• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam48
Toplam Ziyaret1053744
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.185534.3225
Euro37.021537.1698
Semerkew
Mustafa Saadet
mustafa.saadet@yahoo.com
Üçüncü Sürgün
27/11/2012

1860’lı yıllardaki birinci sürgünde Çerkeslerin bir kısmı da Balkanlara iskan edilmişti. Ancak Çerkesler, Osmanlı Devleti’nin “93 Harbi” olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı kaybetmesinin ardından imzaladığı Berlin Anlaşması uyarınca Balkanlardan çıkarılmış ve ikinci bir sürgüne daha uğramışlardı. Balkanlardan çıkarılan Çerkesler Anadolu’nun muhtelif yerleri ile o zamanki ismiyle “Vilayet-i Şam”ın bugünkü Golan, Halep ve Ürdün bölgelerine iskan edilmişlerdi.

Ancak çileleri hala bitmemiş olacak ki, bugün Suriye sınırlarında kalan soydaşlarımız için üçüncü bir sürgün dalgası daha başlamış durumda.

Peki, neden?

Irak’taki ve Libya’daki Çerkesler sürgüne uğramadı da, neden Suriye Çerkesleri böyle bir sürgünle karşı karşıya kaldılar?

Bu sorunun cevabını 25 Kasım 2012’de Türkiye’ye gelen 10 kişilik kafilenin başında bulunan guaşe thamate Tsey Sipse ile yaptığım uzun sohbette öğrendim.

Tsey Sipse, orta yaşta, tecrübeli bir öğretmen. Politika ile ilgilenen ve çok gerçekçi görüşleri olan birisi. O, Suriye’yi terk etmelerine başlıca sebep olarak, yıllarca beraber yaşadıkları, komşuları ve bir kısmı akrabaları haline gelen Arapların birden bire yağmacı, talan edici, saldırgan ve gözlerini kan bürümüş insanlar haline gelmiş olmalarını gösterdi. Geceleri, hiç beklemedikleri bir anda en yakın komşularının saldırılarına uğradıklarını, mallarının gasp edilerek canlarına kıyıldığını anlatan Sipse, böyle bir durum karşısında evlerini-barklarını terk edip Suriye’den ayrılmaya mecbur kalışlarını üzüntüyle anlattı.

Başka çareleri kalmayan soydaşlarımız böylece kendilerini üçüncü bir sürgünün içinde bulmuşlar. Çok zor durumda olan soydaşlarımıza en üst seviyede yardımcı olmak elbette hepimizin görevidir. Çeşit kurumlarımız ve yardımsever hemşerilerimiz ellerinden geleni yapıyorlar ve yapacaklardır da.

***

Konuyu bir sonuca bağlamadan önce bir gözlemimi buraya not düşmek istiyorum. Suriye’de yerleşip çeşitli zamanlarda Türkiye’ye gelenler ile şimdi de zaruret nedeniyle gelenlerle çeşitli görüşmelerim oldu. Gördüğüm kadarıyla genç yaştakilerin çoğu artık anadillerini konuşamıyor. Ama bu gençlerin çoğu İngilizce biliyor ve kültür düzeyleri de oldukça yüksek.

Anadillerinin yanında kaybettikleri bir şey daha var: Onlar Çerkes ırkının bilinen klasik fiziki yapısını da kaybetmiş durumdalar. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Çerkesleri şöyle tanımlıyor: “Bedenen kavi, fikren zayıf bir ırk...”

Görünen o ki Suriyeli soydaşlarımız bu tanımlamayı tersine çevirip, “Fikren çok ileri, bedenen zayıf…” hale gelmiş durumdalar.

Bu klasik Çerkes fiziğini kaybetmelerinin en büyük sebebinin, 150 yıldır yaşadıkları yerlerdeki iklimin Kafkasya iklimine göre değişik olması, beslenme şartları ve sürekli harp ve kargaşa ortamında yaşamalarının yarattığı stres olduğunu zannediyorum.

***

Gelelim yardımlaşma konusuna…

Dünya Çerkesleri Dayanışma Komitesi benim de katıldığım kuruluşunu deklare ettiği ilk kitlesel toplantısında yardım konusunda çok aktif bir girişimde bulunmuş ancak çeşitli tenkitlere de maruz kalmıştı. Ben de o gün mükerrerliğin önlenmesi için yardımların tek merkezden yapılmasını önermiştim. Ancak, Suriye’den ayrılabilenlerin çeşitli yerlerden giriş yaptıklarını ve çoğunun da İstanbul havalimanlarına geldiğini müşahede edince, yöresel yardım çalışmalarının daha çabuk ve daha etkili olabileceği fikrine varmış bulunuyorum.

Yine gördüğüm kadarıyla Dünya Çerkesleri Dayanışma Komitesi etkili bir iletişim ağı kurmuş ve olaya dirayetle sahipleniyor. Sığınmacıların açıkta kalmaması için bütün imkânları kullanarak yerleştirilecek yerleri önceden belirliyor ve yerleştirmede de başarılı oluyor. Bu çok güzel bir şey.

DÇDK Başkanı Nusret Baş koordinasyonunda maddi ve manevi imkanlarını seferber ederek fedakarca bir çalışma sürdüren ve evlerini sığınmacıların konaklamasına açan komite üyeleri ile bu çalışmalara aktif destek veren ve imkanlarını sunan tüm katılımcıları canı gönülden kutluyorum.

Son söz olarak sürgünlerin ve çekilen acıların Çerkeslere söylettiği bir atasözünü hatırlatmak istiyorum:

VIZŞIMIŞIM VIŞITIĞUJ ( SENDEN OLMAYANLARIN İÇİNDE KURTSUN).



3897 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KÜLTÜR DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM - 23/03/2024
Radyu Sputnik'de Bulgaristan’ın Dobruca bölgesinin müziği olarak tanıtılan ve Galina Dubreşiska tarafından icra edilen müzik, Bulgaristan Müziği değil, asırlardır Çerkesler tarafından Kafkasya'da söylenen bir ağıt idi.
DİJİTAL PARANIN / PARALARIN GELECEĞİ - 30/01/2024
kağıt para sistemindeki olumsuzluk gibi sebepler de, yeni para sistemi arayışlarını artırmış ve 2011 yılında Japon asıllı Avusturalya vatandaşı S. Nakamoto tarafından geliştirilen dijital para dünya gündeminde yerini almıştır.
SON GELİŞMELERE AMATÖR YORUMU - 20/10/2023
Şimdiki durumda Türkiye devletini tehdit edecek güçte bir komşusunun olmadığı kanaatindeyim. Olsa olsa bu tehdit, güçlü deniz kuvvetlerine sahip olan ve gemilerini Doğu Akdeniz'e konuşlandıran ABD ve GB olabilir.
UKRAYNA VE ÇERKES SOYKIRIMI - 04/06/2023
Gürcüler, Ermeniler, Azeriler, Rusya ile anlaşma yolunu seçtikleri için soykırım yaşamadılar, nüfuslarını korudular ve şimdi de bağımsız ülkeleri var.
GÖNEN-MANYAS ÇERKES SÜRGÜNÜ - 09/05/2023
Temennimiz, yas günü ilan edilen ve her yıl 21 Mayıs’ta anma programları yapılan 1864 soykırımına benzer şekilde, 2 Mayıs 1923’de yas günü ilan edilerek yıldönümlerinde Gönen-Manyas Çerkes Sürgünü olarak anılsın ve mağdurların hatıraları yad edilsin.
14 MAYIS 2023 SEÇİMLERİ, ÇDP VE ÇERKESLER… - 15/04/2023
ÇDP yönetiminin toplumumuzun siyasallaşmasına katkı sağlayacak ve partiyi ileriye götürecek her türlü oluşuma kapısını açık tuttuğunu da belirtelim.
BİR MUSİBET BİN HASİHATTAN EVLADIR - 10/02/2023
STK’larımız büyük bir gayretle topladıkları yardım malzemelerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakta güçlükle karşılaşmışlardır. Şahsi telefonlarla bilgilendirmeler de kısıtlı kalmıştır.
Temsil Kabiliyetini Yitirmiş, İşlevi Kalmamış İki Sivil Toplum Kuruluşumuz: D.Ç.B. ve KAFFED - 26/10/2022
Geçen 10 sene içinde iletişim, internet ve bilgisayar teknolojisinde yaşanan gelişmeler, artık bir ülkenin izin ve icazet vermesine gerek kalmayacak şekilde yeni imkanlar sunmaktadır.
ATA SÖZLERİNİN YORUMU - 26/01/2022
Atasözünün şimdiki tahrif edilmiş şekliyle söylenmesi mümkün değildir. Çünkü Çerkes’lerin müstakil devleti olmadığı için, sarayları, kralları, hatta iki katlı binaları bile yoktu.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi