Ümit Duman, anavatan xaselerinin İstanbul’da yapılmasını istedikleri konferans sonrasında yaşanan gelişmeleri anlatan haber yorum üzerine bir açıklama/değerlendirme metni gönderdi. Duman'ın yazısı ve ÇHİ'nin cevabını aşağıda bulacaksınız.ZORUNLU AÇIKLAMA...
Geçtiğimiz günlerde bir internet sayfasında 29 Haziran DÇB toplantısı sonrası yapılan 14 Temmuz Maykop toplantısı sonrası gelişmeler ile ilgili olarak bir yazı yayınlandı. Yazı ''haber-yorum'' şeklinde, aynı zaman da konuyla ilgili BAZI yazışmaları da ekleyerek sürdürülmüş. Yazışmaların bir bölümü aynı şahısların farklı adlardaki oluşumlarda sorumlu olarak yazılmış (2 isim 3 oluşumda da yönetici olarak adları geçiyor ve Türkiye içinde. Bir isim Kafkasya ayağında -Asker Soxt. ) . İşin diğer dikkate değer aynı ‘’çağırı’’YAZININ ASLINDA İMZASI OLAN BOGUS ADEM, bu şahıs ve oluşumların hiç birine ne yazı yazmış nede yazılarına cevap vermiş. Adem Bogus imzalı ilk çağırı yazısının aslında, sizlerin de göreceğiniz gibi, söz konusu oluşumların ve yönetici olarak gösterilenlerin hiç birinin adı yok. Oluşum adı ve yönetici adları yok, çünkü yazının aslında öyle bir başlık yok. (Bak ekteki Rusça yazı..) Peki bu çağırı metnine KİM OLUŞUM VE YÖNETİCİ İSİMLERİNİ YAZMIŞ?. İşte soru bu ve yapılan işlemin ne olduğu, nasıl niteleneceği siz okurlara kaldı!! Benim burada bu açıklamayı yapmamdaki sebep ise yazıda geçen adım ve anlatılan olaylar içinde gördüğüm yanlış-farklı (.....!!!???) anlatımlar ve adımında zikredilip '' İĞRENÇ KUMPAS'' sözcüğünün kullanılması. Yani buraya gelen bazı konukların ben, Vacit Kadıoğlu ve Cihan Candemir tarafından iğrenç bir kumpasın içine düşürdüğümüz sözü!!!. Konuyu daha rahat anlamanız için hem olaylardan hem de kendimden bahsederek, mümkün olduğu kadar kronolojik bir şekilde anlatmaya çalışacağım. 29 Haziran DÇB Suriye iç savaşı nedeniyle, Suriye de ki hemşerilerimizin durumu ile ilgili bir toplantı yapmıştı Ben bu toplantıya katılamamıştım. Ancak Yönetim Kurulumuzdan iki arkadaşımız bu toplantıya katılmış ve gerekli bilgileri almıştım. Gelen bilgilere göre toplantı pek başarılı olmamıştı. Bunun üzerine DÇB başkan yardımcısı Karaçay_Çerkessk adige xace başkanı tarafından önerilen ve Adigey Adige xacesi tarafından ev sahipliği yapılan bir toplantıya DÇB başkanı dahil tüm Kuzey Kafkasya Çerkes Sivil Toplum Kuruluşları çağırılmış, bir-ikisi dışında çoğunluklu katılım sağlanmış. Toplantı sonucu sadece Kafkasya da ki STK'lar değil, dünyadaki tüm Çerkes STK'larının katılacağı bir toplantı kararı alınmış. Bu toplantının da hem merkezi oluşu, hem daha rahat görüş belirtilebilmesinin mümkün olacağı düşüncesi ile Türkiye-İstanbul da yapılmasının daha uygun olacağına karar verilmiş. Ve bu konuda Türkiye ye sorulup görüşlerinin istenmesi de bu kararın -centilmenlik gereği- bir parçasını oluşturuyormuş. Toplantı sonrası çağırı metninin uygun dillerde hazırlanması ve ilgili tüm adreslere gönderilmesi görüşülürken, ''Krasnador Adige Xace başkanı (!!??) Asker Soxt'' kendisinin Moskova da tanıdığı Türkçe çok iyi bilen bir Profosör arkadaşı olduğunu ve tüm STK'ların iletişim bilgilerinin de kendisinde olduğunu söylemesi üzerine çağırı yazılarının tercümesi ve ilgili STK'lara gönderilmesi görevi Asker Soxt'a verilmiş!!!. (Bak Maykop toplantısı sonucu Çağırı Yazısı). Daha sonra Asker Soxt'un, Adem Bogus imzalı bu yazıyı elbette sözünü ettiği Profosör’e çevirtip Türkiye ye gönderdiği beklenir. Ve bunun böyle- olup olmadığı çok sonra anlaşılır. Çünkü çağırı yazısı Rusçasındaki gibi değil, Kaffed ve başkanına, ÇHİ ve başkanına (!!???), Çer-Fed ve başkanına başlıklı gelmiştir !!!?? (Bakınız suçlayıcı yazının altındaki belgeler bölümü). BU DURUMDA SORMAK LAZIM ASKER SOXT'UN PRF. ARKADAŞI BU ÇEVİRİLERİ NASIL YAPMIŞ VE BU İSİMLERİ NASIL EKLEMİŞTİR. Ayrıca Rusça bilenlere de danışmak gerek; ilgili çağırı yazısının tercümesindeki yazı akışı, kullanılan sözcükler ve paragraf yapısı vs. nasıl bir tercümedir? Hatırlatırm ki, beni ve diğer şahısları suçlayan imzasız metindeki gösterilen belgelerde bu çağırı yazısının Rusçası ve İngilizcesi yok. Beni, Vacit Kadıoğlu’nu ve Cihan Candemir'i (ki Cihan Candemir bu görüşmelerde burada bile değildi, tesadüf DÇB YK üyesi olduğu için toplantıya çağırmak amacıyla görüşmek istediğimde Yurt dışında olduğunu öğrendim )''İĞRENÇ KUMPAS KURMAKLA'' suçlayan bu yazının sahibi-sahiplerinin- ''kumpas ve iğrençlikle'' bir ilişkisi olabilirmi acaba?. Anlatımımın ilerleyen bölümlerinde bu kısım tekrar anılacaklardır. Çağırı metninin ÇHİ, Çer-Fed ve Kaffed'e ulaştığını kabul edelim. (İlgili yazıda toplantı 14 Temmuzda Maykop da, ÇHİ ve Diğer oluşum 17 Temmuzda toplantı yapıp konuya sahipleniyorlar!!!??, 18 Temmuzda ''Çağırı metni'' ulaşıyor!!??, 19 Temmuzda KAFFED'e bu oluşumlar tarafından yazı yazılıyor. Bence oldukça hızlı çalışıyorlar ve resmi yazı gelmeden planlar yapılmış ve uygulanmaya çalışılmış. Bu durumda çağırı yazısının Türkçesinin nerde nasıl yazıldığı konusundaki bazı iddialar haklılık kazanıyor!!). Ne zaman tam bilmiyorum,(yukardaki alıntısı yapılan tarihleri doğru kabul edebilirmiyiz bilmiyorum. Bu noktada pek de önemi yok) ancak bir süre sonra Kaffed diğer iki oluşumdan söz konusu ‘’çağırı’’nın hedeflediği toplantıyı düzenlemek amacıyla yazılı ve sözlü olarak davet alıyor!!. Çağırım metni ilgili internet yazısının ekinde mevcuttur. Çağırı metnindeki yanlışlar, eksikler-fazlalar her ne ise olayda bir terslik olduğu ve Türkçe metinin çeviriden ziyade, Türkiye de yazılmış-hatta yazanların uslupları ile kendilerini ele verdiğini, bizzat Kaffed başkanı Vacit Kadıoğlu tarafından ben konuya bir biçimde müdahil olduğum zaman bana bildiriliyor. Burada ''İğrenç Kumpas'' sözcüğünü hatırlamadan edemiyorum!!. Tüm bu yukardaki bilgilere, yaklaşık 10 gün sonra, beni Çerkessk den aramaları sonucu ulaşıyorum. Hatta böylesi bir toplantı çağırısın bana bildirilmemiş olması da önceleri beni kızdırıyor. Ne var ki Çerkessk başkanı ile görüşmemden iki-üç gün sonra olayları tam anlamaya başlıyorum. Çerkesk den beni arayan Başkan, süreç de ÇAĞIRI YAZISININ GİTMESİ GEREKEN YERLERLE VE ÇEVİRİSİ İLE İLGİLİ BİR YANLIŞLIK OLDUĞU ve BU YANLIŞLIĞIN KAYNAĞININ KENDİLERİ OLDUĞU, BU KONUDA ASKER SOXT'a GÜVENMEKLE HATA ETTİKLERİNİ vs. VE BU HATAYI DÜZELTMEK İÇİN İSTANBULA GELMEK İSTEDİKLERİNİ; BU KONUDA BENİM ARACILIK YAPIP KAFFED BAŞKANI VE diğer yöneticilerle görüşme ayarlamamı benden ISRARLA RİCA ETTİLER. Doğrusu bende aracılık etmek istedim ve oldukça sıkıntılı anlar yaşadım. Çünkü sürece sadece Kaffed başkanı değil DÇB YK üyeleri, Asker Soxt'un sonradan yardımcısı olduğunu öğrendiğim Çemişe Hazret ve süreç de doğrudan görüşemememe rağmen K.Kaplan-M.Özden ler karıştılar. Yurtdışından hiç tanımadığım adamlar telefonla toplantı-otel ve benzeri bilgiler sordular. Kapalı bir toplantı için hiç de uygun olmayan görüşmeler yapmak durumunda kaldım. Sonunda tarafların uzlaştığı bir tarihte İstanbul da toplantı yapılmasına karar verdik. Toplantı kapalı olacak Kaffed başkanı, DÇB YK üyeleri (yazıda belirtildiğinin AKSİNE, DÇB YK üyelerinden Cihan Candemir toplantıda değildi. Yurt dışında olduğundan katılmadı.). Kapalı olmasının sebebi, yapılan bir yanlışın düzeltilmesi için yanlışın kaynağı olanların, yanlışın yapıldığı kurum temsilcisi ile bu görüşmeyi yapması anlaşılır bir şey. Zaten Karaçay-Çerkessk ve Adigey Xace başkanlarının geliş sebebi sadece bu yanlışı düzeltmek içindi. Misafirlerimiz Cumayı-Cumartesine bağlayan gece-sabah geleceklerdi (2-3 Ağustos). Cuma gecesi Moskova dan bir iş için telefon bekliyordum. Bir telefon geldi, ne var ki arayanı konuştukça tanımadığımı fark ettim ve toplantı ile ilgili soru sorduğunu, şivesinin farklı olduğunu fark edince çok şaşırdım. Sonra kendisini tanımadığımı söyleyince, ‘’İyi şimdi seni anlayacağın biri ile görüştürürüm diyerek kapattı. Bir saat sonra Türkçe konuşan biri kendisinin önce konuşan kişinin akrabası olduğunu ve o kişinin toplantı için geldiğini mümkünse toplantının ve diğer misafirlerin nerede kaldığını öğrenmek istediğini vs. konuştuk. Toplantının kapalı olmasından ötürü, daha sonra dernekte bir başka toplantı organize etmek istediğimden toplantının öğleden sonra dernekte olacağını, ve oraya yakın bir otel istiyorsa semtini vs. söyledim. Ancak misafirlerin kaldığı yeri de söylemiştim. Ve beni arayan kişinin Çemişe Hazret olduğunu bana aynı kişi söyledi. Doğrusu şaşırmadım diyemem. Ancak gizli-saklımız da yoktu. Bu bilgileri aktarmanın bir sakıncasını görmemiştim. Cuma sabaha karşı hava alanına gittim (03.00-04.30 arası) Misafirleri karşıladıktan sonra, onlar şişman birini bana gösterdiler. Ve dediler ki buda Çerkes ve bizimle aynı uçakta geldi. Bende normal olarak adını sordum. Adının Çemişe Hazret olduğunu duyunca, gece bu adamın beni arayıp buraya toplantı nedeniyle gelmek istediğini söyleyince, misafirler ‘’ya öylemi’’ diyerek ondan kaçmak istediler. O zaman bende onlara tekrar sordum; ‘’siz hem aynı uçakta geldiğinizi söylüyorsunuz, hem de adamı görmek istemiyorsunuz’’ ‘’ biz uçaktan çıkarken onu fark ettik’’ dediler. Sonra adam bize yaklaşınca ben selam verdim ve gitmek istediği yer varsa bırakabileceğimi söyledim. O da ‘’yok bana araba gelecek, gelin biraz konuşalım’’ diye teklif etti. Ancak biz pek beklemek ve konuşmak istemedik. İzin alıp yolumuza devam ettik. Olaya hepimiz şaşırmıştık!!. Toplantı sabah 10.00 sıraları başladı. 11.00 den sonra aynı kişi toplantıyı yaptığımız DSİ tesislerinin bahçesine kadar girip bizi buldu ve selam verip, izin almadan oturdu. Onun geldiği sıra hararetli konuşmalar olduğu için önce konuşmaların bitmesi –genel eğilim olarak-beklendi. Ne var ki davetsiz misafir oldukça sıcak konuşmalara katılmaya başladı. Kendisine bir iki müdahale edilmesine pek aldırmadı. O zaman toplantı konuşmaları bırakılarak, durum kendisine izah edilmeye çalışıldı. Pek dinlemek istemeyip toplantıda kalmak istemesi üzerine içimizden iki kişi oldukça sert kendisinin buraya davetli olmadığı, toplantıya katılmasının uygun olmadığı ve üstelik gerginlikle izinsiz konuşmasının da ikinci bir ayıp olduğu hatırlatılarak, toplantıyı terk etmesi istendi. Beni tanıdığını veya benim kendisine tarif edildiğimi sanıyorum ki, bana dönüp benimle konuştuğunu ve katılımının normal karşılanması gerektiğini söyleyince, ‘’doğrusu kendisinin beni şaşırttığını’ söyledim. Bunun üzerine kalkıp toplantıyı terk etti. İlgili internet sitesindeki yazıda belirtildiği gibi kimseye öyle özel olarak ağır söz veya benzer bir şey söylemedi. Tam aksine kendisine yaptığı uygunsuzluk nedeniyle sert çıkışanlar oldu. (Zaten diğer misafirlere öylesine ağır sözler söylemiş olsaydı, aynı günün akşamı misafirleri kendilerinin istememesine rağmen tekrar ziyaret etmezdi!!!) Toplantı yemek gerekçesiyle başka yerde devam etti ve ortaklaşılan bir karara varıldı. Buna göre tekrar yazışma ve ilgili İstanbul toplantısı için görüşülmesine ve karşılıklı yazışılmasına karar verildi. Saat 17.00 den sonra Ankara dan gelenler ve İstanbul dan katılanlar dağıldılar ve bende misafirleri kaldıkları DSİ tesislerine bıraktım. Oldukça yorgun olmalarına rağmen, bir süre daha birlikte olduk ve ben saat 19.00’a doğru misafirlerden ayrılıp eve gittim. Toplantı uzun sürdüğü için, toplantı sonrası daha geniş katılımlı derneğimizde yapmayı düşündüğüm toplantıyı gerçekleştiremedik. Ben eve döndükten sonra çok geçmedi ki, misafirlerimiz uluslar arası telefondan beni aradılar ve Çemişe Hazret’in kendilerini aradığını ve gelip kendileri ile yanındaki iki kişi ile birlikte konuşmak istediklerini söyledi. Kendilerinin yorgun olduğunu ve istirahat etmek istediklerini söylemelerine rağmen geleceklerini kesin olarak söylediklerini. Bu durumu bizlerin yanlış anlamamamız için bana haber vermek istedikleri, Vacit’e de haber vermek istediklerini söylediler. Bende merak etmemelerini gelirlerse bana haber vermelerini, gerekirse birlikte konuşabileceğimizi, bizlerin bir kaygısının olmayacağını anlatım kapattım. Doğrusu onlarda bende yorgunduk. Ne var ki ben biraz dinlendikten sonra misafirleri aradım. Ancak onlara bağlanamadım. Ben uyuduklarına karar verdim. İçim pek rahat olmadığı için tekrar arayıp görüşmek istedim. (Oda telefonları bozuk muş) Görüşemeyince, resepsiyona misafirlerimize, ziyaretçi gelip-gelmediğini sordum. 3 kişi geldiğini söyledi. Giyinip gittiğimde ‘’şimdi çıktılar’’ dediler. Gelenler. Çemişe Hazret, Murat Özden, Kenan Kaplan dı!!!.. Konuşulanlarla ilgili benimle sohbet etmek istediler. O zaman fark ettim ki benim de içinde olduğum bazı insanlar aleyhinde gereksiz konuşmalar da bulunmuşlar. Ve ben neden o insanlar hakkında konuşmak durumunda kalayım deyip; Adana dernek başkanımız ve ‘’Suriye Kriz Masası’’ bölge sorumlusu İsa Elagöz ile daha sonra da Gaziantep sorumlusu ve Nizip kampını iyi bilen dernek başkanı Hakan Aydemirle onları görüştürdüm. Kendilerini ziyaret eden Çemişe H., K. Kaplan ve M Özden nin söyledikleri ve telefonla konuştukları iki arkadaşımızdan duydukları karşısında belli ki ikinci kez şaşkınlığa uğradılar. Nizip’e gitmeyi çok istemelerine rağmen, bu sefer uçaklarına yetişemeyeceklerini anlatmaya çalıştım. Çok yorgun oldukları ve ikinci gün yolcu oldukları için gece 24.30 gibi oradan ayrıldım. İkinci günüde onları yolcu ettim. –Adem Bogus imzalı ’’Çağırı’’ya Vacit Kadıoğlu, Kenan Kaplan ve Nusret Baş isimlerini kim ilave etmiştir? -Çağırını Türkçe metni neden ilk ÇHİ’ye Nusret Baş’ın başında bulunduğu iki oluşuma gitmiştir?. –Çağrı’nın Türkçe metnini kim çevirmiştir? - Çağırı Türkiye de neden üç oluşuma gönderilmiştir? -Kaffed başkanı ile yapılan telefon görüşmesi neden çarpıtılıyor? Görüşmeyi yapan Nusret Baş yazıldığı gibimi bu enformasyonu vermiştir?.–DÇB’nin üçlü trio’su ne anlama geliyor? -Yapılan hataları düzeltmek için ısrarla buraya gelmek isteyen xace başkanlarını benim davet ettiğimi kim söylemiştir? -Gelen misafirlerle K.Kaplan, M.Özden ve Çemişe Hazret uzun-uzun görüşmüşlerdi?. Peki buna rağmen bu konuyla ilgili neden yaklaşık bir ay sonra haber-yorum yazma gereği duydular?. - Bu konularda Asker Soxt ve Çemişe Hazret bazı vaadlerdemi bulunmuşlardı ki ilgili yazıyı yazmak için bu kadar beklediler?. Veya işin başında bu kadar hızlı çalışırken neden ilgili haber-yorum yazısını böylesine geç yazdılar? Biz hiçbir kurum veya oluşumu ötelemiyoruz. Ancak yaşamlarını öteki kurum ve temsilcilerine küfürle sürdürmek isteyen oluşumlara ve temsilcilerine elimizden geldiğince uyarıda bulunmak; uyarıları dinlemeyenleri de küfür ve aşağılamaları devam ettiği sürece uzak tutmak düşüncesindeyiz. ‘’İĞRENÇ bir KUMPAS’’!! dan bahseden yazı, çarpıtmalar ve yersiz aşağılamalarla dolu. Olayda kişisel olarak hiçbir kumpasa ihtiyacım yok, ancak ‘’İĞRENÇLİK’’ ve ‘’Yalan’’ haber yapmak konusunda geçmişte basın yoluyla karşılaştığımız olaylar, kimin neler yaptığını tekrar anımsattı. Hatta olayları kişiselleştirerek gazetelere yalan-yanlış bilgi vermek geçmişte de görülmüştür. Ailelerin, ölülerine dahi saygı duyulmadan bu ‘ÇİRKİNLİKLER’’ yapılmıştır. Bunları yapanlar, geçmiş de olduğu gibi gelecekte de aynılarını yapabilirler. Yukardaki olaylarda Asker Soxt ile kimlerin işbirliği yaptığı, Asker Soxt’un 3 kişilik derneğinde yardımcısı olan Çemişe Hazretin ne tür haberleşmeler kullanılarak buralara geldiği cevabı açıklık isteyen sorulardır. Kafkasya da ki STK’ların yazısını çarpıtarak, son derece iyi niyetle ve acil çözüm gerektiren bir konuyu böylesine ‘’ÇİRKİNLİKLERLE’’ provoke etmeyi hiç kimse affetmemelidir. Suriyeli Hemşerilerimize yönelik yapılan yanlışlara ek olarak yeni ve ciddi bir yanlış daha yapılmak istenmiştir. Biz ne kadar ‘’kol kırılır yen içinde kalır’’ deyip, bir çok yanlış ve olumsuzlukları deşifre etmiyorsak, aynı şekilde bunu yapan kişiler daha da pervasızca bu yanlışlarına bir yenisini daha eklediler. Yazıyı yazanların dikkat etmesi gereken bir başka husus, böylesi toplumsal konuları kişiselleştirerek hakaret etmenin altından kalkılması zor bir sürece yol aldığının bilinmesidir. Saygılarımla Ümit Duman
| |||
4508 kez okundu | |||
Yorumlar | |||
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |