ABDURRAHMAN DİLİPAK
Siyakat nedir?
Notaları, sol anahtarını bilirsiniz... Do, re, mi, fa, sol, la si’yi de,
ama Osmanlı notalarını bilmezsiniz... Bethoven’i bilmeyen yoktur; peki
Dede Efendi’yi, Ali Ufki Bey’i, Donizetti Paşa’yı bilir misiniz?
Bizim musıkimizde Batı’nın iki katı çift ses var. Nota yazımına gelince,
mesela ebcede dayalı bir yazım da var, aşağıdaki örnekte görüldüğü gibi
olanı da.
Bizim bir de siyakat yazımız var mesela. ‘Osmanlı steno’su. İnternetten indirip ona da bir bakın isterseniz...
Kocaeli’nde Çerkez Çalıştayı sırasında ilginç şeyler öğrendim... İlk
günün akşamında Çerkez ağıtları, şarkıları ve oyunları vardı... Gülcan
Altan İle Rojin de katılmıştı geceye. Rojin Çerkesçe söyledi, Altan
İngilizce, Fransızca, Çerkesçe ve tabii Türkçe de şarkılar söylüyor.
Düşünüyorum da, Eurovision’a neden mesela Çerkes halk dansları eşliğinde
Çerkesçe, Boşnakça, Kürtçe, Arapça dillerinde potpuri şeklinde bir
şarkıyla katılmaz da, İngilizce batı tipi bir şarkı ile katılırız?.. Ve
Bonomo gibi bir kişilik öne çıkartılır... Bonomo olmasın değil, ama
öncelik açısından sanırım kriterler netleşse, başka tercihler öne
çıkartılabilirdi...
Oysa çok dilli, çok kültürlü bir gösteri sanırım Batılılar açısından da
ilginç, dikkate değer olacaktı... Böylece bu vesile ile bu kardeş
halkların müziği, bu halklarla birlikte Türkiye’nin başarısı ve
zenginliği olacaktı...
Bu konu bana CHP Kurultayı’ndan daha ilginç geldi.
Kafkas halklarının mitolojisi benim için Bremen mızıkacılarından daha
ilginç geliyor. Bu mitoloji, Yunan mitolojisinden daha zengin gibi
geliyor bana... Anadolu havzası; doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden
akan halkların, kültür, dil, geleneklerinin buluştuğu münbit bir havzaya
dönüşüyor...
Bugüne kadar Kemalizm adına inkâra dayalı bir politika izlendi. Şimdi bu bölge halkları kendi gerçekleri ile yüzleşiyorlar...
Bu farklılıklar bizim için bir tehdit değil, şans... Bugün bu
hareketlilik de bir tehdit değil, fırsat... Kürt hareketinin silahlı bir
harekete dönüşmesi talihsiz bir gelişmeydi. Çerkezlerin sürece
katılması bu anlamda yeni bir fırsata dönüşebilir...
Çerkez Çalıştayı’nda Kudüs’le ilgili ilginç bir ayrıntıyı da öğrendim...
Hepimiz Selahaddini Eyyubi’yi biliyor ama, mesela Moğollara karşı
Kudüs’ü kim savundu, kim biliyor?.. Meğer Moğollar, Bağdat’ı yakıp
yıktıktan sonra Kudüs’e yönelmişler. Mısır’daki Kölemenler Devleti’ndeki
Çerkes savaşçılar, Moğollara karşı Kudüs önlerinde bir savunma hattı
oluşturuyorlar... Ve Moğol saldırılarını burada durduruyorlar ve
Moğollar ciddi kayıplara uğradıkları için geri çekilmek zorunda
kalıyorlar...
Çerkezlerin trajik bir tarihleri var... Mesela Osmanlı-Rus Harbi’nde her iki cephede de Çerkezler ön saflarda yer almışlar...
Türkiye Cumhuriyeti’nde Kürtlerin rolü önemli. Ama Çerkezlerin rolü de
daha az değil... Araplar da öyle, Balkanlılar da.. Kudüs’ün; Türkleri,
Arapları, Kürtleri ve Çerkezleri buluşturan ortak bir nokta olması da
ilginç değil mi?
Hatay Cumhuriyeti’ni biliriz de mesela, çoğu kimse Batı Trakya
Cumhuriyeti’ni bilmezler. Ya sahi Kars İslâm Cumhuriyeti’ni kaç kişi
bilir?
Bu gün Çerkesler seslerini yükseltiyorlar, yarın Gürcüler de seslerini
yükseltirler. Öbür gün Arnavutlar... Süryaniler. Bunlar geç kalan güzel
girişimler. Yeterki sevgimiz nefretimize, merhametimiz gazabımıza galip
gelsin.. Türkiye’deki Arnavutlar, Boşnaklar bizi Balkanlar’a taşıyacak.
Gürcüsü, Çerkesi, Çeçeni, Azerisi, bizi Kafkaslar’a taşıyacak. Araplar,
bizi Arap dünyasına taşıyacak...
Doğu Roma’nın mirası bizi Ortadoks dünyasına taşıyacak. Biz bunlarla
birlikte güçlü olacağız ve bu halklar bizimle birlikte güçlü, saygın ve
mutlu olacaktır.
Bizim politikamızın esası “bütün bu paydaşların refah ve mutluluğuna
hizmet etmeyecek bir çözüm önerisinin bizim önerimiz olmadığı” gerçeğini
gür bir şekilde haykırmamız gerekiyor...
Birileri bunu istemese de, her şeye rağmen biz bunu başaracağız. Bizim
birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, birlikte kazanacağımız
tek bir zaferimiz var...
Selâm ve dua ile...