• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam179
Toplam Ziyaret1063210
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.494234.6325
Euro36.135936.2807
Semerkew

Çerkes Hakları İnisiyatifi tarafından Kocaeli Üniversitesi’nin Kartepe İlçesi’ndeki Derbent Uygulama Oteli’nde 25-26 Şubat 2012 tarihlerinde yapılan “Çerkes Çalıştayı/Lejen Xase” başarıyla tamamlandı.

Çerkes Hakları İnisiyatifi tarafından Kocaeli Üniversitesi’nin Kartepe İlçesi’ndeki Derbent Uygulama Oteli’nde 25-26 Şubat 2012 tarihlerinde yapılan “Çerkes Çalıştayı/Lejen Xase” başarıyla tamamlandı.

MUSTAFA SAADET: “İYİ DİNLEYİN, BU DİLİ GELECEKTE DUYAMAYABİLİRSİNİZ”

İki gün süren Çalıştay'ın sunuculuğunu İshak Akbay yaptı. Çalıştayı Çerkes töresine uygun olarak thamate Mustafa Saadet tarafından yapılan Adigece açılış konuşmasıyla başladı.

Mustafa Saadet konuşmasında özetle, şu anda hitap ettiği dilin, koruma altına alınmaması halinde kısa bir müddet sonra duyulmaz olabileceği endişesini dile getirerek, Çerkes halkının ve dilinin böyle kötü bir sonu hak etmediğini söyledi. Mustafa Saadet, Çerkeslerin problemlerine çözüm bulmak için düzenlenen bu çalıştayın, Çerkes dil ve kültürünü yaşatmak için yol gösterici önerilerde bulunacağını umut ettiğini belirterek tüm katılımcılara başarılar diledi.

 

KENAN KAPLAN: “KİMSE BİZDEN GÖNÜLLÜ ASİMİLE OLMAMIZI BEKLEMESİN”

Mustafa Saadet'ten sonra kürsüye gelen ÇHİ sözcülerinden Kenan Kaplan, salondakileri selamlayarak başladığı konuşmasında, Çalıştay'ın Çerkes halkının varlığının ve taleplerinin, görünür ve bilinir olması  maksadıyla düzenlendiğini söyledi. Çerkeslerin, dillerini, kültürlerini, etnik kimliklerini, inançlarını ve bağımsızlıklarını korumak için Ruslar'a karşı nesiller boyu amansız bir savaş vermek zorunda bırakıldığını ve 1864 yılında da denk olmayan bu güce yenildiğini, uğradığı soykırımın ardından da halifenin topraklarına sürüldüğünü anlatan Kaplan, Çerkeslerin bu yeni topraklara gelirken dilleriyle, kültürleriyle, etnik kimlikleriyle, inançlarıyla sonsuza kadar yaşayabileceklerini düşündüklerini belirtti. Ama olayların umdukları gibi gelişmediğini, zaman ilerledikçe muhatap edildikleri politika ve dayatmalarla kimliklerini oluşturan ögelerden arındırılmaya çalışıldıklarını ifade eden Kaplan, “Elbette bu insan fıtratına ters uygulamayı kabul etmeleri beklenemezdi” diyerek şöyle devam etti:

Devleti yönetenlerin, siyasi partilerin, kurumların, aydınların ve Türkiye halklarının şunu bilmesini isteriz ki; eğer biz Çerkesler, dilimizden, kültürümüzden, etnik, kimliğimizden, inancımızdan vazgeçecek olsaydık, nesiller boyu Ruslarla savaşmaz, dolayısıyla soykırım ve sürgüne uğramaz, anavatanımızı terk etmek zorunda kalmazdık. Bu nedenledir ki, kimse Çerkeslerin gönüllü olarak asimile olmayı kabul edeceklerini aklından geçirmemelidir. Aksine, Çerkeslerin varlıklarını korumak ve geleceğe taşımak için tüm demokratik yöntemleri kullanarak sonunu kadar mücadele edecekleri iyi bilinmelidir. Hiç bir güç onları kimliklerinden soyunduramayacaktır. Çerkes halkının devletle, devletin toprak bütünlüğüyle ilgili bir sorunu yoktur. Çerkeslerin sorunu, antidemokratik, ulusalcı devlet ideolojisi iledir.”
Daha sonra Çerkeslerin devletten taleplerini sıralayan Kenan Kaplan, azınlık tanımında Lozan'ın değil, ileri demokrasilerin ölçüt alınmasını, anadillerininin ilköğretimden itibaren okullarda seçmeli ders olarak okutulmasını, 7/24 yayında olacak Çerkes televizyonu ve radyosunun faaliyete geçirilmesini, kültür merkezleri kurulmasını, değiştirilen soyad ve köy adlarının iade edilmesini, resmi tarih anlayışının dayattığı çarpıklıkların tarih kitaplarından çıkartılmasını ve Çerkes çocuklarına Çerkes tarihinin de öğretilmesini, Çerkes Ethem'in isminin önüne konulan hain sıfatının kaldırılarak itibarının iade edilmesini istediklerini söyledi.
Çerkeslerin bu istekleri, tüm diğer halklar için de talep ettiğini ifade eden Kaplan, kendilerinin yok sayılarak Türkiye'nin demokratikleşemeyeceğinin, iç barışın da sağlanamayacağının altını çizdi.
Kaplan, Çalıştayın Çerkesler'in varlık mücadelesine, Türkiye'nin demokratik dönüşümüne ve toplumsal barışın sağlanmasına büyük katkı sağlayacağına inandığını ifade ederek tüm katılımcılara teşekkür ve başarılar diledi.

 

AK PARTİ MİLLETVEKİLİ GÖNÜL: “BU ÇALIŞTAYIN ÇIKTILARINI MERAK EDİYORUM”

Çalıştaya siyasilerden de katılanlar oldu. Bir selamlama konuşması yapmak üzere kürsüye davet edilen AK Parti Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül, her türlü kültürün yaşamaya devam ettiği, geleneklerin göreneklerin yaşatıldığı bir Türkiye'nin herkesin arzusu olduğunu; bunların yaşatılmak istendiğinden kimsenin endişesi olmaması gerektiğini söyledi. Gönül, bu topraklarda yaşayan tüm insanların, bu ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyacağı, demokratik, insan hakları gelişmiş, 2023’te tüm dünyanın gıpta ile bakacağı bir Türkiye hayaliyle gayret gösterdiklerini belirtti.

"Çok daha demokratik, her kesimiyle her bölgesiyle kalkınma hareketini başlatmış olan bir Türkiye; kimin ne potansiyeli varsa ortaya koyacağı, kadını, erkeği, yaşlısı, genci, engellisi, engelsizi tüm kesimlerinin katılımıyla kalkınma hareketinin hızla devam edeceği bir Türkiye hayal ediyoruz. Bu hayali gerçekleştirme noktasında hem demokratik gelişmeyi, hem kalkınma anlamında gelişmeyi sağlamak, Türkiye için gerçekten çok kıymetli ve çok önemli” diyen Gönül şöyle devam etti:

Burada hepimizin üzerine düşen görev, tüm grupların, tüm parlemontadaki grupların, siyasilerin, STK’ların, akademisyenlerin..., kimin ortaya koyacağı ne varsa bunları bir havuza aktararak harmanlanmasıdır. Burada toplanan değerlerin katma değere dönüşerek Türkiye’nin demokratikleşme açılımına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Onun için bu çalışmaları çok kıymetli görüyoruz. Bu çalıştayın çıktılarını gerçekten çok merak ediyorum ve bununla ilgili ne yapılacaksa takipçisi olacağıma da söz veriyorum."


SIRRI SÜREYYA ÖNDER: “DİLİNİZİ, MEDENİLİĞİNİZİ HİÇBİR DENSİZE TARTIŞTIRMAYIN”

Çalıştaya katılan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise hakları gasp edilmiş halkların haklarının takipçisi olduğunu ifadeyle sözlerine başladı.

Haynape” kavramının “Çerkes Anayasası”nın birinci maddesi olduğunu söyleyen Sırrı Süreyya Önder, “Haynape”yle kastedilen mananın bugünkü anlamıyla “ayıp”a karşılık gelmediğini, “ayıp”ın “haynape”nin manasını karşılayabiliyor olamayacağını söyledi. Önder, Çalıştay'a Çerkesçe yeni bir kavram oluşturma çalışmasına girildiği gibi bir gayrete girildiğinde “haynape”nin bugünkü karşılığının ancak “onur” olabileceğini söyledi.

"Bu toprakların kadim bir hastalığı var, hep “onlar bizim zenginliğimiz” diye bahsedilir diğer halklardan. Niyeyse kendilerini ana para, sizleri de faizi gibi gören bir anlayış halkların başına musallat olmuş bir durumda ve olmaya da devam edecek gibi görünüyor. Şimdi sizlere durumun gerçekçi bir fotoğrafını sunacağım” diyen Sırrı Süreyya Önder şöyle devam etti:

Devletin demokratik açılım diyerek cilalayıp sunduğu şudur: Başbakan Erdoğan 'anadilde eğitim ülkeyi böler' deyip kestirip attı zaten. Daha sonra Ömer Çelik, ’Ana dilde eğitim talebi, açılıma yapılmış bir suikasttir’ dedi. Sonuncusu ise hepsine rahmet okuttu ve ’Kürtçe medeni bir dil midir?’ diye sordu. Bu anlayışa bakınca size neleri yapmanızı değil, neleri yapmamanız gerektiğini karınca kararınca söyleyeyim.

Mesela devletten televizyon istemeyin. Kalkıp TRT Şeş gibi bir ucube kurar ve kendi içinde bir hukukunu bile oluşturmazlar. Bunu da 'verdik ya nankörler’ diye her vesileyle de başınıza kakarlar. Bu kadar genciniz var. Bir internet bağlantısına bakar bir televizyon yayını. Bu konuda deneyim paylaşmak ihtiyacı hasıl olursa bütün Kürtler yanınızdadır. Kendi televizyonunuzu kendiniz kurun. Birinci önerim bu. Çünkü Azrail'in can dağıttığı görülmemiştir.

Sizi bekleyen sıkıntılar da var. Şimdi bir müddet sonra bu İnisiyatif biraz kana cana bürünmeye başlayınca birileri çıkıp, bu inisiyatifi oluşturanların MİT'le ortaklaşa çalıştığını söyleyeceklerdir. Bunlara hazırlıklı olun. Bir müddet sonra sizin, Allah muhafaza, paralel bir devlet yapılanması arzu ettiğinizi falan da söyleyeceklerdir. Bu çalışmalara öncülük eden insanlara çeşitli kulplar takılacak, yanında duran insanları da terörize edeceklerdir.

Peki niçin?

Çerkeslerden mi korkuyorlar?

Hayır.

Çünkü bu sistemin tek sesten, tek renkten, tek dilden başkasına tahammülü yok da onun için. Neo liberal vahşi kapitalist sistemin bugün geldiği noktada, bu vatanın evlatlarını, bu tahakkümün, bu sömürünün bir aracı olarak kullanabilmesinin yolu, kendisini tek bir şeye ait hissettirmektir. Bu tekliğin karşısına Kürt de çıksa, Laz da çıksa, Alevi'de çıksa, Müslüman da çıksa, Alevi de çıksa, onların üzerine saldırtıp, insanları bir nefret histerisiyle donatıyorlar. Bu çark-ı devran bin yıldır böyle sürmüştür. Şimdi de tarihten öğrendiklerini yapıyorlar, bugünden sonra da böyle yapacaklar.

Ne yazık ki bugünkü hükümet de hem dönüşerek, hem kendini dönüştürerek, bu statükonun önemli bir bileşeni haline gelmiş durumda. Yaptığınız bu çalışmalarda sizi çok üzen olacak. Bunların bir çoğu da kendi evlatlarınızdan olacak. Sistem sizin bu toprakların dilini bilmeden öldüğünüzü unutturarak, sizi buranın zalimlerinin, egemenlerinin kadim savunucusu gibi gösterecektir. Bunların bir kısmı sizin evlatlarınız arasından çıkacaktır, buna hazırlıklı olunuz.

Kendi dilinizi çocuklarınıza unutturmamak sizin için herşeydir. Çünkü herşey neredeyse onunla başlar, onunla devam eder. Bu hakların kolektif olması ise en az bunun kadar önemli ikinci husustur. Kendimiz için istediğimizi bütün halklar için istemeli, onların kazanımının herkesin kazanımı, onların kaybının ise herkesin kaybı olacağını unutmamalıyız. Medeniliğinizi, dilinizi ise hiç, ama hiçbir densize tartıştırmayın."


ÇALIŞTAY OTURUMLARI
Çalıştaya, Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ufuk Uras, Doç. Dr. Osman Can, Doç. Dr. Ferhat Kentel, Abdurrahman Dilipak, Orhan Miroğlu, Dr.Fuat Dündar, Emre Aköz, Ardan Zentürk, Gülay Göktürk, Yavuz Baydar, Gülden Aydın, Hasan Öztürk, Süleyman Soylu, Rojin, Dr. Zeynel Abidin Besleney, Dr. Setenay Nil Doğan, Selahattin Esmer, Selçuk Bağlar, Sadık Bilge, Ali İhsan Aksamaz, Üzeyir İlbak sunum ve tartışmalarıyla katıldılar.

BİRİNCİ OTURUM

İlk oturumun konusu “Diaspora kavramı ve Çerkesler”di. Gazeteci Fuat Uğur'un moderatörlüğünü yaptığı oturumda Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Doğu Ergil “Diapora kavramı, dünyadaki önemli diasporalar ve işlevleri”, University of London'dan doktora öğrencisi Zeynel Abidin Besleney “Diasporaların geniş kesimlerinde çözülmenin sebepleri ile  aktif kesimlerindeki bölünme ve kutuplaşmanın nedenleri”, Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Dr. Setenay Nil Doğan da “Çerkes diasporasının belirgin özellikleri” konularını sunarak tartışmaya açtılar. Her sunum sonrasında da katılımcılar konu ile ilgili katkılarda bulundu.

Verilen çay Molasının ardından 2. oturuma geçildi.

İKİNCİ OTURUM

İkinci oturumun moderatörlüğünü Yüksek Lisansı'nı Çerkesler üzerine yapan Rojin yürüttü. Konuşmacılardan araştırmacı/yazar Üzeyir İlbak “Türkiye’deki İslami, Sol ve Türkçü Hareketlerin Kimlikler Üzerindeki Etkileri”, araştırmacı/yazar Sadık Bilge “Çerkesler ve Devlet ilişkileri üzerinden asimilasyon politikaları”, Van 100. Yıl Üniversitesi Öğr. Grv. Selçuk Bağlar “Uzunyayla Çerkesleri Örneğinde Asimilasyon” başlıklı konularda sunumlarda bulundu. Katkılardan sonra birinci gün programı sona erdi.

Akşam yemeğinden sonra misafirlere Çerkes sanatçı Gülcan Altan tarafından Çerkes ezgilerinden oluşan bir konser verilirken Reyda Dans Grubu da Çerkes danslarından örnekler sundu.

İKİNCİ GÜN

İkinci gün tek oturum yapıldı. “Türkiye’de ve dünyada azınlık kavramı ve yeni anayasal süreç” başlıklı oturumun moderatörlüğünü Gazeteci Gülden Aydın yaptı. Bu oturumun konuşmacılarından İnsan Hakları Akademisi Bilim Kurulu Üyesi Av. Selahattin Esmer “Türkiye’de ve dünyada azınlık tanımı ve azınlık hakları” konusunu, Bilgi Üniversitesi'nden Dr. Fuat Dündar “Osmanlı Cemaatçiliğinden Cumhuriyetçi Ulusalcılığa Gayrı Türk Müslümanlar: Devlet, Nüfus, Etnisite” konusunu, Şehir Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ferhat Kentel “Azınlık hakkı böler mi? Dünyadan örnekler”konusunu, Marmara Üniversitesi'nden Doç. Dr. Osman Can “Yeni Anayasa ve demokratik devlet Çerkesler'e (Azınlıklara) ne vaad eder?” konusularını işlediler.

Tartışma ve katkıların sunulmasından sonra sonuç bildirgesinin hazırlanmasına geçildi.

Hazırlanan sonuç bildirgesinin Çerkes Hakları İnisiyatifi Yürütme Kurulu Üyesi Erol Karayel tarafından okunmasıyla Çerkes Çalıştay'ı sona erdi.

NOT: Çalıştay sunumları, katkı ve tartışmaların geniş bir özeti peyderpey sitemizde yayınlanacaktır.

Çerkes Hakları İnisiyatifi tarafından Kocaeli Üniversitesi’nin Kartepe İlçesi’ndeki Derbent Uygulama Oteli’nde 25-26 Şubat 2012 tarihlerinde yapılan “Çerkes Çalıştayı/Lejen Xase” başarıyla tamamlandı.

 

MUSTAFA SAADET: “İYİ DİNLEYİN, BU DİLİ GELECEKTE DUYAMAYABİLİRSİNİZ”

İki gün süren Çalıştay'ın sunuculuğunu İshak Akbay yaptı. Çalıştayı Çerkes töresine uygun olarak thamate Mustafa Saadet tarafından yapılan Adigece açılış konuşmasıyla başladı.

Mustafa Saadet konuşmasında özetle, şu anda hitap etmekte kullandığı dilin, koruma altına alınmaması halinde kısa bir müddet sonra duyulmaz olabileceği endişesini dile getirerek, Çerkes halkının ve dilinin böyle kötü bir sonu hak etmediğini söyledi. Mustafa Saadet, Çerkeslerin problemlerine çözüm bulmak için düzenlenen bu çalıştayın, Çerkes dil ve kültürünü yaşatmak için yol gösterici önerilerde bulunacağını umut ettiğini belirterek tüm katılımcılara başarılar diledi.

 

KENAN KAPLAN: “KİMSE BİZDEN GÖNÜLLÜ ASİMİLE OLMAMIZI BEKLEMESİN”

 

Mustafa Saadet'ten sonra kürsüye gelen ÇHİ sözcülerinden Kenan Kaplan, salondakileri selamlayarak başladığı konuşmasında, Çalıştay'ın Çerkes halkının varlığının ve taleplerinin, görünür ve bilinir olması  maksadıyla düzenlendiğini söyledi. Çerkeslerin, dillerini, kültürlerini, etnik kimliklerini, inançlarını ve bağımsızlıklarını korumak için Ruslar'a karşı nesiller boyu amansız bir savaş vermek zorunda bırakıldığını ve 1864 yılında da denk olmayan bu güce yenildiğini, uğradığı soykırımın ardından da halifenin topraklarına sürüldüğünü anlatan Kaplan, Çerkeslerin bu yeni topraklara gelirken dilleriyle, kültürleriyle, etnik kimlikleriyle, inançlarıyla sonsuza kadar yaşayabileceklerini düşündüklerini belirtti. Ama olayların umdukları gibi gelişmediğini, zaman ilerledikçe muhatap edildikleri politika ve dayatmalarla kimliklerini oluşturan ögelerden arındırılmaya çalışıldıklarını ifade eden Kaplan, “Elbette bu insan fıtratına ters uygulamayı kabul etmeleri beklenemezdi” diyerek şöyle devam etti:

Devleti yönetenlerin, siyasi partilerin, kurumların, aydınların ve Türkiye halklarının şunu bilmesini isteriz ki; eğer biz Çerkesler, dilimizden, kültürümüzden, etnik, kimliğimizden, inancımızdan vazgeçecek olsaydık, nesiller boyu Ruslarla savaşmaz, dolayısıyla soykırım ve sürgüne uğramaz, anavatanımızı terk etmek zorunda kalmazdık. Bu nedenledir ki, kimse Çerkeslerin gönüllü olarak asimile olmayı kabul edeceklerini aklından geçirmemelidir. Aksine, Çerkeslerin varlıklarını korumak ve geleceğe taşımak için tüm demokratik yöntemleri kullanarak sonunu kadar mücadele edecekleri iyi bilinmelidir. Hiç bir güç onları kimliklerinden soyunduramayacaktır. Çerkes halkının devletle, devletin toprak bütünlüğüyle ilgili bir sorunu yoktur. Çerkeslerin sorunu, antidemokratik, ulusalcı devlet ideolojisi iledir.”
Daha sonra Çerkeslerin devletten taleplerini sıralayan Kenan Kaplan, azınlık tanımında Lozan'ın değil, ileri demokrasilerin ölçüt alınmasını, anadillerininin ilköğretimden itibaren okullarda seçmeli ders olarak okutulmasını, 7/24 yayında olacak Çerkes televizyonu ve radyosunun faaliyete geçirilmesini, kültür merkezleri kurulmasını, değiştirilen soyad ve köy adlarının iade edilmesini, resmi tarih anlayışının dayattığı çarpıklıkların tarih kitaplarından çıkartılmasını ve Çerkes çocuklarına Çerkes tarihinin de öğretilmesini, Çerkes Ethem'in isminin önüne konulan hain sıfatının kaldırılarak itibarının iade edilmesini istediklerini söyledi.
Çerkeslerin bu istekleri, tüm diğer halklar için de talep ettiğini ifade eden Kaplan, kendilerinin yok sayılarak Türkiye'nin demokratikleşemeyeceğinin, iç barışın da sağlanamayacağının altını çizdi.
Kaplan, Çalıştayın Çerkesler'in varlık mücadelesine, Türkiye'nin demokratik dönüşümüne ve toplumsal barışın sağlanmasına büyük katkı sağlayacağına inandığını ifade ederek tüm katılımcılara teşekkür ve başarılar diledi.

 

AK PARTİ MİLLETVEKİLİ GÖNÜL: “BU ÇALIŞTAYIN ÇIKTILARINI MERAK EDİYORUM”

 

Çalıştaya siyasilerden de katılanlar oldu. Bir selamlama konuşması yapmak üzere kürsüye davet edilen AK Parti Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül, her türlü kültürün yaşamaya devam ettiği, geleneklerin göreneklerin yaşatıldığı bir Türkiye'nin herkesin arzusu olduğunu; bunların yaşatılmak istendiğinden kimsenin endişesi olmaması gerektiğini söyledi. Gönül, bu topraklarda yaşayan tüm insanların, bu ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyacağı, demokratik, insan hakları gelişmiş, 2023’te tüm dünyanın gıpta ile bakacağı bir Türkiye hayaliyle gayret gösterdiklerini belirtti.

"Çok daha demokratik, her kesimiyle her bölgesiyle kalkınma hareketini başlatmış olan bir Türkiye; kimin ne potansiyeli varsa ortaya koyacağı, kadını, erkeği, yaşlısı, genci, engellisi, engelsizi tüm kesimlerinin katılımıyla kalkınma hareketinin hızla devam edeceği bir Türkiye hayal ediyoruz. Bu hayali gerçekleştirme noktasında hem demokratik gelişmeyi, hem kalkınma anlamında gelişmeyi sağlamak, Türkiye için gerçekten çok kıymetli ve çok önemli” diyen Gönül şöyle devam etti:

Burada hepimizin üzerine düşen görev, tüm grupların, tüm parlemontadaki grupların, siyasilerin, STK’ların, akademisyenlerin..., kimin ortaya koyacağı ne varsa bunları bir havuza aktararak harmanlanmasıdır. Burada toplanan değerlerin katma değere dönüşerek Türkiye’nin demokratikleşme açılımına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Onun için bu çalışmaları çok kıymetli görüyoruz. Bu çalıştayın çıktılarını gerçekten çok merak ediyorum ve bununla ilgili ne yapılacaksa takipçisi olacağıma da söz veriyorum."


SIRRI SÜREYYA ÖNDER: “DİLİNİZİ, MEDENİLİĞİNİZİ HİÇBİR DENSİZE TARTIŞTIRMAYIN”

Çalıştaya katılan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise hakları gasp edilmiş halkların haklarının takipçisi olduğunu ifadeyle sözlerine başladı.

Haynape” kavramının “Çerkes Anayasası”nın birinci maddesi olduğunu söyleyen Sırrı Süreyya Önder, “Haynape”yle kastedilen mananın bugünkü anlamıyla “ayıp”a karşılık gelmediğini, “ayıp”ın “haynape”nin manasını karşılayabiliyor olamayacağını söyledi. Önder, Çalıştay'a Çerkesçe yeni bir kavram oluşturma çalışmasına girildiği gibi bir gayrete girildiğinde “haynape”nin bugünkü karşılığının ancak “onur” olabileceğini söyledi.

"Bu toprakların kadim bir hastalığı var, hep “onlar bizim zenginliğimiz” diye bahsedilir diğer halklardan. Niyeyse kendilerini ana para, sizleri de faizi gibi gören bir anlayış halkların başına musallat olmuş bir durumda ve olmaya da devam edecek gibi görünüyor. Şimdi sizlere durumun gerçekçi bir fotoğrafını sunacağım” diyen Sırrı Süreyya Önder şöyle devam etti:

Devletin demokratik açılım diyerek cilalayıp sunduğu şudur: Başbakan Erdoğan 'anadilde eğitim ülkeyi böler' deyip kestirip attı zaten. Daha sonra Ömer Çelik, ’Ana dilde eğitim talebi, açılıma yapılmış bir suikasttir’ dedi. Sonuncusu ise hepsine rahmet okuttu ve ’Kürtçe medeni bir dil midir?’ diye sordu. Bu anlayışa bakınca size neleri yapmanızı değil, neleri yapmamanız gerektiğini karınca kararınca söyleyeyim.

Mesela devletten televizyon istemeyin. Kalkıp TRT Şeş gibi bir ucube kurar ve kendi içinde bir hukukunu bile oluşturmazlar. Bunu da 'verdik ya nankörler’ diye her vesileyle de başınıza kakarlar. Bu kadar genciniz var. Bir internet bağlantısına bakar bir televizyon yayını. Bu konuda deneyim paylaşmak ihtiyacı hasıl olursa bütün Kürtler yanınızdadır. Kendi televizyonunuzu kendiniz kurun. Birinci önerim bu. Çünkü Azrail'in can dağıttığı görülmemiştir.

Sizi bekleyen sıkıntılar da var. Şimdi bir müddet sonra bu İnisiyatif biraz kana cana bürünmeye başlayınca birileri çıkıp, bu inisiyatifi oluşturanların MİT'le ortaklaşa çalıştığını söyleyeceklerdir. Bunlara hazırlıklı olun. Bir müddet sonra sizin, Allah muhafaza, paralel bir devlet yapılanması arzu ettiğinizi falan da söyleyeceklerdir. Bu çalışmalara öncülük eden insanlara çeşitli kulplar takılacak, yanında duran insanları da terörize edeceklerdir.

Peki niçin?

Çerkeslerden mi korkuyorlar?

Hayır.

Çünkü bu sistemin tek sesten, tek renkten, tek dilden başkasına tahammülü yok da onun için. Neo liberal vahşi kapitalist sistemin bugün geldiği noktada, bu vatanın evlatlarını, bu tahakkümün, bu sömürünün bir aracı olarak kullanabilmesinin yolu, kendisini tek bir şeye ait hissettirmektir. Bu tekliğin karşısına Kürt de çıksa, Laz da çıksa, Alevi'de çıksa, Müslüman da çıksa, Alevi de çıksa, onların üzerine saldırtıp, insanları bir nefret histerisiyle donatıyorlar. Bu çark-ı devran bin yıldır böyle sürmüştür. Şimdi de tarihten öğrendiklerini yapıyorlar, bugünden sonra da böyle yapacaklar.

Ne yazık ki bugünkü hükümet de hem dönüşerek, hem kendini dönüştürerek, bu statükonun önemli bir bileşeni haline gelmiş durumda. Yaptığınız bu çalışmalarda sizi çok üzen olacak. Bunların bir çoğu da kendi evlatlarınızdan olacak. Sistem sizin bu toprakların dilini bilmeden öldüğünüzü unutturarak, sizi buranın zalimlerinin, egemenlerinin kadim savunucusu gibi gösterecektir. Bunların bir kısmı sizin evlatlarınız arasından çıkacaktır, buna hazırlıklı olunuz.

Kendi dilinizi çocuklarınıza unutturmamak sizin için herşeydir. Çünkü herşey neredeyse onunla başlar, onunla devam eder. Bu hakların kolektif olması ise en az bunun kadar önemli ikinci husustur. Kendimiz için istediğimizi bütün halklar için istemeli, onların kazanımının herkesin kazanımı, onların kaybının ise herkesin kaybı olacağını unutmamalıyız. Medeniliğinizi, dilinizi ise hiç, ama hiçbir densize tartıştırmayın."


ÇALIŞTAY OTURUMLARI
Geniş özetini daha sonra yayınlayacağımız Çalıştayın ilk günü iki oturum gerçekleştirildi.

Çalıştaya Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ufuk Uras, Doç. Dr. Osman Can, Doç. Dr. Ferhat Kentel, Abdurrahman Dilipak, Orhan Miroğlu, Dr.Fuat Dündar, Emre Aköz, Ardan Zentürk, Gülay Göktürk, Yavuz Baydar, Gülden Aydın, Hasan Öztürk, Süleyman Soylu, Rojin, Dr. Zeynel Abidin Besleney, Dr. Setenay Nil Doğan, Selahattin Esmer, Selçuk Bağlar, Sadık Bilge, Ali İhsan Aksamaz, Üzeyir İlbak sunum ve tartışmalarıyla katıldılar.

İlk oturumun konusu “Diaspora kavramı ve Çerkesler”di. Gazeteci Fuat Uğur'un moderatörlüğünü yaptığı oturumda Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Doğu Ergil “Diapora kavramı, dünyadaki önemli diasporalar ve işlevleri”, University of London'dan doktora öğrencisi Zeynel Abidin Besleney “Diasporaların geniş kesimlerinde çözülmenin sebepleri ile  aktif kesimlerindeki bölünme ve kutuplaşmanın nedenleri”, Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Dr. Setenay Nil Doğan da “Çerkes diasporasının belirgin özellikleri” konularını sunarak tartışmaya açtılar. Her sunum sonrasında da katılımcılar konu ile ilgili katkılarda bulundu.

 

Verilen çay Molasının ardından 2. oturuma geçildi.

İkinci oturumun moderatörlüğünü Yüksek Lisansı'nı Çerkesler üzerine yapan Rojin yürüttü. Konuşmacılardan araştırmacı/yazar Üzeyir İlbak “Türkiye’deki İslami, Sol ve Türkçü Hareketlerin Kimlikler Üzerindeki Etkileri”, araştırmacı/yazar Sadık Bilge “Çerkesler ve Devlet ilişkileri üzerinden asimilasyon politikaları”, Van 100. Yıl Üniversitesi Öğr. Grv. Selçuk Bağlar “Uzunyayla Çerkesleri Örneğinde Asimilasyon” başlıklı konularda sunumlarda bulundu. Katkılardan sonra birinci gün programı sona erdi.

Akşam yemeğinden sonra misafirlere Çerkes sanatçı Gülcan Altan tarafından Çerkes ezgilerinden oluşan bir konser verildi.

 

İKİNCİ GÜN

İkinci gün tek oturum yapıldı. “Türkiye’de ve dünyada azınlık kavramı ve yeni anayasal süreç” başlıklı oturumun moderatörlüğünü Gazeteci Gülden Aydın yaptı. Bu oturumun konuşmacılarından İnsan Hakları Akademisi Bilim Kurulu Üyesi Av. Selahattin Esmer “Türkiye’de ve dünyada azınlık tanımı ve azınlık hakları” konusunu, Bilgi Üniversitesi'nden Dr. Fuat Dündar “Osmanlı Cemaatçiliğinden Cumhuriyetçi Ulusalcılığa Gayrı Türk Müslümanlar: Devlet, Nüfus, Etnisite” konusunu, Şehir Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ferhat Kentel “Azınlık hakkı böler mi? Dünyadan örnekler”konusunu, Marmara Üniversitesi'nden Doç. Dr. Osman Can “Yeni Anayasa ve demokratik devlet Çerkesler'e (Azınlıklara) ne vaad eder?” konusularını işlediler.

Tartışma ve katkıların sunulmasından sonra sonuç bildirgesinin hazırlanmasına geçildi.

Hazırlanan sonuç bildirgesinin Çerkes Hakları İnisiyatifi Yürütme Kurulu Üyesi Erol Karayel tarafından okunmasıyla Çerkes Çalıştay'ı sona erdi.

 

NOT: Çalıştay sunumları, katkı ve tartışmaların geniş bir özeti peyderpey sitemizde yayınlanacaktır.



2655 kez okundu

Yorumlar

şerefsizlerle aynı yolda yürümeyin      07/02/2013 15:09

Ben türkiye cumhuriyetini seven adıgeyim siz kimsinizde bölücü terör örgütü siyasi uzantısı vekilini çerkez ortamına sokarsiniz. Siz kimsiniz bize zaten Allah Allah diyorlar hain damgası vurmaya. Kendinize gelin ve vatan hainleri ile aynı cati altına girdiğinizde çerkez kimliğinizi bir kenara bırakın zaten sizin gibilere biz vatan sevdalisi çerkezler çerkez demiyoruz
Misafir - huseyin

DOĞRULARI TEBRİK     01/03/2012 14:32

çERKES ÇALIŞTAYINA KATILANLARI TEBRİK EDERİM.SIRRI SÜREYYA ÖNDER NE KADAR NET VE DOĞRU KONUŞTU? GERÇEK SIRRI BEYİN SÖZLERİYLE IŞIKLANDI.
Misafir - mETİN DEMİRCİ

adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi