"Eğer anadilde eğitim bir hak değil denirse, Türkçe eğitimi de yasaklayabileceksiniz demektir. Eğer hayır yalnızca ‘Kürtçe anadil eğitimi yasaklanmalı’ denirse, bu ahlaken doğru değil. Zira hiç kimsenin anadili ötekinden üstün değil."
Marmara Üniversitesi Öğretim
Görevlisi Osman Can Anayasa değişikliği konusunda kavram
karmaşası yaşandığını söyledi.
Cihan Haber Ajansı Muhabiri'nin
gündeme ilişkin sorularını cevaplandıran Osman Can, öncelikle
bir kavram karmaşasını ortadan kaldırmak gerektiğini söyleyerek,
“Eğer anayasa değişikliği dersek, bu mevcut anayasanın içinde
bir değişiklik demektir, ki şu ana kadar 17 değişiklik yapıldı.
Tüm bunlar, mevcut Anayasada ve onun kurallarına uyularak yapılan
değişikliktir. Geçen yılki referandumda gerçekleşen şey de bir
Anayasa değişikliğiydi. Yani Anayasa değişikliği derken,
‘Anayasanın bütünüyle değiştirilip, yerine yeni bir Anayasa
koymayı’ kastetmiyoruz. Bugün Türkiye’nin tartıştığı konu
yeni Anayasa yapımıdır. Anayasa değişikliğinde mevcut
anayasanın kurallarına uymak gerek. Bu şu demek, değişiklik için
gerekli olan usule ve sayıya riayet etmek gerek. Bir de
değiştirilemez maddelere dokunulamayacak demek"
dedi.
"ANAYASA YAPICILARIN NEYİN DEĞİŞTİRİLİP
DEĞİŞTİRİLMEYECEĞİNE KARAR VERİR" Yeni
anayasanın yapıldığında, mevcut anayasanın ne dediği, hangi
usulü veya yasakları öngördüğünün anayasa yapıcılarını
ilgilendirmeyeceğini belirten Can, anayasa yapıcılarının isterse
salt çoğunlukla, isterlerse oybirliğiyle anayasa yapmaya karar
vereceklerini dile getirdi. Anayasa yapıcılarının neyin
değiştirilemez olup olmadığına da kendilerinin karar
verebileceklerini kaydetti. Can, şöyle devam etti: "Türkiye’de,
insanların yeni bir anayasaya karar vermişken, eskinin hiçbir
kuralıyla bağlı görmediği anlamına geliyor. Eskinin
değişmezlerini ileri sürmek, yeni anayasa yapmak istemiyorum
demektir. Eğer halkın ilk defa tarihinde kendi anayasasını yapma
imkânına saygı duyuyorsak, bırakalım halk kendi geleceği,
öncelikleri, barışı, rejimi, politikası konusunda karar versin.
Unutulmamalıdır ki, bugüne kadar geçerli olan Anayasal düzen,
halkın değil, belirli bir sınıfın çıkarlarını esas alan,
onlar tarafından belirlenen bir düzendir. Halkın değil… Cari
anayasanın değişmezleriyle halkın iradesini bağlamak, halkın
iradesini tanımamak, ona karşı bir azınlık diktatörlüğünü
savunmak demek. Çok daha kötüsü, 12 Eylül darbecilerinin
iradesinin halkın iradesinden üstün olduğunu savunmak demek. Bu
tezlere ve önerilere saygı duymak mümkün değil. Demokrasilerde
hayat hakkı tanınmaması gereken ideolojileri demokrasiye geçerken
halkın önüne değişmezler olarak çıkarmak, bu önerileri ortaya
atanların siyasal sistem hakkında söz hakkı sahibi olmaması
gerektiğini gösteriyor."
"ESKİ ANAYASANIN
DEĞİŞMEZLERİ BİZİ İLGİLENDİRMEZ, YENİNİN DEĞİŞMEZLERİNİ
HALK BELİRLEMELİ" Mevcut anayasadaki ilk üç
maddenin eski anayasanın maddeleri olduğuna dikkat çeken Can,
eskiyi yenisiyle ikame edeceğimize göre, eski anayasanın
değişmezlerinin bizi ilgilendirmeyeceğini vurguladı. Yeninin
değişmezlerinin ise milletimiz kendi özgür iradesinin
belirleyeceğini kaydeden "Can, bu değişikliğin cumhuriyete
zarar verdiğini iddia etmenin ise cumhuriyetten ‘azınlık
diktatörlüğünü’ anlamak demektir. Böyleyse haklılar. Zira
yeni Anayasal düzen bu düzeni ortadan kaldırmalı."
dedi. Osman Can, dört partinin anayasanın değişmez maddeleri
konusunda anlaşıp anlaşmamaları ile ilgili de şöyle konuştu:
"Dört parti ön şartsız bir şekilde masaya oturduklarına
göre, eskiyi masaya kim koyarsa bu taahhüdüne aykırı davranmış
olacaktır. Oybirliği kuralı kabul edildiğine göre, ‘demokratik
hukuk devleti’ ifadesi dışında dördünün uzlaşacağı bir
madde yok gibi. Bu da Türkiye’nin lehine bir durum zaten.İlla
değişmez madde olacaksa, bunun insan onuru temelinde demokratik
hukuk devletiyle sınırlı tutulmaması gerekir."
"ANAYASANIN
HANGİ DEĞERLER ÜZERİNE KURULU OLACAĞINA TOPLUM KARAR
VERİR" Osman Can, Anayasa tartışmalarının kısır
bir çekişmenin içine hapsetmemek için nasıl bir yöntem izlemek
gerektiği konusunda da değerlendirmelerde bulundu. Partilerin
başlangıçta söz verdikleri gibi önkoşulsuz ve kırmızı
çizgisiz bir şekilde yollarına devam ederlerse, masadan
kalkmazlarsa önemli bir aşama kaydedeceklerini ifade eden Can,
şöyle konuştu : "Bu Anayasanın ne olacağı ve hangi
değerler üzerine kurulu olacağına da kendileri değil de,
toplumun karar vereceğini, anayasanın topluma ait bir karar olduğu
ve kendilerinin yalnızca onun icracısı ve inşa edeni olduğunu
unutmazlarsa pek sorun çıkmaz. Ama Anayasa yapımını partilere
ait bir işlev görürlerse, Ankara için bir pazarlığın konusuna
dönüşür. Bu durumda anayasa çıkmayabilir."
“YENİ
ANAYASANIN YAPIMI BİR YILDAN DA KISA SÜREBİLİR” Can,önümüzdeki
yıl içinde tamamlanması düşünülen yeni anayasanın bir yıl
içinde tamamlanıp tamamlanmayacağı konusunda da açıklamalarda
bulundu. Anayasa yapanların, toplumun taleplerinin, beklentilerinin,
itirazlarının ve toplumsal sorunları esas alarak bir çalışma
yürütmek zorunda olduğunu kaydeden Can, bir yıldır sivil toplum
çok hareketli olduğunu kaydetti. Birçok anayasa çalışması
ortaya çıktığını söyledi. Geçen yıl Ağustos ayından
itibaren yeni bir anayasanın yol haritası üzerinde çalışarak
‘Yeni Anayasa Platformunu’ ortaya çıkardıklarını anlatan
Can, “Bu yol haritası şu an muhalefet dâhil olmak üzere tüm
anayasa çalışmalarının ortak diline dönüşmüş gözüküyor.
Bu çalışmalarla toplumsal beklentiler, talepler önemli ölçüde
derlenmiş ve anayasal ilkelere dönüşmüş durumda. Dolayısıyla
bundan sonrası, Meclis komisyonunun sistemleştirme ve yeni
anayasanın esaslarının ve iskeletinin toplumsal taleplere göre
somutlaştırılması olacaktır. Bunun için şahsen alfabeyi, okuma
yazmayı yeniden öğrenmeye kadar gitmeye gerek yok. Bir yıldan
dahi kısa sürebilir.” ifadelerini kullandı.
"YENİ
ANASAYA HİÇBİR DEĞER YARGISI İÇERMEMELİ" Can,
toplumun tüm kesimlerini yansıtan bir anayasa nasıl olması
gerektiği konusunda da şu açıklamalarda bulundu: "Yeni
anayasa, hiçbir değer yargısı içermemeli, ideoloji, inanç,
mezhep, kültür veya etnisiteye referans vermemeli. Çerçeve
niteliğinde olmalı. Devletin özgürlükler konusunda söz hakkı
olmamalı. Yerel yönetimler Ankara’yı dengeleyecek şekilde
güçlendirilmeli. Tüm devlet organları katılımcılığa
dayandırılmalı. Siyasetin çoğulcuğu sağlandıktan sonra, önü
açılmalı, kurumlar siyasete sınır çizen değil, siyasetin
icrasını kolaylaştıran araçlara dönüştürülmeli… Tüm bu
saptamalar, bizim Yeni Anayasa Platformu olarak yaptığımız
Anayasa Halk Toplantıları’ndan elde ettiğimiz sonuçlardır.
Yani benim kişisel görüşümü aşıyor."
Osman Can,
siyasi cephenin dışında, anayasaya askerlerin karşı gelinmesinin
de doğal olduğunu ifade etti. Can, "Askerlerce üretilen ve
askerlerin siyaset üzerindeki hakimiyetinin hukuki imkanı ve
meşrulaşma aracı olan bir düzen ortadan kaldırılıyorsa, buna
itirazları olacaktır." dedi.
"HİÇ
KİMSENİN ANA DİLİ ÖTEKİSİNDEN ÜSTÜN DEĞİL" Osman
Can, anadilde eğitim ile Kürtlerin kültürel haklarının
yaşanması ile ilgili BDP'nin talebi ve bu talebin nasıl
sonuçlanacağı konusunu da değerlendirdi. Can, Kürtlerin kültürel
haklarının kazanılmasındaki taleplerin sadece “BDP’lilerin
talebidir.” demenin çok yanlış olduğunu söyledi. Bu talebi,
Türkler dâhil olmak üzere toplumum büyük bir kısmının hak
olarak gördüğünü altını çizen, Can, "Eğer anadilde
eğitim bir hak değil denirse, Türkçe eğitimi de
yasaklayabileceksiniz demektir. Eğer hayır yalnızca ‘Kürtçe
anadil eğitimi yasaklanmalı’ denirse, bu ahlaken doğru değil.
Zira hiç kimsenin anadili ötekinden üstün değil. Bu ayrımcılık
demektir. Bunu reddeden, bence, ülkenin birliği ve bütünlüğü
kafasında bitirmiş demektir. Bir de Kürtlerin taleplerini BDP’nin
talebi olarak görmek, insan haklarına yönelik talepleri
kriminalize etmekle neticelendirir. Müslümanların
taleplerinden bir çoğu, El Kaide’nin talepleridir diye
yaftalamayı ahlaken doğru bulmuyorsak, bunu da öyle görmeliyiz.
Ayrıca özgürlükler ne devletin, ne de çoğunluğun
tasarrufundadır. Anayasa bu konuda hiçbir engel veya tanımlayıcı
kural içermemeli, zamanla ve algılar yönetilerek meclisçe ve
uygulamada çözüme fırsat verilmelidir." ifadelerini
kullandı.
"TERÖRLE MÜCADELE VE SİYASİ
PARTİLER KANUNUN DEĞİŞMESİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ
KOLAYLAŞTIRACAKTIR" Osman Can, anayasadan önce
Terörle Mücadele Kanunu'nu ve Siyasi Partiler Yasası'nı
değiştirmenin, anayasa için daha yol açıcı olup olmayacağını
da değerlendirdi: “Bu değişiklikler, Anayasa’nın
değiştirilmesinde mutlak bir ilişki kurulamasa da, kolaylaştırıcı
ve dirençleri kırıcı bir etkisinin olabileceğini söyleyebiliriz.
Demokrasiyi istemeyenleri ‘isteyenler’ tarafına dahil etmek zor
olsa da, en azından onların dayandığı tabanı eritebilir.
Kürtler bakımından tabii ki daha etkileyici olabilir. Bunlardan
bağımsız olarak her iki kanunun ülkeye yakışmadığını, hele
SPK’nın topluma saygısızlığın bir ifadesi olduğunun da
altını çizelim.”
Türkiye ‘de gerçek özgürlüğün
getirilmesi gerektiğini altını çizen Can, 100 yıllık yapının
tasfiye edilmezse, bu yapının gerçekleştirdiği yıkımlarla,
katliamlarla, asimilasyonlarla hesaplaşmazsak, Kemalizm’in tüm
düşünsel, sembolik ve kurumsal yapılarını devletten söküp
atamazsak, 2023 vizyonunun hazin bir hayal olma riskinin artacağını
belirtti. (CİHAN, 5.12.2011)
|