» Haziran 1923’te, Yahudi, Rum ve Ermeni memurlar işlerinden
çıkartılarak yerlerine Müslümanlar alınmaya başladı. Gayrımüslim
azınlıkların Anadolu’da serbestçe dolaşımları kısıtlandı. Karar öyle ani
olmuştu ki, pek çok kişi kısıtlamalar yüzünden memleketine dönemedi,
gittiği yerde mahsur kaldı. Bu yetmezmiş gibi Yahudilerin Filistin’e
göçmelerine de engeller konuldu.
» Eylül 1923’te, Kilikya (Adana havalisi) ve Doğu Anadolu’dan
savaş sırasında göç eden Ermenilerin geri dönüşünü yasaklayan bir
kararname çıkarıldı.
» Aralık 1923’te, Çorlu’da yaşayan birkaç yüz kişilik Yahudi
cemaatine şehri 48 saat içinde terk etmesi emredildi. Hahambaşılığın
müracaatı üzerine karar ertelendi ancak benzer bir karar Çatalca için
alındı ve hemen uygulandı.
» 24 Ocak 1924 tarihli Eczacılar Hakkındaki Kanun’la eczane açma yetkisi “Türk bulunma” meselesine bağlandı.
» 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu uyarınca 40
kadar Fransız ve İtalyan okulu kapatıldıktan sonra sıra azınlık
okullarının binalarının onarımında, genişletilmelerinde, yeni binalar
yapmalarında kısıtlamalara geldi. Okul programları ve sınavlar MEB
tarafından denetlenmeye başladı.
» 3 Nisan 1924’te, kabul edilen Avukatlık Kanunu uyarınca 960
avukat iyi ahlaklı olup olmadığı açısından değerlendirildi ve sonuçta
460 avukatın çalışma izni iptal edildi. Böylece Yahudi avukatların yüzde
57’si, Rum avukatların üçte biri işsiz kaldı. (İşsiz kalan Ermeni
avukat sayısı öğrenilemedi.)
» 29 Ocak 1925 gecesi, Fener Rum Patrikliğine seçilen Araboğlu
Konstantinos bir trene bindirilerek Selanik’e gönderildi. Suçu,
hükümetin hoşuna gitmeyen biri olmasıydı. Bu durum, Yunanistan
tarafından Lozan’ın ihlali olarak La Haye Adalet Divanı’na ve Milletler
Cemiyeti’ne götürüldü ancak Türkiye’nin “Patrikhane’yi de sınırdışı
etme” tehdidi savurması üzerine Yunanistan şikâyetlerini geri çekti ve
Patrik “kendi isteğiyle istifa etmiş” gibi yapılarak konu kapatıldı.
» 22 Nisan 1926’da, ticari yazışmalarda sadece Türkçe
kullanılmasını mecburi kılan kanundan sonra idari kadrolarda çalışan ve
Türkçe yazı diline hâkim olmayan gayrımüslimler işten çıkarılmaya
başlandı. Bu yönetmelik uyarınca işten çıkarılan Rumların sayısı beş
bindi.
» 17 Şubat 1926’da, Medeni Kanun’un kabulünden sonra, Ermeni,
Yahudi ve Rum cemaatleri, birbiri ardı sıra, Lozan Barış Antlaşması ile
kendilerine tanınan azınlık haklarından vazgeçtiklerini açıklamaya
zorlandılar.
» 1 Ağustos 1926’da, devletin Lozan Barış Antlaşması’nın
yürürlüğe girdiği 23 Ağustos 1924’ten önceki tarihlerde gayrımüslimlerce
edinilmiş tüm malları müsadere etme hakkına sahip olduğu ilan edildi.
» 17 Ağustos 1927’de, Elza Niyego adlı 22 yaşındaki Yahudi
kızı, kendisine âşık olan ve uzun süredir taciz eden evli ve torun
sahibi Osman Ratıp Bey tarafından öldürüldü. Olayın devlet tarafından
örtbas edilmeye çalışıldığını gören Yahudi cemaatinin ilk kez sesini
çıkarmaya cesaret etmesi üzerine, gazetelerde yoğun bir Yahudi düşmanı
kampanya başlatıldı. Bazı Yahudiler “Türklüğe hakaret ettikleri”
gerekçesiyle mahkemeye verildiler.
» 13 Ocak 1928’de, rejimin gözüne girmek isteyen bir grup
Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) Hukuk Fakültesi öğrencisinin aldığı
karar uyarınca, birden vapur, tramvay gibi toplu taşıma araçlarına
“Vatandaş Türkçe Konuş!” yazılı pankartlar asılmaya başladı. Dönemin
gazetelerinde “Türkçe Konuş!” hitabına tahammül edemeyen “sözde
vatandaş”lardan şikâyet ediliyordu. Bu tarihten itibaren kampanyanın
gereklerine uymadıkları gerekçesiyle pek çok gayrımüslim hakkında
Türklüğü tahkir davası açıldı.
» 11 Nisan 1928 tarihli Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarz-ı İcrasına Dair Kanun’la doktorluk “Türk olma” şartına bağlandı.
Böylece gayrımüslimler doktorluk yapamaz oldular.
» Eylül 1929’de, Defterdarlık, Yahudi okullarını, Or Ahayim
Hastanesi’ni, Ortaköy Yetimhanesi’ni ve sinagogları ticari müessese
sayarak bunlara yapılan bağışları ve intikalleri vergilendirmeye karar
verdi. Uygulama geriye doğru, 1925 yılından başlatıldı. Bu yüksek
vergileri ödeyemeyen Hahambaşılığa haciz geldi. Hükümetin baskıları
sürdü ve bağışlar sıkı takibe alındı.
» 1929-1930 arasındaki 18 ay içinde Türkiyeli Ermenilerden 6.373 kişi Suriye’ye göç etmek zorunda kaldı.
» 18 Eylül 1930’da, Adalet Vekili Mahmut Esat Bozkurt, Ödemiş
Yaylası’nda “Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi
Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da
hizmetçi olmak, köle olmaktır” şeklindeki ünlü vecizesini söyledi.
» Ekim 1930’daki Belediye seçimleri sırasında yeni kurulan
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın (SCF) listesinde altı Rum, dört Ermeni ve
üç Yahudi olması üzerine, iktidardaki CHF şiddetli bir gayrımüslim
karşıtı kampanya başlattı. Parti kuruluşundan 99 gün sonra kendini
feshetmek zorunda bırakıldı ama gayrımüslimlere kızgınlık bitmedi.
» 11 Haziran 1932’de, yürürlüğe konan Türk Vatandaşlarına
Tahsis Edilen Sanat ve Hizmetler Hakkındaki Kanun’la yabancıların bazı
mesleklerde çalışmaları yasaklandı. Bu durum özellikle Yunan uyruklu
serbest meslek erbabını, küçük esnaf ve sokak satıcılarını kapsıyordu.
» Kasım 1932’de, İzmirli her Yahudi’ye Türk kültürünü
benimsemeye ve Türk diliyle konuşmaya söz veren birer taahhütname
imzalatıldı. İzmir Yahudilerini Bursa, Kırklareli, Edirne, Adana,
Diyarbakır, Ankara Yahudileri izledi.
» 1933’te, Mardin’deki Süryani Patrikliği, gizli ve açık
baskılara dayanamayarak “cemaatin arzusu doğrultusunda”, “görülen lüzum
üzerine”, “muvakkaten” (geçici olarak) Mardin’den Suriye’deki Humus’a
taşındı. Ancak o günden beri geri dönmesi mümkün olmadı.
» 14 Haziran 1934’te, kabul edilen ve ülkeyi “Türk kültüründen
olan ve Türkçe konuşanlar” (has Türkler), “Türk kültüründen olan ve
Türkçe konuşmayanlar” (Kürtler) ve “Türk kültüründen olmayan ve Türkçe
konuşmayanlar” (gayrımüslimler ve diğerleri) olarak üçe bölen İskân
Kanunu’ndan sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki Rumlar ve Ermeniler,
kendileri için uygun görülen bölgelere sürüldüler.
» 21 Haziran-4 Temmuz 1934’de, Irkçı Cevat Rıfat Atilhan ve
Nihal Atsız gibi ırkçı yazarların Yahudi aleyhtarı ve ırkçı yazılarla
galeyana gelen kitleler, Çanakkale, Gelibolu, Edirne, Kırklareli,
Lüleburgaz, Babaeski’de Yahudilere saldırdılar. Olaylarda Yahudilere ait
evler ve mağazalar yağmalandı, kadınlara tecavüz edildi, bir haham
öldürüldü. CHF Trakya teşkilatının örgütlediği anlaşılan olaylar sonucu
15 bin Yahudi, mal ve mülklerini geride bırakıp can havliyle başka
şehirlere, ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Olaylar yatıştığında bilanço
ortaya çıktı. CHF’nin hazırladığı bir rapora göre Trakya ve Çanakkale’de
yaşayan 13 bin Yahudi’den üç bini İstanbul’a göçmüş, pek çok kişi
mallarını yağmalarda, mülklerini ise yok pahasına sattıkları için
kaybetmişlerdi.
» 24 Temmuz 1937 tarihli Cumhuriyet gazetesinde
çıkan bir ilana bakılırsa, Ankara Askerî Baytar Mektebi’ne alınacak
öğrencilerde aranan özelliklerden biri “Türk ırkından olmak” idi.
» 6 Eylül 1938 tarihli Cumhuriyet gazetesinde
çıkan Türk Kuşu Direktörlüğü’ne alınacak tayyare öğretmenlerine dair
bir başka ilanda ise ifade biraz daha rafine hale gelmiş ve “Türk
soyundan olmak” haline dönmüştü.
» Ağustos 1938’de, hükümet “Tebaası oldukları devlet
arazisinde yaşama ve seyahat bakımından baskılara tâbi tutulan
Musevilerin bugünkü dinleri ne olursa olsun Türkiye’ye girmeleri ve
ikametleri yasaktır” diyen 2/9498 numaralı kararnameyi çıkardı. Ülkenin
tek resmî haber ajansı Anadolu Ajansı’nda çalışan 26 Musevi
personelin işine son verildi. Gazete ve dergilerde genel olarak
azınlıkları, özel olarak da Yahudileri ülkenin çektiği sıkıntıların
sorumlusu gösteren yazı ve karikatürlerde patlama oldu.
» 1938-1939’da, yaklaşan
savaşta milli güvenliği tehdit edecekleri gerekçesiyle, Anadolu’nun
kırsal bölgelerinde yaşayan gayrımüslimler büyük şehir merkezlerine
nakledildiler. Büyük şehirlerin yaşam koşullarına ayak uyduramayanlar
ülkeden göç etmek zorunda kaldı.
» Temmuz 1939’da, Hatay’ın Türkiye’ye katılması sırasında bölgedeki Ermeniler baskılar sonucu Suriye’ye göç ettiler.
» 8 Ağustos 1939’da, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden topladığı
860 Yahudi mülteciyi Filistin’e taşırken, yolda karşılaştığı bazı
sorunlar yüzünden İzmir’e sığınmak zorunda kalan Parita gemisi,
yolcuların “Bizi öldürün ama geri göndermeyin” haykırışlarına rağmen 14
ağustosta iki polis motorunun refakatinde limandan çıkarıldı. Gemi
çıkarılırken CHP’ye yakın Ulus gazetesi “Serseri Yahudiler İzmir’den gitti” diye başlık atmıştı.
» 28 Aralık 1939’da, Erzincan’daki büyük depremde onbinlerce
kişinin öldüğünü duyan Tel-Aviv, Hayfa, Buenos Aries, New York, Cenevre,
Kahire ve İskenderiye’deki Yahudi cemaatleri aralarında topladıkları
paraları, giyim eşyalarını Türkiye’ye yolladılar. Ancak gazetelerde
Yahudilerin bu tavrını alaya alan, altında kötü niyet arayan yazılar,
karikatürler boy gösterdi.
» 12 Aralık 1940’ta, Romanya’nın Köstence limanından aldığı
342 Yahudi mülteci ile İstanbul’a varan “yüzen tabut” namlı Salvador’un
(aslında 40 kişilik bir tekneydi) bir mil bile gidecek hali olmadığı
açık olduğu halde Türk makamları, gemiyi yoluna devam etmesi için
zorladı. Sonuç hazindi: 13 aralık günü Silivri açıklarına şiddetli
fırtınaya yakalanan Salvador’un parçalarından tam 219 ölü toplandı.
» 22 Nisan 1941’de bir gün kapılarında beliren jandarmalar
tarafından 12 bin gayrımüslim erkek, sivrisinek kaynayan ve sıtma yayan
bataklığın, rutubet, çamur ve aşırı sıcağın bunalttığı, su darlığı
çekilen altyapısız kamplara gönderildiler. “İstanbul’u unutunuz!” diye
bağıran çavuşları ve subayların sesi dönemi yaşamış tüm azınlıkların
belleğine yerleşti. 20 Kur’a İhtiyatlar denen bu “askerler”,
Zonguldak’ta tünel inşaatlarında, Ankara’da Gençlik Parkı’nın yapımında,
Afyon, Karabük, Konya, Kütahya illerinde taş kırma, yol yapma gibi ağır
işlerde çalıştırıldılar ve ancak 27 Temmuz 1942 günü terhis edildiler.
» 15 Aralık 1941, Köstence limanından aldığı 769 Romen
Yahudi’sini Nazi zulmünden kaçırıp Filistin’e götürmek isteyen Struma
gemisi Türk makamlarının yolcuların karaya çıkmalarına izin vermemeleri
üzerine, 2,5 ay Sarayburnu açıklarında hastalıkla ve ölümle
pençeleştikten sonra zorla Karadeniz’e çıkarıldı. 23 mil açıkta,
motorsuz, yakıtsız, yiyeceksiz, susuz, ilaçsız kaderine terk edilen
Struma 24 Şubat 1942 günü, saat 02:00’de kimliği bilinmeyen
denizaltılarca batırıldı. Faciadan sadece bir kişi kurtuldu. Parita,
Salvador ve Struma gibi mülteci gemilerine reva görülen muamele, aynı
zamanda Türkiye Yahudilerine verilmiş bir mesajdı.
» 11 Kasım 1942’de, Şükrü Saracoğlu Hükümeti, savaş sırasında
ortaya çıkan mali sorunları aşmak gerekçesiyle Varlık Vergisi’ni
çıkardı. Vergi mükelleflerinin yüzde 87’si gayrımüslimdi. Ermeni
tüccarlar kapital güçlerinin yüzde 232’si, Yahudi tüccarlar, yüzde
179’u, Rum tüccarlar yüzde 156’sı, Müslüman-Türk tüccarların ise sadece
yüzde 4,94’ü oranında vergilendirilmişlerdi. Vergilerini ödeyemeyenler
Aşkale, Sivrihisar, Karanlıkdere kamplarına gönderildiler. Mart 1944’e
kadar süren “Varlık Vergisi Faciası” sırasında kimi malını, kimi canını,
kimi onurunu, kimi Türkiye’ye inancını yitirdi.
» 1946 yılında ilk kez üniversite mezunu gayrımüslimlerin
yedek subay olarak askerlik yapmasına izin verildi. Bu demekti ki, daha
önce gayrımüslimlere bu yol kapalıydı. Ancak o tarihten bu yana TSK’da
gayrımüslim bir komutana rastlanmadı.
» 1946’da, CHP’nin 9. Bürosu tarafından yayımlanan “Azınlık
Raporu”nda “İstanbul’da özellikle Rumlara karşı ciddi tedbirler
almalıyız. Bu anlamda söylenecek tek bir cümle var: İstanbul’un fethinin
500. yıldönümüne kadar bu şehirde tek bir Rum bile kalmamalıdır”
deniyordu. Rapora göre bu sorunun çözümüne geçilmeden önce Anadolu’nun
geri kalan kısmı da gayrımüslimlerden arındırılmalıydı.
» 1948’de, Yahudiler yeni kurulan İsrail’e, Ermeniler ise
Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’ne göç etmeye kalkınca, yıllardın onları
kaçırtmak için her şeyi yapan devlet ve devlet güdümlü basın bu sefer de
göçmek isteyenleri “hain” gösteren yayınlara başladılar.
» 6-7 Eylül 1955 günlerinde, Kıbrıs’la ilgili olarak Londra’da
toplanacak üçlü konferansta Türkiye’nin “elini güçlendirmek” için
ağırlıklı olarak İstanbul Rumlarına yönelik büyük bir yağma harekâtı
örgütlendi. Ancak olaylar İzmir, Adana, Trabzon gibi merkezlere de
yayıldı ve sadece Rumlar değil Ermeniler ve Yahudiler de saldırılardan
nasiplerini aldılar. Kimi kaynaklara göre üç, kimine göre 11 kişi öldü,
yaklaşık 300 kişi yaralandı, yüzlerce kadına tecavüz edildi. Resmî
rakamlara göre 5.300’ü aşkın, gayrı resmî rakamlara göre yedi bine yakın
bina saldırıya uğradı. Hasarın mali portresi konusundaki en düşük
tahmin o günün değerleriyle 150 milyon lira, en yüksek tahmin bir milyar
liraydı.
» 1964’te, Kıbrıs Olayları’nın etkisiyle
Türk-Yunan ilişkilerinin gerginleştiği ve ünlü Johnson Mektubu’nun
Türkiye’yi köşeye sıkıştırdığı günlerde, Atatürk ve Venizelos arasında
1930 yılında imzalanan “Dostluk Antlaşması” bir hükümet genelgesiyle,
Türk hükümetince tek taraflı olarak iptal edildi. Türkiye’de doğup
büyümüş, burada ticaret yapan, esnaflık yapan, emekçilik yapan
Yunanistan vatandaşı on binlerce Rum sınırdışı edildiler. Sürgünlerin
yanlarına bir bavul ve 200 lira almalarına izin verilmişti. Onlarla evli
Türk vatandaşı Rumların da ülkeyi terk etmesiyle Rum cemaati yok olma
noktasına geldi.
» 1974’te, İstanbul’daki Balıklı Rum
Hastanesi Vakfı Yönetim Kurulu ile Hazine arasındaki bir dava nedeniyle
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği bir kararda Türkiye’deki
gayrımüslim vatandaşlar “Türk olmayanlar” olarak değerlendirildi.
» 1984’te, Fener Rum Patrikhanesi, Heybeliada
Ruhban Okulu’nun masraflarını karşılayamadığını söyleyerek kapatılması
için izin istedi ancak o güne kadar okulu kapatmak için elinden geleni
yapan hükümet, Lozan Barış Antlaşması, diğer ikili anlaşmalar açısından
ve “mütekabiliyet ilkesi” açısından bunun mümkün olmadığını ileri
sürerek, bu talebi kabul etmedi. Bugün bir tek öğrencisi olmadığı halde
Milli Eğitim Bakanlığı’nca atanan okulun Türk yöneticisi her gün göreve
gitmekte. Patrikhane de okulu açık tutmak için masraf yapmaya devam
etmekte.
» 1985-1990 arasında PKK’ya karşı korucu olmayı reddettikleri
için topraklarına el konularak yerlerinden edilen “Melek Tavusa Tapan”
Yezidiler kitlesel olarak Batı ülkelerine göç etmek zorunda kaldı.
» 2000’li yıllarda Milli Güvenlik Kurulu toplantılarının önde gelen konularından biri “Misyonerlikle mücadele” idi.
» 15 Kasım 2003, Şişli’deki Beth İsrail Sinagogu ile
Galata’daki Neve Şalom Sinagogu’na iki Müslüman Türk teröristi
tarafından intihar saldırısı yapıldı, eylemciler de dâhil 25 kişi öldü,
300’den fazla kişi yaralandı.
» 5 Şubat 2006, Trabzon’daki Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro 16 yaşında bir genç tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
» 19 Ocak 2007’de, AGOS’un başyazarı Hrant Dink öldürüldü.
» 18 Nisan 2007, Malatya’da yedi “milliyetçi” genç
Hıristiyanlıkla ilgili yayın yapan Zirve Yayınevi’ni basarak üç büro
çalışanını vahşice öldürdüler.
Şimdi bu tarihçeye bakınca Hrant Dink Davası’ndan çıkan karara
şaşırılır mı? Sizi bilmem ama başta da dediğim gibi ben şaşırmadım.
hurayse@hotmail.com
Taraf GAZETESİ,22.12.2012