Memur-Sen tarafından yapılan 'Sahadan Yeni Anayasaya' araştırmasından, yeni anayasanın toplumun bütün kesimlerine eşit mesafede olması talebi çıktı. Memur-Sen tarafından, Doç.
Dr. Osman Can'ın direktörlüğünde, Strateji Araştırma ve Danışmanlık
(SAD) ve ADAMOR Araştırma'ya yaptırılan Yeni Anayasa Araştırması'nın
sonuçları, 12 Eylül'ün yıldönümünde düzenlenen bir panelle açıklandı.
Panel öncesi araştırmayla ilgili bilgi veren Memur-Sen Genel Başkanı
Ahmet Gündoğdu, 1982 anayasasıyla ilgili sordukları soruya,
katılımcıların yüzde 57,3'ünün 'demokratik bulmadıkları' yönünde bir
cevap aldıklarını söyledi. Gündoğdu, 'kesinlikle yeni bir anayasa
yapılması gerekir' diyenlerin oranının ise yüzde 61 olduğunu kaydetti. Memur-Sen
Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, yaptıkları araştırmada, 'Yeni anayasanın
hazırlanması sürecinde katkınızın olmasını ister misiniz?' sorusuna,
katılımcıların yüzde 71.3'lük bir kesiminin 'kesinlikle katkı sunmak
istediğini' söylerken, sadece yüzde 13,6'lık bir kesim sürecin içinde
yer almak istemediğini belirtti. Yeni anayasada kesinlikle
olması gereken hususlarda ise özgürlük, demokrasi, eşitlik, insan
hakları ilk sırada yer aldı. Yeni Anayasa'nın kim tarafından yapılması
gerektiğine yönelik soruya ise yüzde 61,1'lik bir oran 'TBMM ve Sivil
Toplumun ortak çalışmasıyla yapılmalıdır' şeklinde cevaplandırırken,
yüzde 19'luk kesim, yeni anayasanın TBMM tarafından hazırlanması
gerektiğini dile getirdi. Sadece yüzde 7,7'lik kesim, yeni anayasanın
kurucu meclis tarafından yapılması gerektiğine yönelik görüş bildirdi. Yeni
anayasanın mevcut TBMM tarafından yapılmasını isteyenlerin oranı ise
yüzde 63,3 oldu. Anayasada yer alması istenen en temel kavram konusunda
ise sırasıyla 'insan onuru' ilk sırayı aldı. Yeni anayasada ideolojilere
yer verilmesini isteyenlerin oranı yüzde 10,4 iken, yüzde 90'a yakın
bir oran ideolojiden arınmış bir anayasa isteğini ifade etti. Yeni
anayasanın toplumun bütün kesimlerine eşit mesafede olması gerektiğini
söyleyenlerin oranı yüzde 95,4 olarak tespit edildi. Yeni anayasanın
inançlar arasında ayrım yapmasını istemeyenlerin oranı da yüzde 93,9
olarak gerçekleşti. Yeni anayasanın hem devleti hem bireyi öncelikli
olarak görmesi geretiğini söyleyenlerin oranı, birbirine yakın çıkarken,
her iki sorunun çarprazlamasında, bireyin önceliğinin öne çıktığı
görüldü. Yeni anayasada başlangıç bölümü olmaması gerektiğini
söyleyenlerin oranı yüzde 64 olarak tespit edilirken, başlangıç bölümünü
savunanlar ise yüzde 17,6 olarak belirlendi. Memur-Sen'in
araştırmasına katılan katılımcılar, "Yeni Anayasa değiştirilemez
hükümler içermelidir" önermesine, farklı kesinlik düzeylerinde olmakla
birlikte, olumsuz yanıt vermekte. "Yerel yönetimler kültürel, etnik veya
inanç farklılıklarına göre belirlenmemelidir" önermesi, farklı kesinlik
düzeylerine karşılık gelmekle beraber, katılımcıların toplam yüzde
81,3'ü tarafından olumlu bir şekilde yanıtlanmakta. "Ordu dâhil hiçbir
kurum meclis denetimi dışında bırakılmamalıdır" önermesi, değişik
kesinlik düzeylerine denk düşmesine rağmen, katılımcıların toplam yüzde
84,6'sı tarafından onaylanmakta. Söz konusu önermeye karşı çıkanların
toplam oranı ise yüzde 15,4 olarak çıkmakta. "Yargı ideolojik
olmamalıdır" önermesine verilen yanıtlar incelendiğinde, farklı kesinlik
düzeylerinde olmakla beraber, katılımcıların yüzde 87,2'sinin önermeyi
desteklediği görülmekte. Önermeye karşı çıkanların oranı ise yüzde 13
civarında. Bu durum, yargının her türlü ideolojik değerden, temelden,
tercihten arındırılmış bir yapıya kavuşması gerektiği şeklinde
değerlendiriliyor. "Askeri, idari ve adli yargı ayrımına son
verilmelidir" önermesi, katılım düzeylerinin toplamı açısından
bakıldığında, yüzde 80 civarında bir destekle karşılaşırken, yüzde 20
civarında da bir karşı çıkışa yol açmakta. Bu sonuç, hiçbir tartışmaya
mahal bırakmayacak bir biçimde, yargıdaki bölünmüşlüğün son bulması
gerektiğini ortaya koymakta. "Yargılamada uluslararası standartlara
riayet edilmelidir" önermesine verilen yanıtların "kesinlikle
katılıyorum" (yüzde 36,5) ve "katılıyorum" (yüzde 32,7) seçeneklerinde
yoğunlaşmakta. "Kısmen katılıyorum" (yüzde 19,5) seçeneği de dâhil
edildiğinde, önermeyi destekleyenlerin toplam oranı yüzde 90'a
yaklaşmakta. ''Yeni anayasada Meclis, Anayasa Mahkemesi, Bakanlar Kurulu
gibi egemenlik yetkisi kullanan bazı temel kurumlar dışında hiçbir
kuruma yer verilmemelidir" önermesi, "kesinlikle katılıyorum",
"katılıyorum" ve "kısmen katılıyorum" seçeneklerinin toplam açısından
değerlendirildiğinde, yüzde 70 civarında bir onaylanma düzeyine sahip
çıktı. Bu bulgular, toplumun yeni anayasada birkaç temel kurum dışında
hiçbir kuruma yer verilmemesi gerektiği düşüncesine büyük oranda
katıldığını göstermekte. "Herkesin özgürlüğünün, birbirinin
özgürlüğü ile sınırlı olduğu ifadesi yeterli olmalı, devlete ayrıca
sınırlama imkânı tanınmamalıdır" önermesi, katılımcıların toplam yüzde
81,3'ü tarafından kabul edilmekte. Bu da, toplumun özgürlükler
noktasında son derece hassas olduğunun açık bir göstergesi.
"Seçme-seçilme hakkının kullanımı ve kamu memuriyeti dahi olsa
kılık-kıyafet, inanç, yaşam tarzı vs. nedeniyle insanların özgürlükleri
sınırlandırılmamalıdır" önermesine verilen yanıtlar incelendiğinde,
sadece "kesinlikle katılıyorum" ve "katılıyorum" seçeneklerinin toplamı
yüzde 76,2 oranında gerçekleşti. "Yeni anayasa herkesin özgürlüğünü esas
almalıdır" önermesine verilen yanıtlar incelendiğinde, "kesinlikle
katılıyorum" ve "katılıyorum" seçeneklerinde önemli bir yoğunlaşmanın
bulunduğu görülmektedir. Sadece bu iki seçeneğin toplamı neredeyse yüzde
80'i bulmakta. Önermeye kısmen katıldığını ifade edenler de dikkate
alındığında, bu oran yüzde 94'ü bulmaktadır. Bu sonuçlar, yeni
anayasanın herkesin özgürlüğünü esas alan bir ortak paydada hazırlanması
gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymakta. "Devlet tüm
özgürlükler ve kişisel tercihler karşısında tarafsız kalmalıdır"
önermesi, özgürlüklere ilişkin tüm önermelerde olduğu gibi, büyük oranda
destek bulmakta. Kesinlik düzeyleri arasındaki farklar gözetilmeksizin
bakıldığında, önermenin katılımcıların yüzde 88,3'ü tarafından kabul
edildiği, yüzde 11,7'si tarafından ise kabul edilmediği görülmekte.
"Grup ve kültürel kimlik alanındaki özgürlükler tanınmalı, ama bireyin
grup içinde dahi özgürlüğü korunmalıdır" önermesi de büyük bir oranda
desteklenmekte. Buna göre, katılımcıların yüzde 88,8'i değişik kesinlik
düzeylerinde de olsa önermeye katıldığını, yüzde 11,2'si ise
katılmadığını ifade etmekte. Bu da özgürlüklerin her düzeyde sağlanması
gerektiğine dair güçlü bir toplumsal talebin varlığına işaret etmekte.
"Özgürlüklerin kullanımı konusunda fiili engellerle karşılaşan kadınlar,
engelliler, çocuklar gibi kesimler için pozitif ayrımcılık
benimsenmelidir" önermesine, farklı kesinlik düzeylerine denk düşmekle
birlikte, toplam katılım düzeyi yüzde 90'ların üzerinde. "Memurlar için
grev hakkı da gerekir" önermesi, büyük bir oranda desteklenmekte. Farklı
kesinlik düzeylerine denk düşmekle birlikte, önermeye katıldığını ifade
edenlerin toplam oranı yüzde 80'i bulmakta. "Memurlar için siyasi
partilere üyelik yasağı kaldırılmalıdır" önermesine verilen yanıtların,
"kesinlikle katılıyorum" ve "katılıyorum" seçeneklerinde yoğunlaştığı ve
her iki seçeneğin toplamının yüzde 54,7'yi bulduğu görülmekte. "Sizce
devletin inançlar karşısında tutumu ne olmalıdır?" sorusuna verilen
yanıtlar incelendiğinde, katılımcıların yarısından fazlasının (yüzde
58,6) "Devlet, din ve inanç konusunda tamamen tarafsız olmalıdır"
seçeneğinde yoğunlaştığı görülmektedir. Devletin din ve inanç konusunda
toplumun taleplerini tamamen karşılaması gerektiğini düşünenlerin oranı
ise yüzde 27,1 olurken, bu konuda devletin yönlendirici olabileceğini
ifade edenlerin oranı yüzde 8,5; bazı durumlarda müdahale edebileceğini
belirtenlerin oranı da yüzde 5,8'dir. Bütün bu sonuçlar bir arada
değerlendirildiğinde, devletin din ve inançlar noktasında tarafsız
olmasını isteyen geniş bir toplumsal kesimin bulunduğu söylenebilir.
"Eğitim diliyle ilgili ne düşünüyorsunuz?" sorusuna, katılımcıların
yüzde 66,4'ü "eğitim dili Türkçe olmalı, anadiller öğretilmelidir"
şeklinde yanıt vermekte. Diğer yanıtların ise sırasıyla, "anadilde
eğitim olmalıdır" (yüzde 13,9), "anadilde eğitim olmamalıdır" (yüzde
10,5) ve "anadil seçmeli ders olarak verilmelidir" (yüzde 9,1)
seçenekleri arasında dağıldığı görülmekte. Bu sonuçlar, her üç kişiden
ikisinin, eğitim dili Türkçe kalmak kaydıyla, anadillerin öğretilmesi
gerektiğine inandığını göstermekte. Memur-Sen Genel Başkanı
Ahmet Gündoğdu, toplumdaki yeni anayasa konusundaki ısrarlı talep,
farkındalık ve ilgi düzeyi yüksekliğininin, yeni anayasa sürecinin
hızlandırılması ve katılımcı bir anlayışla sürdürülmesine yönelik bir
kamuoyu baskısı olarak yorumladıklarını söyledi. TBMM'nin açılmasından
hemen sonra 22-23 Ekim 2011 tarihlerini kapsayan bir takvimle,
"Uluslararası Anayasa Kongresi" düzenleyeceklerini ifade eden Gündoğdu,
ülkemizden ve yurt dışından anayasa hukuku alanında saygın
akademisyenlerin katılacağı kongreyle, anayasacılık düzleminde ülkenin
yeni anayasa sürecinin uluslararası bir perspektifle değerlendirilmesine
ev sahipliği yapacaklarını kaydetti. Gündoğdu, kongrenin
tamamlanmasından hemen sonra, Memur-Sen'in Yeni Anayasaya dair kurumsal
görüşlerini, talep ve beklentilerinin yer aldığı bir raporu kamuoyuyla
paylaşarak sürece katkılarını devam ettireceklerini vurguladı. _______________ Kaynak:www.haberaktüel.com,12.09.2011
|