XEXEC"Artık Çerkeslere de kulak kabartın" dedirten bir çalışma. Gökhan Şen, Kafkasya dışında yaşayan Çerkesleri anlatmak için kullanılan bir kavram olan bu terimi ve albümün hikâyesini anlattı.
Kayseri Uzunyayla’da çocukluğu boyunca garmon dinleyerek büyüyen
Gökhan Şen, kulağını dolduran Çerkes ezgilerini ‘albümüne
taşıdı. Adigece şarkılardan oluşan albüm Çerkeslerin etnik
müziğini yansıtıyor. Kalan Müzik etiketiyle raflarda yerini alan
çalışma için Şen, Türkiye’de ve Rusya’daki
Kabarbey Balkar özerk belgesinin başkenti Nalchik’te stüdyo
kayıtları yapmış, albümün otantik yapıya sadık olduğunu
söylüyor. ‘ C’; Kafkasya dışında yaşayan Çerkesleri
anlatmak için kullanılan bir kavram…
Türkiye’de
Çerkeslerin şarkıları, dilleri çok fazla bilinmiyor. Bu
şarkıları nasıl bir araya getirdiniz? Kayseriliyim,
Uzunyayla Uzunpınar Köyü’ndenim. Kendimi bildim bileli bu
ezgilerin içindeyim. Eğitim nedeniyle Kayseri dışına çıkmaya
başlamamla dernekleri tanımaya başladım. 2005 yılında şimdiki
adıyla Ankara Çerkes Derneği’nin bir
pikniğinde çalmaya başladım ve Ankara’da olduğum
sürede garmon çaldım. 2006 yılından bu yana hem bireysel olarak
hem de yakın
çevremle beraber amatör kayıtlar yaptık. Amatör de olsa
müziğimize katkı sağlamayı amaç edindim. Adige müziğinin
Türkiye diyasporasında gelişmesi için çalışmaya başladım.
Çerkesler rahat bir millet. Silkelenmeden, başkasından görmeden,
inat etmeden bir şeyleri sonuçlandıramıyoruz.
Albümde
yer alan şarkıların özellikleri neler? Hangi bölgelerde
söyleniyorlar, geleneksel formlara uygun olarak mı hazırlandılar?
Albümün dördüncü parçasının sözleri ben,
İbrahim K’eref ve Murat Kanlogo’ya ait. Ünsal Sey, Engin Met ve
Canbek Shonou ile birlikte “Neden kayıt altına almıyoruz
bunları” dedik ve stüdyoya girdik. Amatör bir kaydın ardından
devamını getirebiliriz inancıyla birbirimizle buluşabildiğimiz
zamanlarda ve tatillerde toplanıp çalışmalarımızı sürdürdük.
Zamanımız ve buluşmalarımız oldukça kısıtlıydı çünkü ben
eğitimim gereği bulunduğum İngiltere ve ailemin yaşadığı
Kayseri arasında gidip gelmekten fırsat bulduğumda İstanbul’a
gelebiliyordum, Ünsal’ın ise iş temposu oldukça yoğundu.
Amacımız profesyonel ortamda kaydedilmemiş ezgilerimizi
kaydetmekti. Seçim yapmak da çok zor oldu çünkü kayıt altına
alınmamış o kadar çok ezgimiz vardı ki. Müziği yaparken hem
teknolojinin nimetlerinden yararlanmalı hem de otantik halini
bozmamalıydık. En çok bu noktada zorlandık. Modern olmamalıydı
ama çok kaliteli ve dinlenilebilir de olmalıydı.
Hazırlık
süreci ne kadar sürdü? Repertuvar nasıl oluşturuldu? Parçaların
hepsi her Çerkesin zaman zaman düğünlerde, toplantılarda duyduğu
ezgiler. Çerkeslerin yoğun olarak yaşadıkları Kayseri
Uzunyayla, Hatay Reyhaniye, Konya, Eskişehir ve Kahramanmaraş
bölgelerindeki Çerkeslerin yabancısı olmadığı parçalar
bunlar. Zaten amaç onları en otantik ve en orijinal hali ile
profesyonel ortamlarda, profesyonel ellerin yardımıyla kayıt
altına almak olduğu için geleneksel çizgilerin dışına taşmadan
hazırlandı. 2008’den 2009 sonuna kadar çalıştık. Ekim
2010 yılında ise geri dönüş yaptığım Nalchik’te devam
ettirdim. Akordeyon, garmon ve telli çalgıların bir kısmı
İstanbul’da yapıldı. Geri kalan enstrümanlar ve düzeltmeler
Nalchik’te. Buradaki arkadaşlarım Anzor Uvıj ve Roma F’akue
çok yardımcı oldular çalışma süresince. Kayıt altına
alınmamış çok ezgimiz var. Örneğin ezgileri ve bazı şarkı
sözlerini Kayseri’de Hakan Shak arkadaşımla birlikte
favorilerimiz olan K’afe’leri kasetlerden dinleyerek çıkardık.
İşin bu kısmı gayet zordu.
ayıtları seçerken hem güldük hem üzüldük. Bazı kasetleri
dinlerken devam eden kalitesiz ve zor duyulan bir K’afe’nin
arasına İbrahim Tatlıses’in bir parçası karışabiliyordu
mesela. Kaset kayıtlarının hem kalitesizliği hem de bu tarz
sürprizler bizi oldukça teşvik etti. Biz hâlâ 1986’da kayıt
edilen bir düğünden dinliyoruz o müziği. Düşünün, aradan
geçen onca yıla rağmen hiçbir şekilde kayıt altına alınmamış.
Bu tarz sıkıntılarla karşılaştıysak da inancımızı
yitirmeden devam ettik.
Çerkesçe bir albüm
hazırlamanın güçlükleri sorunları neler? Çerkesçe
bir albümü Çerkesya’da hazırladığınız takdirde bir zorluğu
yok ama Türkiye’de oldukça zor. Yapmak istediklerimizi teknik
olarak ses mühendisine veya kayıt alan kişiye anlatırken
zorlukları çok oldu. Çünkü Çerkes müziği Türkiye’de pek
geçmişi olmayan ve bilinmeyen bir alan.
Albümde
yer alan enstrümanların özellikleri neler? Albümde
geleneksel enstrümanlarımızdan akordeyon, garmon, ape-pshıne,
shge-pshıne, bjamiy ve pkhachıch kullandık. Akordeon biliniyor
zaten. Garmon da sesleri akordeondan daha gür ve daha farklı
çıkartan bir alet. Ape-pshıne, mandolin gibi 3 telli bir
enstrüman. Pkhachıch ise tahtadan yapılan bir ritm aleti. Bir
çifti iki elin serçe veya yüzük parmaklarına bağlanıp çalınır.
Ritm vermek kolay sanılır fakat Pkhachıch çalınırken dikkat
edilmesi gereken hususlar vardır. Dikkat edilmediği takdirde
dağılabilir veya parmaklarınıza acı verir.
Dil
bilinci gelişiyor
Anadilde konuşma
talebi son yıllarda daha görünür hale geldi, bu açıdan
Çerkesler nasıl bir noktada? Evet özellikle son
yıllarda toplumların bu konudaki bilinçleri günden güne artıyor.
Ne yaptığını bilen, eğitimli ve bizden sonraki nesillere dili,
kültürü ve bilgiyi aktarmak çabasında olan bir jenerasyonda
yaşıyor olduğumuzu düşünüyorum. Bu yüzden gelecek nesillere
karşı sorumluluklarımızın bilincinde hareket ettiğimiz
kanısındayım. Bunun meyvelerini kısa vadede göremeyiz belki
fakat uzun vadede göreceğiz. Çerkesler bu bilince günden güne
erişiyorlar.
‘Anavatan’
dışındakiler için C’ ne demek?
‘Kheku’ diye okunuyor. Anavatanımız, şu anda
yaşamımı sürdürdüğüm topraklar. Anavatan dışında yaşayan
soydaşlarımızı tarif ederken kullanılıyor. Albüm içeriği
diyasporaya yönelik olduğu için ve eserlerde vatana, geride
bırakılanlara özlem anlatıldığı için bu tanım konuldu isim
olarak. Anavatan dışında yaşamış olan, yaşayan bizlerin içinde
hayatlarımızı sürdürmeye çalıştığımız toplumlarda
karşılaştığımız sıkıntılarımızı anlattığımız ezgiler
olduğu için... RADİKAL, 8.Kasım.2011
|