• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi20
Bugün Toplam393
Toplam Ziyaret1062384
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Semerkew
Mustafa Saadet
mustafa.saadet@yahoo.com
Hilafet Makamının Fiili, Şer-i ve Hukuki Durumu
27/08/2018

3 Mart 1924 tarihli “Hilafetin kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanının Türkiye Cumhuriyeti Ülkesi Dışına Çıkarılmasına Dair Kanun” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. 6 Mart 1924'te Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren kanunun 1. Maddesi şöyle ;

Madde 1- Halife görevinden alınmıştır. Halifelik, hükümet ve Cumhuriyet’in anlam ve kavramı içinde esasen mevcut bulunduğundan, hilafet makamı kaldırılmıştır.

Bu kanunla hilafet makamı Büyük Millet Meclisi uhdesine bırakılmıştır.

Peygamberin vefatından sonra halife olan dört büyük isim (Hulefa-yi Raşidin) hilafete seçimle gelmişler ve vazifelerini büyük bir liyakatla yapmışlardır. Hz. Ali’den sonra Emeviler’e geçen halifelik son halife Abdülmecit’e kadar liyakat esası gözetilmeden babadan oğula geçmiş, akli muvazenesi yerinde olmayanlar, çocuk yaştaki kişiler, Nu resimleri yapan Abdulmecit gibiler halife olmuş ve neticede  halifelik makamı çok büyük itibar kaybetmiştir. Hz. Ali’den sonra İslam’da çok çeşitli farklılıklar oluşmuş, önce 4 mezhep türemiş, mezhepler tarikatlara, cemaatlere bölünmüş, hatta farklı İslam düşünceleri oluşmuştur. O kadar ki, İslam ülkeleri arasında Cuma namazının edasında bile  çeşitlik oluşmuştur.

Halifeye itaatsizlik büyük boyutlara çıkmış, öyle ki Osmanlı sultanı ve halife Vahdettin’in 1. Cihan Harbi’nde “cihad-ı ekber” ilan ederek bütün İslam alemini cihada davet etmesine rağmen, bu cihada hiçbir İslam ülkesi icabet etmediği gibi, Hindistan Müslümanları paralı asker olarak İngiliz ordusunda halifeye karşı savaşmış, Araplar da halifeye isyan bayrağı açmıştır.

Uhdesine halifelik makamı verilen TBMM, çeşitli görüşlerin temsil edildiği, Müslüman olmayan vekillerin de bulunması gibi nedenlerle hiçbir etkinlikte bulunmamış, Türkiye, Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in bağımsızlık oylamasında Fransa’yı desteklemiş ve İsrail Devleti’nin kuruluşunu tanıyan ilk devletlerden biri olmuştur. Bu olaylar bütün Müslümanların Hilafete olan bağlılıklarını ve güvenini yok etmiştir.

Hulefa-yi Raşidin’den sonra halifelik seçim yerine kuvvet kullanılarak elde edilmiş, Emeviler Hz Hüseyin’i katlederek, Abbasiler Emevileri yok ederek hilafet makamını gasp etmişlerdir. Bu konuda en adil davrananlar Mısır’daki Çerkes Memluklerdir. Memluklu Sultanları Halifeliği Abbasi soyundan gelenlerden almamış ve kutsal emanetleri onlarda bırakarak ilk defa devlet yönetimi ile halifeliği ayırmışlardır. Sultanlığı döneminde hep Müslümanlarla savaşan Yavuz Sultan Selim, idare ile hilafeti tekrar birleştirmiş, kutsal emanetlere el koymuş ve  hilafetin babadan oğula geçmesi sistemini tekrar  ihdas ederek,  Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar devam ettirilmiştir.

Hilafetin şahıs tekelinden meclise devredilmesi, meclisteki farklı görüşteki vekillerin mutabakat sağlayamaması bir işlevsizlik yaratmış ve boşluktan yararlanmak isteyen gruplar ortaya çıkmış, en bon bilindiği gibi DAEŞ lideri Ebu Bekir El-bağdadi kendisini halife ilan ederek, acımasızca dünyanın gözü önünde katliamlar yaparak dünyada İslam’a bakış açısını zedelemiştir.

11 Eylül saldırıları, aşırı dincilerin İslamiyet’i istismar ederek suçsuz insanların katledilmesidir.

Günümüzde hilafetin bir Müslüman ülke başkanının veya kralının uhdesinde bulundurulması imkansızdır. Zira, diğer iki semavi din, Musevilik ve Hıristiyanlığın yoğun çabaları ile İslamı kabul etmiş olan ulusların milliyetçilik duyguları ön plana çıkmış ve bugün 52 İslam ülkesi kurulmuştur. Bu ülkelerin İslam anlayışları farklı  olup, sayısız derecede görüş ayrılıkları meydana gelmiş durumdadır.

Bu parçalanmışlık elbette giderilebilir. Ancak, bütün İslam ülkelerinin bazı fedakarlıklarda bulunması lazımdır. Bugün islamın en kutsal mekanı olan  Kâbe dev gökdelenlerin arasında bir kulübe gibi kalmıştır. Bu gökdelenlerin gölgesinden kurtarılması lazımdır.

Öncelikle çok daraltılmış Mescidi Haram bölgesinin her bakımdan günlük yaşamdan tecrit edilerek ziyaretlerin düzenlenmesi, idaresinin 52 ülkenin temsilcilerinden oluşacak bir kurula devredilerek bu bölgenin hiçbir ülkenin kontroluna bırakılmaması, dönüşümlü olarak seçilecek halifenin ve heyetinin dini içtihatlarına uyulması, (Her ne kadar içtihat dönemi kapandı dense de, gerçekçi değildir. Zira geçmişteki içtihatlar mezheplerin kurucuları tarafından dönemin şartlarına göre kabul edilmiş içtihatlardır.)  Kutsal emanetlerin yerine iade edilmesi gibi uygulamalar yapılabilir. (Bu konuda Vatikan örneği ortadadır.)

Bu görüşler absürd bulunabilir ama, şöyle bir İslam aleminin durumunu göz önüne getirelim ve acınacak durumu değerlendirelim. Arakan’da, Yemen’de, Kırım’da, Somali’de, Afganistan’da, Sudan’da, Suriye’de, Irak’da Müslümanların yaşadıklarını; Bosna’da, Azerbaycan’da, Libya’da, Doğu Timor Adaları’nda geçmişte yaşananları da unutmayalım. 



1227 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KÜLTÜR DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM - 23/03/2024
Radyu Sputnik'de Bulgaristan’ın Dobruca bölgesinin müziği olarak tanıtılan ve Galina Dubreşiska tarafından icra edilen müzik, Bulgaristan Müziği değil, asırlardır Çerkesler tarafından Kafkasya'da söylenen bir ağıt idi.
DİJİTAL PARANIN / PARALARIN GELECEĞİ - 30/01/2024
kağıt para sistemindeki olumsuzluk gibi sebepler de, yeni para sistemi arayışlarını artırmış ve 2011 yılında Japon asıllı Avusturalya vatandaşı S. Nakamoto tarafından geliştirilen dijital para dünya gündeminde yerini almıştır.
SON GELİŞMELERE AMATÖR YORUMU - 20/10/2023
Şimdiki durumda Türkiye devletini tehdit edecek güçte bir komşusunun olmadığı kanaatindeyim. Olsa olsa bu tehdit, güçlü deniz kuvvetlerine sahip olan ve gemilerini Doğu Akdeniz'e konuşlandıran ABD ve GB olabilir.
UKRAYNA VE ÇERKES SOYKIRIMI - 04/06/2023
Gürcüler, Ermeniler, Azeriler, Rusya ile anlaşma yolunu seçtikleri için soykırım yaşamadılar, nüfuslarını korudular ve şimdi de bağımsız ülkeleri var.
GÖNEN-MANYAS ÇERKES SÜRGÜNÜ - 09/05/2023
Temennimiz, yas günü ilan edilen ve her yıl 21 Mayıs’ta anma programları yapılan 1864 soykırımına benzer şekilde, 2 Mayıs 1923’de yas günü ilan edilerek yıldönümlerinde Gönen-Manyas Çerkes Sürgünü olarak anılsın ve mağdurların hatıraları yad edilsin.
14 MAYIS 2023 SEÇİMLERİ, ÇDP VE ÇERKESLER… - 15/04/2023
ÇDP yönetiminin toplumumuzun siyasallaşmasına katkı sağlayacak ve partiyi ileriye götürecek her türlü oluşuma kapısını açık tuttuğunu da belirtelim.
BİR MUSİBET BİN HASİHATTAN EVLADIR - 10/02/2023
STK’larımız büyük bir gayretle topladıkları yardım malzemelerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakta güçlükle karşılaşmışlardır. Şahsi telefonlarla bilgilendirmeler de kısıtlı kalmıştır.
Temsil Kabiliyetini Yitirmiş, İşlevi Kalmamış İki Sivil Toplum Kuruluşumuz: D.Ç.B. ve KAFFED - 26/10/2022
Geçen 10 sene içinde iletişim, internet ve bilgisayar teknolojisinde yaşanan gelişmeler, artık bir ülkenin izin ve icazet vermesine gerek kalmayacak şekilde yeni imkanlar sunmaktadır.
ATA SÖZLERİNİN YORUMU - 26/01/2022
Atasözünün şimdiki tahrif edilmiş şekliyle söylenmesi mümkün değildir. Çünkü Çerkes’lerin müstakil devleti olmadığı için, sarayları, kralları, hatta iki katlı binaları bile yoktu.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi