• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi14
Bugün Toplam322
Toplam Ziyaret1062313
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Keloğlan Apofis ve Yemınej Üzerine
07/01/2013

Keloğlan karakteri, Çerkes Nart mitolojisini ve Kafkasya’yı ve tabii Kafkasya’nın eski kültürlerdeki önemini anlamamızı en iyi sağlayacak mitoloji kahramanıdır aslında.

Keloğlan TRT’deki çizgi filmdeki gibi öyle “Ah benim kel kafam! Vah benim Kel Kafam!” diye ortalıkta gezen, şalvarlı bir İç Anadolu karakteri filan değildir. Ancak Keloğlan’ın kim olduğunu anlamak için gerekli doneler Türk kültüründe ve masalında değil, Çerkes kültüründe ve mitolojisinde karşımıza çıkar.

Keloğlan ya da Nart Kuytsuk’u Anlamak

Aslında Keloğlan bir masal kahramanı olarak değil bir mitolojik karakter olarak tahlil edilmelidir ve konuya böyle yaklaşınca da hemen kendisiyle ilgili ipuçlarını verir. Nart mitolojisindeki adı Kuytsuk’dur ve işte Türkçe’deki Keloğlan anlamını verir. Ancak, Nart Kuytsuk bir antropomorfiktir ve dünya mitolojisinde özellikle de Yunan mitolojisinde ve Çerkes Nart mitolojisinde çok önemli bir karakter olarak karşımıza çıkar.

Çerkes Nart mitolojisine göre Nartları Kafkasya’ya getiren ve Nartları ana vatanlarından alıp Kafkasya’ya yerleştiren karakter Nart Kuytsuk’dur.

Nart mitolojisinin anlattığına göre Kafkasya başlangıçta Nartların yaşamadığı bir bölgedir ve Nartlar Kafkasya’ya asıl vatanlarından göç edip yerleşmişlerdir. Nart Kuytsuk uzun süren bir dünya seyahatinin sonunda Kafkasya’ya ve ilk önce de Taman yarımadasına gelir. Bu yolculukta ona Nart Gorgonıj da eşlik eder. Nart Gorgonıj Yunan mitolojisinde de aynı adla yani Gorgon adıyla geçer ve ilginç bir şekilde Zeus’tan önceki kozmokrator yani Zodyak’ın hakimi olan karakter olarak anılır.

Hikayeye göre Nart ülkesinin yani asıl Nart ülkesinin terk edilmesine neden olan bir kıtlıktır. Uzun süren bu kıtlık sonunda Nartlar adına Nart Kuytsuk ve Nart Gorgonıj yeni bir vatan aramak için yola çıkarlar ve sonunda Nart’ların kutsal saydıkları ve o güne kadar sadece Nartların Ana Tanrıçası Nart Werserıj ve onun üç oğlu Nart Mamış, Nart Amış ve Nart Thağalec’in yaşadığı Taman ve Kafkasya bölgesine gelirler. Burada yaşayan devleri çeşitli hilelerle öldürürler ve Nartların ana vatanına gelip ana kitleyi Kafkasya’ya yerleştirirler.

Yunan ve Çerkes Mitolojisinde Kafkasya

Sonuçta Keloğlan ya da Nart Kuytsuk bir mitolojik karakter olarak Kafkasya ile ilintilidir. Yunan mitolojisinde Kafkasya’ya gidip gelebilen ve Ölüler Ülkesine yani Kafkasya’ya seyahat etme hakkına sahip tek karakter ise Yunan mitolojisinin Keloğlan’ı olan Hermes’tir.

Yani Türk masal kültüründeki Keloğlan’ın, Çerkes Nart mitolojisindeki adı Nart Kuytsuk iken onun Yunan mitolojisindeki adı Hermes’tir.

Ne var ki bu çıkarımı yapabilecek tek done Çerkes Nart mitolojisindeki Nart Kuytsuk’a ait tekstlerdir ve eğer Nart mitolojisinden haberiniz yok ise bu karşılaştırmayı ve bu çıkarımı yapmanız mümkün değildir.

Yunan Mitolojisindeki Kafkasya: Ölüler Ülkesi’dir!

Yunan mitolojisi sebebini açıklamamakla birlikte Kafkasya’yı Ölüler Ülkesi olarak anar ve aslında Yunan mitolojisindeki Ölüler Ülkesi -yani Kafkasya- Yunan tanrılarının ana vatanıdır.

Yunan mitolojisi Kafkasya’nın farklı bölgelerini farklı adlarla bize anlatır. Bu anlatımlardan çıkan bazı anahtar kelimeler şunlardır.

Okeanos: Yeryüzündeki bütün ırmakların anasıdır. Poseidon dahil bir çok Yunan tanrısının evi buradadır ve eşleri de bu ırmağın soyundan gelirler. Üstelikte Okeanos Ölüler Ülkesi Tartaros’un girişi sayılır. Yunan mitolojisinde Okeanos adıyla anılan ve yeryüzündeki tüm suların kaynağı olan bu su Çerkeslerin Psıjj yani eski ırmak ya da eski su adını verdikleri Kuban’dır.

Tartaros: Zeus’un babası Kronos’un evi ya da sarayı buradadır. Burası Zeus öncesi tanrıların toplandığı ve büyük tanrı Kronos’un sarayında şölenlerin verildiği bir yerdir. Ne var ki Zeus babası Kronos’tan Olimpos’un tahtını aldığında da onu Tartaros’un altındaki büyük bir yeraltı hapishanesine hapseder. Yunan mitolojisindeki Tartaros bölgesinin bugünkü yeri Terek ırmağı bölgesidir. Çerkeslerin Terç adını verdiği bu ırmak Kabardey bölgesinden de geçer ve Yunan mitolojisindeki Ölüler Ülkesi tam da burasıdır.

Erebos: Yunan mitolojisine göre bir Yunanlı öldüğünde Ölüler Ülkesine Erebos’tan girer. Erebos bölgesi Sümer mitolojisinde de Ereb adıyla geçer. Bu bölge bu günkü Dağıstan bölgesinden Kafkasya’ya girilen tek geçit olan Daryal geçididir. Yunanlılar antik Yunanlılar bu Okeanos, Tartarus ve Erebos bölgesini Ölüler Ülkesi olarak anarlar. Bu bölge fark edildiği gibi Kafkas Dağlarının kuzeyini tutan bölgedir. Yine antik Yunan mitolojisinde Cennet olarak da kabul edebileceğimiz ve ölen ve yaşarken iyilik yapan insanların gittiği Eleusis çayırları da Kafkas dağlarının hemen güneyini tutan bölgelerdir.

Ölüler Ülkesinin Gezgini Hermes-Keloğlandır!

İşte Yunan mitolojisinin kutsal toprakları, cenneti, cehennemi ve kökeni olan tüm bu bölgelere gidebilen gezebilen tek karakteri (Zeus hariç) Hermes yani Keloğlandır.

Çerkes Nart mitolojisinde olduğu gibi Yunan mitolojisinde de Kafkasya Hermes ya da Nart Kuytsuk ile alakalıdır.

Burada çok temel ve karanlık bir nokta vardır. Yunan mitolojisi neden bu bölgeyi Ölüler Ülkesi olarak kabul etmiştir?

Aslında bu sorunun cevabını Yunan mitolojisinde aramak tek başına yeterli olamayabilir. Çünkü aynı bölgeyi Sümerler ve eski Mısırlılar da Ölüler Ülkesi olarak kabul etmişlerdir.

Sümerlilerin Kur adını verdiği, Eski Mısırlıların Duat adını verdikleri bu Ölüler Ülkesini Yunanlılar binlerce yıl sonra tanımışlardır. Ne var ki baştan sona doğru sıralarsak tanrılar arasında yaşanan bir dizi savaşa şahit oluruz ve bu savaşların yaşattığı toplu ölümler ve yıkımlar bu bölgeye Ölüler Ülkesi denilmesine neden olmuş olmalıdır.

Sümerlilerin “Kur Ülkesine Ağıt” adlı tekstlerinde Sümer tanrılarının Ölüler Ülkesi Kafkasya’da kurdukları onlarca şehrin adı ve bu şehirlerde yaşayan tanrıların arasında yaşanan iktidar savaşları sonrasında insanların nasılda kitleler halinde ölüp gittikleri anlatılmakta ve Kur Ülkesine ağıtlar yakılmaktadır.

Aynı savaş Yunan mitolojisinin tanrıları olan Titanların da kendi arasında yaşanmış olmalıdır. Çünkü Zeus kendi babası Kronos’u ve diğer tüm eski Yunan tanrılarını Tartarus bölgesine yani onların asıl ülkesi olan topraklara bugünkü Kabardey-Balkar bölgesindeki Terek-Uruk-Tartaros kentinin altına hapsetmiştir.

Yine Eski Mısır mitolojisindeki Osiris’i hatırlayalım. O’da öldürüldüğünde Ölüler Ülkesine gitmiş ve orada yaşamaya başlamıştı.  

Sonuç olarak eski dünya mitolojilerinin kutsal saydığı bu toprakların gezginidir Keloğlan-Hermes-Nart Kuytsuk.

Eski Mısır Üzerine Birkaç Not

İşte bu Keloğlan-Hermes-Nart Kuytsuk çizgisinin bir de Eski Mısır ayağı vardır ve orada da Thot için Üç Kere Kutsanmış Hermes denmektedir. Meraklıları Thot üzerine yığınla okuyacak kaynak bulabilirler. Denilir ki Thot ana vatanından çıkıp Mısır’a gelmiş ve Mısır’a bilimi getirmiştir. Diğer tüm Mısır tanrıları gibi Thot da bir gezgin tanrıdır ve asla Mısırlı değildir. Thot binlerce kitap yazmış bu kitapları özel yeraltı labirentlerinde saklamıştır. Bu kitaplar da yeryüzündeki her bilimin ana metinleri yer almaktadır.

Bugün biz bu yüce gezgin tanrının neler yazdığını bilemiyoruz ancak Mısırlıların inatla ve ısrarla ve tekrar ve tekrar kendi mezarlarına, piramitlerine ve parşömenlerine yazdıkları o kadar çok şey var ki insan “Şu verileri Çerkes Nart mitolojisiyle bir karşılaştırsak acaba ne çıkacak” demeden edemiyor.

Mısır dilinin ve kültürünün üç dönemden geçtiği ve aslında her dönemde Mısırca’nın biraz daha köklerinden koptuğunu ya da dillerinin farklılaştığını Mısır bilimciler yazmaktadırlar.

Bu durum onların din ve mitoloji algısına da yansımış olmalıdır. Çünkü daha İsa’dan yüzlerce yıl öncesinde bile kendi mitolojilerini anlamamaya başladıkları görülür. Ancak artık dil ve kültür dönüşmüş farklılaşmış ve anlaşılan bilginin asıl taşıyıcıları olan tapınak rahipleri bile ellerindeki yığanla sembolik anlatının sadece dinsel tekstler olduğunu sanmaya başlamışlardır.  

Yine de eski Mısır dininin temel karakterlerinin Çerkes Nart mitolojisindeki ana temalarla gösterdiği mükemmel uyum, Çerkes Nart mitolojisini okuyan ve seven her Çerkes’i eski Mısır’ı anlamaya ve okumaya itmektedir.

Mısır Çerkesler için sadece bin yıllık Çerkes Memlük dönemiyle değil, daha öncesindeki antik kültürüyle de önemlidir. Ve belki de Antik Mısır tarihinin Kafkasya ile olan ilişkileri en az Çerkes Memlük dönemi kadar uzun erimli ve ispatlanabilirdir.

Apofis ve Yemınej Üzerine!

Eski Mısır için Çerkesya bölgesi, yani Batı Kafkasya ile Lezgi ülkesi olan Albanya yani Doğu Kafkasya yani bu günkü Azerbaycan bölgesi oldukça önemliydi. Eski Mısırlılar Albanya’nın yani antik Lezgi ülkesinin en uç noktası olan Bakhu bölgesinden Çerkesya’nın bitimi olan Batı Kafkasya’nın en uç noktası olan Taman arasındaki tüm Kafkas dağlarını Beyaz Dağlar olarak adlandırmaktaydılar. Esasen Albanya ismi kendi içerisinde hem “beyaz” hem “dağ” hem de “beyaz dağ” anlamlarını barındırır ve Eski Mısırlılar da Kafkas Dağlarına “Beyaz Dağlar” demektedirler.

Eski Mısırlılara göre güneş her sabah Hazar denizinden doğmakta ve Kafkasya üzerinden geçip Taman’ın ucundaki Meot denizinde batmaktaydı. Dolayısıyla güneş iki deniz arasında doğup batmaktaydı. Bu iki deniz arasındaki bölgeye Mısırlılar Duat, Çerkesler ise T’uaş’e demekteydiler. Mısır’ın son dönemine damgasını vuran en önemli tanrısı Osiris, Meot ve Taman’da batan güneşin tanrısıydı. Öte yandan Albanya yani antik Lezgi ülkesindeki bugünkü Apşeron Adası’nın ucundan doğan güneşe ise Mısırlılar Ra adını vermekteydiler. Ra doğan güneşin, Osiris ise batan güneşin tanrılarıydı. Bu nedenle “Al-ba” ya da “Ba-al” ve en çok bilinen haliyle “Babil” yani güneşin kapısı Apşeron yarımadasıydı.

Ne var ki eski Mısırlıların dinsel inanışlarında çok köklü bir korkuları vardı. O da gök yüzünde yaşayan ve güneşi (Ra’yı) yutmak için bekleyen yılan Apofis’in bir gün güneşi tamamen yutması ve güneşin tamamen yok olması korkusuydu.

Bu korku o kadar güçlüydü ki Ra’nın yani güneşin Meot denizinde batmasından sonraki 12 saat süresince yılan Apofis tarafından yutulmasını önlemek amaçlı bir çok ritüel ve dua göze çarpmaktaydı. Hemen hemen bütün Firavunların mezarlarında ve Gize’deki büyük piramitlerin her yerinde bu Ra-Apofis mücadelesi göze çarpmaktadır.

Mısır için güneşin iki kullanımı vardır. Biri yaratılışın ve var olmanın kaynağı olan güneş ve onun ışınları; diğeri ise Mısırlıların anavatanı olan ve üzerine güneşin batmadığı büyük bir imparatorluk olan Atlantis’in sembolü olan güneş.

Eski Mısır dininin temelinde çok güçlü astronomik donelerin yer aldığı ve bu donelerin zamanla dinsel içerikler kazandığını söylemek mümkündür. Çünkü Mısırlılar dış uzayda var olan ve Apofis adıyla adlandırılan bir dev yılanın hemen her zaman Güneş’i yutmak için onu kovaladığına inanmaktaydılar. Bu veri Çerkes Nart mitolojisinde de hemen hemen aynı temelde aktarılan bir bilgi olarak karşımıza çıkar.

Nart mitolojisinde güneşi yutmak için onu takip eden ve bir gün onu yutacak olan karakterin adı Yemınej olarak geçer. Bu kelimeyi Türkçeye Kronik Kötülük olarak çevirmek mümkündür.

  -АтIэ, си щIалэ,-жиIащ гуфIэжу Сэтэней,-дыгъэ къухьэпIэ дыдэм деж щытщ Емынэжь и быдапIэр.

  -Ар а дыгъэ къухьэпIэм деж кIуэуэ щхъэ тIыса? –щIэупщIащ Сосрыкъуэ.

  -А Емынэжь нэпсэрилэщ. Абы къыпэщIэхуэ псори зыIуредзэ. Ар дыгъэм йохъуапсэр. ЛъэкIтэмэ абы дыгъэри и жьэм жьэдидзэнут. Дыгъэм и къухьэжыгъуэм деж дунейр нэхъ кIыфI мэхъу, езы дыгъэри щIылъэм гъунэгъу къыхуохъури Емынэжь дыгъэр кърилъэфэхыу цIыхухэм ямылъэгъу зыIуридзэн игугъэщи къухьэпIэм деж кIуауэ щысщ.[1]

 

İşte, benim oğlum,-dedi Seteney sevinerek- güneşin battığı yerin hemen yanındadır Yemınej.

 

-O, neden gidip de güneşin battığı yere oturdu? Diye sordu Sosrıko.

-O Yemınej aç gözlüdür. O eline geçirdiği her şeyi ağzına atar, yutar. O güneşi de yemek istiyor. Becerebilseydi o güneşi de yutacaktı.

Dünyanın battığı yerde ve zamanda ortalık daha karanlık oluyor, kendi güneşte dünyaya daha da yaklaşıyor. Yemınej güneşi sürükleyip insanların görmediği bir zamanda yutmayı düşünüyor o nedenle de güneşin battığı yere gitmiş orda oturuyor-bekliyor.

 

Yukarıdaki tekstte Nart Seteney bir uzay gezgini olan oğlu Nart Sosrıko’ya Yemınej’i nerede bulup nasıl öldüreceğini anlatıyor. Ta ki Yemınej bir daha güneşi yutmaya kalkmasın. Bu mücadele yani güneşin Yemınej tarafından yutulma tehlikesi eski Mısır dininin en temel mücadelelerinden birisidir. Öyle ki Apofis’in güneş tanrısı Ra ile arasındaki bu mücadele binlerce yıllık Mısır medeniyetinin önemli ve en çok işlenen dinsel ve astronomik temasıdır denebilir.

Ne var ki bu tartışmaya yani güneşin dış uzaydaki bir Yemınej bir Apofis bir yılan tarafından yutulması temasına modern bir yorum getirmekte mümkün gibi görünmektedir. Esasen güneş bir yıldızdır ve dış uzaydaki her şey gibi güneşi de yutabilecek kadar güçlü olan tek şey bir karadeliktir. Öyleyse güneşin batış istikametinde yani bilimsel adıyla Solar Antapeks bölgesinde bir karadelik var olmalıdır. Bu karadeliğin varlığını iyi bilen Mısırlılar ona Apofis Çerkesler ise Yemınej adını vermiş olmalıdırlar. Aslında  Nart Seteney’in oğlu Sosrıko’ya anlattığı ve Yemınej’in özellikleri olarak okuduğumuz her şey bir karadeliğin tanımları içerisinde var olan şeylerdir. Bir karadelik tıpkı Yemınej gibi var olan her şeyi hatta güneşi bile yutabilecek tek şeydir.  



[1] Нартхэр, Налщык, 43-44.

 



5008 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ.
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ.
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor.
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş.
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak.
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar.
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi