• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi22
Bugün Toplam545
Toplam Ziyaret1062536
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Kenan Kaplan
meretukokenan@hotmail.com
Nasıl Geldik, Neleri Kaybettik, Ne Hallere Düştük
04/02/2012

Çocukluğumda yaz tatillerinde köyümüze gider, okullar açılıncaya kadar köyde kalırdım. Her yıl okulların tatil olacağı günü sabırsızlıkla bekler, daha tatilin ilk günü babamı sıkıştırmaya başlardım. Babam da sağ olsun beni kırmazdı; ya senelik iznine denk getirir, ya izin alır, ama mutlaka her yaz beni köye götürürdü 
Köyümüz Amasya ili Hamamözü ilçesine bağlı şirin bir Çerkes Köyü olan Göçeri köyüdür. Hamamözü ile köyümüzün arası ise dört kilometredir. Hamamözü'ne geldiğimizde heyecanım doruk noktasına ulaşırdı. Hamamözü ile Göçeri arasındaki dört kilometrelik yol uzadıkça uzar, adeta bitmek bilmezdi.
Sonunda büyük bir özlem ve heyecanla köye ulaşırdım. Dedem, teyzelerim, halam, dayılarım, eniştelerim, yengelerim ve diğer akrabalarımız beni büyük bir içtenlikle ve sevgiyle karşılayıp, bağırlarına basarlardı, hem de tek kelime Türkçe karıştırmadan, Çerkesce konuşarak. İşte ben anadilimi, Çerkesceyi böyle öğrendim. Köyümüzde sadece köyün çobanları Türkçe konuşurdu. Malum ya bizimkiler çobanlık yapmazlardı. Bugün de öyle.

Ardından arkadaşlarım akın ederlerdi seviç çığlıklarıyla,  ''sıduğo vıkega? ''(ne zaman geldin?) diye sorarlardı. Sonra heyecanlı bir sohbet başlardı. En favori oyunumuz çelik çomaktı. Harman yerine inip çelik çomak oynamaya başladığımızda mutluluktan uçardık. Tabiî konuşmalar, bağırıp çağrışmalar hep Çerkesce idi.
Akşam üzerleri bir evin bahçesindeki bir elma ya da armut ağacının altından bir mızıka sesi yükselirdi. Tüm çocuklar oraya koşardık. Derken köyün genç kızları ve delikanlıları da yerini alır Hatiyağo'nun önderliğinde ''Vuc'' ile başlayan gece, ''Kefe'' ve ''Şeşen'' ile devam ederdi. Komşu Köylerimiz olan Kasehable ve Hamdiköy gençleri de kısa sürede geceye katılırlardı.

Küçüktüm ama, kaşeniyle göz göze gelen gençlerin heyecandan nasıl titrediklerini hala hatırlayabiliyorum. Herkes Çerkesti, herkes Çerkes olmaktan mutlu ve gururluydu. Kimse kendisini bugün olduğu gibi başka bir etnik kimlikle ifade etme gafleti içinde değildi. Herkes Xabzesiyle yaşıyor, anadiliyle konuşuyor, etnik kimliğiyle gurur duyuyordu.
Ben bazen baba mahallem olan  ''Meretuko Mahle'ye'' gidiyor, bazen annemin mahallesine, dedem rahmetli Yedğul İsmail'in evine gidiyor, sevgi, saygıya dayalı xabzemizin tüm güzelliklerini teneffüs etme imkanı buluyordum. Meretuko mahallesine gittiğimde anne tarafım takılırdı; galiba Meretukolar seni daha iyi ağırlıyor” derlerdi. Yedğul'lara gittiğimde de Meretukolar takılırlardı;”Yoksa Yedgul'ları daha çok mu seviyorsun?” derlerdi. Kısacası bir sevgi seli ve ağırlama yarışı vardı. Karşılıksız, candan ve sonsuz. İşte bu nedenledir ki köyümü çok sevdim, Çerkes olmakla gurur duydum. Hala memlekete giderken Hamamözü'ne ulaştığımda aynı heyecanı hissediyorum, hala köyüme Göçeri'ye ulaştığımda aynı mutluluğu yaşıyorum.

***
Ancak, artık köyümde mızıka sesi duyulmuyor.

Artık köyümde Çerkesce konuşan çocuklar, genç kızlar, delikanlılar yok.

Köyüm beli bükülmüş bir avuç yaşlı insana terk edilmiş.

Onlar bile anadilleri Çerkesce'yi zorlanarak konuşuyorlar.

Olsun, ben gene de kendimi köyümde Çerkes hissediyorum.

Olsun, ben gene eksik yanımı köyümde tamamamlanmış hissediyorum.

***
O çocukluk yıllarımda köyümüzde beni çok seven, benim de kendisini çok sevdiğim Kazankıran Amcamız vardı. Kendisi hemen hemen köyümüzün en yaşlı insanı idi. Çerkeslik bilinci çok yüksek bir insandı. Her karşılaşmamızda beni yanına çağırır, Kafkasya'dan nasıl geldiğimizi, köye nasıl yerleştiğimizi ve sonrasında neler yaşandığını anlatırdı bıkıp usanmadan.
Kazankıran sözcüğünün Çerkescesi ''Şıvankute''.  Kazankıran Amcamıza bu ismin verilmesinin hikayesi ise şöyle; Kazankıran Amca çocukken bir kazana taş atar ve kazan her nasılsa kırılır, o günden sonra kendisine '' Şıvankute '' yani  ''Kazankıran'' adı verilir. Anlatıldığına göre; Kazankıran Amcamız kendisine Kazankıran denmemesi şartıyla ahaliye bir yemek verir, ancak ahali yemeği yer ama Kazankıran demeye devam eder.
İşte bu değerli insan, rahmetli büyügümüz Kazankıran Amca, evinin bahçesindeki meyvelerden ikram ettikten sonra, “Bak evladım” diye başladığı sohbetine şöyle devam etmişti:

“Kafkasya'dan geldigimizde, ayağımızda deri çizmelerimiz, üstümüzde milli giysilerimiz, omuzumuzda yamçımız, belimizde gümüş kemerimiz ve gümüş kamamız, altımızda rüzgarla yarışan atlarımız vardı. Kumaşımızı kendimiz dokuyor, giysilerimizi kendimiz dikiyor, yiyeceklerimizi kendimiz üretiyorduk. Geldiğimiz bu topraklarda bizi, çizmeden çarığa, güzelim milli giysilerimizden, yamalı mintana, yamalı pantolon ve çoraba, attan eşeğe düşürdüler. Bolluk içindeki halkımızı karneye mahkum ettiler” diye anlatmıştı.
Yine bir başka sohbetinde de, geldikleri bu topraklar için Çerkeslerin her cephede büyük bedeller ödediğinden bahsetmiş, köyümüzden kimlerin hangi cephelerde can verdiklerini anlatmıştı.
Hani bazıları biz etnik olarak Türk değiliz, Çerkesiz dediğimizde bize diyorlar ya; “Biz size kucak açtık, siz ise Türküz demiyor, bölücülük yapıyorsunuz” diye; onlara verecek tek cevabımız var: siz bize kucak açmadınız, tepe tepe kullandınız. Dilimiz, kültürümüz, etnik kimliğimiz dahil, neyimiz varsa aldınız. Kazankıran Amca ta o yıllarda anlamış ve anlatmıştı neleri nasıl kaybettiğimizi. Biz ise ancak şimdilerde farkına varıyoruz.

Bazıları ise hala farkında değil, ya da anlamak istemiyor.

Kazankıran Amca bize göre daha şanslıydı. Dilini, kültürünü, toplu yaşam alanını kaybetmemişti. Biz ise acınacak haldeyiz. Kazankıran Amca bugünleri görse idi, herhalde kendi yaşadığı günler için şükrederdi.
Evet şimdi birilerine soruyorum: Kafkasyadan nasıl geldik, neleri kaybettik? Eğer birileri, söylendiği gibi bize kuçak açtıysa, o kucaklarda ne hallere düştük.
Artık zaman, uyuma değil, kaybettiklerimizi telafi zamanı.
Artık zaman, bize kaybettirenlere vuneutluk etme değil, hesap sorma zamanı.
Artık zaman kendimize acınma ve ümitsizliğe düşme değil, yeniden diriliş ve mücadele zamanı
Artık zaman kaybettiklerimizi yeniden kazanarak, ŞIVANKUTE AMCANIN ruhunu şad etme zamanı.
Artık zaman meydanlara çıkarak “Biz de varız!” diye haykırma ve haklarımızı talep etme zamanı.
 
Vorepsov Adiğağer.



5024 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ÇERKESLERİN VAROLUŞ MÜCADELESİ - 24/01/2022
Devletimiz, Çerkeslerin varlıklarını yaşatmak, geleceğe taşımak ve atavatanlarına sahip çıkabilmek adına farklı arayışlar içine girmelerine yol açabilecek bir duyarsızlık içinde olmamalıdır.
Çerkes Soykırımının 150. Yılında “Asimilasyona Hayır” Diyen Çerkesler ÇDP’yle “Biz de Varız” Diyecek - 01/06/2014
İnanıyoruz ki hayalini kurduğumuz geleceğin Türkiye’sinde Çerkes Halkı ve ÇDP belirleyici unsurlar olacaklardır.
Sevgili Faruk Dok, - 14/04/2014
Son telefon görüşmemizde, “Çerkesleri dilinden, kültüründen, kimliğinden, tarihinden, anavatanından soyutlamayı amaçlayan, Çerkes Halkına iradesi dışında başkalarınca belirlenen, sınırları çizilmiş bir yaşam tarzını kabullenemiyorum” demiştin.
Sayın Süleyman Soylu, - 02/02/2014
Bundan sonra da bu görmezden gelme tavrı devam edecek olursa Türkiye'nin en büyük üçüncü etnik unsuru olan Çerkes Halkı’nın politik tercihlerinin de buna göre şekilleneceğinin bilinmesi gerekiyor.
Kimliğimizi Ne Cemaatlere, Ne De Başka Bir Etnik Kimliğe Feda Etmeyeceğiz! - 15/01/2014
Çerkes Halkı; kendi dili, kültürü, kimliğiyle eşit vatandaş olmak, varlığını geleceğe taşımak istiyorsa Türkiye’de ki en büyük üçüncü etnik unsur olarak siyasal gücünün farkına varmalıdır.
Çoğulcu Demokrasi Hareketi - 20/11/2013
Çerkes Halkının kendine olan inancı ve geleceğine olan güveni tamdır. Halkımız geleceğin Türkiye’sinde kendi dili, kültürü ve kimliği ile eşit vatandaşlar olarak yaşama iradesini ortaya koymuştur.
Toplumsal Hastalıklarımız - 11/11/2013
Çerkes halkının gerçek evlatları artık inisiyatifi ele almalıdır. Umudumuz ve geleceğimizi inşa edecek olanlar onlardır.
Demokratik Açılım Paketi Çerkeslere Ne Diyor? - 02/10/2013
Açıkça görülüyor ki; devlet ve siyasi iktidar, varlıklarının ve taleplerinin mücadelesini verenleri muhatap alıyor ve haklarını veriyor; varlık mücadelesi vermeyenleri ve talep etmeyenleri Türk sayıyor, yok sayıyor.
Sayın Başbakan’a Duyurulur ! Çerkeslerin de Demokratikleşme Paketinden Beklentileri Var. - 27/09/2013
Ama artık Çerkes halkı, siyasal yaşamda kendisini temsil edecek bir yapı ortaya çıkarabilecek siyasal bilince ve olgunluğa erişmiştir. En kısa zamanda organize olmak ve göz ardı edilen hassasiyetlerini siyasal platformlara kendisi taşımak zorundadır.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi