• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi27
Bugün Toplam456
Toplam Ziyaret1062447
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Kenan Kaplan
meretukokenan@hotmail.com
Ulus Devlet İdeolojisinin Asimilasyon Politikaları ve Çerkesler
18/10/2011

23 Nisan 1920'de TBBM 'nin açılışı ile yeni bir devlet kuruluyor, 19 Kasım 1920'de hazırlanmaya başlanan Anayasa 20 Ocak 1921 günü yapılan oylamayla kabul ediliyordu.

1921 Anayasası azınlıklar açısından özgürlükçü bir anayasaydı. Ancak, 1923 yılında faşist bir Türk milliyetçiği ideolojisine sahip olan ittihatçılar yaptıkları darbeyle meclisi ele geçiriyor, misyonu tüm halkları yok sayarak "Türk Ulusu" inşa etmek olan  yeni bir anayasa hazırlayarak 20 Nisan 1924'te meclise kabul ettiriyorlardı. Böylece, ulus devlet anlayışı devlet ideolojisi haline geliyor ve halklara yönelik asimilasyon politikaları sahnelenmeye başlıyordu.
 
Devletin asimilasyon politikalarının temelini; halkları kutuplaştırarak bir kutbu yanına almak, ardından kutupları çatıştırarak darbe yapmak ve darbe ortamlarında baskılayarak, asimilasyoncu eğitim politikalarıyla Türk etnik unsuru dışındaki tüm halkların varlıklarını yok etme anlayışı oluşturuyordu.
 
Bu amaçla önce ilerici - gerici kutuplaşması oluşturuldu. Etnik kimliğini inkâr ederek ulusalcı Kemalist ideolojiyi kabul edenler ilerici kabul ediliyor, kabul etmeyenler ise  gerici ilan ediliyor, sonrasında bu iki kutup çatıştırılarak  asimile ediliyordu.
 
Çok partili döneme geçilince bu kutuplaştırma politikaları darbelerle devam etti. Halklar Kemalist olanlar - olmayanlar, sağcılar - solcular, aleviler - sünniler, Türkler - Kürtler şeklinde kutuplaştırılarak birbirleriyle çatıştırıldılar ve bunun sonucu olarak; halklar, bir şeylerin mücadelesini verdiklerini zannederken asimile edilerek ulus devlet ideolojisinin zavallı figüranları haline getirildiler.
 
Elbette bu süreçten en çok etkilenen halklardan biri de Çerkesler idi. Ulus devlet ideolojisinin Türk - Kürt kutuplaştırması Çerkesler üzerinde de çok etkili oldu. Asimilasyon mağduru bazı Çerkeslerin söylemleri, asimilasyon süreçlerinin toplumumuz üzerinde ne denli etkili olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
 
Çerkes Hakları İnisiyatifi'nin kültürel hak arayışına karşı çıkan bazı Çerkesler(!) bakın ne diyorlar;
"Biz Kürtler gibi bölücü olamayız, biz hain değiliz." Siz onlara kültürel hak talebinin ihanetle, vatan sevgisiyle ilgisi olmadığını, tüm halkların eşit haklara sahip olması gerektiğini, bunun insan haklarının, demokrasinin bir gereği olduğunu anlatın durun, sonuç almanız mümkün olmayacaktır; çünkü ulusalcı politikalar onu asimile etmiş, kendi kimliğine ihaneti vatanseverlik olarak kabul ettirmiştir. Yine bir başkası şöyle diyor: "Türkler bize kucak açtı. Biz yemek yediğimiz kaba pislemeyiz." 
Bir halkın dilini, kültürünü etnik kimliğini, varlığını geleceğe taşıma iradesini yemek yediği kaba pislemekle eşdeğer görüyor. Kısaca, kimliğini reddediyor, Türk kimliğini kabul ediyor, bu kimliğe sadakatle hizmet edeceğini söylüyor. 
Bu asimilasyon mağdurları kendilerine şu soruları sormayı da akıl etmiyorlar:
Bunca yıldır bana, ''Türküm, doğruyum, çalışkanım '' dedirtenler Kürtler mi? 
"Ne mutlu Türküm diyene" dedirtenler Kürtler mi?
"Varlığım Türk varlığına armağan olsun" dedirtenler Kürtler mi? Tüm halkları kimliklerini inkâr etmeye zorlayarak asimile etmek isteyen Kürtler mi? 
Ya da, Kürtler de asimilasyon mağduru oldukları, yok sayıldıkları için mücadele ediyor olamazlar mı? 
... 
Evet, şimdilerde asimilasyon süreci Kürtler üzerinden yürütülüyor. Diyorlar ki; "Bakın Kürtler anadillerini istiyorlar, kültürel haklarını istiyorlar, bölücülük yapıyorlar, siz de isterseniz bölücü olursunuz, karşınızda bizi bulursunuz".
Bunun sonucu olarak da, güce tapanlar, statükoya tapanlar, korkaklar, satılmışlar, devşirmeler, demokrasi karşıtı darbeciler, "biz Kürt değiliz", "şimdi zamanı değil", "ülke böyle hassas bir dönemden geçerken", "bunca şehit verilirken"... gibi argümanlar ileri sürerek, kimliklerine ihanetlerine ve onursuz davranışlarına kılıf hazırlamaya çalışıyorlar.
Elbette bu gerçekler ışığında sormak gerekiyor, seçim öncesi ÇHİ'nin başlattığı kültürel hak talepleri için 'şimdi zamanı değil' diyenlere;
Yeni anayasa yapım süreci başladığı halde, hâlâ 'şimdi hassas bir süreç, zamanı değil' diyen sadakat şovmeni kimlik inkârcılarına sormak gerekiyor: sizce ne zaman?
Sizin Çerkesliğinizin misyonu, kendinizi inkâr ederek ulus devlet ideolojisinin efendilerine wuneutluk yapmak, Çerkes varlığını geleceğe taşımak isteyenlere, efendilerinize sadakatinizi göstermek için saldırmak ve karalamak mıdır? 
Kimliğini inkâr etmeyi marifet sayan ulus devlet mağdurlarına son bir kez seslenmek gerekiyor: Biliyor musunuz, artık efendileriniz de sizi terk etti.Artık onlar da yeni anayasada halkların varlığını ve kültürel haklarını tanımaktan yanalar. Artık onlar da hatalarını anladılar, ülkeyi sevmenin Türklüğe tapınmak olmadığını görüyorlar. Artık onlar da ülkenin bütünlüğünün, ülkede barış ve kardeşliğin halkların eşit hak ve özgürlüklere sahip olacağı bir anayasa ve demokrasiyle sağlanabileceğini görüyorlar.
Hala bu gerçekleri anlayamayan Çerkes kardeşlerimize diyeceğimiz şudur; özde Çerkes olun, özgür Çerkes olun, kendi efendiniz olun. İşte o zaman biat ettiğiniz efendileriniz de size saygı duyacaklardır.
Elbette bu ülkeyi seveceğiz.
Elbette bu ülkede ileri bir demokrasinin ve insan haklarının mücadelesini vereceğiz.
Elbette bu ülkede barışın ve kardeşliğin mücadelesini vereceğiz.
Elbette bu ülke insanlarının refah içinde yaşadığı, eşitlik temelinde birlik ve beraberliğin sağlandığı bir Türkiye hayali kurmaya devam edeceğiz.
Ancak, bunları yaparken kimliğimizden vazgeçmeyeceğiz, kendimizi inkâr etmeyeceğiz.
Kültürel hak mücadelemizi eleştirenlere diyeceğimiz şudur:
Hiçbir kaygı halkımızın kaygılarının önüne geçemez. Çünkü, yok olan bizim dilimiz, yok olan bizim kültürümüz, yok olan bizim varlığımız.
Varlık mücadelemizde hep başka bahanelerin ardına sığınanların, hep başkalarının önceliklerini ön plana çıkaranların aslında samimi  olmadıklarını, sadece kendi çıkarlarını gözettikleri için asimilasyona hizmet ettiklerini artık toplumumuz açık bir şekilde görmüştür.
Şunun açık olarak bilinmesi gerekir ki; biz Türkiye Cumhuriyeti'ni Türkiye halklarının üzerinde yaşadığı ortak coğrafya olarak görüyoruz.
Biz Türkiye Cumhuriyeti Bayrağını Türkiye'de yaşayan halkların birlikteliğinin sembolü olarak anlıyoruz. Eğer bazı Çerkesler vatan kavramından Türk etnik unsurunun toprakları anlamını çıkarıyorsa, eğer bazı Çerkesler bayrağı Türk etnik unsurunun bağımsızlık sembolü olarak görüyorsa ve vatan sevgisini, bayrak sevgisini Türk etnik unsuruna sadakatle eşdeğer görüyor, bunun sonucu olarak ta kimliğini inkâr etmeyenleri ihanetle suçluyorlarsa, bu Çerkes halkı olarak kendimizi sorgulamamız gerektiği gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır. Hatta bu zihinleri köleleşmiş zavallılar kimlik talebi olan Çerkeslere, "yok öyle, burası Türkiye", "ya kendini inkâr et, ya terk et", "hak arayacaksan Kafkasya'ya", "burada yaşayacaksan Türksün" diyorlar.
Ancak bilmeliler ki; dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, Çerkesler de başkaları da talep ettiği için değil, hakları olduğu için talep ediyor, etmeye de devam edecekler. Onlar da gerçekleri gördüklerinde anlayacaklar ki; bu devleti Türkiye halkları kurmuş, onlar da anlayacaklar ki; bu devletin gerçek sahibi Türkiye halkları. Onlar da anlayacaklar ki hiç bir halk düşman değil.
Ne mutlu kendisini kimliğiyle ifade edebilenlere!
Ne mutlu ülkesini kimliğini inkâr etmeden sevebilenlere!
Ne mutlu halkların eşitlik temelinde kardeşçe yaşamasını, bir etnik unsur içinde asimile olmaya tercih edebilenlere!
Ne mutlu Çerkes kalma, varlığını geleceğe taşıma iradesi gösterebilenlere!



5418 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ÇERKESLERİN VAROLUŞ MÜCADELESİ - 24/01/2022
Devletimiz, Çerkeslerin varlıklarını yaşatmak, geleceğe taşımak ve atavatanlarına sahip çıkabilmek adına farklı arayışlar içine girmelerine yol açabilecek bir duyarsızlık içinde olmamalıdır.
Çerkes Soykırımının 150. Yılında “Asimilasyona Hayır” Diyen Çerkesler ÇDP’yle “Biz de Varız” Diyecek - 01/06/2014
İnanıyoruz ki hayalini kurduğumuz geleceğin Türkiye’sinde Çerkes Halkı ve ÇDP belirleyici unsurlar olacaklardır.
Sevgili Faruk Dok, - 14/04/2014
Son telefon görüşmemizde, “Çerkesleri dilinden, kültüründen, kimliğinden, tarihinden, anavatanından soyutlamayı amaçlayan, Çerkes Halkına iradesi dışında başkalarınca belirlenen, sınırları çizilmiş bir yaşam tarzını kabullenemiyorum” demiştin.
Sayın Süleyman Soylu, - 02/02/2014
Bundan sonra da bu görmezden gelme tavrı devam edecek olursa Türkiye'nin en büyük üçüncü etnik unsuru olan Çerkes Halkı’nın politik tercihlerinin de buna göre şekilleneceğinin bilinmesi gerekiyor.
Kimliğimizi Ne Cemaatlere, Ne De Başka Bir Etnik Kimliğe Feda Etmeyeceğiz! - 15/01/2014
Çerkes Halkı; kendi dili, kültürü, kimliğiyle eşit vatandaş olmak, varlığını geleceğe taşımak istiyorsa Türkiye’de ki en büyük üçüncü etnik unsur olarak siyasal gücünün farkına varmalıdır.
Çoğulcu Demokrasi Hareketi - 20/11/2013
Çerkes Halkının kendine olan inancı ve geleceğine olan güveni tamdır. Halkımız geleceğin Türkiye’sinde kendi dili, kültürü ve kimliği ile eşit vatandaşlar olarak yaşama iradesini ortaya koymuştur.
Toplumsal Hastalıklarımız - 11/11/2013
Çerkes halkının gerçek evlatları artık inisiyatifi ele almalıdır. Umudumuz ve geleceğimizi inşa edecek olanlar onlardır.
Demokratik Açılım Paketi Çerkeslere Ne Diyor? - 02/10/2013
Açıkça görülüyor ki; devlet ve siyasi iktidar, varlıklarının ve taleplerinin mücadelesini verenleri muhatap alıyor ve haklarını veriyor; varlık mücadelesi vermeyenleri ve talep etmeyenleri Türk sayıyor, yok sayıyor.
Sayın Başbakan’a Duyurulur ! Çerkeslerin de Demokratikleşme Paketinden Beklentileri Var. - 27/09/2013
Ama artık Çerkes halkı, siyasal yaşamda kendisini temsil edecek bir yapı ortaya çıkarabilecek siyasal bilince ve olgunluğa erişmiştir. En kısa zamanda organize olmak ve göz ardı edilen hassasiyetlerini siyasal platformlara kendisi taşımak zorundadır.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi