Çerkes Dernekleri Federasyonu (ÇERKES-FED), “Çerkes İhanetinde 2. Perde” başlıklı yazısı nedeniyle kısa adı ATASEN olan Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası hakkında suç duyurusunda bulundu.ÇERKES-FED avukatları Av.Dr. Nejat Aday, Av. Veysi Savaş ve Av. Kadriye Akça tarafından hazırlanarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusunda, Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası Genel Başkanı H.Cem Kanıbir hakkında, Hakaret (TCK md. 125), İftira (TCK md. 267, md. 276/2), Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ve Aşağılama ( TCK md. 216, md. 216/2, md. 218/1) suçlarından gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılması için kamu davası açılması istendi. Duyuruda, adı geçen şüphelinin ırkçı bir yaklaşımla, gerek genel ağ adreslerinde, gerekse de facebook sayfalarında yayınladığı yazısıyla halkı özellikle Çerkeslere karşı ülkemizde ayrımcılığa neden olacak şekilde asılsız beyanlar ileri sürdüğü, Çerkeslere karşı kin ve düşmanlığa sevk etmeye çalıştığı ifade edilerek şu görüşlere yer verildi: “… belirtilen yazılardan özellikle 11.09.2015 tarihli "Çerkes İhanetinde İkinci Perde" adlı yazıda açıkça ve şiddetli bir biçimde Çerkesleri hedef alan İfadeler kullanılmıştır. "...Çerkes diye bir millet Çerkesçe diye bir dil yoktur" " Çerkesler at hırsızı olarak tanımlanmayı sosyal bir gurur ifadesi sayan bir kültüre sahiptir. Yani at hırsızı derseniz bunu kendilerine iltifat sayarlar." " ... Ethem'in yolundan giden ve kendine Çerkes diyen bazıları nihai hedefi Türkiye' yi parçalayarak büyük bir Kürdİstan kurmak olan terör teşkilatı PKK' nın siyasi uzantısı olduğu kanaati kamuoyunda yaygın olan HDP' nin destekçileridir." "...1960 darbesinin başına Cemal Gürsel geçirilene kadar liderliğini yapan ve 150'likler listesindeki Mustafa Madanoğlu'nun oğlu Cemal Madanoğiu Çerkes idi. 1962 ile 1964'te ilk kez yeni bir askeri darbe teşebbüsünde bulunan ve asılan Talat Aydemir Çerkes idi. “1980 ihtilalini yapan Kenan Evren Çerkeş idi" "Türkiye'de hangi etnik kökenden gelirse gelsin herkesi kapsayan bir tanımlama olan Türk milleti kavramının yanında birde Çerkes milleti yaratma faaliyetlerine ... Bu tür faaliyetlerin yolu ayrılıkçı Kürt siyasi hareketi ile sık sık kesişmekte ve örtüşmektedir." "Etnik ırkçılığın dik alasını yapan bu bölücüler" "Türklüğü reddeden etnik ırkçılar, Türk kelimesini genetik anlamda algılayarak kıt akıllarıyla..." " ....Zır cahil, oksijen israfçısı etnik ırkçı ve bölücü vatan ve millet haini alçaklar" " 'Ben türk değilim Çerkes'im' diyen ya bilinçli bir bölücü ya da bu hainlerin kuyruğuna takıldığının farkında olmayan bir akılsızdır" "... Yediği çanağa pislemeye kalkışan hadsiz nankörler" " Özerk cumhuriyetlerini bağımsız devlet yapmak için Ruslarla savaşabilirler. Elinizi kolunuzu tutan yok. Çektirin gidin" " Kafkasya'da Rus'a horozlanmalarını tavsiye ederiz." … “Yukarıda kısaca bahsettiğimiz yazıda da görüleceği üzere, yaptığı yayınlarla belirli bir halk kitlesine hitap eden şüpheli ATASEN asılsız ithamlarla Çerkesler’e yönelik yoğun bir kamuoyu oluşturma faaliyetine başlamış, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek amacıyla hakaret, İftira içerikli beyanlarla saldırıda bulunmuştur.” … Dilekçede daha sonra şüpheli Kanıbir’in eylemine uyan müeyyideler hatırlatılıp, hukuki değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, TCK'nın m.125, m.267, m.267/2, m.216, m216/2, m.218/1 hükümleri ve savcılıkça takdir edilecek sair kanun maddeleri çerçevesinde cezalandırılmaları için kamu davası açılması istendi.
İŞTE SUÇ DUYURUSUNA GEREKÇE OLUŞTURAN YAZI ATASEN’in kendi web sitesinde ve sanal ortamdaki diğer mecralarda yayınladığı yazı şu şekilde: “ÇERKES İHANETİNDE İKİNCİ PERDE Çerkeslik Nedir? Çerkeslik, Artvin ilimizin kuzeydoğusunda yer alan ve Kafkasya denilen bölgede yaşayan toplulukları tanımlamak amacıyla Ruslar tarafından konulmuş coğrafi ve bir siyasi bir kimliktir. Çerkes adı folklorik bir anlamda kullanılmaktadır. Esasen antropolojik anlamda Çerkes diye bir millet de Çerkesce diye bir dil de yoktur. Irkları ve dilleri birbirinden tamamen farklı topluluklar, Türkiye'de Türk milletine paralel bir biçimde Çerkes adı altında milletleştirilmeye çalışılmaktadır. (Irk, halk, millet (ulus), etnik grup, milli devlet, ulus devlet kavramlarını bilmediğinden ne denildiğini anlamayan da bolca mevcuttur.) Çerkes Sürgünü Ruslar, kendileri açısından sorun teşkil eden Kafkasyalı bu toplulukları başka ülkelere tehcir etmişlerdir. Kafkasyalılar açısından söz konusu olan ise topraklarının müdafaasıdır. Osmanlı'nın Kafkasya'ya bakış açısı ise Ruslarla aradaki tampon bölge biçimindedir. 21 Mayıs 1864'te başlayan ve tarihte 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşıyla birlikte Rusların kanlı saldırılarından kaçan yüzbinlercesine o zamanın sıkıntılar içerisindeki Türkiye’si kucak açmış; ev, iş, aş sağlamış ve devlette de önemli görevler vermiştir. Çerkes adıyla anılan bu topluluklar, on yıl süreyle askeri yükümlülük ve vergiden muaf sayılmışlar, ev yapımı için gerekli olan bedel kendilerine hükümet tarafından ödenmiş ayrıca her aileye arazi ve her aile başına iki adet de öküz verilmiştir. O dönemde Osmanlı Devleti'ne sığınan Çerkes adı altındaki Kafkasyalı toplulukların sayısı bir milyona yakındır. Bunlar, o zamanki sınırlara göre kabaca yarısı Türkiye'ye geri kalan yarısı ise Balkanlar, Suriye, Ürdün ve Filistin'e yerleştirilmişlerdir. İşte Ruslardan canları kurtarılıp üstüne kendilerine ev, arazi, hayvan, devlette iş verilen bu toplulukların bir kısmı, Çanakkale Savaşı'na katılmadıkları gibi Anzavur İsyanı'yla başlayarak Kurtuluş Savaşı'nda da maalesef ağır ihanetler içine girmişlerdir. Tarihin akışı farklı şekillenip Milli Mücadele başarısız olsaydı bu kez de Ankara Hükümeti'ne destek veren Çerkes adıyla anılan Kafkasyalılar dahil diğer bütün kesimler muhtemelen "hain" olarak tarih kitaplarında yer alacaktı. Bu durum ise tarihin küresel ölçekteki bir cilvesidir. (İstanbul'dan Değil Ankara'dan Bakıldığında) Kurtuluş Savaşı sırasında da Batı Anadolu'da Yunanistan'a bağlı özerk bir Çerkezistan kurulması için çalışan Çerkes cemiyetleri olmuştur. Bunlardan en öne çıkanı, Batı Anadolu'da yaşayan Çerkeslerin kurmuş olduğu Şark-ı Karîb Çerkesleri Te’min- i Hukuk Cemiyeti'dir. Bu cemiyet, 11 Ekim 1921 tarihinde Yunan işgal ordusuna ve Yunan Hükümeti'ne Osmanlıca ve Yunanca olarak Çerkeslerin Yunan hükümetine iltica ettiklerini bildiren bir beyanname vermiştir. Bunların büyük kısmı da Yunan ordusuna alınmış, Türk'e kurşun sıkmıştır! Bu ihanetin ayrıntılarını merak edenler için "Çerkes Milletinin Düvel-i Muaazzama ve Alem-i İnsaniyet ve Medeniyete Umumi Beyannamesi" adını taşıyan işte o beyanname: (http://www.circassiancenter.com/…/0103_milli_mucadele_donem…) İşte bugün de bu heveslere kapılanlar başgöstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatanıyla ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kast etmeyi düşünen bu şerefsiz alçaklara ve bunların kuyruğuna takılanlara bütün hainlere buradan sesleniyoruz: Kantoncu çakalların kapı kulları, sıkıyorsa Türkiye topraklarında bir Çerkezistan kurmayı deneyin de görelim! Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içine de sızan ve vatanı parçalamayı hedefleyen Kürdistan heveslilerinin başına gelenlerden ders almayan bu tip Çerkezleri fikren ve hukuken çerez gibi çıtır çıtır yemek büyük Türk milletinin boynunun borcudur! Cumhuriyetin kurulmasından sonra Batı Anadolu'da Yunanistan'a bağlı özerk Çerkezistan kurmak faaliyetlerine karışan bazı hain Çerkesler, Atatürk'ün emriyle Türkiye'nin orta ve doğu kesimlerine sürülmüştür, bir kısmı da sınırdışı edilmiştir. Kurtuluş Savaşı'nda ihanet ve düşmanlarla işbirliği eden bazı Kürt aşiretleri de yine Atatürk'ün emriyle ülke içinde dağıtılmış, bir kısmı da sınırdışı edilmişti. Atatürk'ün vatan hainlerini belirlediği ve Lozan Antlaşması'na da konu olan 150'likler listesinde de 86 Çerkes bulunmaktadır. Çerkes Ethem'in Milli Mücadele'mize baştaki yararlarından sonra bütün kuvvetleriyle birlikte Yunan ordusu safına katılmasıyla birlikte Atatürk tarafından hain olarak tanımlanması da bilinen bir tarihi gerçektir. Atatürk'ün yanında olup Milli Mücadele'ye destek verenleri de olmuştur fakat bunların sayısı ne yazık ki iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. Atatürk, Nutuk adlı eserinde bu meseleye şöyle değinmiştir: ''Efendiler, Ethem kuvvetlerinin peşine düşen birliklerimiz, 5 Ocak 1921 günü Gediz'i işgal ederek o civarda toplandılar. Ethem ve kardeşleri de kuvvetleriyle birlikte düşman saflarında müstahak oldukları yeri aldılar. Artık Ethem olayı diye bir şey kalmamıştı. Ordumuzun içinde bulunan düşman kovularak kendi cephesine gönderilmişti. Bundan sonra, karşımızda yalnız bir tek düşman cephesini ve bu cepheyle ilgili olayları göreceğiz. Gerçekten de bir gün sonra 6 Ocak 1921'de Yunan ordusunun tamamı bütün cephe üzerinde her noktadan taarruza geçti. Yunan ordusunun giriştiği bu taarruzda, Ethem ve kardeşleri de kendilerine düşen görevi yerine getirmekten geri durmadılar. Tekrar Kütahya'ya yönelerek orada bulunan zayıf tümenimize saldırmaya başladılar. İzzettin Paşa'nın sağlam karakteri, vukuflu komutası ve emrindeki Türk subay ve erlerinin yüksek kahramanlıkları, Ethem ve kardeşleriyle saldıran hain kuvvetleri yenerek geri çekilmeye mecbur etti. Kendi şahısları da dahil olmak üzere toptan yok edilmekten kurtulabilmişler ise bunu da hiç sevmedikleri Refet Paşa'ya borçlu olduklarını söylemeliyim." "O Mustafa Kemal denen Meclis Başkanı'nı Meclis'in önünde asacağım." diyebilecek kadar alçaklaşan vatan haini şerefsiz Çerkes Ethem'in ne olduğu açıkça ortadayken günümüzde, "Atatürk'e ithaf edilen başarıların hepsi Çerkes Ethem'e aittir." ve "Çerkes Ethem hain değildi." diyenler türemiştir. Böyle diyenlerin içinde Atatürk'ü sözde yalancı, sözde nankör, sözde sahtekarmış gibi gösterme maksadı güdenler varsa bu şerefsiz, namussuz alçakların tamamı vatan haininin daniskasıdır! Yeri gelmişken Atatürk'ün şu sözünü de burada hatırlatalım: "Kendilerine Kürtlük fikri, Çerkeslik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti mürteci beyinsizden başka milletin hiçbir ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır." (Afet İnan, Atatürk'ün El Yazıları, sayfa 376-378, 1930) Günümüz Türkiyesi'nde Çerkeslik Meselesi Çerkesler, "At Hırsızı" olarak tanımlanmayı sosyal bir gurur ifadesi sayan bir kültüre sahiptir. Yani "Ben Çerkes'im!" diyenlerden bazılarına "At Hırsızı" derseniz bunu kendine iltifat sayar! Bu hususun sosyokültürel boyutunu, Kafkasya'da evlilik kavramıyla ilişkisini ve tarihsel planda ortaya çıkış biçimini merak edenler araştırabilir. İşte bugün Ethem'in yolundan giden ve kendine Çerkes diyen bazıları nihai hedefi Türkiye'yi de parçalayarak bir Büyük Kürdistan kurmak olan terör teşkilatı PKK'nın siyasi uzantısı olduğu kanaati kamuoyunda yaygın olan HDP'nin destekçileridir. Kendini etnik köken bakımından "Çerkes" olarak tanımlayan yurttaşlarımız da dahil olmak üzere, milletçe bir ve beraber olarak bu zihniyetlere karşı fikri ve gerektiğinde de hukuki zeminde mücadelemiz sürecektir. Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP) adı altında bir Çerkes Partisi de kurulmuştur ve bu parti HDP'yi destekleyen bileşenlerden biridir. Çerkeslerin yoğun olarak yaşadığı Batı Anadolu illerinde HDP'ye yüksek oy çıkmasının en önemli nedeni de budur. ÇDP kurucu genel başkanı Kenan Kaplan'ın basına verdiği bir demeç şöyledir: "Türkiye’deki tüm etnik kimlik sorunlarının savunucusu olacağız. Devlet diğer kimliklerin hepsini yok saydı. Çerkes halkı da kimseyle etle tırnak değildir ve en az Türkler ve Kürtler kadar onurludur. Şundan kimsenin şüphesi olmasın ki Çerkes halkı bu ülkede eşit ve onurlu bir halk olarak yaşamak için gerekli her türlü mücadeleyi verecektir. Çerkes gibi haykırın; ‘Biz Türk değil Çerkes’iz, Çerkes kalacağız, bize biçilen elbiseyi giymedik, giymeyeceğiz, devşirilmedik, devşirilmeyeceğiz, bedel ödemek gerekirse ödeyeceğiz’ deyin.” Türkiye'de Türk milletine paralel ikinci bir millet olarak Çerkes milleti yaratmak başta olmak üzere Adigelerden bir kesimin başını çektiği bu bölücü faaliyetlere Avar, Karaçay ve Balkar Türkleri de hatta yer yer Kumuk ve Nogay Türkleri de alet edilmek istenmektedir. Irkları ve dilleri birbirinden tamamen farklı Adige, Oset, Abaza (Abhazlar ve Abzehler), Ubıh, Dağıstanlı, Çeçen, İnguş ve diğer Kafkas toplulukları Çerkes adı altında milletleştirilmek istenmektedir. Adigece de Çerkesçe adıyla diğer bütün bu Kafkasyalı topluluklara dayatılmaktadır. Evliya Çelebi 1660’lı yıllarda gezip gördüğü Çerkes topraklarında konuşulan Adigece dilini de "Yüz kırk yedi lisanın hepsini gayet güzel yazdım ama bu Çerkeslerin lisanları gibi saksağan sadalı lisanı yazamadım." demiştir. Ruslara karşı direnişin efsanevi simgesi olan Şeyh Şamil'in de Çerkeslikle uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını, Avar Türk'ü olduğunu burada belirtmiş olalım. Atatürk'ün kurduğu partinin değil ikinci CHP'nin 9 Eylül 1992'deki kurucu genel başkanı olan ve "6 Ok'lu amblemi duvara bir hatıra olarak asmış olsak da CHP Sosyal Demokrat bir partidir." diyen Deniz Baykal da bir Çerkes'tir. Baykal'a hizipçi denmesinin ana nedeni ise uzun yıllar değişmez Genel Sekreter Önder Sav başta olmak üzere CHP'deki bütün kilit noktalara Çerkesleri getirmiş olmasıdır. CHP, böylece kurumsal olarak Atatürkçülük (Kemalizm) çizgisinden çıkartılıp Sosyal Demokrasi ideolojisi çizgisine oturtulmuştur. Atatürkçülüğün temel ilkelerinden Türk milliyetçiliği de böylece sulandırılmıştır! 1960 darbesinin başına Cemal Gürsel geçirilene kadar liderliğini yapan ve 150'likler listesindeki Mustafa Madanoğlu'nun oğlu Cemal Madanoğlu Çerkes idi. 1962 ile 1964'te iki kez yeni bir askeri darbe teşebbüsünde bulunan ve asılan Talat Aydemir Çerkes idi. 1980 ihtilalini yapan Kenan Evren de bir Çerkes idi. Yani bu Çerkeslik meselesi Türkiye'de oldukça derin bir meseledir. İşte Türkiye'de hangi etnik kökenden gelirse gelsin herkesi kapsayan bir tanımlama olan Türk milleti (ulusu) kavramının yanında bir de Çerkes milleti (ulusu) yaratma faaliyetlerine şimdi Laz, Gürcü, Hemşinli ve Poşa kökenli bazı Türk vatandaşları da eklemlenmiştir. Bu tür faaliyetlerin yolu ayrılıkçı Kürt siyasi hareketiyle de sık sık kesişmekte ve örtüşmektedir. Etnik ırkçılığın dik âlâsını yapan bu bölücüler, ulusal birlikten ve vatan bütünlüğünden söz ettiğimizde bize hep aynı teraneyle saldırmaktadırlar: "Faşist!" Oysa faşist kim, bölücü kim, vatan haini kimdir? Herkesin aklını başına devşirmesinde yarar vardır. Atatürk'ün dediği gibi "Türkiye Türklerindir!" Bunu da tartışmaya açmaya hiç mi hiç niyetimiz yoktur. "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" anlayışını gönülden benimsemiş herhangi bir etnik gruptan gelen hiç kimseyle de en ufak bir sorunumuz yoktur ancak aptal da değiliz! Çerkeslik davası güdenler, Osmanlı bizi farklı ülkelere dağıttığı, Atatürk sürgüne gönderdiği için Türk devleti bizden özür dilesin, Ethem hain olarak anlatılmasın, TRT Çerkes kanalı kurulsun, Çerkesce hem seçmeli dil olsun hem bütün derslerin Çerkesce anlatıldığı devlet okulları olsun, Anayasa'dan Türklük çıkarılsın, etnik yer adları konulsun, Atatürk'ün çıkardığı ve soyadlarının Türkçe olmasını zorunlu kılan kanun iptal edilsin talepleri başta olmak üzere üniter devlet yapısını parçalayacak her türlü taleplerini açıkça ve yüksek sesle dillendirilmeye başlamışlardır. İnsan hakları ve demokrasi kavramları çarpıtılarak ve kültürel hak-hukuk gibi kavramlar arkasına sığınılarak yapılan etnik bölücülüklere karşı Türk milleti artık bağışıklık kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milli bir devlettir. Kurucu iradesinin birkaç özdeyişini bazı kalın kafalılara burada tekrar hatırlatmak farz olmuştur: "Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur." "Kesinkes bilinmelidir ki Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında egemen ve esas olacaktır." "Türk demek dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. 'Türk milletindenim.' diyen kişi, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan biri kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz." Bu ülkenin temel kurallarından bazıları bunlardır ve kimse kimseyi Türkiye'de zorla tutmamaktadır! Din kardeşliği-halkların kardeşliği gibi kavramlar kılıfında Türkiye'de Türk düşmanlığı yapılmasına asla izin vermeyeceğimizi de herkes iyi bilmelidir! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milli bir devlettir. Rejimimiz, üniter yapıya dayalıdır. Türk kelimesinin de hukuken ve sosyolojik bakımdan üç anlamı vardır: 1) Genetik anlamda Türk Dolayısıyla Türkiye'de Türk, herhangi bir etnik topluluk adından ibaret bir kavram değildir. Bir insanın kendi aşiretini, kültür ve ulus kısmını es geçerek yalnızca ve yalnızca aşiret genetiğini gurur kaynağı yapanına ırkçı denir. Türklüğü reddeden etnik ırkçılar, Türk kelimesini yalnızca genetik anlamda algılayarak kıt akıllarıyla "Yedi göbek gerinizi biliyor musunuz?" gibi argümanlar geliştirmektedirler. Oysa aynı soru onlar için de geçerlidir. Yeryüzünün hemen her yerinde çok kalın bir Türk genetik damarı vardır. Bugün etnikçilik yapanların bu gerçeği kafalarına iyice sokmalarında yarar vardır. Türk genetiğinden gelip de Türk kültür dairesinin dışına çıkanlar da Türklüklerini kaybederler. Bunun en belirgin örneği Bulgarlardır. Slavlarla karışan bu Türk topluluklarına yine Türkçede karışık (bulamaç) anlamında Bulgar denilmiştir. Hangi etnik kökenden gelirse gelsin Türklüğün kültür dairesine girerek kendi aklıyla "Ben Türk'üm!" diyebilmiş yani aşiretçilikten, etnikçilikten çıkmış birini ısrarla "Türk değilsin!" diyerek etnik kimliğine, aşiret kimliğine çağıranlar, solcuyum, özgürlük savaşçısıyım, demokratım, liberalim de deseler yeryüzünün en büyük etnikçi faşist tayfasında yer alırlar. İçimizde Türk boylarını bile birbiriyle yarıştırmaya kalkan akılsızlar da mevcuttur. Büyük Türk milleti bu etnikçi faşistlerin iddia ettiği gibi saldırgan ırkçılık içinde olsaydı tarihsel süreçte Türkiye'de bu tiplerin tozunun zerresi kalmazdı. Bunu yapmayan Türk milleti her bakımdan olduğu gibi bu bakımdan da asil bir millettir. Ancak bu asaleti kötüye kullanıp Türkiye'de bütün yurttaşları kapsayan Türklüğü aşağılamak alçaklıktır. Bugün etnikçilik yapanlar kendilerine kimlik teorileri üretmeye çalışmaktadırlar. Aynı teorileri biz Türklük temelinde üstelik tarihi gerçekler üzerine ortaya koyduğumuzda ise bizi yine "Faşist!" diye suçlamaya yeltenmektedirler. Herkesin soyuna tarihin bir yerinde başka bir ırktan biri karışmış olabilir. Önemli olan sizin tarla ve tohumunuzdaki damarlardan hangisini tercih ettiğinizdir. Bu bakımdan üst kimlik mevzusu aynı zamanda bir tercih konusudur. Dünyada 15 bine yakın dil yani ırk vardır. Devlet sayısı ise 200 küsurdur. Küresel kraliyetçiler, Türkiye gibi güçlü ulus devletler yerine kolayca sömürebilecekleri minik minik aşiret devletçikleri istemektedirler. Bu nedenle de bizim gibi ülkelere etnikçilik pompalamakta ve etnikçileri her türlü desteklemektedirler. Buna karşın kendi ülkelerinde en ufak bir etnikçiliğe kesinlikle izin vermemektedirler. Hatta ülkelerine göçmen bile kabul etmemektedirler. Türkiye'de üst kimlik Türklüktür! Bizler Türk evladı Türk'üz önce; gerisi kök, gerisi soy, gerisi hikaye. "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" Türkiye'deki etnik grupların içindeki T.C. Anayasası'nın 66. maddesinden de habersiz yaşayan, kendi kafaları ilkel olduğundan "Türk" sözcüğünün aynı zamanda bir ulus (millet) adı olduğunu da anlamaktan aciz, kendileri kafatasçılığın dik alasını yaparken ulusal birliği ve vatan bütünlüğünü savunan bizleri ırkçı ilan etmeye yeltenen zır cahil, oksijen israfçısı etnik ırkçı ve bölücü vatan ve millet haini alçaklar, artık bir karar vermelidir. Anayasal suç işlemeyi bırakarak ya "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!" anlayışını benimseyerek büyük Türk milletinin bir bileşeni ya da ayrılıkçı Kürt siyasetinin kuyruğu olacaklardır. Çünkü çeşitli etnik gruplar adına hareket ettikleri iddiasında olan bazı STK'lar Türk vatandaşlarını tehlikeli yöne doğru sürüklemeye yeltenmektedirler. Adigelerin içinde yuvalanmış, Türkiye'de Türk milletine paralel yapay bir Çerkes milleti yaratma hevesindeki bir kesimin başını çektiği bazı satılmışlar, Ubıhlar, Abazinler, Aşuvalar, Apsuvalar, Vaynahlar, Çeçenler (Nohçi-Nohçoy), İnguşlar-Galgaylar, Kistler (Bast-Tuşh), Dağıstanlılar, Osetler ve diğer bütün Kafkas halkları üzerinde tahakküm kurmaktadır. Adigece Çerkesçe diye, Rusya Federasyonu'na bağlı Adigey Özerk Cumhuriyeti bayrağı da Çerkes bayrağı diye bütün bu topluluklara dayatılmaktadır. Hatta milli vicdanımıza, Anayasa'ya ve kanunlara da açıkça aykırı biçimde Türk bayrağımızla Adigey bayrağı karışımı sözde bayrak görselleri internette cirit atmaktadır. Adige olunca Çerkes, Türk olunca devşirme olunmaz! Büyük Türk milletinin bir evladı olmayı istemek bile şereftir! Kafkasya bölgesinde kültürel anlamda da genetik anlamda da kalın bir Türk damarı olduğunu hepiniz biliyorsunuz! Kendini Türk milletinden ısrarla ve inatla ayıran, Türkiye'de "Türk'üm!" diyemeyen şaşkınlar, ihanet şebekelerinin tuzağına düşmeyin! Aklınızı başınıza toplayın bre gafiller! Büyük Türk milletinin birer ferdi olmaya niyeti olanlar, en başta tamamen uyduruk bir tanımlama olan Çerkes kelimesini bir yana atarak Adige kökenli, Oset kökenli, Abaza kökenli, Çeçen kökenli, İnguş kökenli vs... kökenli Türk'üm diyebilmelidirler. Türkiye'de Türk milletinin yanı sıra alternatif bir millet yaratmak maksadıyla, çoğu zaman da Türklüğü aşağılayarak ve Türk vatandaşı olduğu hâlde ısrarla ve inatla "Ben Türk değilim, Çerkes'im!" diyen ya bilinçli bir bölücü ya da bu hainlerin kuyruğuna takıldığının farkında olmayan bir akılsızdır! Barzanici Kürtlerin ayrılıkçı kanadından akıl alıp alıp "Biz Anadolu'da Türklerden önce vardık." diyenler de dedeleri hain Ethem gibi düşman kuvvetlerine iltihak edebilirler. Siz kimi, kimin ülkesinden kovmaya yelteniyorsunuz yediği çanağa pislemeye kalkışan hadsiz nankörler? Büyük Türk milleti, bir araya gelmeye başlayan hainlerin topunu tepeleyerek bu tür zihniyetleri Türk vatan topraklarından fikren silecek güce sahiptir! Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her türlü olanağından yararlanıp "Anavatanımız Kafkasya, vatanımız Türkiye" edebiyatı yapanlar da anavatanlarına gidip özerk cumhuriyetlerini bağımsız devlet yapmak için Ruslarla savaşabilirler. Elinizi, kolunuzu tutan yok. Çektirin gidin! Büyük Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ihanet içinde olan ve kendilerini diaspora Çerkesleri olarak adlandıran bu Türk ve Türklük düşmanı hainler, Türkiye'yi beğenmiyorlarsa Türk kimlik ve pasaportlarını bırakıp kaşenlerini de toplayarak geldikleri yere defolup gitmelidirler! Bu vatan haini alçaklar güruhuna aldanan şaşkınları uyarıyoruz: Kendinize, sırf başta yararı oldu diye ağır ihanetine rağmen canı bağışlandığı halde 1935 Ağustos'unda asker kaçağı "Çerkez Yahya"yı kendine tetikçi yapıp Atatürk'e suikast düzenlemeye yeltenen "Pşevu Ethem" soysuzunu değil Atatürk'e yaverlik eden, milli mücadelede şehit olan kahraman Çerkesleri, soyunuzdaki tohumlardan biri olan Kafkaslar'ın Türk Kartalı Şeyh Şamil'i örnek alın! Hangi etnik gruptan olursa olsun, bütün bu dönen dolapları bilmeden etmeden kendine saf saf "Çerkes" diyenler dâhil vatansever herkesi tenzih ederiz ve Çerkes adı üzerinden genelleme yapmak da kesinlikle doğru değildir. Bununla birlikte bütün bunlar vatan haini Çerkes Ethem'in torunlarının başını çektiği, diğerlerini de peşlerinden sürüklediği Çerkes adının arkasına gizlenerek yürütülen ve Türkiye'yi parçalamak isteyen bazı devletlerin tezgâhladığı ihanetin ikinci perdesidir. Türkiye'yi güçten düşürmek isteyen Amerikalının, Rus'un, İngiliz'in, Alman'ın ve diğer küresel kraliyetçi güçlerin işbilikçi maşalığına soyunmuş böylesi Çerkes tavuklarına canlarını borçlu oldukları Türkiye'de Türk'e değil Kafkasya'da Rus'a horozlanmalarını tavsiye ederiz! Vatansever olanlar da önce antropolojik anlamda hayali bir millet adı olan "Çerkes'im!" demeyi bırakıp bize laf yetiştirene kadar kendi içlerindeki hainleri susturmalıdır! Kendini "folklorik ve sosyolojik bir olgu olarak Çerkes" diye tanımlayan vatan evlatları da her etnik kökenden gelen vatan evlatları gibi büyük Türk milletinin eşit ve onurlu birer ferdidir. İhanet şebekelerinin etnik kimlikler ya da mezhepler üzerinden Türk milleti (ulusu) kavramını yıpratma ve nihayetinde yok etme tuzaklarına karşı her birimizin tek tek ve bütün bir ülke olarak hangi mezhepten ya da etnik kökenden olursak olalım topluca dikkatli olmamızda her bakımdan büyük yarar vardır. Küfreden soytarılara da tek lafımız var: Sizin şu meşhur Xabze böyle mi oluyor? Siz her türlü rezaleti yapacaksınız, biz susacağız öyle mi? Sevmek zorunda değilsin ey sütü bozuk haymatlos! Sevmiyorsan terk edeceksin! Atatürk'ün dediği gibi "Vatana ihanetin nedeni olmaz; er ya da geç bedeli olur!" Türkiye'de tek bir millet vardır. O milletin adı da TÜRK milletidir! Hangi etnik kökenden olursa olsun ihanet içindeki herkes haddini bilmelidir! Genetik anlamda Türk dâhil hangi etnik gruptan olursa olsun Anayasa'mızda tanımını bulan Türk milletinin birliğine, vatanın bütünlüğüne kast edenlerin üzerine milli birlik ve beraberlikle gidilmelidir. Atatürk'ün de açıkça belirttiği üzere "Bu memleket tarihte Türk'tü, şimdi de Türk'tür ve ebediyyen de Türk kalacaktır!" Haddinizi bilin, bize daha başka eski defterleri de açtırmayın! EK BİLGİLER: *** |
3435 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |