• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi31
Bugün Toplam414
Toplam Ziyaret1062405
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Kuşha Faruk Özden
farukozden35@hotmail.com
Çerkesçe Medeniyet Dili midir?
11/03/2012

Hasan Cemal’in gazete yazısını okuduktan sonra olmayan şapkamı önüme koyarak düşündüm: Çerkesçe medeniyet dili miydi?

Bu soru, medeniyetle 18, 19 ve 20. yy'lardaki teknik gelişmeler kastedilerek cevaplandırılacaksa eğer, cevap “Hayır, Çerkesçe medeniyet dili değildir” olacaktır.

Aynı soruyu Türkçe için de soracak olsak kimse cevabın “evet” olacağından emin olamaz herhalde.

Üniversitelerde Türk Dili ve Edebiyatı kürsüleri varken, Türk Dil Kurumu gibi amacı sadece Türk dilini geliştirmek, yeni kelimeler üretmek v.b. çalışmalarda bulunmak olan kurumlar varken dahi günümüz teknoloji terimlerinin tamamına karşılık bulunduğunu iddia edemeyiz.

***

Çerkesçe 18. yy sonundan itibaren doğal gelişimini sürdürememiştir. Eğerki Çerkesce'nin 19. yy'daki fonksiyonelliğine şöyle bir göz atacak olursak günlük hayatın her türlü ihtiyacına nasıl cevap verdiğini de pek ala görürüz.

Yaşamlarının bir parçası olan at ile ilgili özel kuralların Çerkesler dışında başka bir toplumda olduğunu zannetmiyorum.

Atlı köy içinde nasıl davranır, yolda daha yaşlı birisiyle karşılaşırsa ne yapar... v.b. “şıxabze”ye dair pek çok örnek sayabiliriz. 1950'li yıllardan itibaren at toplumdaki ekonomik ömrünü/değerini yitirince at ile ilgili kurallar da sessizce kaybolup gitmiştir.

Ekin biçerken, ot biçerken, hayvan otlatırken veya yanında beklerken ayrı ayrı selamlama biçimlerinin olması o dönemdeki toplum yapısını ve yaşam tarzını gözler önüne seren örneklerdir.

***

18. yy sonuna doğru başlayan Rus - Kafkas savaşları bazen şiddetlenerek bir asırdan fazla sürmüş ve büyük bir toplumsal felaketle sonuçlanmıştır. Bu şartlarda, yarı feodal yarı köleci bir toplumdan nasıl bir gelişme beklenebilirdi ki?

Tekrar yerleşik duruma geçişi yarım asra yakın süren bir toplumdan kendi iç dinamikleri ile bir gelişme beklemek ham hayalden başka bir şey değildir.

***

Osmanlının son ve en çalkantılı dönemi de işin cabası...

Seferberlik tabir edilen Dünya Savaşı ve Kurtuluş/Kuruluş Savaşı,

Arkasından ulus devlet yapılandırmacısı Kemalist dönem,

Gayrimüslimler dışındaki herkesin Türk sayıldığı, gayrimüslimlerin de kaçmaya zorlandığı dönem...

Osmanlı'da kendine biat eden, bürokratlaşan Çerkeslerden sadece sadakat beklenirdi.

Kemalist Cumhuriyet de ise biat eden, sadakatinden şüphelenilmeyen Çerkeslerden bir de Türklüğü benimseyerek kimliklerinden soyunmaları istendi.

Diasporada, özellikle Türkiye'de, konuşulması engellenen, normal gelişimine mani olunan bir dil nasıl olup da günlük ihtiyaca cevap verebilir bir düzeyde olacaktı ki?

Eğer medeniyet dili ile kastedilen günümüz bilim dünyasının kullandığı dil ise, Latin kökenli kelimeleri ayıkladığımız zaman Türkçe'de de geride fazla bir şey kalmaz.

***

Tarihi süreç içerisinde normal gelişimini sürdürememiş, engellenmiş, yok sayılmış Çerkesçe'yi hiç olmazsa yeni nesillere günlük kullanım düzeyinde öğretip, aktarmak istiyoruz.

Eğitimci değilim ama okul destekli olmadıktan sonra, ailede Çerkesçe konuşulsa dahi çocuğun anadilini öğrenmesinde bir ayak hep eksik kalacaktır. Hele TV'de duymaması çocuk için ayrıca bir kompleks nedeni de olacaktır.

***

... derken, Hasan Cemal’e cevaben Altemur Kılıç’ın yazısı düştü internet sitelerine.

Sayın Altemur Kılıç'a buradan tavsiyem, hangi ataya sahip çıkarsa çıksın, Çerkes atasını ayrı tutması, hatta hiç sahiplenmemesidir.

Bir ara Ermeni tehcirinden köşeye sıkışan bazı ulusalcılar, Ermenilere uygulanan mezalimin sorumluluğunu, operasyonları planlamakla suçladıkları Diyarbakır’ın İttihatçı Valisi Dr. Reşit üzerinden Çerkeslere; uygulayıcılığını da Kürtlere yıkmaya çalışmışlardı.

Hiç birini kabul etmiyoruz.

Aynı şekilde İstiklal Mahkemeleri'nin baş kesen zalimi Kılıç Ali'yi de Çerkesliği ile birlikte size bırakıyoruz.

Maazallah bazıları çıkıp İstiklal Mahkemelerinin zulmünü de babanız üzerinden Çerkeslere mal etmeye kalkabilir. Bizlerden kesinlikle uzak olsun.

***

Biz lütuf değil, asırlardır ailelerimiz tarafından taşınan Çerkesçe soyadlarımızla, aile isimlerimizle anılmak istiyoruz.

“Xuejere xuejere”diye başlayan Çerkesçe masallarımızın çocuklarımız tarafından da gelecek nesillere anlatılabilir olmasını istiyoruz.

İşte onun için 29 Nisan'da Kayseri'de, Fuar Önü Miting Alanı'nda olacağız.

HAKLARIMIZI dile getirmek için,

Tek vücut, tek kalp olarak...



3480 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kayseri Mitingi Ayıbı Hepimizin - 22/09/2018
Uzunyayla’da doğan ve o ortamdan gelen birisi olarak, yapılacak eylemi yaşlılara götürüp “Nahıj ohu” (yaşlılar işi) olarak meselenin formalitesine uygun yapılmamasını öncelikli hata olarak görüyorum.
Kayseri’de Omuz Omuza Verme Zamanı - 12/09/2018
Anavatanda anadilde eğitimin kısıtlanması nasıl ortak sorunumuzsa, TRT’de sürekli Çerkesçe yayın yapacak bir kanalın kurulması da halkımızın hayati bir ihtiyacıdır. Zaman kaybetmeden bunun sağlanmasını istemek hakkımızdır.
Bir Direniş Sembolü… - 24/10/2017
Bir tarafta Ğuaşo RUSLAN mücadelenin ve direnmenin sembolü olurken, bazıları da Ruslarla birleşmenin 460. yılı kutlamalarına katılır ve kimileri de onların peşinden koşar. Aynen fener alayında geçen askerlerin arkasından koşan çocuklar gibi.
Bütün Dünyada Milliyetçilik Yükselirken !? - 28/09/2017
Bütün dünyada milliyetçilik yükselirken bizim Çerkesler’de gerilemesinin nedenini araştırmak da başlı başına akademik tez konusu olur.
Asalet Kanda Değil, Duruş ve Davranıştadır - 17/08/2017
Siyasi kamplaşmanın en yoğun yaşandığı 80 öncesi dönemde Devrimci Çerkesler, Dindar Çerkesler ve Ülkücü Çerkesler olarak kamplaşmış olsak dahi “Çerkeslik” şemsiyesi altında bir araya gelebiliyorduk.
Türkiye Panoraması ve Biz Çerkesler - 24/07/2017
İttihat ve Terakki’nin günahlarını örtmek için Ermenilere uygulanan mezalimi bugün dahi inkâr etmenin nedenini iyi irdelemek gerekir. Acaba gasp edilen Ermeni malları ile bir alakası var mıdır? Menfaatlenenlerin dolduruşuna geliniyor olmasın?
Çerkesçe Tv İstemiyor muyuz Yoksa? - 20/05/2017
21 Mayıs’ı yılda bir gün hatırlayıp farklı günlerde farklı yerlerde etkinlik, anma veya nasıl yapacağını bilmeden bir güne sıkıştırma yerine “ÇERKES SOYKIRIM VE SÜRGÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ” çalışmalarına bir an önce başlanması dileğiyle.
Uzunyayla’da Kar Yolları Kapardı; Ya Şimdi? - 14/03/2017
Duyduk ki DÇB temsilcileri Kaffed ile barış yapmak için Ankara’ya elçiler göndermiş. Kaffed de yelkenler suya inmiş.Bu kadar çabuk pes edecektiniz de kopardığınız yaygara neyin nesiydi?
Kurbanlar ve Kurbanlıklar - 23/09/2016
Bereket ki halkın iradesini kırabilecek bir plan yapmayı becerecek kadar zeki değiller. Hepimize büyük geçmiş olsun.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi