• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam146
Toplam Ziyaret1070283
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Semerkew

XEXEC"Artık Çerkeslere de kulak kabartın" dedirten bir çalışma. Gökhan Şen, Kafkasya dışında yaşayan Çerkesleri anlatmak için kullanılan bir kavram olan bu terimi ve albümün hikâyesini anlattı.

Kayseri Uzunyayla’da çocukluğu boyunca garmon dinleyerek büyüyen Gökhan Şen, kulağını dolduran Çerkes ezgilerini ‘albümüne taşıdı. Adigece şarkılardan oluşan albüm Çerkeslerin etnik müziğini yansıtıyor. Kalan Müzik etiketiyle raflarda yerini alan çalışma için Şen, Türkiye’de ve Rusya’daki Kabarbey Balkar özerk belgesinin başkenti Nalchik’te stüdyo kayıtları yapmış, albümün otantik yapıya sadık olduğunu söylüyor. ‘ C’; Kafkasya dışında yaşayan Çerkesleri anlatmak için kullanılan bir kavram… 

Türkiye’de Çerkeslerin şarkıları, dilleri çok fazla bilinmiyor. Bu şarkıları nasıl bir araya getirdiniz?
Kayseriliyim, Uzunyayla Uzunpınar Köyü’ndenim. Kendimi bildim bileli bu ezgilerin içindeyim. Eğitim nedeniyle Kayseri dışına çıkmaya başlamamla dernekleri tanımaya başladım. 2005 yılında şimdiki adıyla Ankara Çerkes Derneği’nin bir pikniğinde çalmaya başladım ve Ankara’da olduğum sürede garmon çaldım. 2006 yılından bu yana hem bireysel olarak hem de yakın çevremle beraber amatör kayıtlar yaptık. Amatör de olsa müziğimize katkı sağlamayı amaç edindim. Adige müziğinin Türkiye diyasporasında gelişmesi için çalışmaya başladım. Çerkesler rahat bir millet. Silkelenmeden, başkasından görmeden, inat etmeden bir şeyleri sonuçlandıramıyoruz. 

Albümde yer alan şarkıların özellikleri neler? Hangi bölgelerde söyleniyorlar, geleneksel formlara uygun olarak mı hazırlandılar?
Albümün dördüncü parçasının sözleri ben, İbrahim K’eref ve Murat Kanlogo’ya ait. Ünsal Sey, Engin Met ve Canbek Shonou ile birlikte “Neden kayıt altına almıyoruz bunları” dedik ve stüdyoya girdik. Amatör bir kaydın ardından devamını getirebiliriz inancıyla birbirimizle buluşabildiğimiz zamanlarda ve tatillerde toplanıp çalışmalarımızı sürdürdük. Zamanımız ve buluşmalarımız oldukça kısıtlıydı çünkü ben eğitimim gereği bulunduğum İngiltere ve ailemin yaşadığı Kayseri arasında gidip gelmekten fırsat bulduğumda İstanbul’a gelebiliyordum, Ünsal’ın ise iş temposu oldukça yoğundu. Amacımız profesyonel ortamda kaydedilmemiş ezgilerimizi kaydetmekti. Seçim yapmak da çok zor oldu çünkü kayıt altına alınmamış o kadar çok ezgimiz vardı ki. Müziği yaparken hem teknolojinin nimetlerinden yararlanmalı hem de otantik halini bozmamalıydık. En çok bu noktada zorlandık. Modern olmamalıydı ama çok kaliteli ve dinlenilebilir de olmalıydı. 

Hazırlık süreci ne kadar sürdü? Repertuvar nasıl oluşturuldu?
Parçaların hepsi her Çerkesin zaman zaman düğünlerde, toplantılarda duyduğu ezgiler.
Çerkeslerin yoğun olarak yaşadıkları Kayseri Uzunyayla, Hatay Reyhaniye, Konya, Eskişehir ve Kahramanmaraş bölgelerindeki Çerkeslerin yabancısı olmadığı parçalar bunlar. Zaten amaç onları en otantik ve en orijinal hali ile profesyonel ortamlarda, profesyonel ellerin yardımıyla kayıt altına almak olduğu için geleneksel çizgilerin dışına taşmadan hazırlandı.
2008’den 2009 sonuna kadar çalıştık. Ekim 2010 yılında ise geri dönüş yaptığım Nalchik’te devam ettirdim. Akordeyon, garmon ve telli çalgıların bir kısmı İstanbul’da yapıldı. Geri kalan enstrümanlar ve düzeltmeler Nalchik’te. Buradaki arkadaşlarım Anzor Uvıj ve Roma F’akue çok yardımcı oldular çalışma süresince. Kayıt altına alınmamış çok ezgimiz var. Örneğin ezgileri ve bazı şarkı sözlerini Kayseri’de Hakan Shak arkadaşımla birlikte favorilerimiz olan K’afe’leri kasetlerden dinleyerek çıkardık. İşin bu kısmı gayet zordu.

ayıtları seçerken hem güldük hem üzüldük. Bazı kasetleri dinlerken devam eden kalitesiz ve zor duyulan bir K’afe’nin arasına İbrahim Tatlıses’in bir parçası karışabiliyordu mesela. Kaset kayıtlarının hem kalitesizliği hem de bu tarz sürprizler bizi oldukça teşvik etti. Biz hâlâ 1986’da kayıt edilen bir düğünden dinliyoruz o müziği. Düşünün, aradan geçen onca yıla rağmen hiçbir şekilde kayıt altına alınmamış. Bu tarz sıkıntılarla karşılaştıysak da inancımızı yitirmeden devam ettik. 

Çerkesçe bir albüm hazırlamanın güçlükleri sorunları neler?
Çerkesçe bir albümü Çerkesya’da hazırladığınız takdirde bir zorluğu yok ama Türkiye’de oldukça zor. Yapmak istediklerimizi teknik olarak ses mühendisine veya kayıt alan kişiye anlatırken zorlukları çok oldu. Çünkü Çerkes müziği Türkiye’de pek geçmişi olmayan ve bilinmeyen bir alan. 

Albümde yer alan enstrümanların özellikleri neler?
Albümde geleneksel enstrümanlarımızdan akordeyon, garmon, ape-pshıne, shge-pshıne, bjamiy ve pkhachıch kullandık. Akordeon biliniyor zaten. Garmon da sesleri akordeondan daha gür ve daha farklı çıkartan bir alet. Ape-pshıne, mandolin gibi 3 telli bir enstrüman. Pkhachıch ise tahtadan yapılan bir ritm aleti. Bir çifti iki elin serçe veya yüzük parmaklarına bağlanıp çalınır. Ritm vermek kolay sanılır fakat Pkhachıch çalınırken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Dikkat edilmediği takdirde dağılabilir veya parmaklarınıza acı verir.

Dil bilinci gelişiyor

Anadilde konuşma talebi son yıllarda daha görünür hale geldi, bu açıdan Çerkesler nasıl bir noktada?
Evet özellikle son yıllarda toplumların bu konudaki bilinçleri günden güne artıyor. Ne yaptığını bilen, eğitimli ve bizden sonraki nesillere dili, kültürü ve bilgiyi aktarmak çabasında olan bir jenerasyonda yaşıyor olduğumuzu düşünüyorum. Bu yüzden gelecek nesillere karşı sorumluluklarımızın bilincinde hareket ettiğimiz kanısındayım. Bunun meyvelerini kısa vadede göremeyiz belki fakat uzun vadede göreceğiz. Çerkesler bu bilince günden güne erişiyorlar.

Anavatan’ dışındakiler için
C’ ne demek?
‘Kheku’ diye okunuyor. Anavatanımız, şu anda yaşamımı sürdürdüğüm topraklar. Anavatan dışında yaşayan soydaşlarımızı tarif ederken kullanılıyor. Albüm içeriği diyasporaya yönelik olduğu için ve eserlerde vatana, geride bırakılanlara özlem anlatıldığı için bu tanım konuldu isim olarak. Anavatan dışında yaşamış olan, yaşayan bizlerin içinde hayatlarımızı sürdürmeye çalıştığımız toplumlarda karşılaştığımız sıkıntılarımızı anlattığımız ezgiler olduğu için...

RADİKAL, 8.Kasım.2011



2108 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi