Çerkes Hakları İnisiyatifi tarafından Kocaeli Üniversitesi’nin Kartepe İlçesi’ndeki Derbent Uygulama Oteli’nde 25-26 Şubat 2012 tarihlerinde yapılan “Çerkes Çalıştayı/Lejen Xase” başarıyla tamamlandı.
Çerkes
Hakları İnisiyatifi tarafından Kocaeli Üniversitesi’nin Kartepe
İlçesi’ndeki Derbent Uygulama Oteli’nde 25-26 Şubat 2012
tarihlerinde yapılan “Çerkes Çalıştayı/Lejen Xase”
başarıyla tamamlandı.
MUSTAFA
SAADET: “İYİ DİNLEYİN, BU DİLİ GELECEKTE DUYAMAYABİLİRSİNİZ”
İki
gün süren Çalıştay'ın sunuculuğunu İshak Akbay yaptı.
Çalıştayı Çerkes töresine uygun olarak thamate Mustafa
Saadet tarafından yapılan Adigece açılış konuşmasıyla
başladı.
Mustafa
Saadet konuşmasında özetle, şu anda hitap ettiği
dilin, koruma altına alınmaması halinde kısa bir müddet sonra
duyulmaz olabileceği endişesini dile getirerek, Çerkes halkının
ve dilinin böyle kötü bir sonu hak etmediğini söyledi. Mustafa
Saadet, Çerkeslerin problemlerine çözüm bulmak için
düzenlenen bu çalıştayın, Çerkes dil ve kültürünü yaşatmak
için yol gösterici önerilerde bulunacağını umut ettiğini
belirterek tüm katılımcılara başarılar diledi.
KENAN
KAPLAN: “KİMSE BİZDEN GÖNÜLLÜ ASİMİLE OLMAMIZI BEKLEMESİN”
Mustafa
Saadet'ten sonra kürsüye gelen ÇHİ sözcülerinden Kenan
Kaplan, salondakileri selamlayarak başladığı konuşmasında,
Çalıştay'ın Çerkes halkının varlığının ve taleplerinin,
görünür ve bilinir olması maksadıyla düzenlendiğini
söyledi. Çerkeslerin, dillerini, kültürlerini, etnik
kimliklerini, inançlarını ve bağımsızlıklarını korumak için
Ruslar'a karşı nesiller boyu amansız bir savaş vermek zorunda
bırakıldığını ve 1864 yılında da denk olmayan bu güce
yenildiğini, uğradığı soykırımın ardından da halifenin
topraklarına sürüldüğünü anlatan Kaplan, Çerkeslerin
bu yeni topraklara gelirken dilleriyle, kültürleriyle, etnik
kimlikleriyle, inançlarıyla sonsuza kadar yaşayabileceklerini
düşündüklerini belirtti. Ama olayların umdukları gibi
gelişmediğini, zaman ilerledikçe muhatap edildikleri politika ve
dayatmalarla kimliklerini oluşturan ögelerden arındırılmaya
çalışıldıklarını ifade eden Kaplan, “Elbette bu insan
fıtratına ters uygulamayı kabul etmeleri beklenemezdi” diyerek
şöyle devam etti:
“Devleti
yönetenlerin, siyasi partilerin, kurumların, aydınların ve
Türkiye halklarının şunu bilmesini isteriz ki; eğer biz
Çerkesler, dilimizden, kültürümüzden, etnik,
kimliğimizden, inancımızdan vazgeçecek olsaydık, nesiller
boyu Ruslarla savaşmaz, dolayısıyla soykırım ve sürgüne
uğramaz, anavatanımızı terk etmek zorunda kalmazdık. Bu
nedenledir ki, kimse Çerkeslerin gönüllü olarak asimile
olmayı kabul edeceklerini aklından geçirmemelidir. Aksine,
Çerkeslerin varlıklarını korumak ve geleceğe taşımak için tüm
demokratik yöntemleri kullanarak sonunu kadar mücadele edecekleri
iyi bilinmelidir. Hiç bir güç onları kimliklerinden
soyunduramayacaktır. Çerkes halkının devletle, devletin toprak
bütünlüğüyle ilgili bir sorunu yoktur. Çerkeslerin sorunu,
antidemokratik, ulusalcı devlet ideolojisi iledir.” Daha
sonra Çerkeslerin devletten taleplerini sıralayan Kenan
Kaplan, azınlık
tanımında Lozan'ın değil, ileri demokrasilerin ölçüt
alınmasını, anadillerininin ilköğretimden itibaren okullarda
seçmeli ders olarak okutulmasını, 7/24 yayında olacak Çerkes
televizyonu ve radyosunun faaliyete geçirilmesini, kültür
merkezleri kurulmasını, değiştirilen soyad ve köy adlarının
iade edilmesini, resmi tarih anlayışının dayattığı
çarpıklıkların tarih kitaplarından çıkartılmasını ve Çerkes
çocuklarına Çerkes tarihinin de öğretilmesini, Çerkes Ethem'in
isminin önüne konulan hain sıfatının kaldırılarak itibarının
iade edilmesini istediklerini söyledi. Çerkeslerin bu istekleri,
tüm diğer halklar için de talep ettiğini ifade eden Kaplan,
kendilerinin yok sayılarak Türkiye'nin
demokratikleşemeyeceğinin, iç barışın da
sağlanamayacağının altını çizdi. Kaplan, Çalıştayın
Çerkesler'in varlık mücadelesine, Türkiye'nin demokratik
dönüşümüne ve toplumsal barışın sağlanmasına büyük katkı
sağlayacağına inandığını ifade ederek tüm katılımcılara
teşekkür ve başarılar diledi.
AK
PARTİ MİLLETVEKİLİ GÖNÜL: “BU ÇALIŞTAYIN ÇIKTILARINI MERAK
EDİYORUM”
Çalıştaya siyasilerden de
katılanlar oldu. Bir selamlama konuşması yapmak üzere kürsüye
davet edilen AK Parti Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül,
her türlü kültürün yaşamaya devam ettiği, geleneklerin
göreneklerin yaşatıldığı bir Türkiye'nin herkesin arzusu
olduğunu; bunların yaşatılmak istendiğinden kimsenin endişesi
olmaması gerektiğini söyledi. Gönül, bu topraklarda
yaşayan tüm insanların, bu
ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyacağı, demokratik, insan
hakları gelişmiş, 2023’te tüm dünyanın gıpta ile bakacağı
bir Türkiye hayaliyle gayret gösterdiklerini belirtti.
"Çok
daha demokratik, her kesimiyle her bölgesiyle kalkınma hareketini
başlatmış olan bir Türkiye; kimin ne potansiyeli varsa
ortaya koyacağı, kadını, erkeği, yaşlısı, genci, engellisi,
engelsizi tüm kesimlerinin katılımıyla kalkınma hareketinin
hızla devam edeceği bir Türkiye hayal ediyoruz. Bu hayali
gerçekleştirme noktasında hem demokratik gelişmeyi, hem kalkınma
anlamında gelişmeyi sağlamak, Türkiye için gerçekten çok
kıymetli ve çok önemli” diyen Gönül şöyle devam etti:
“Burada
hepimizin üzerine düşen görev, tüm grupların, tüm
parlemontadaki grupların, siyasilerin, STK’ların,
akademisyenlerin..., kimin ortaya koyacağı ne varsa bunları bir
havuza aktararak harmanlanmasıdır. Burada toplanan değerlerin
katma değere dönüşerek Türkiye’nin demokratikleşme açılımına
katkı sağlayacağına inanıyoruz. Onun için bu çalışmaları
çok kıymetli görüyoruz. Bu çalıştayın çıktılarını
gerçekten çok merak ediyorum ve bununla ilgili ne yapılacaksa
takipçisi olacağıma da söz veriyorum."
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER: “DİLİNİZİ, MEDENİLİĞİNİZİ HİÇBİR
DENSİZE TARTIŞTIRMAYIN”
Çalıştaya
katılan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise hakları
gasp edilmiş halkların haklarının takipçisi olduğunu ifadeyle
sözlerine başladı.
“Haynape”
kavramının “Çerkes Anayasası”nın birinci maddesi olduğunu
söyleyen Sırrı Süreyya Önder, “Haynape”yle kastedilen
mananın bugünkü anlamıyla “ayıp”a karşılık gelmediğini,
“ayıp”ın “haynape”nin manasını karşılayabiliyor
olamayacağını söyledi. Önder, Çalıştay'a Çerkesçe
yeni bir kavram oluşturma çalışmasına girildiği gibi bir
gayrete girildiğinde “haynape”nin bugünkü karşılığının
ancak “onur” olabileceğini söyledi.
"Bu
toprakların kadim bir hastalığı var, hep “onlar bizim
zenginliğimiz” diye bahsedilir diğer halklardan. Niyeyse
kendilerini ana para, sizleri de faizi gibi gören bir anlayış
halkların başına musallat olmuş bir durumda ve olmaya da devam
edecek gibi görünüyor. Şimdi sizlere durumun gerçekçi bir
fotoğrafını sunacağım” diyen Sırrı Süreyya Önder
şöyle devam etti:
“Devletin
demokratik açılım diyerek cilalayıp sunduğu şudur: Başbakan
Erdoğan 'anadilde eğitim ülkeyi böler' deyip kestirip attı
zaten. Daha sonra Ömer Çelik, ’Ana dilde eğitim talebi, açılıma
yapılmış bir suikasttir’ dedi. Sonuncusu ise hepsine rahmet
okuttu ve ’Kürtçe medeni bir dil midir?’ diye sordu. Bu
anlayışa bakınca size neleri yapmanızı değil, neleri yapmamanız
gerektiğini karınca kararınca söyleyeyim.
Mesela
devletten televizyon istemeyin. Kalkıp TRT Şeş gibi bir ucube
kurar ve kendi içinde bir hukukunu bile oluşturmazlar. Bunu da
'verdik ya nankörler’ diye her vesileyle de başınıza kakarlar.
Bu kadar genciniz var. Bir internet bağlantısına bakar bir
televizyon yayını. Bu konuda deneyim paylaşmak ihtiyacı hasıl
olursa bütün Kürtler yanınızdadır. Kendi televizyonunuzu
kendiniz kurun. Birinci önerim bu. Çünkü Azrail'in can dağıttığı
görülmemiştir.
Sizi
bekleyen sıkıntılar da var. Şimdi bir müddet sonra bu İnisiyatif
biraz kana cana bürünmeye başlayınca birileri çıkıp, bu
inisiyatifi oluşturanların MİT'le ortaklaşa çalıştığını
söyleyeceklerdir. Bunlara hazırlıklı olun. Bir müddet sonra
sizin, Allah muhafaza, paralel bir devlet yapılanması arzu
ettiğinizi falan da söyleyeceklerdir. Bu çalışmalara öncülük
eden insanlara çeşitli kulplar takılacak, yanında duran insanları
da terörize edeceklerdir.
Peki
niçin?
Çerkeslerden
mi korkuyorlar?
Hayır.
Çünkü
bu sistemin tek sesten, tek renkten, tek dilden başkasına tahammülü
yok da onun için. Neo liberal vahşi kapitalist sistemin bugün
geldiği noktada, bu vatanın evlatlarını, bu tahakkümün, bu
sömürünün bir aracı olarak kullanabilmesinin yolu, kendisini tek
bir şeye ait hissettirmektir. Bu tekliğin karşısına Kürt de
çıksa, Laz da çıksa, Alevi'de çıksa, Müslüman da çıksa,
Alevi de çıksa, onların üzerine saldırtıp, insanları bir
nefret histerisiyle donatıyorlar. Bu çark-ı devran bin yıldır
böyle sürmüştür. Şimdi de tarihten öğrendiklerini yapıyorlar,
bugünden sonra da böyle yapacaklar.
Ne
yazık ki bugünkü hükümet de hem dönüşerek, hem kendini
dönüştürerek, bu statükonun önemli bir bileşeni haline gelmiş
durumda. Yaptığınız bu çalışmalarda sizi çok üzen olacak.
Bunların bir çoğu da kendi evlatlarınızdan olacak. Sistem sizin
bu toprakların dilini bilmeden öldüğünüzü unutturarak, sizi
buranın zalimlerinin, egemenlerinin kadim savunucusu gibi
gösterecektir. Bunların bir kısmı sizin evlatlarınız arasından
çıkacaktır, buna hazırlıklı olunuz.
Kendi
dilinizi çocuklarınıza unutturmamak sizin için herşeydir. Çünkü
herşey neredeyse onunla başlar, onunla devam eder. Bu hakların
kolektif olması ise en az bunun kadar önemli ikinci husustur.
Kendimiz için istediğimizi bütün halklar için istemeli, onların
kazanımının herkesin kazanımı, onların kaybının ise herkesin
kaybı olacağını unutmamalıyız. Medeniliğinizi, dilinizi ise
hiç, ama hiçbir densize tartıştırmayın."
ÇALIŞTAY
OTURUMLARI Çalıştaya,
Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ufuk Uras, Doç. Dr. Osman Can, Doç.
Dr. Ferhat Kentel, Abdurrahman Dilipak, Orhan Miroğlu, Dr.Fuat
Dündar, Emre Aköz, Ardan Zentürk, Gülay Göktürk, Yavuz Baydar,
Gülden Aydın, Hasan Öztürk, Süleyman Soylu, Rojin, Dr. Zeynel
Abidin Besleney, Dr. Setenay Nil Doğan, Selahattin Esmer, Selçuk
Bağlar, Sadık Bilge, Ali İhsan Aksamaz, Üzeyir İlbak sunum ve
tartışmalarıyla katıldılar.
BİRİNCİ OTURUM
İlk
oturumun konusu “Diaspora
kavramı ve Çerkesler”di.
Gazeteci Fuat
Uğur'un moderatörlüğünü yaptığı oturumda Ankara
Üniversitesi'nden Prof.
Dr. Doğu Ergil
“Diapora kavramı, dünyadaki önemli diasporalar ve
işlevleri”, University of London'dan doktora öğrencisi Zeynel
Abidin Besleney “Diasporaların
geniş kesimlerinde çözülmenin sebepleri ile aktif
kesimlerindeki bölünme ve kutuplaşmanın nedenleri”, Yıldız
Teknik Üniversitesi'nden Dr.
Setenay Nil Doğan
da “Çerkes diasporasının belirgin özellikleri” konularını
sunarak tartışmaya açtılar. Her sunum sonrasında da katılımcılar
konu ile ilgili katkılarda bulundu.
Verilen çay Molasının
ardından 2. oturuma geçildi. İKİNCİ OTURUM
İkinci oturumun
moderatörlüğünü Yüksek Lisansı'nı Çerkesler üzerine yapan
Rojin yürüttü. Konuşmacılardan araştırmacı/yazar
Üzeyir İlbak “Türkiye’deki İslami, Sol ve Türkçü
Hareketlerin Kimlikler Üzerindeki Etkileri”, araştırmacı/yazar
Sadık Bilge “Çerkesler ve Devlet ilişkileri üzerinden
asimilasyon politikaları”, Van 100. Yıl Üniversitesi Öğr. Grv.
Selçuk Bağlar “Uzunyayla Çerkesleri Örneğinde
Asimilasyon” başlıklı konularda sunumlarda bulundu. Katkılardan
sonra birinci gün programı sona erdi.
Akşam yemeğinden sonra
misafirlere Çerkes sanatçı Gülcan Altan tarafından Çerkes
ezgilerinden oluşan bir konser verilirken Reyda Dans Grubu da Çerkes danslarından örnekler sundu.
İKİNCİ
GÜN
İkinci gün tek oturum
yapıldı. “Türkiye’de ve dünyada azınlık kavramı ve yeni
anayasal süreç” başlıklı oturumun moderatörlüğünü
Gazeteci Gülden Aydın
yaptı. Bu oturumun konuşmacılarından İnsan
Hakları Akademisi Bilim Kurulu Üyesi Av.
Selahattin Esmer “Türkiye’de ve dünyada azınlık
tanımı ve azınlık hakları” konusunu, Bilgi Üniversitesi'nden
Dr. Fuat Dündar “Osmanlı Cemaatçiliğinden Cumhuriyetçi
Ulusalcılığa Gayrı Türk Müslümanlar: Devlet, Nüfus, Etnisite”
konusunu, Şehir Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ferhat Kentel
“Azınlık hakkı böler mi? Dünyadan örnekler”konusunu,
Marmara Üniversitesi'nden Doç. Dr. Osman Can “Yeni Anayasa
ve demokratik devlet Çerkesler'e (Azınlıklara) ne vaad eder?”
konusularını işlediler.
Tartışma ve katkıların
sunulmasından sonra sonuç bildirgesinin hazırlanmasına geçildi.
Hazırlanan
sonuç bildirgesinin Çerkes Hakları İnisiyatifi Yürütme Kurulu
Üyesi Erol Karayel
tarafından okunmasıyla Çerkes Çalıştay'ı sona erdi.
NOT: Çalıştay
sunumları, katkı ve tartışmaların geniş bir özeti peyderpey
sitemizde yayınlanacaktır.
Çerkes
Hakları İnisiyatifi tarafından Kocaeli Üniversitesi’nin Kartepe
İlçesi’ndeki Derbent Uygulama Oteli’nde 25-26 Şubat 2012
tarihlerinde yapılan “Çerkes Çalıştayı/Lejen Xase”
başarıyla tamamlandı.
MUSTAFA
SAADET: “İYİ DİNLEYİN, BU DİLİ GELECEKTE DUYAMAYABİLİRSİNİZ”
İki
gün süren Çalıştay'ın sunuculuğunu İshak Akbay yaptı.
Çalıştayı Çerkes töresine uygun olarak thamate Mustafa
Saadet tarafından yapılan Adigece açılış konuşmasıyla
başladı.
Mustafa
Saadet konuşmasında özetle, şu anda hitap etmekte kullandığı
dilin, koruma altına alınmaması halinde kısa bir müddet sonra
duyulmaz olabileceği endişesini dile getirerek, Çerkes halkının
ve dilinin böyle kötü bir sonu hak etmediğini söyledi. Mustafa
Saadet, Çerkeslerin problemlerine çözüm bulmak için
düzenlenen bu çalıştayın, Çerkes dil ve kültürünü yaşatmak
için yol gösterici önerilerde bulunacağını umut ettiğini
belirterek tüm katılımcılara başarılar diledi.
KENAN
KAPLAN: “KİMSE BİZDEN GÖNÜLLÜ ASİMİLE OLMAMIZI BEKLEMESİN”
Mustafa
Saadet'ten sonra kürsüye gelen ÇHİ sözcülerinden Kenan
Kaplan, salondakileri selamlayarak başladığı konuşmasında,
Çalıştay'ın Çerkes halkının varlığının ve taleplerinin,
görünür ve bilinir olması maksadıyla düzenlendiğini
söyledi. Çerkeslerin, dillerini, kültürlerini, etnik
kimliklerini, inançlarını ve bağımsızlıklarını korumak için
Ruslar'a karşı nesiller boyu amansız bir savaş vermek zorunda
bırakıldığını ve 1864 yılında da denk olmayan bu güce
yenildiğini, uğradığı soykırımın ardından da halifenin
topraklarına sürüldüğünü anlatan Kaplan, Çerkeslerin
bu yeni topraklara gelirken dilleriyle, kültürleriyle, etnik
kimlikleriyle, inançlarıyla sonsuza kadar yaşayabileceklerini
düşündüklerini belirtti. Ama olayların umdukları gibi
gelişmediğini, zaman ilerledikçe muhatap edildikleri politika ve
dayatmalarla kimliklerini oluşturan ögelerden arındırılmaya
çalışıldıklarını ifade eden Kaplan, “Elbette bu insan
fıtratına ters uygulamayı kabul etmeleri beklenemezdi” diyerek
şöyle devam etti:
“Devleti
yönetenlerin, siyasi partilerin, kurumların, aydınların ve
Türkiye halklarının şunu bilmesini isteriz ki; eğer biz
Çerkesler, dilimizden, kültürümüzden, etnik,
kimliğimizden, inancımızdan vazgeçecek olsaydık, nesiller
boyu Ruslarla savaşmaz, dolayısıyla soykırım ve sürgüne
uğramaz, anavatanımızı terk etmek zorunda kalmazdık. Bu
nedenledir ki, kimse Çerkeslerin gönüllü olarak asimile
olmayı kabul edeceklerini aklından geçirmemelidir. Aksine,
Çerkeslerin varlıklarını korumak ve geleceğe taşımak için tüm
demokratik yöntemleri kullanarak sonunu kadar mücadele edecekleri
iyi bilinmelidir. Hiç bir güç onları kimliklerinden
soyunduramayacaktır. Çerkes halkının devletle, devletin toprak
bütünlüğüyle ilgili bir sorunu yoktur. Çerkeslerin sorunu,
antidemokratik, ulusalcı devlet ideolojisi iledir.” Daha
sonra Çerkeslerin devletten taleplerini sıralayan Kenan
Kaplan, azınlık
tanımında Lozan'ın değil, ileri demokrasilerin ölçüt
alınmasını, anadillerininin ilköğretimden itibaren okullarda
seçmeli ders olarak okutulmasını, 7/24 yayında olacak Çerkes
televizyonu ve radyosunun faaliyete geçirilmesini, kültür
merkezleri kurulmasını, değiştirilen soyad ve köy adlarının
iade edilmesini, resmi tarih anlayışının dayattığı
çarpıklıkların tarih kitaplarından çıkartılmasını ve Çerkes
çocuklarına Çerkes tarihinin de öğretilmesini, Çerkes Ethem'in
isminin önüne konulan hain sıfatının kaldırılarak itibarının
iade edilmesini istediklerini söyledi. Çerkeslerin bu istekleri,
tüm diğer halklar için de talep ettiğini ifade eden Kaplan,
kendilerinin yok sayılarak Türkiye'nin
demokratikleşemeyeceğinin, iç barışın da
sağlanamayacağının altını çizdi. Kaplan, Çalıştayın
Çerkesler'in varlık mücadelesine, Türkiye'nin demokratik
dönüşümüne ve toplumsal barışın sağlanmasına büyük katkı
sağlayacağına inandığını ifade ederek tüm katılımcılara
teşekkür ve başarılar diledi.
AK
PARTİ MİLLETVEKİLİ GÖNÜL: “BU ÇALIŞTAYIN ÇIKTILARINI MERAK
EDİYORUM”
Çalıştaya
siyasilerden de katılanlar oldu. Bir selamlama konuşması yapmak
üzere kürsüye davet edilen AK Parti Kocaeli Milletvekili Azize
Sibel Gönül, her türlü kültürün yaşamaya devam ettiği,
geleneklerin göreneklerin yaşatıldığı bir Türkiye'nin herkesin
arzusu olduğunu; bunların yaşatılmak istendiğinden kimsenin
endişesi olmaması gerektiğini söyledi. Gönül, bu
topraklarda yaşayan tüm insanların, bu
ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyacağı, demokratik, insan
hakları gelişmiş, 2023’te tüm dünyanın gıpta ile bakacağı
bir Türkiye hayaliyle gayret gösterdiklerini belirtti.
"Çok
daha demokratik, her kesimiyle her bölgesiyle kalkınma hareketini
başlatmış olan bir Türkiye; kimin ne potansiyeli varsa
ortaya koyacağı, kadını, erkeği, yaşlısı, genci, engellisi,
engelsizi tüm kesimlerinin katılımıyla kalkınma hareketinin
hızla devam edeceği bir Türkiye hayal ediyoruz. Bu hayali
gerçekleştirme noktasında hem demokratik gelişmeyi, hem kalkınma
anlamında gelişmeyi sağlamak, Türkiye için gerçekten çok
kıymetli ve çok önemli” diyen Gönül şöyle devam etti:
“Burada
hepimizin üzerine düşen görev, tüm grupların, tüm
parlemontadaki grupların, siyasilerin, STK’ların,
akademisyenlerin..., kimin ortaya koyacağı ne varsa bunları bir
havuza aktararak harmanlanmasıdır. Burada toplanan değerlerin
katma değere dönüşerek Türkiye’nin demokratikleşme açılımına
katkı sağlayacağına inanıyoruz. Onun için bu çalışmaları
çok kıymetli görüyoruz. Bu çalıştayın çıktılarını
gerçekten çok merak ediyorum ve bununla ilgili ne yapılacaksa
takipçisi olacağıma da söz veriyorum."
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER: “DİLİNİZİ, MEDENİLİĞİNİZİ HİÇBİR
DENSİZE TARTIŞTIRMAYIN”
Çalıştaya
katılan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise hakları
gasp edilmiş halkların haklarının takipçisi olduğunu ifadeyle
sözlerine başladı.
“Haynape”
kavramının “Çerkes Anayasası”nın birinci maddesi olduğunu
söyleyen Sırrı Süreyya Önder, “Haynape”yle kastedilen
mananın bugünkü anlamıyla “ayıp”a karşılık gelmediğini,
“ayıp”ın “haynape”nin manasını karşılayabiliyor
olamayacağını söyledi. Önder, Çalıştay'a Çerkesçe
yeni bir kavram oluşturma çalışmasına girildiği gibi bir
gayrete girildiğinde “haynape”nin bugünkü karşılığının
ancak “onur” olabileceğini söyledi.
"Bu
toprakların kadim bir hastalığı var, hep “onlar bizim
zenginliğimiz” diye bahsedilir diğer halklardan. Niyeyse
kendilerini ana para, sizleri de faizi gibi gören bir anlayış
halkların başına musallat olmuş bir durumda ve olmaya da devam
edecek gibi görünüyor. Şimdi sizlere durumun gerçekçi bir
fotoğrafını sunacağım” diyen Sırrı Süreyya Önder
şöyle devam etti:
“Devletin
demokratik açılım diyerek cilalayıp sunduğu şudur: Başbakan
Erdoğan 'anadilde eğitim ülkeyi böler' deyip kestirip attı
zaten. Daha sonra Ömer Çelik, ’Ana dilde eğitim talebi, açılıma
yapılmış bir suikasttir’ dedi. Sonuncusu ise hepsine rahmet
okuttu ve ’Kürtçe medeni bir dil midir?’ diye sordu. Bu
anlayışa bakınca size neleri yapmanızı değil, neleri yapmamanız
gerektiğini karınca kararınca söyleyeyim.
Mesela
devletten televizyon istemeyin. Kalkıp TRT Şeş gibi bir ucube
kurar ve kendi içinde bir hukukunu bile oluşturmazlar. Bunu da
'verdik ya nankörler’ diye her vesileyle de başınıza kakarlar.
Bu kadar genciniz var. Bir internet bağlantısına bakar bir
televizyon yayını. Bu konuda deneyim paylaşmak ihtiyacı hasıl
olursa bütün Kürtler yanınızdadır. Kendi televizyonunuzu
kendiniz kurun. Birinci önerim bu. Çünkü Azrail'in can dağıttığı
görülmemiştir.
Sizi
bekleyen sıkıntılar da var. Şimdi bir müddet sonra bu İnisiyatif
biraz kana cana bürünmeye başlayınca birileri çıkıp, bu
inisiyatifi oluşturanların MİT'le ortaklaşa çalıştığını
söyleyeceklerdir. Bunlara hazırlıklı olun. Bir müddet sonra
sizin, Allah muhafaza, paralel bir devlet yapılanması arzu
ettiğinizi falan da söyleyeceklerdir. Bu çalışmalara öncülük
eden insanlara çeşitli kulplar takılacak, yanında duran insanları
da terörize edeceklerdir.
Peki
niçin?
Çerkeslerden
mi korkuyorlar?
Hayır.
Çünkü
bu sistemin tek sesten, tek renkten, tek dilden başkasına tahammülü
yok da onun için. Neo liberal vahşi kapitalist sistemin bugün
geldiği noktada, bu vatanın evlatlarını, bu tahakkümün, bu
sömürünün bir aracı olarak kullanabilmesinin yolu, kendisini tek
bir şeye ait hissettirmektir. Bu tekliğin karşısına Kürt de
çıksa, Laz da çıksa, Alevi'de çıksa, Müslüman da çıksa,
Alevi de çıksa, onların üzerine saldırtıp, insanları bir
nefret histerisiyle donatıyorlar. Bu çark-ı devran bin yıldır
böyle sürmüştür. Şimdi de tarihten öğrendiklerini yapıyorlar,
bugünden sonra da böyle yapacaklar.
Ne
yazık ki bugünkü hükümet de hem dönüşerek, hem kendini
dönüştürerek, bu statükonun önemli bir bileşeni haline gelmiş
durumda. Yaptığınız bu çalışmalarda sizi çok üzen olacak.
Bunların bir çoğu da kendi evlatlarınızdan olacak. Sistem sizin
bu toprakların dilini bilmeden öldüğünüzü unutturarak, sizi
buranın zalimlerinin, egemenlerinin kadim savunucusu gibi
gösterecektir. Bunların bir kısmı sizin evlatlarınız arasından
çıkacaktır, buna hazırlıklı olunuz.
Kendi
dilinizi çocuklarınıza unutturmamak sizin için herşeydir. Çünkü
herşey neredeyse onunla başlar, onunla devam eder. Bu hakların
kolektif olması ise en az bunun kadar önemli ikinci husustur.
Kendimiz için istediğimizi bütün halklar için istemeli, onların
kazanımının herkesin kazanımı, onların kaybının ise herkesin
kaybı olacağını unutmamalıyız. Medeniliğinizi, dilinizi ise
hiç, ama hiçbir densize tartıştırmayın."
ÇALIŞTAY
OTURUMLARI Geniş özetini daha sonra yayınlayacağımız
Çalıştayın
ilk günü iki oturum gerçekleştirildi.
Çalıştaya
Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ufuk Uras, Doç. Dr. Osman Can, Doç.
Dr. Ferhat Kentel, Abdurrahman Dilipak, Orhan Miroğlu, Dr.Fuat
Dündar, Emre Aköz, Ardan Zentürk, Gülay Göktürk, Yavuz Baydar,
Gülden Aydın, Hasan Öztürk, Süleyman Soylu, Rojin, Dr. Zeynel
Abidin Besleney, Dr. Setenay Nil Doğan, Selahattin Esmer, Selçuk
Bağlar, Sadık Bilge, Ali İhsan Aksamaz, Üzeyir İlbak sunum ve
tartışmalarıyla katıldılar.
İlk
oturumun konusu “Diaspora
kavramı ve Çerkesler”di.
Gazeteci Fuat
Uğur'un moderatörlüğünü yaptığı oturumda Ankara
Üniversitesi'nden Prof.
Dr. Doğu Ergil
“Diapora kavramı, dünyadaki önemli diasporalar ve
işlevleri”, University of London'dan doktora öğrencisi Zeynel
Abidin Besleney “Diasporaların
geniş kesimlerinde çözülmenin sebepleri ile aktif
kesimlerindeki bölünme ve kutuplaşmanın nedenleri”, Yıldız
Teknik Üniversitesi'nden Dr.
Setenay Nil Doğan
da “Çerkes diasporasının belirgin özellikleri” konularını
sunarak tartışmaya açtılar. Her sunum sonrasında da katılımcılar
konu ile ilgili katkılarda bulundu.
Verilen çay Molasının
ardından 2. oturuma geçildi.
İkinci oturumun
moderatörlüğünü Yüksek Lisansı'nı Çerkesler üzerine yapan
Rojin yürüttü. Konuşmacılardan araştırmacı/yazar
Üzeyir İlbak “Türkiye’deki İslami, Sol ve Türkçü
Hareketlerin Kimlikler Üzerindeki Etkileri”, araştırmacı/yazar
Sadık Bilge “Çerkesler ve Devlet ilişkileri üzerinden
asimilasyon politikaları”, Van 100. Yıl Üniversitesi Öğr. Grv.
Selçuk Bağlar “Uzunyayla Çerkesleri Örneğinde
Asimilasyon” başlıklı konularda sunumlarda bulundu. Katkılardan
sonra birinci gün programı sona erdi.
Akşam yemeğinden sonra
misafirlere Çerkes sanatçı Gülcan Altan tarafından Çerkes
ezgilerinden oluşan bir konser verildi.
İKİNCİ
GÜN
İkinci gün tek oturum
yapıldı. “Türkiye’de ve dünyada azınlık kavramı ve yeni
anayasal süreç” başlıklı oturumun moderatörlüğünü
Gazeteci Gülden Aydın
yaptı. Bu oturumun konuşmacılarından İnsan
Hakları Akademisi Bilim Kurulu Üyesi Av.
Selahattin Esmer “Türkiye’de ve dünyada azınlık
tanımı ve azınlık hakları” konusunu, Bilgi Üniversitesi'nden
Dr. Fuat Dündar “Osmanlı Cemaatçiliğinden Cumhuriyetçi
Ulusalcılığa Gayrı Türk Müslümanlar: Devlet, Nüfus, Etnisite”
konusunu, Şehir Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ferhat Kentel
“Azınlık hakkı böler mi? Dünyadan örnekler”konusunu,
Marmara Üniversitesi'nden Doç. Dr. Osman Can “Yeni Anayasa
ve demokratik devlet Çerkesler'e (Azınlıklara) ne vaad eder?”
konusularını işlediler.
Tartışma ve katkıların
sunulmasından sonra sonuç bildirgesinin hazırlanmasına geçildi.
Hazırlanan
sonuç bildirgesinin Çerkes Hakları İnisiyatifi Yürütme Kurulu
Üyesi Erol Karayel
tarafından okunmasıyla Çerkes Çalıştay'ı sona erdi.
NOT: Çalıştay
sunumları, katkı ve tartışmaların geniş bir özeti peyderpey
sitemizde yayınlanacaktır.
|