ise hiç  anlamıyorum.

Sevgili Uğur, Antakya-Antep arası çok uzak olmasa gerek. Biraz gayretle gelen soydaşlarımızla doğrudan görüşebilirsin. İddialarınızdan biri doğru çıkarsa bilin ki ben halkımızdan özür dilemeye hazırım.

Ama canını güvende görmeyerek Suriye dışına çıkmak isterken sizin kara propagandalarınızdan etkilenen ve gelmekten vazgeçen insanlarımızdan bir tanesi bile orada hayatını kaybederse özür dilemenin sizi kurtarmayacağını bilin.

***

27 Mart Çarşamba günü sabahı DÇDK başkanı Dr. Nusret Baş, yanında bir grup basın mensubuyla Beyrut’a uçtu. Çünkü yapılanların kamuoyuna duyurulmasının yardımların devam etmesinde önemli bir etkisinin olduğunu ve ayrıca yapılan kara propagandayı da tuzla buz edeceğini iyi biliyorduk. Nitekim öyle de oldu.

27 Mart Çarşamba günü öğleden sonra Faruk Aslandok, Recep Güler, İsmail Aydın, Erol Karayel ve Murat Özden'den oluşan DÇDK heyeti Antep'e uçarak her şeyin kontrolünü yaptıktan sonra soydaşlarımızı beklemeye başladı.

Yine 27 Mart sabahı kendilerine “gelin” talimatı verilen soydaşlarımız Şam'dan yola çıkarak Lübnan'a geçmeye ve hava alanında toplanmaya başladılar. Bu sırada Lübnan Hizbullahı’nın kontrol ve tacizleri gergin bir ortam oluşturdu. Gece yarısına kadar süren bir sinir harbinin sonunda soydaşlarımız sağ salim uçağı bindirildi. Uçak 23.30'da Beyrut Havalimanı'ndan havalanıp direkt Gaziantep’e yöneldi. Perşembe gününün ilk saatlerinde saat 01.00'de de sağ salim Antep'e indi. Uçaktan inen 178 soydaşımıza hoş geldiniz diyerek tek tek bağrımıza bastık.

AFAD'ın tahsis ettiği otobüslerle sabah saat 02.30'da Nizip'e vardık. O saatte bizi bekleyen AFAD görevlilerinin sıcak ilgisi ve gayretleri ile soydaşlarımızı kendilerine ayrılan konteynırlara yerleştirdik. Her çekirdek ailenin iki odalı, içinde tuvaleti ve banyosu olan küçük birer yuvası oldu.

Savaşlar, içlerinde inanılmaz dramlar barındırır. Kök salmaya çalıştıkları topraklardan sökülerek bir belirsizliğe gitmek insanlar için başlı başına bir travmadır. Uçaktan inen insanların gözlerindeki belirsizliğin, bizlere sarılınca nasıl umuda dönüştüğüne onlarca kez şahit olduk.

Ölümle burun buruna, açlık, susuzluk ve salgın hastalıklarla karşı karşıya olan soydaşlarımıza el uzatmamız, Çerkes olma ve Çerkes kalma mücadelemizin ve insan olmamızın bir gereğidir.

Bizim fedakar bir biçimde yaptığımız bu yardım çalışmalarına dil uzatanların ve karalayanların Çerkesliğinden ve insanlığından şüphe etmek gerekir.

***

Kampa getirilen soydaşlarımız kendi haline bırakılmamıştır. Adige Dil Derneği ile görüşülmüş olup kamptaki çocuklar, gençler ve Çerkesce bilmeyenler için Adigece dersleri verilmesi için çalışmalar sürmektedir.

Gelenlerin içinde Kafkasya’ya gitmek isteyen ailelere yardımcı olunmaktadır.

Türkiye’deki vuneqoşlarının yanına gitmek isteyen ailelere yardımcı olunmaktadır.

Soydaşlarımızın rahatı ve huzuru için her kişi ve kurumun dayanışma ve yardım talebi de memnuniyetle kabul edilecektir.

***

Son sözümüz şudur ki, bütün engelleme ve karalamalara rağmen Suriye'de zor durumda kalan soydaşlarımıza yardımlarımızı artırarak devam edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.



3927 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi