• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam478
Toplam Ziyaret1070045
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Semerkew

Cumartesi günü sabaha karşı Rusya'nın Soçi-Adler Havaalanı'nda, "Rusya'ya 5 yıl boyunca girişiniz yasak" denilerek alıkonulan ve iki gün boyunca havalimanında mahsur kalan Radikal Dış Haberler Müdürü Fehim Taştekin bu sabah Türkiye'ye geri döndü.

Rus yetkililerin Cumartesi sabaha karşı saatlerinde “Geldiğiniz uçakla sizi geri göndereceğiz” diyerek havaalanından çıkmasına izin vermediği Taştekin, limanda mahsur kaldığı iki gün boyunca Twitter üzerinden dostları ve takipçileriyle haberleşmiş, yaşadıklarını an an aktarmıştı. Bu sabah Soçi’den kalkan uçakla İstanbul ’a dönen Taştekin, saat 09.38’de ‘Ve İstanbul’ tiwitiyle yurda döndüğünü duyurdu.

Fehim Taştekin, Soçi’deki olimpiyatlara yönelik yazısında, bu kentin Çerkes katliamındaki yerine değindiği için Rusya makamları tarafından bu ülkeye girişi 5 yıl boyunca yasaklanmıştı.

Türkiye'ye dönen Taştekin ilk yazısı da tadikal.com.tr'de yer aldı. Taştekin'in yaşadığı olayları anlatan yazısı şöyle:

Terminalden notlar

Fehim Taştekin

Soçi-Adler Havaalanı, cumartesi, sabahın 4’ü. “Rusya’ya 5 yıl boyunca girişiniz yasak” dedi memur. Şaşırdım. “Geldiğiniz uçakla sizi geri göndereceğiz” diye ekledi. Yasağın gerekçesini bilmediğini söyledi, topu FSB’ye attı. Uçak ne zaman? Yanıt mahsur kaldığımın ilanıydı: Salı.

Sözde daha önce defalarca yaptığım gibi Adler üzerinden 12 km ötedeki Abhazya’ya geçecektim. Abhaz Dernekleri Federasyonu ve Abhazya Dışişleri’nin davetlisi olarak 1992-1993 savaşına atfen 30 Eylül Zafer Günü kutlamalarını izleyecektim. Nasipsizim! Abhazya Dışişleri Bakanı değerli dostum Viaçeslav Çirikba, Moskova ile görüşmeler yaptı, Abhazya Başbakanı Leonid Lakırba devreye girdi, durum değişmedi. Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği ve özellikle Novorossisk Başkonsolosu Beste Pehlivan Sun elinden geleni yaptı, fayda etmedi. Kalakaldık deportasyon bölümünde. Pasaportum ellerinde. Eğer kendi imkanlarımla daha erken bilet bulursam, çıkış kartıyla birlikte pasaportumu verecekler. Başka havayoluyla olası en erken uçuş da pazartesi sabahı.


AEROFLOT UNUTUNCA
İlk saatlerim tepeden bir müdahaleyle yasak kalkar beklentisiyle geçti. Bastıran açlığı da susuzluğu da umursamadım. Bir ara yetkiliye “Lokanta ya da kafe yok mu” diye sordum. “Yok”. Üsteledim: “Böyle aç susuz bekleyecek miyim?” Lafını bırakıp gitti: “Aeroflot yiyecek getirir.” Aeroflot’un kumanyası 8 saat sonra geldi. Ah bir de su olsaydı. Sadece yolcu varken kepenk açan Duty Free’de de su yok. 22 saattir bir bardak su içmiş değilim. “Burası Gitmo mu” diye sızlanmaya başlayacaktım ki insanoğlu insan iki görevli çıktı. Kendi sularını paylaştılar. Üstelik 5 dakika sonra çay ile birlikte 4 Choco-Pea ve Raffaello ikram ettiler. Beni unutan Aeroflot utansın. Bu iki güvenlikçi hakikaten iyi çıktı. Bir müddet sonra hazır makarna getirdiler. Pakete sıcak su ilave edip “5 dakika bekle, sonra ye” deyip gittiler. Spasiba.

Açlıktan çok uykusuzluk vuruyor. Ses yok mu ses! Bir müddet sonra anonslar işkence etkisi yapıyor. Saatler katlandıkça sesler ‘Gitmo müziğine’ dönüşüyor; zıpla, gözünü yumma. Çoğu zaman koca salonda benden başka yolcu yok, bu anonslar kime bilmiyorum. Önceki akşam Moskova Büyükelçiliği arayıp Rusya’ya nota vereceklerini belirtip, pasaport bilgilerimi istedi. Belki notanın etkisiyle bilmiyorum, Aeroflot büyük bir nezaketle dün sabah kumanya getirdi; önceki gece Türkiye’nin Novorossisk Başkonsolosu’nun gönderdiği kumanya bana ulaşmamıştı, bu kez ikinci postada sorun çıkmadı.


5 YIL GİRİŞ YASAĞI
Mahsur kalmak bir yana, giriş yasağı daha ağır geldi, Kafkasya üzerine çalışan biri olarak 5 yıl bölgeden uzak kalmak okkalı bir bedel. Peki, neyin bedeli? Bir tek aklıma 2014 Soçi Kış Olimpiyat Oyunları’na ilişkin Çerkesler arasındaki tartışmalara ve güvenlik tehditlerine ilişkin yazılarım geliyor. Ama durum tespitinden öteye gitmeyen yazılar için de bu denli bir yasak saçma, paranoyakça. Çeçen-Rus savaşı zamanında yazdığım yazılar bile beni Rusya’ya girmekten alıkoymamıştı. Rusların bilmediği biri de değilim. Devletin radyosu Rusya’nın Sesi ve devletin gazetesi Rossisykaya Gazeta’ya az röportaj vermedim. Tek suçum olimpiyatlarla ilgili yazılarım olmalı. Son yazımda Soçi’nin güvenlik hassasiyetiyle olimpik hapishaneye dönüştürüldüğüne dikkat çekmiştim. Daha önce de olimpiyat etrafındaki tartışmanın tarihsel arkaplanını anlatmıştım. Özetle değindiğim birkaç noktayı sıralayayım, 5 yıllık yasağı hak edip etmediğime varın siz karar verin: “Olimpiyat alanı Kbaada, Çarlık ordusunun Çerkeslerin % 50’sini katledip kalanının % 90’ını sürdükten sonra zafer yürüyüşü yaptığı ova. Ruslar burayı Krasnaya Polyana ‘Kızıl Çayır’ diye anıyor. Kızıllığın nedeni malum. Soçi de adını yok edilen Çerkes kavmi Şaçe’den alıyor. Soçi 1859’da İmam Şamil teslim olduktan sonra direnişi sürdüren Batı Kafkasya halklarının ilan ettiği siyasi birliğin başkentiydi. Soçi’nin asıl sahipleri Ubıhlar buradan silindi. Soçi’nin yanı başında Şapsuğya’da 600 bin yerliden bugüne 12 bin kişi kaldı. Bu yüzden Çerkesler ‘Dedelerimizin kemikleri üzerinde oynamayın’ diyor. Çerkeslere asıl dokunan, olimpiyatlarda yerli halk figürü olarak Çar’ın öncü kuvveti Kuban Kazaklarının kullanılması.”

Yıllar önce Soçi’den trenle Maykop’a giderken yol arkadaşım içini çekip “Biliyor musun karşı ova Loların köyüydü, bizim köyümüz” demişti. Soçi’nin arkaplanı buna benzer olaylarla dolu. Bu tarih elbette Rusya’nın da kâbusu. Paranoyanın nedeni de bu. Bunu yazmak suç mu?



2893 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi