• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam151
Toplam Ziyaret1071704
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.178735.3196
Euro36.582036.7286
Semerkew

Valeri Hatajuko: 'Dönüşçülere Yapılanlar Karşısında STK ve Cumhuriyetlerimiz Çoktan Ayağa Kalkmalıydı'

Sovyetlerin dağılıp, anayurt kapısının açılmasından sonra anavatanına dönen ve o tarihten bu yana yaşamını Kabardey Balkar Cumhuriyeti'nde sürdüren Türkiyeli Çerkeslerden İmdat Kip, Kabardey Balkar İnsan Hakları Derneği Başkanı Valeri Hatajuko ile odağında anayurduna dönmüş Çerkeslerin yer aldığı son gelişmeleri konu alan bir mülakat gerçekleştirdi.

***

VALERİ HATAJUKO KİMDİR?

Hatajuko Valeri, 1956 yılında Kabardey Balkar Cumhuriyetinin Şordak köyünde doğdu. KB Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nden mezun oldu. 1985 yılında ilk kurulan ve daha sonra 1990 yılında Kabardey Adige Xase’ye dönüşen Aşamaz Kültür Derneği’nin kurucularından oldu. Bu tarihten 2000 yılında DÇB’nin devletleştirilme sürecine kadar Xase yönetiminde görev yaptı. 1994’e kadar başkan yardımcısı, 1994-2000 arasında ise Başkanlık görevini yürüttü. Aynı dönemde DÇB’de muhtelif görevlerde bulundu. 1992 de çıkan Abhaz Gürcü savaşında Kuzey Kafkasya’dan gelen gönüllü birliklerin örgütlenmesi ve yardım faaliyetlerinin icra edilmesini yönetenlerden biri oldu. 2001-2002 yıllarında muhalif Adige Xeku gazetesini çıkardı. 2003’den bugüne kadar KBC İnsan Hakları Derneği’nin başkanlığını yürütüyor. Dernek, bölgedeki insan hakları ihlallerine karşı mücadele yürütmekte olup, mağdurlara karşılıksız hukuki destek vermektedir.

***

İmdat Kip: Sn Hatajuko, bildiğiniz gibi, Rusya ile Türkiye arasında meydana gelen uçak krizi sadece bu iki ülkeyi etkilemekle kalmadı, Çerkesleri de derinden etkilemeye başladı. Son zamanlardaki duyumları da göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapmanızı istiyorum.

Valeri Hatajuko: Evet, krizin başlangıcından itibaren Kafkasya’da özellikle de dönüşçü Çerkeslerle ilgili muhtelif duyumlar aldık. İkamet belgeleri, ikamet adresleri, iş yerleri ile ilgili sıkıntı çıkarmaya yönelik polisiye baskılar olduğu, ikamet belgelerinin iptal edilerek sınır dışı edilmeleriyle ilgili çalışmalar olduğu, bazılarının hava alanından Rusya’ya sokulmayıp geri gönderildikleri, hatta çifte vatandaşlık sahibi olanların TC vatandaşlığını bırakmaya zorlandıkları, iş sahibi olanların sürekli denetim ceza ve baskı altında tutuldukları gibi  çok sayıda duyum aldık. Bunlar içinde aleniyet kazanmış olanlar olayların az bir kısmıdır. Çünkü mağdur edilenler açıkça haklarını aramaya çekindikleri için, gizlice ve bireysel girişimlerle sorunlarını çözmeye uğraşmaktadırlar.

Size insan hakları derneği olarak bu konuda herhangi bir başvuru oldu mu?

Hayır olmadı, biz mağdur edilen soydaşlarımızın hukuklarını korumak için yardım etmeye hazırız, ancak tek bir müracaat dahi olmadı. Duyumlar şimdiye kadar daha çok Adigey ve Krasnodar bölgesinden geliyordu, son günlerde ise Kabardey Balkar’da da de ciddi problemler olduğuna dair duyumlar aldık. Bir arkadaş kanalıyla ikametleri iptal edilen üç kişinin evrakları konusunda bilgilendirildik. Kendilerine yapılan tebligatın kopyasını da gördüm ama kendilerini görmedim. Bir çok kişi hakkında benzeri çalışmalar varmış ama bize henüz gelen olmadı.

Başvuru olmamasının nedeni nedir sizce?

Demin söylediğim gibi,  haklarını açıkça aramaktan, bize yaklaşmaktan çekiniyor olabilirler. Sorunlarını kişisel ilişkilerle ya da rüşvetle çözmek isteyebilirler. DÇB’ye gittiklerini orada bir toplantı yapılacağını duydum. Devletle sorunlarını devlete yakın yerlerde çözmek istiyorlardır. Umarım bir faydası olur.

Sizin çizdiğiniz tablo Çerkeslerin örgütsüzlüğünü tekrar ortaya koymuyor mu? Bu anlamda DÇB çözüm olabilir mi?

Evet maalesef, şu anda meydana gelen olaylarla ilgili gerek buradaki, gerekse diasporadaki STK’ların ve cumhuriyetlerimizin çoktan ayakta olması gerekirdi. Eğer adımıza koşacak STK’larımız olsaydı ortaya çıkar, bu durum hakkında açıklama yapar, tavır koyarlardı. İlginçtir, müspet veya menfi hiçbir sesleri çıkmıyor. Bence STK’nın en belirgin özelliği açıklıktır. Faaliyetlerini açıkça yapması, olayları açıkça ortaya koyması, deşifre etmesi, tavrını da kamuoyu önünde açıkça ortaya koymasıdır. Şu anda ortada herhangi bir STK’mızın olmadığı açıktır. Bilgiler bile dışarıya dedikodu mahiyetinde sızıyor. Bir STK davranışı değil bu, Devlet dairesi davranışı. Biz gerçekte DÇB’nin de, Kabardey Adige Xase’nin de STK olmadığını zaten biliyoruz. 2000 yılı kongresinden sonraki DÇB’nin ve Kabardey Adige Xase’nin öncekileriyle aynı ismi taşımak dışında uzaktan yakından bir ilgileri yoktur. Yine de bir işe yararlarsa memnun olurum. Muhtemeldir ki problemlerin bir kısmını kendileri yaratıyorlardır, en azından o kısmını çözebilirler.

Şu anda meydana gelen olaylar, Çerkesler açısından çok açık bir hak ihlalidir. Her şeyden önce bir insan hakkı problemidir. Bu sadece bana göre değil, uluslararası hukuka göre de, Rusya’daki yasalara göre de... Çünkü diasporadan buraya dönen her hangi bir Çerkes, RF yasalarına göre dışarıdaki soydaş konumundadır. RF’nin kendi vatandaşlarının vatandan koparılmış bir parçasıdır. Nedenleri ayrı bir konu. Dolayısıyla bu yasa dışı hak ihlallerini kabul etmememiz, gerek diaspora olarak, gerek vatandaki Çerkesler olarak, örgütlerimizle, Cumhuriyetlerimizle itiraz etmemiz gerekir.

Gerçekten soydaş mıyız, RF yasalarına göre?

Elbette; evet bizi böyle görmek istemeyenler, bir takım politikacılar, Rus faşistleri var fakat biz kendimizi onların gördüğü gibi değil, doğru görmeli ve zorlamalıyız.

Yeri gelmişken, Cumhuriyetlerimizin durumu gücü nedir? Merkezin istemediği bir şeyi yapabilirler mi?

Cumhuriyetlerimizin varlık sebebi budur. KBC neden vardır? Kabardey ve Balkarların ulusal varlıklarını garanti etmek için vardır ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde. Bu yaşayan diğer uluslara haksızlık anlamına gelmez ama özellikle bu iki halkın ulusal varlığının teminatı olarak vardır. Maalesef, Putin döneminde cumhuriyetlerimizin gücü, yetki ve fonksiyonları çok budanmıştır ama bu ilelebet böyle olacak değildir. Her şeye rağmen formel olarak vardırlar. RF de bir federasyondur. Bu durumun tahrip edilmesi sadece bizim değil RF’nin kendisi için de tehlikelidir. Biz RF’nin yıkılmasını istemeyiz, bu Çerkeslerin konumuna ve çıkarına uygun değildir. Herkesin çıkarına olan, daha ileri demokratik standartlara dayalı bir Federasyon olmasıdır.

Problemlerin bir nedeni de hukuksal zayıflık değil mi sizce? Örneğin belgelerin, dönenlerin Çerkes olmalarından kaynaklanan bir hak değil de, ikamet veya vatandaşlık talep eden bir Türk statüsü ile düzenlenmiş olması.

Evet o da önemli bir neden. Yeltsin döneminde Cumhuriyetlerimizde geriye dönüş ile ilgili yasalar çıkarılmış, yasal zemin için temeller de atılmıştı ancak daha sonra bu ortadan kalktı.

Bu yasalar kaldırıldı mı ?

Evet Federal yasalara aykırılık gerekçesi ile iptal edildi. Bunlar için mücadele eden STK’lar da yok edildi, sadece adları kaldı. Bugün ortaya çıkan durum, asla vazgeçmememiz, yeniden başlamamız ve hak hukuk mücadelemizi vermemiz gerektiğini ortaya koymuştur.

Rusya’yı kızdırmamak gerektiği, işi daha kötüleştirmeden iyilikle halletme duygusu da hak aramayı zorlaştırmıyor mu?

Evet, ama bir işe yaradığını sanmıyorum. Sizin hak talep etmenize kızan merci hakkınızı zaten vermez.  Hak sadaka olarak verilen bir şey de değildir. Ayrıca bu ihlallerin bir kısmı işgüzarlık, çoğu da zaten sadece bize değil RF’ye de zarar veriyor. Örnek olarak Düzce Üniversitesi’nde Çerkesçe eğitim veren öğretim görevlilerinin alelacele çağrılmış olması büyük bir hataydı. TC’ye hiçbir zarar vermediği gibi hem Çerkeslere hem RF’ye zarar veren bir eylemdi. Çünkü RF’den giden öğretim görevlilerinin yabancı bir ülkede kendi vatandaşlarının soydaşlarına eğitim veriyor olması RF’nin de faydasınadır. Hem dışarıya, hem kendi vatandaşı olan Çerkeslerin huzur ve barışına katkı yapan bir faaliyettir. Onların çağrılması için merkezden herhangi bir baskı da olmamıştı. Şimdi bu öğretim görevlilerinin tekrar görevlerine döndüğünü duydum. Benim kanımca bu hatanın düzeltilmesi de oluşan ciddi tepkilerin ve olayın deşifre edilmesinin sonucudur.

Şu anda olmakta olan olaylarında önemli bir kısmının, ilgili bürokratların ya çıkar saikiyle, ya da işgüzarlık dürtüsüyle hareket ediyor olmalarından kaynaklanıyor olması da kuvvetle muhtemeldir. Ben buradan Türkiye’deki Çerkeslere de seslenmek istiyorum, dünyada yaşayan her Çerkes kendi vatanlarında olan olaylarla, kendi haklarını ilgilendiren durumlarla ilgilenme hakkına sahiptir. Biraz önce söylediğimiz gibi hukuken soydaş statüsündedirler. Bu nedenle, bu olaylarla ilgili olarak gerek RF mercilerine gerekse yerel cumhuriyet yetkililerine tepki ve taleplerini iletmelidirler.

Son sözleriniz?

Biz Rusya ve Türkiye arasındaki krizin tarafı değiliz. İki ülkenin ilişkilerinin iyi olması bizim için en iyisidir. Ancak aralarındaki ihtilaf bahane edilerek bizim hayatımızın etkilenmesi, haklarımızın ihlal edilmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Biz sürgün ve soykırımla dünyaya paramparça dağıtılmış varlığı tehlike altına sokulmuş bir halkız. Haklarımızın bilincinde olup, takipçisi olmak zorundayız.

Röportaj: İmdat Kip



1498 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi