• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam298
Toplam Ziyaret1062289
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Avam Kamarasındaki Mıtrıplar!
07/02/2013

Hangi halktan olursa olsun o halkın aristokrasisine karşı hep bir sempati beslemişimdir. Aslında en geniş anlamda aristokrasinin kendisine bir sempatim var.

Kürtlerin bazı Aristokrat ailelerinden birkaç kişiyi tanıma fırsatım oldu. Çoğunun feodal-işbirlikçi suçlamasıyla PKK tarafından katledildiği Kürt aristokratlarından söz ediyorum.  Aslında Türkiye’de belki de Marksist jargonun etkisiyle olsa gerek, iğrenç ve aslında hiç olmayan bir Kürt Ağası modeli yaratıldı. Eli kanlı, halkını ezen, hareminde onbeşlik kızların dolu olduğu, yerel şıhlarla birlikte Kürt halkının sırtından beslenen aşağılık bir gruh olarak yıllarca resmedildiler. Bu tasvir gerçekte Türkiye’deki sol ve Marksist jargonun çokça kullandığı ve kendi varlığını meşrulaştırmak için kullandığı bir argüman. Oysa hiçbir Kürt ağası tarihin hiçbir döneminde PKK’nın öldürdüğü kadar insanı ve Kürdü öldürmedi. Hiçbir Kürt ağasının hareminde Apo’nunkinden çok kadın olmadı. Hiç bir Kürt şıhı PKK kadar ölüm fermanı çıkarmadı.

Dediğim gibi nerede olursa olsun orada aristokrasinin izini sürmek gibi bir huyum var. Belki size garip gelebilir ama ben insanlığın incelmiş zevklerinin, oturma kalkma adabının, bilimin, sanatın ve daha birçok şeyin bize aristokrasinin armağanı olduğunu düşünüyorum. İtalya’nın Rönesans’ını anlı şanlı sanatçılar ve ressamlarıyla düşünüyoruz ama hiç birimiz şu kadar sanatçıyı ayakta tutan ve onlara hayat alanı sağlayan aristokrasiye dair bir şey bilmiyoruz.

Açgözlü burjuvazi ve onun ulus devleti bile az biraz bir şeye benzeyen her şeyini Ortaçağın aristokrasisine borçludur. Buna karşılık bize, dünyanın ortaçağlarının kapkaranlık olduğu yalanını bir güzel yutturmuştur burjuvazi. Oysa ne ortaçağlarımız kapkaranlıktı, ne de Aristokrasi salt feodal bir zorbalıktı.

Biz kendi Aristokrasimizi kanla ve kılıçla yok etmeye bayılan bir halklar bütünü olduğumuzdan olsa gerek, Mustafa Kemal Osmanoğullarını yurt dışına kovarken, ondan onlarca yıl sonra Kürt ulusçuluğunu inşa eden PKK da kendi aristokrasisini bin bir türlü yalan ve iftirayla soykırımdan geçirdi. Aristokrasiyle birlikte bu toprakların insanlığı da öldü.  

Ama bir gün Kürtler kendi aristokratlarını çok arayacaklar, tıpkı Türklerin şimdi Osmanoğullarını aradığı gibi.

Her neyse!

İmdi, aristokrasi aslında insanlığın birikimidir ve temelde insanlığın ölçüsüdür de. Dünyada kendi aristokrasisini mahvetmeden modernleşen toplulukların da olduğunu biliyoruz; İngilizler ve Japonlar gibi.

Belki Osmanlı bakiyesi olan Türkiye toplumları kendi aristokrasisine bu kadar düşmanca davranmasaydı ve onların tarihsel bir değer olduğunu anlasaydı, şimdi bizim de bir Avam Kamarası, bir de Lordlar Kamarası’ndan oluşan bir parlamento sistemimiz olurdu.  Ama olmadı. Şimdi TBMM Avam Kamarası gibi. Küfürler hakaretler, tehditler, meydan okumalar gırla. Sanki bir meclis dolusu Mıtrıp var içeride.

Van Kalesi civarında  Mıtrıp denilen bir halk yaşar. Adları Arapçadaki ‘drb’ kökünden gelirmiş ve darbukacı demekmiş. Van kalesini gezmeye gittiğinizde Mıtrıplardan oluşan kalabalık bir kitle etrafınızı sarardı eskiden. Kimi para ister, kimi su ya da çekirdek satmaya çalışır. Kimi de rehber olur size Van kalesinin tarihini anlatırdı. Sonuçta iş ekmek parasına dayanıyor anlayacağınız. Bazı ziyaretçiler bu kalabalıktan rahatsız olsa da eninde sonunda Mıtrıbın hakkı olan para cepten çıkmadan onları başından kovması mümkün değildi. Bizim milletvekilleri de sonuç almak istediklerinde işi Mıtrıp yöntemlerine bağlıyorlar.

Bir keresinde Van’lı bir arkadaşın,

-                   “Hoca onlara karışmayasın, Mıtrıptırlar haa!” dediğini hatırlıyorum… Sakın bulaşma anlamında…

CHP’nin tarihi kökleri ve İttihatçı kodlarını tartışmaya gerek yok. Ama aynı damar BDP’de de var. Bu durum Türkiye’de ki siyasal partilerin hepsinde var olan bir durum. CHP eskinin tek partili güzel günlerine özlem duyabilir ama o günler geçeli çok oluyor. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin her alanda daha çok çeşitlilik göstereceğini düne kadar varlığını bile bilmediğimiz dokuların siyasal taleplerle ortaya çıkacağını hep birlikte göreceğiz.

  Şimdi mesela karşımızda Sırrı Sakık onun BDP’sinin temsil ettiği siyasal Kürtçülük yerine daha aklı başında birileri olsaydı, bugün gündemimizde daha farklı şeyler olurdu. Ama işte Kürt milliyetçiliği zamana karşı verdiği savaşı kaybetmenin verdiği asabiyetle sağa sola saldırmaya devam ediyor. Aynısı siyasal Türkçülük için de geçerli bir durum.

Arap baharını gözünden vuramamış, askeri olarak yenilmiş, Kuzey Irak’ta dağlardan, Türkiye’de mağaralardan çıkamamış silahlı terör gruplarıyla siyasal Kürtçülük, Türkiye’den de hallice bir toprak parçası koparıp bağımsız bir Kürdistan kuramamanın acısını kimden çıkaracağını şaşırmış durumda.

Şimdi ufukta barış ihtimali de belirdi ki, zafer kazanmadan yapılacak bir barışı ne yapacaklarını bilemez durumdalar.

Her zaman ve daima Türkçülüğün kötü yönlerini kopyalayan: Türkçe ezan ise, alın size Kürtçe namaz diye saçmalayan, tarihten asla ders almayan bir hali var Kürtçülüğün.

Sırrı Sakık’ın faşist hezeyanları aslında BDP’nin resmi ideolojisinin biraz kabaca ifadesinden başka bir şey değil. Bundan bir yıl kadar önce BDP eş Başkanı Ahmet Türk aynı kürsüden ‘Artık haklarımızı Türk ve Kürt halkı arasında paylaşalım’ demişti. O zamanda ben bu sayfalardan şunları yazmıştım:

“Eğer Türkiye Çerkesleri Milli Mücadele’ye katılmamışlarsa, adı geçen bu savaşlar hiç yaşanmamış ve olmamış demektir.

Yok eğer bu savaşlar olmuş ise ne Kürtler, ne de Türkler bu savaşlara Çerkeslerden daha çok katılmış ve savaşmış değillerdir.

Dolayısıyla, bu bir anayasal tartışma konusu ise ve söz konusu Anayasa Türkiye Cumhuriyeti’nin şu III. Meşrutiyetle oluşturacağı Anayasa ise konu sadece Kürt ve Türk siyasilerini ve toplumlarını değil, Çerkes halkını da ilgilendirmektedir...” (http://www.ozgurcerkes.com/?Syf=22&Mkl=255188)

Kürt milliyetçiliği o çok karşı durduğu ve mücadele ettiği jakoben faşist söyleme teslim olmuş durumda…

    CHP Türklük adına çok şey yapmış olabilir, BDP Kürt halkının umudu ve geleceği de olabilir. İki tarafta kendi ulusal çıkarları için hayatını ortaya koyuyor da olabilir. Ama bunu insanlığı öldürmeden yapmaları mümkün olmadığı sürece ne CHP’nin, ne de BDP’nin bizim için bir anlam ifade etmeyeceğini bilmek durumundayız. Çünkü biz ne Türk’üz, ne de Kürt. Kürtler ve Türkler insanlığı inşa etmek için bir araya gelmedikçe, biz Çerkesler iki tarafın da söylediklerinden bir şey anlamayacağız.

PKK Çerkeslerin de Katilidir!

BDP yakılan Kürt köylerinin davacısı olduğu kadar, Bingöl’de PKK tarafından yakılan Çerkes köyünün de davacısı olur ve PKK tehdidleri ve saldırılarıyla köylerinden atılan Çerkeslerin de takipçisi olursa, o zaman Sırrı Sakık’ın Çerkeslere olan yakınlığını inandırıcı buluruz. PKK 1993 yılında Bingöl’deki tek Çerkes köyüne saldırmış ve bir Çerkes gencini öldürmüş ve köy boşaltılana kadar da tehditlerini sürdürmüştü.

Şimdi bu köyden 50 hane Türkiye’nin farklı bölgelerinde dağılmış bir halde yaşıyorlar. Eğer BDP ve Sırrı Sakık özründe samimi ise PKK’nın yok ettiği bu Çerkes köyünün halkının problemleriyle ilgilensin.

Çerkesler Siyasallaşmak Zorundadır!

Şimdi kendileri bir ihtiyaç hissetmiyor olsalar bile KAFFED’in ve ÇHİ’nin bu siyasallaşmayı başlatmaları, birlikte ya da ayrı ayrı siyasal partiler kurmaları, Türkiye’de yaşanan bu sürece parlamento içinden müdahil olmaları gerekmektedir. Çünkü milliyetçiliğin tavan yaptığı bu zamanlarda Çerkeslerin ulusal haklarının korunması sadece sivil toplum kuruluşlarının altından kalkacağı bir sorun olmaktan çıkmıştır.

“Kendileri Hapiste, Düşünceleri İktidarda!”

    Başbakanın son çıkışı aklıma Türkeş’in yukarıdaki sözlerini getirdi.

    - “Madem rotayı Çin-Rusya eksenine kıracaktınız ne diye sizden önceki anti Batıcı ulusalcıları hapse tıktınız?”  diyesi geliyor insanın. İşin Çin kısmını Doğu Perinçek iyi kıvırırdı.

    Bu sözler ilk duyulduğunda, “Artık AB kapısında beklemek canımıza tak etti, hazır küresel kriz sizin canınıza okurken bize müsaade” tarzı bir çıkış gibi algıladık ilkin. Ama işte Başbakan aynı çıkışını dün Prag’da da sürdürdü.

    Şimdi Türkiye’de bir, “AB bitti mahvoldu” furyası başladı. Ama uydu ülkelerde kriz varsa da Alman ekonomisi hala ayakta. Üstelik ABD’nin durumu 1929 ekonomik krizindeki gibi de değil. Ekonomik krize düşmesi ‘Batı’nın tüm değerler sistemiyle birlikte yerle bir olduğu’ gibi bir algı yarattı. Bu doğru değil.

    Başbakanın bu çıkışı ilginç.  Çünkü bildiğimiz gibi ABD de uzunca bir süredir Orta-Doğu’daki ağırlıklarını atıp Uzak-Doğuya doğru rotayı kırmış durumda. Amerika’nın bu bölgeye olan odaklanmasıyla, Türkiye’nin yeni dönemde bu bölgeye doğru yönelmesi bence eşgüdümlü bir kaymadır.

    Yoksa Batılıların sorduğu şu temel soruyu cevaplamak çok zor: Peki NATO ne olacak?  

Bundan önceki elitler, “NATO’nun bir önemi kalmadı, ayrılırız gider Çin’le-Rusya’yla işbirliğine gireriz” demişlerdi. Şimdi halleri ortada.

    Şahsi fikrim başbakanın bu çıkışı ‘Her Kürtaj Bir Uluderedir!’ diyerek yaptığı çıkışlara benziyor. Yani ulusal anlamda çokça yaşadığımız gündem belirleme operasyonunu Başbakan şimdi AB’ne yapıyor.

    Kapitalizm krize girmiş olabilir de, Batı’nın, özellikle de NATO’nun bir yere gittiği yok. Onun için bu Şangay sevdasının ABD ile eşgüdümlü bir yönelim olduğunu ve Çin-Rusya-Hindistan ayağındaki çoklu mücadele ve denge politikasına Orta-Asya’daki Türk varlığı üzerinden Türkiye’nin ABD çıkarları uyarınca eklemlendiğini düşünebiliriz. Yani bir çeşit kazan-kazan operasyonu olur bu.

    Zaten ABD Orta-Asya’ya daha öncede Türkiye üzerinden girmişti.

    Benim korkum Şangay Kapısında da bir elli yıl bekleme tehlikesidir.

    Çünkü tası tarağı toplayıp Orta-Asya’dan çıkalı bin yıl olmuş Anadolu Türklerine, oraların oyun kurucularının ortaklık teklif edeceklerini sanmıyorum.



6143 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ.
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ.
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor.
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş.
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak.
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar.
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi