• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam191
Toplam Ziyaret1061504
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Cihan Candemir’le Çerkes Halkı Üzerinden Bir Yolculuk Denemesi.
03/03/2018
Cenazeler her insanda farklı duygular uyandırır. Ama cenazeler benim gözümde bir film şeridi oluşturur. Öyle her cenazeye de gitmeyi iş edinmiş kişilerden değilimdir. Geçmişte yaşanmışlığımız olan kimselerin cenazelerine gitmekten asla erinmem. Gözümün önünde adeta bir sinema perdesi oluşur. Rahmetliyle ilgili, ilgisiz anılar gözümün önünden akmaya başlar.
2010 yılının Nisan ayının başlarıydı sanıyorum. Çok sevdiğimiz Yılmaz Ölmez Hocamızın eşinin vefat haberi gelmişti. Düzce'ye bir minibüse doluşarak gitmiştik. Yılmaz Hoca'nın eşini bir kaç kez görmüşlüğüm vardı. Tabi ki Yılmaz Hocamızı böylesi bir günde yalnız bırakamazdık. Kanser hastası olan eşinin, çektiği acılardan kurtulmuş olmasının huzuru içerisindeydi Yılmaz Hoca.
Bu cenazeden film şeridime takılan iki görüntü gözümün önünden gitmek bilmez bir türlü. Düzce Merkezdeki Çerkes Camisinde, öğle namazından sonra, cenaze namazı için saf tutmuştuk. Bir anda birisinin cep telefonundan, bir kafe müziği çalmaya başladı. O zaman cep telefonları da bu kadar yaygın değildi. Telefonu çalan kişide namaz bozulmasın diye telefonunu kapatmadı. Önce herkesin yüzünde bir tebessüm belirdi, ardından herkesin namazı bırakıp kafe yapası geldi neredeyse. Hepimiz “Yılmaz Hocanın eşine de böyle bir uğurlama, böyle bir cenaze namazı yakışırdı” dedik.
O cenazeden geriye kalan diğer film şeridi ise, mezarlıkta karşılaştığımız Cihan Candemir'le birbirimize içten sarılmamız ve adeta birbirimizin yüreğine dokunmamızdı. O benim çok değer verdiğim Cihan abimdi. Otuz yıldır neredeyse hiç görüşmemiştik, bir iki kısa ve ayak üstü görüşme haricinde. Sohbet etmiş ve hasret gidermiştik. O dönemde Kaffed Başkanı olan Cihan Candemir'i arkadaşlarıma göstererek "Bu adam Çerkes Halkı'nın en hayırlı evlatlarından biridir" demiştim.
***
6 Aralık 2017 tarihinde, Çerkes Halkının gerçek emektarlarından ve aydınlarından biri olan Yaşar Bağ'ın vefat haberi geldi. Büyük bir üzüntüyle, ikindi namazından sonra kılınacak cenaze namazı için, Bağlarbaşı İlahiyat Camii’nde toplandık.Yaşar Bağ'ın dernek yöneticisi, yazar ve şair olarak hem Çerkes Toplumunda hem de bizzat üzerimde emekleri vardı. Bütün müslümanlara farz olan cenaze namazları, dört kişi tarafından kılındığında, diğer müslümanların üzerine düşen yükümlülük de ortadan kalkmış olur. Uzun yıllardır Alzhaimer hastası olan Yaşar Abimiz sanki yaşarken ölmüş gibiydi. Uzun yıllar toplum içerisine çıkmamış olduğundan biraz unutulmuş hissi uyandırdı bende. Cenaze kalabalıktı, ama biraz eksikmişiz gibi geldi bana. Vefalı toplumlar, kendilerine hizmet eden kişileri unutmazlar. Onun için, cenazenin çok daha geniş bir toplum kesimi tarafından sahiplenilmiş ve olduğundan daha kalabalık olması gerektiğini düşündüm.
Yaşar Abimizin kızları Mine ve Necla'ya başsağlığı diledikten sonra, sevgili eşinin yanına gittim. Üzerimizde büyük emeği olan sevgili yengemizin yanında onu iki elinden tutup oturmuş teselli eden Cihan Candemir bulunuyordu. Büyük bir şefkatle beni kucaklayan değerli yengemiz "Ah Yaşar Abiniz sağ olsaydı da, yine sizlere hizmet etseydim, eski günlerdeki gibi" demişti ilerleyen yaşına rağmen. Sevgili yengemizin bir elinden Cihan Candemir, bir elinden ben tutarak bir müddet öylece oturduk.
Yedi yıl önce Yılmaz Hocamızın eşinin cenazesinde içtenlikle sarıldığım Cihan abim gitmiş, yerine buz gibi oturan bir adam gelmişti. Doğrusu benim de duygularım hiç sıcak değildi. Duygularımız birbirine karşı örselenmişti, tıpkı toplumumuz gibi.
Bu kırılmada kendimi son derece masum ve saf olarak görüyorum. Ama bu mücadele esnasında bilmeden kırdığım kimseler olduysa ben onlardan özür dilemeye hazırım. Toplumsal eleştirinin ne olduğunu bilmeyen kesimler yazdıklarımdan hakaret anlamı çıkarmak istiyorlar. Ancak bu onları haklı yapmıyor. Bizim yaptıklarımız, halkımız adına mutlaka yapılması gereken şeylerdi ve doğru şeylerdi. Eğrilik, Çerkes Halkı adına talep dile getirenlere karşı çıkılmasında yatıyordu.
Sevgili Cihan Abi,
Ben bu yazıyı yazıp yazmama konusunda tam üç ay düşündüm ve bekledim. Bu yükü daha fazla taşıma imkanım kalmadığı için yazıp hafiflemek istiyorum. Allah sana uzun ömürler versin. Bu yazıyı sen hayattayken yazıyorum; tanışmamızın üzerinden tam kırk yıl geçmişken. Cevap verirsen de sağol, cevap vermesen de sağol.
***
1978 yılında Maoculuk, Bağlarbaşı Kafkas Kültür Derneği gençleri arasında en yaygın siyasi akımdı. Çin'le Sovyetler Birliği, Amerika'dan daha fazla birbirine düşmandılar. Bu düşmanlık Türkiye'ye ve derneğimize de yansıyordu. O yıl ki genel kurulla ilgili yapılan ittifak görüşmelerinde Maocular "Genel kuruldan sonra, faşistleri ve sosyal faşistleri derneğimize sokmayacağız" demişlerdi. Biz de Dev-Genç içerisinde yer alan Çerkes gençleri olarak buna şiddetle itiraz ettik. Zira Maocu arkadaşlarımıza göre, Sovyetler Birliğine yakın bir çizgide olan bir siyasete yakın olmak, faşist olmak kadar ağır bir suçtu. Bu duruma göre Öğretmen sendikacılığı yapmış ve TİP içerisinde bulunmuş Yaşar Bağ, TSİP içerisinde bulunmuş Hapi Cevdet Yıldız, İ.G.D. ve T.K.P. çizgisinde olan Ümit Duman gibi çok değerli arkadaşlarımız derneğe sokulmayacaktı bu Maocu arkadaşlarımız tarafından.
“Biz ayrı bir liste oluşturarak seçime gideceğiz” deyince, bir anda hiç tanımadığımız onlarca kişi arkamızda durmuştu. Dernekten umudunu kesmiş samimi Çerkes Milliyetçileri, Dönüşçüler, Uzunyaylalılar, Maocularla baş edebilecek samimi solcular diyerek etrafımızda kenetlenmişlerdi.
Cihan Candemir'i ilk defa 1978 yılının Mayıs ayında yapılacak olan Bağlarbaşı Kafkas Kültür Derneği’nin ittifak çalışmaları esnasında gördüm. Genel kurul sonunda Yaşar Bağ başkan, Cihan Candemir başkan yardımcısı, Murat Özden genel sekreter, Cengiz Gül sayman, Turhan Doğan, M.Nedim Özel ve Avni Turan asil yönetim kurulu üyesi, Hikmet Albayrak, Abidin Bilgier, Cevdet Yıldız yedek yönetim kuruluna seçilmişlerdi.
Hem Türkiye'nin zorlu bir dönemiydi, hem de gençlik kolu seçimlerini Maocu arkadaşlarımız kazandığı için, bizi de zorlu bir dönem bekliyordu.
Aslen Amasya Hamamözülü olan Cihan Candemir, Ankara kökenliydi. ODTÜ inşaat Mühendisliği bölümünü bitirmişti ve Dünya güreş şampiyonlarından Adil Candemir'in oğluydu. O dönemde Yüksel İnşaat’ın Haydarpaşa Liman İnşaatı şefiydi. Emrinde en az beş yüz kişi çalışıyordu ve işyerinde Çerkeslerden oluşan bir kurmay heyeti bulunuyordu.
Ankara Kafkas Derneğinden yetişen Cihan Candemir, ünlü folklör Hocası Elbruz Gaytaoğlu'nun ekibinde uzun yıllar Kafkas Halk danslarını icra etmişti. Üç yıl boyunca İstanbul Kafkas Kültür Derneği ekibi ve başkan yardımcılığı ona teslim edilmişti. 
Tam bir matematik adamı ve mühendis olan Cihan Candemir, adeta işi ile evli biri gibiydi. Ama yönetim kurulundaki görevlerini hiç aksatmayan ve tüm yönetim kurulu toplantılarına katılan biriydi. Biraz sosyal ve siyasal konularda eksik olduğunun farkındaydı. Yönetim kurulu ve yakın çevremiz için düzenlediğimiz eğitim çalışmalarında görev olarak verdiğimiz Doğan Avcıoğlu'nun "Türkiye'nin Düzeni" kitabını okuyup bizlere büyük bir içtenlikle anlatışını unutamam. 
Dernek yönetim kurulu büyük bir samimiyet ile çalışırken dönem sonuna doğru Uzunyayla ekibi (Cengiz Gül , Turhan Doğan , Hikmet Albayrak ) ve M. Nedim Özel’in ömründe hiç derneğe gelmemiş 50 kişiyi üye kaydedip dernek yönetiminden solcuları tasfiye etme girişimine karşı Cihan Candemir'in nasıl yanımızda sağlam durduğunu unutmam mümkün değildir. Onun bu davranışı gönlümde taht kurmasını sağlamıştır. 3 yıl boyunca büyük bir samimiyet ve içtenlikle abi-kardeş yakınlığı içerisinde Cihan Candemir ile aynı yönetim kurulunda bulundum. 
Araya 12 Eylül askeri darbesi girdi. Uzun zaman görüşemedik. Ama ona olan saygı ve hürmetim hiç bir zaman eksilmedi. Taa ki 2011 yılına kadar...
***
2010 yılının Nisan ayında Cherkesia-net sitesinde yazmaya başladım. Yılların birikimi inanılmaz bir hızla akarak yazıya dönüşmeye başladı. Yazdıkça düşündüm, düşündükçe yazdım. Cherkessia-net'te kaleme aldığım "Çerkeslerin Ulusal Politikası ve Örgütlenme Üzerine" isimli yazı dizisinde Çerkeslerin siyasi yol haritasını belirlemeye çalıştım. Hayatımda Çerkes meselesinde, akıl veren ve dışarıdan bakan biri olmadım. Onun için "Çerkesler şöyle yapmalı , böyle yapmalı...." diyen, elini taşın altına koymayan Çerkeslerden de hep nefret ettim. Türkiye'nin "Demokratik açılım sürecini yaşadığı o dönemde olayları seyretmeyi uygun bulmadım. Çünkü devlet Türkiye’de Türkten başka etnisitelerin varlığını ve bunların haklarının olması gerektiği devlet nezdinde tartışılırken, Çerkes kurumları ise durumu seyrediyordu. 
Kadıköy Kafkas Pasajında kurduğumuz 15 metre karelik Nart yayıncılık adını verdiğimiz sahaf dükkanı adeta bir örgüt merkezi olmuştur. O küçücük kitapçı dükkanında onlarca kişiyle defalarca toplantılar yapıldı. Yaşanan o dönemde Çerkesler taleplerinin olmadığı gerekçesiyle devlet tarafından çizilmiş ve Çerkes kurumları da buna razı gelmişti. Bu duruma razı gelmeyen Çerkesler de ÇHİ'yi ( Çerkes Hakları İnisiyatifi) oluşturarak Çerkes meselesini "görünür kılma" kararına varmıştı. 
Bir meselenin görünür olabilmesinin yolu da mitingler ve kitlesel basın açıklamaları ile halka ulaşmaktan geçiyordu. Bu karar varılıp ÇHİ ismi üzerinde mutabakat sağlandığında tarihler 3 Şubat 2011'i gösteriyordu. Bütün kurumların federasyonların, grupların ve kişilerin Çerkes halkının tarihlerinde ilk defa kendileri için talep dile getireceği 12 Mart Ankara mitinginde yer alacağına inanıyorduk. Bunun için bir heyet oluşturarak KAFFED ve BİR-KAF ile görüşmek için randevu alarak Ankara'nın yolunu tuttuk.  Önce BİR-KAF ile görüşüp destek ve onaylarını aldık. 
Randevu aldığımız KAFFED başkanı Cihan Candemir'i yanına gitmek üzere aradığımızda özür dileyerek Ankara'da değil İstanbul'da olduğunu bildirdi.  O zaman zaten İstanbul'a geri döneceğimiz için ertesi gün İstanbul'da görüşme kararına vardık. Levent Metro City alışveriş merkezindeki bir cafede takribi iki buçuk saat süren bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmede Cihan Candemir'in de yapılacak mitinge karşı olumsuz bir tavrı olmamış tam tersine "Bu miting bizim de elimizi güçlendirir." demişti. Cihan Candemir bu meselede tek başına karar veremeyeceğini, yönetim kurulu kararından sonra bizi arayacağını söylemişti. Bu görüşmeden sonra bir daha KAFFED yönetimine ulaşma imkanımız olmadı.  Telefonlarımıza ise "Cihan Candemir Rusya'ya gitti. 15 gün sonra dönecek" cevaplarını aldık. 
ÇHİ mitinginin ilk açıklaması Kafkas Vakfı'nın pazar kahvaltısında büyük alkışlarla karşılandı. KAFFED üyesi Bahçelievler Kafkas Derneğinde yapılan açıklamaya, Başkan Erdoğan Yaşar "Bir veya iki otobüsün parasını ben vereceğim. Bu mitinge Dernek olarak mutlaka katılmalıyız." dedi. Bağlarbaşı Derneği’nde yapılan açıklamaya Başkan Yaşar Nogay "Çerkes meselesini görünür kılacak bu eylemi düşünenlerden ve gerçekleştirecek olanlardan Allah razı olsun. Bize onlara destek olmak düşer. Yolları açık olsun."dedi. Düzce Kafkas Derneğinde yapılan toplantıdan sonra kaç otobüs kiralanıp Ankara'ya gidilmesi gerektiğinin tartışmaları başlamıştı. (Ancak bu derneklerin hiçbirisi ve hiçbir Çerkes kurumu KAFFED'in engellemelerinden dolayı Ankara mitingine katılmadı.)
Bu arada KAFFED'den bir ses çıkmıyordu. KAFFED'in DİÇEG'e salonlarını kapatması ve Jineps gazetesinin KAFFED'in derneklerine sokulmaması gibi durumların varlığı KAFFED'in mitinge karşı olumsuz tavır geliştireceğinin sinyallerini veriyordu. Ama ben "KAFFED'in başında benim Cihan Abim var. O bizim samimiyetimizi bilir. " deyip böyle bir ihtimali düşünmek bile istemiyordum. 
Ama düşünmek istemediğimiz şey, Cihan Candemir'in Rusya'dan dönmesiyle birlikte başımıza gelmişti. KAFFED Çerkesler'in taleplerini meydanlara taşımak isteyenlere karşı organize bir saldırı başlatmıştı. "Onlar da kim oluyor, yetkiyi kimden almışlar, AKP projeleri, ABD uşakları, milletvekili olmak istiyorlar, dolandırıcılar ..." gibi hiçbirini aklımıza getirmediğimiz suçlamalarla itibarsızlaştırma kampanyası yaparak mitinge katılımın önünün kesmek için büyük bir çabaya giriştiler.  Tabii bizler de kendimizi savunmak için cevap verdiğimizde "Kurumlarımıza hakaret ediyorlar." suçlamalarıyla karşılaştık. 
Bu süreç toplumumuzda bir bölünmeye yol açarken müthiş bir bilinçlenme de yaratmıştır. Yeni oluşumlar, yeni kurumlar, yeni düşünceler ortaya çıkmıştır. KAFFED Çerkes toplumunda tekel olmaktan çıkmış ve adeta olayları arkadan takip eden bir kuruma dönüşmüştür. 
Eğer KAFFED o dönemde büyük kurum gibi hareket edip bizleri kucaklayıp sahip çıkabilseydi, demokratik açılım sürecini doğru okuyabilseydi, Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti, Çerkes Dernekleri Federasyonu, Çoğulcu Demokrasi Partisi gibi kurumları belki de kurmayacaktık. KAFFED'in nefes almasına müsaade etmediği kesimler kendi yaşam alanlarını oluşturdular. Toplumda ve yüreklerimizde bir yarılma oluştu. 
Sevgili Cihan Abi,
Çerkes toplumunda bu bölünmeyi başlatan, sizin başında bulunduğunuz dönemdeki KAFFED değil midir? 
Çerkesler'in taleplerini dile getirenlere karşı çıkarak, Çerkeslerin taleplerine karşı çıkan bir kurum haline getirmediniz mi KAFFED'i?
Döneminizde başlayan bölünme ve yarılma daha da şiddetlenerek KAFFED tarafından devam ettirilmek isteniyor. Bu çatışmayı önlemek için bir öz eleştiri yapmayı düşünür müsünüz? 
Sevgili Cihan Abi ,
Artık görevde değilsiniz ticari hayatınızda da gelebileceğiniz yere geldiniz. Gelin ahir ömrünüzde bu öz eleştiriyi yapın ve emekleriniz üzerine düşen gölgeyi hep birlikte kaldıralım.
    Selam, sevgi ve hürmetlerimle sağlıklı bir yaşam diliyorum size...


3830 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi